Diyanet İşleri Başkanlığınca, Ülkenin içinden geçtiği süreçlerde yaşanan birtakım olayların genellikle dini muhtevalı bir dil ve üslup içinde ifadelendirilmesi karşısında vatandaşların, DİB’in görüş ve düşüncelerinin ne olduğu hususunda bilgi talebi noktasında bir açıklama yapıldı.
Açıklamada şu görüşlere yer verildi:
Başkanlığımızca, vatandaşlarımızdan gelen bu haklı soru ve talepler karşısında aşağıdaki açıklamanın yapılmasına lüzum görülmüştür.
1. Diyanet İşleri Başkanlığı, İslâm’ın evrensel ilkeleri ve yüce değerlerinin toplumumuza ve insanlığa doğru bir şekilde ulaştırılması amacıyla sadece ülkemizde değil, dünya çapında faaliyet gösteren saygın bir Anayasal kurumumuzdur. Başkanlığımızın görev ve yetkisi ilgili kanunlar tarafından belirlenmiş olup güven ve itibarını aziz milletimizin ilgi ve itimadından, tarihsel bilgi, birikim ve tecrübesinden almaktadır. Bu yetkiyle, yüce dinimizin inanç değerlerini ve ahlaki umdelerini aşındırmaya yönelik her tür ifrat ve tefrit karşısında vatandaşlarımızı doğru bilgilendirme sorumluluğunu müdrik olarak, ortaya çıkan gelişmeleri dikkatle ele almakta ve değerlendirmektedir.
2. Toplumumuzun bütününü ve geleceğini yakından ilgilendiren bir takım hâdiseler karşısında diğer yetkili kurumlarımız gibi Başkanlığımızın da üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve yaşanan hâdiseler karşısında milletimizi, tarihsel birikimine yaraşır bir duruş ve sahih bir dille aydınlatması en başta gelen yükümlülükleri arasında yer almaktadır.
3. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluşundan bu yana özenle geliştirdiği ve kurumsallaştırdığı dengeli ve sağduyulu konumunu sarsacak biçimde onu sık sık mevcut tartışmaların içine çekme çabaları faydadan ve hikmetten uzaktır. Esasen Başkanlığımız sosyal gelişmelerin ortaya çıkardığı belli başlı dini problemler karşısında ihtiyaç duyulan bilgiyi vaaz ve hutbeler başta olmak üzere hemen her fırsatta milletimizle paylaşmakta, Kur’an ve Sünnet’ten mülhem açıklamalarını irşat dili çerçevesinde, belli bir usul ve üslup dairesinde gerçekleştirmektedir.
4. İslâm’ın evrensel hakikatleri ve yüce değerleri hiç bir tartışmaya mahal vermeyecek kadar açıktır. Millet varlığımızın temelini, harcını ve ruhunu oluşturan bu yüce ilkelerin ve ahlâkî değerlerin günübirlik hesaplarla zedelenmesi ve hatta zayıflatılması tasvip edilemez. Kaldı ki bu durum, geleceğimizi tehlikeye sokabileceği düşüncesiyle aziz milletimiz tarafından da her zaman kaygıyla karşılanmaktadır.
5. İslam’ın temel hükümleri bütün zamanlarda açık ve nettir. İslam, tarih boyunca tüm akıl sahipleri için kendi umdelerini net bir anlam ve sadelikle takdim etmiş ve Müslümanlar kendilerine özgü inanç ve değerlerini bu kaynaktan hareketle temellendirmişlerdir. Hatta bu ölçüye sadakat o denli güçlüdür ki dini geleneğimiz içinde nelerin helal ve nelerin haram olduğu, aziz milletimizin adeta fıtratına işlenmiş bir bilgiye ve hayatına aksetmiş bir kültüre dönüşmüştür.
6. Din-i Mübin-i İslâm’ın evrensel değerleri, her zaman bize Allah’ın ipine sımsıkı sarılmayı, istişare görevini yerine getirmeyi, kardeşlik ruhunu, şuurunu ve hukukunu dikkate almayı emretmektedir. Bin yıllık derûnî medeniyet tecrübemizle yoğrulan ve bugüne kadar süzülüp gelen bu evrensel hakikatler ve yüce değerler, karşılaştığımız büyük ölçekli sorunlar karşısında nasıl hareket etmemiz gerektiğini açık bir şekilde göstermektedir.
7. Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen bir peygamberin ümmetinde bulunması gereken vazgeçilmez hasletlerden biri, hiç şüphesiz, ahlâkî ölçülere sadakat göstermektir. Mahremiyetin ihlali; insaf, vicdan ve adalet ölçülerinin göz ardı edilmesi; her ne suretle olursa olsun, yalana, iftiraya ve tecessüse başvurulması, dinin yüksek değerlerinin hafife alınması, hangi sebeple olursa olsun helal-haram sınırlarının yok sayılması ve kul hakkı bilincinin zaafa uğratılması, bu sadakatle asla bağdaşmaz. Bütün bu mefsedetlerin dini ve milli varlığımızı tehlikeye sokacağı ve toplumsal yapımızı tahrip edeceği unutulmamalıdır.
8. İslam’ın dünyevi bir güç devşirme adına istismar edilmesi başta olmak üzere, onun herkesi kucaklayan maneviyatını indi çıkarları ve basit hedefleri için araçsallaştıranların elim akıbetlerine tarih boyunca tanıklık edilmiştir.
9. Ülkemiz, kalıcı sonuçlar doğurabilecek büyük bir fitne ve imtihandan geçmektedir. Bin yıldır bu topraklarda yaşayan farklı dil, ırk ve kültür özelliklerine sahip insanların muazzez bir medeniyet kurmasını sağlayan sahih İslâm anlayışının omurgasını, özünü ve ruhunu yok sayan nevzuhur oluşumlar, milletimizi kaygılandırmakta, manevi bütünlüğümüzü tehdit etmektedir.
10. Mevcut durum dikkatle değerlendirildiğinde gerçekte milletin huzur ve güvenini tehdit eden her projenin, toplumun ortak değer ve referansı olan din dili üzerinden varlığını sürdürme istidadında olduğu, bunun da sonuçta milletimizin dini duygularını ve maneviyatını açıkça rencide ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır. Böylece, ölçüsüz bir şekilde varlığını dinsel bir retoriğe bağlı olarak sürdüren taraftarlığın geleceğimizi rehin alacak bir raddeye ulaştığı esefle gözlenmektedir. Bu süreçte din dili özensizce kullanılmakta, dinimizin hepimize yön veren değer, kurum ve temsilleri itibarsızlaştırılmakta, nihayet dinin özü, esasları ve temel kavramları devre dışı bırakılmaktadır.
11. Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam’ın asırları aşan tecrübe birikimi ve çeşitliliğinin bu topraklara yansıyan bakiyesini büyük bir hürmet ve ciddiyetle ele almaktadır; ancak, toplumun özsel varlığını sarsmaya yönelik kriminal, spiritüalist ya da gnostik ve mesiyanik akımlardan beslenen modern hurafeler karşısında aziz milletimizi bilgilendirme sorumluluğunun da farkındadır.
12. Hakikat fikrini yok eden, toplumsal barışı tehdit eden, evrensel ahlâkî ilkelerimizi ve değerlerimizi çözen, genç kuşakların din ve dindarlık algısını zedeleyen dünyevileştirici, izafileştirici popüler kültürün yıkıcı etkileri karşısında, insanlığın İslâm’ın evrensel hakikatlerine dikkat kesildiği, Türkiye’nin bütün mazlum halkların umudu olarak görüldüğü bir zaman diliminde, milletimizin bu konumunun sarsılmaması için özen gösterilmesi hepimizin üzerine düşen tarihî bir sorumluluk ve yükümlülüktür.
13. Gerek Diyanet İşleri Başkanlığını kurumsal olarak, gerekse Riyaset makamını şahsi olarak doğrudan ilzam eden ve güncel tartışmaların içine çekmeye çalışan teşebbüslerin milletimiz tarafından kabul edilemezliği ve yadırganacağı açıktır.
14. Diyanet İşleri Başkanlığı, propaganda ve siyaset dilinin baskın olduğu bir ortamda, popüler hissiyatın oluşturduğu beklentilere göre hareket etmek yerine, sağlıklı bir durum analizi yaparak, gelişmeleri soğukkanlı bir şekilde değerlendirme yolunu tercih etmektedir. Başkanlığımız, Din-i Mübin-i İslâm’ın izzet, şeref ve itibarının korunması ve millet varlığımızın zarar görmemesi için, sosyal birlik, barış ve bütünlüğümüzün muhafazası konusunda yüksek görev bilinci ve sorumluluğuyla hareket etmekte, birliğimize ve bütünlüğümüze halel gelmemesi için azami gayret göstermektedir.
15. Bu süreçte ortaya çıkan ve vatandaşlarımız tarafından yöneltilen dini muhtevalı sorulara ilişkin ayrıntılandırılmış cevapları içeren değerlendirme raporu önümüzdeki günlerde Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından kamuoyuyla paylaşılacaktır.Kamuoyuna saygıyla duyurulur. “