Atatürk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Kafkasyalı “ Doğu Türkistan’dan Doğu Avrupa’ya Semah: Köken, Figür ve Ritüel Ortaklığı" adlı konferans verdi
Atatürk üniversitenin kültür merkezi konferans salonunda gerçekleşen konferansa Atatürk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Takkaç, Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Yıldırım, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dilaver Düzgün, Ervak Başkanı Erdal Güzel, Eski Erzurum İl Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak ile birlikte çok sayıda öğretim üyesi, davetli ve öğrenciler katıldı.
SEMA VE SEMAH
Son iki yıldır Kazakistan'da görev yaparken Çin siyasî sınırları içinde yer alan Doğu Türkistan'da ve Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde araştırmalar yaptığını belirten Atatürk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Kafkasyalı, "Sema" ve "Semah" konusunda bilgiler topladığını Sinevizyon eşliğinde verdiği konferansta "Sema" ve "Semah" konusunda pek çok konuya açıklık getirdi.
Türk dünyasının çok önemli müşterek bir figürü olan sema, bir bütünlük içinde ele alınıp bütün yönleriyle değerlendirilemediğini belirten Atatürk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Kafkasyalı, unun için dinî özelliği, folklor özelliğine, ayin yanı oyun yanına karıştırıldığını söyledi.
Kafkasyalı, “Türk kültürünün önemli unsurlarından biri olan "semah", kökü ve bazı renkleri İslâmiyet öncesi Türk inanç ve kültür unsurlarına dayanan, İslâmî değerlerle bezenmekle birlikte pek çok kültürden de etkilenip, kıtalar arası yaygınlığa ulaşan, dinî, felsefî, edebî, ahlâkî ve sanatsal özellikleri olan dinî folklorik bir ayindir. Ne var ki, Türk dünyasının çok önemli müşterek bir figürü olan sema, bir bütünlük içinde ele alınıp bütün yönleriyle değerlendirilememiştir. Bunun için dinî özelliği, folklor özelliğine, ayin yanı oyun yanına karıştırılmıştır. Hâl böyle olunca ileri sürülen görüşler ve yapılan yorumlar noksan olmuş, istismara müsait kalmıştır. Türkler, dünyanın pek çok coğrafyasında devletler kurup hükümran olmakla birlikte Doğu Türkistan'dan Doğu Avrupa'ya kadar olan coğrafyada, siyasî anlamda kesintiler olsa da, kültürel bakımdan hâkimiyetlerini kesintisiz devam ettirmişlerdir. Bugün de bu bölgede Türkler hem nüfus hem kültür ve medeniyet hem de erk bakımından hâkim durumdadır. Ülkeler aşırı, hatta kıtalar arası milyonlarca insanın, büyük ekseriyetle Türk soylu insanların dinî, felsefî, ahlâkî, dünyalarını etkileyen ve çeşitli adlarla kullanılan Semanın "ortak değer" olma özelliği vardır.Sema'nın varlığı ve özellikleri sadece bir bölge ile bir Türk devlet veya topluluğu ile sınırlı tutulmamalıdır. Semanın temelinde Türk insanının hayata ve Tanrı'ya bakışı ile manevî dünyası vardır. İslâm dinine intisap etmeden önce Türklerin ekserisi Gök Tanrı Tengricilik, bazı tayfaları ise zamanla Budizm, Maniheizm, Zerdüştîlik, Mazdekizm, Şamanlık/Kamlık, inanç sistemleri dairesinde bulunmuştur. Hatta bu inançlar kadar yaygın olmasa da Türkler arasında Hıristiyanlık, Yahudilik de kabul görmüştür. İslâm'ın yaygınlaşmasından sonra nüfuzunu yitiren bu inançlar, günümüzde çok küçük Türk tayfaları arasında varlığını sürdürmektedir. Bütün büyük tarikatlar, istisnasız olarak semanın, insanı Allah'a yaklaştıran ve yükselten bir özelliğe sahip olduğunu kabul etmişlerdir. Tarikat literatüründe sema, ritim ve mûsikî eşliğinde yapılan, sağdan sola, kalbin etrafında çark atıp dönerek icra edilen bir nevi ibadet olan sema, bir gök dansıdır. Bütün bu dinî folklorik ayinler, gökle ilgilidir. Türklerin Gök Tanrı Tengricilik dini, İslâm dinine benzer biçimde "bir Tanrı"ya, onun kadir-i mutlak olduğuna, ahiret hayatına, cennet (uçmak) ve cehenneme (tamu) inanmayı gerektirirdi. Türkler, tarihlerinin bilebildiğimiz en uzak devirlerinden beri, kendilerine mahsus bir inançlar sistemi ortaya koymuşlardır. Atalar kültü, çeşitli tabiat kültleri şeklinde tezâhür eden bu sistem, nihayet Gök Tanrı kültü ile ulaşabileceği en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Türklerin zamanla Şamanizm‘i de tanıdıkları görülmektedir. Ancak Şamanizm’e kendilerine has bir çehre kazandırmışlardır. İkinci halife döneminde İran'a giren Müslümanlar, mahallî dinlerin taşınır ve taşınmaz değerlerini ortadan kaldırdıktan sonra bünyesine aldığı yeni Müslüman olmuş çeşitli ırk ve inançtan unsurlarla Türkistan'a yönelmiştir. Müslümanlık, çok geçmeden Doğu Türkistan'a kadar yayılmıştır. Müslümanlar, bir taraftan başta Gök Tanrı/Tengricilik dini olmak üzere, Şamanizm, Manihaizm, Budizm ile yüz yüze gelirken, bir taraftan da çeşitli halkların kültür değerleri ile tanışmıştır. Sonuç olarak diyebiliriz ki, Kökü ve bazı özellikleri eski Türk inanç ve kültür unsurlarına dayanan Sema, Türklerin Müslüman olması ile birlikte, İslâmî renge bürünerek devam eden, dinî, felsefî, edebî, ahlâkî ve sanatsal özellikleri olan, farklı adlarla da olsa pek çok halk tarafından, büyük ekseriyetle Türk halkları tarafından idrak edilen, "ortak değer" olma özelliğine sahip dinî folklorik bir ayindir. Bu ayinler sadece bir inanç veya etnik grubun; yalnız bir Türk topluluğunun veya belirli bir coğrafyanın değeri değildir. Doğu Türkistan'dan Doğu Avrupa'ya kadar bütün Türk topluluklarının ortak kültürel değeridir. Bu dinî folklorik değerin yaşatılması Müslümanlığa zarar vermesi bir yana Müslümanlıktan uzaklaşmak isteyenleri Müslümanların içine çekecektir. Aksi durum ise milyonlarca Türk insanını İslâm'dan uzaklaştıracaktır.” dedi