ERZURUM (İHA) - Yirminci yüzyıla kadar demirden üretilen eşyaları, körüklenmiş kor ateşte ısıtılan demiri örs üstünde çekiçle döverek yapan demirci sayısı, sanayileşme ve demir-çelik sektöründe dünya ölçeğinde tekelleşmenin başlamasıyla birlikte hızla azaldı. Geçmişte onlarca demircinin bulunduğu Erzurum’da günümüzde mesleği sürdüren demirci sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azaldı.
DEMİRCİLİĞİN TARİHÇESİ
M.Ö. 1400'lü yıllarda Mezopotamya’da demirin işlenmesi yaygınlaşmaya başlayınca, zamanla çeşitli alet ve silah yapımında tuncun yerini de almaya başladı. Demir maden olarak yaygınlaştıkça başta bıçak, kılıç, balta, kalkan, mızrak ucu, gürz gibi silahların çeşitli ev aletleri, şömine takımları, ocak, kafes, tava, kazan, kilit, hırdavat araç ve gereçlerin yapımında kullanılır oldu.
Demirciler genellikle saban demiri, yaba demiri, tırpan, orak, çapa, kazma, balta, nacak, keser, dehre, bel gibi tarım, bağ ve bahçe işlerinde kullanılan araç ve gereçlerin yanında çekiç, balyoz, buğavi, nal, nal çivisi, çan, murç, kapı kilidi, kapı tokmağı, kapı çengeli gibi nesneler yaparlardı. Bunların büyük bir kısmını kış aylarında yapar ve baharda da satışlarını gerçekleştirirlerdi.
Demirciliğin birinci kuralı demiri tavında dövmektir. Demircilerin nefesleri kuvvetli, kolları güçlü ve kendileri de yürekli olur. Bütün hüneri örs ve çekiçte saklıdır. Demircinin hası ise çeliğe su vermesinden belli olurdu. Geçmişte onlarca demircinin bulunduğu Erzurum’da günümüzde dedesinden babasından devraldığı mesleği sürdüren demirci sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azaldı.