AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Terörün hiçbir mazereti olamaz. En kötü dönemde bile terörün mazereti olamaz, olmaz da. Biz barış ortamına kim kast ederse onun hak ettiği cevabı vermeye kararlıyız." dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hiçbir zaman rahatı seçmeyeceğiz, hiçbir zaman kolayı seçmeyeceğiz, zor neredeyse onun üzerine gideceğiz, zoru da yeneceğiz ama yeni bir Türkiye, özgür, mutlu, adil bir Türkiye'nin kilometre taşlarını döşemeye devam edeceğiz" dedi.
Davutoğlu, AK Parti Van İl Başkanlığınca düzenlenen "Sivil Toplum Kuruluşları ile Buluşma" toplantısında yaptığı konuşmada, omuzlarının üzerinde bir emanet taşıdıklarını belirterek, "Bu emaneti taşırken eğer bir gün, değil bir gün, bir saat, değil bir saat ,bir dakika ya da bir saniye Türkiye'nin doğusuyla batısı, Kuzeyi ile güneyi, Kürt'üyle Türk'ü, Sünni'siyle Alevi'si arasında bir fark gözetirsek, bu ülkenin başbakanı olarak, bu ülkenin devlet adamlarından biri olarak değil bu makamlar, bu tendeki bu can bile bize haram olsun" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin batısında, doğusunda, güneydoğusunda konuşamayanların bu derdi anlayamayacaklarını, bu aşkı bilemeyeceklerini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:"Bir parti liderine bakıyorsunuz tek bir kesime hitap ediyor, bir başkasına bakıyorsunuz tek bir kesime hitap ediyor. Üçüncüsüne bakıyorsunuz hem o kesimlere, bir de dağa hitap eder. Biz ise bütün bu ülkenin bütün dağlarının barış dağları, bütün ovalarının bereketli ovalar, bütün ırmaklarının çağıl çağıl akan bereketli sular olması için gecemizi gündüzümüze katıyoruz. Nasıl Ağrı'yla Uludağ arasında fark gözetmezsek, Ağrı'nın eteklerinde yaşayanlarla Uludağ'ın eteklerinde yaşayanlar arasında fark gözetmeyiz."
Kurban Bayramı namazını Diyarbakır Ulu Cami'de kıldığını anımsatan Davutoğlu, "Emin olun Mekke Kabe-i Muazzama, Medine Mescid-i Nebevi'den ve Mescid-i Aksa'dan sonra beni etkileyen iki büyük mekan vardır ki biri Diyarbakır Ulu Cami, biri Bursa Ulu Cami. Allah aşkına hakkıyla o camiye sinmiş imanı, ruhu anlayan birisi Diyarbakır Ulu Cami'yi Bursa Ulu Cami'den ayırabilir mi, buna gücü yeter mi? Sizler ve bizler o mekanlara girdiğimizde sadece sağımızdaki ve solumuzdaki saf tutanların güzel ter kokusunu içimize çekeriz" dedi.
"SENİN TERİN BENİM TERİME KARIŞSAYDI NE GÜZEL OLURDU"
Davutoğlu, eski Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'la 2010 referandumu için Diyarbakır'a geldiklerini hatırlatarak, şunları söyledi:"Hazreti Süleyman Cami'nde cuma namazı kılarken terlemiştik, çok sıcaktı. Hiç unutmadığım ve doğunun bu güzel irfandan beslenen alicenaplığı, misafirperverliğini yansıtan bir şeydir, şöyle bir arandım, mendil için, cebimde mendil vardı. Arkadan bir mendil uzandı şöyle göz mesafesinde. Arka saftaki bir Diyarbakırlı kardeşim benim arandığımı görünce mendil uzatmıştı, cebimde mendil vardı ama aldım mendili, sildim. 'Sayın Bakanım' dedi, o zaman bakandım, 'Emin olun daha hiç kullanmadım'. Dönüp, 'Eğer kullanmış olsaydın, hele hele biraz önce kullanmış olsaydın da senin terin benim terime karışsaydı ne güzel olurdu' dedim."
Mendili uzatan kişinin kim olduğunu hatırlamadığını cami çıkışında aradığını ancak göremediğini belirtenDavutoğlu, "Düşünün hissettiği anda bir mendil uzatıyor. Ben ona, 'Bende de var sağol' demedim. Gerçekten samimiyetle bugün de söylüyorum, bir başka kardeşinin terini kendi teriyle buluşturmayanlar, bir başka kardeşinin emeğini kendi emeğiyle buluşturmayanlar bu memleketin derdine deva olamazlar" dedi.
"VEDA HUTBESİ NESLİYİZ"
"Biz doğusuyla, batısıyla her köşesiyle teri terle, emeği emekle, irfanı irfanla, yüreği yürekle buluşturmaya geldik ve bunu buluşturacağız. Bütün baskılara, bütün teröre, bütün kumpaslara rağmen bunu buluşturacağız. Onun için 2002'den beri çaba sarf ediyoruz" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:"Biz de rahatı seçebilirdik, rahat koltuklarımızda oturup eski düzeni sürdürebilirdik, biz de 'Kurulu düzeni devam ettirelim, günümüze gün katalım' diyebilirdik, biz de doğu-batı ayrımına gözlerimizi yumabilirdik, biz de şimdi bazılarının yaptığı, hala yapmakta olduğu gibi kavmiyetçi sloganlarla yola çıkabilir, devleti eskisi gibi muhafaza edebilirdik ama bunu yapmadık. Çünkü biz Veda Hutbesi nesliyiz, 'Kavmiyetçiliğin her türü ayaklarımın altındadır' diyen bir Peygamber'in yolunda yürüyoruz. Ama birileri 'Şu kavmiyetçilik kötü ama benim kavmiyetçiliğim iyi' derse, birileri Türk'ü Kürt'ten, eti tırnaktan ayırmak isterse işte o zaman aynı seste onlara karşı durmamız lazım. İster bunu Türkler adına yapsın, ister Kürtler adına yapsın kim kavmiyetçilik yaparsa cahiliye üzerinedir. Bizim ise yolumuz adalet yolu, yolumuz irfan yolu."
"RİSK ALDIK, STATÜKOYU DEĞİŞTİRDİK, TABULARI YIKTIK"
Ahmet Davutoğlu, "Biz de devleti millet adına, bu ülkenin bütün vatandaşları adına dönüştürmeye çalışırdık, 'Biz devletiz, siz bize itaat edeceksiniz' derdik. Demedik, risk aldık, statükoyu değiştirdik, tabuları yıktık. 1943'te Van'ın Özalp ilçesinde 32 insanımızı öldürten General Muğlalı'nın adını 68 sene sonra kazımayabilirdik ama kazıdık. Çünkü o 1943 yılında nasıl Özalp'ta bu zulüm olmuşsa Konya'da, başka yerlerde de oldu. 'Tek parti zulmü başkalarına yapıldığında iyidir' diye düşünmedik ve hepsine bir şekilde, bütün o geçmişe gerektiğinde tavır almayı gördük, göze aldık" diye konuştu.
Kendilerinin de daha önceki hükümetlerde olduğu gibi şehit cenazelerine, faili meçhullere, OHAL düzenine, yol kesmelere, şiddete göz yumabileceklerini anlatan Davutoğlu, "Biz de eski hükümetler gibi örgüt içi yargısız infazları, insanları şehirden dağa kaldıran, ölüme yollayan terörü, Cumartesi Anneleri'ni kanıksayıp iktidarımızı sürdürebilirdik ama bunları yapmadık ve Allah şahit olsun siz de şahit olun, hiçbir zaman rahatı seçmeyeceğiz, hiçbir zaman kolayı seçmeyeceğiz, zor neredeyse onun üzerine gideceğiz, zoru da yeneceğiz. Ama yeni bir Türkiye, özgür, mutlu, adil bir Türkiye'nin kilometre taşlarını döşemeye devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
"GÖVDEMİZİ, TAŞIN DEĞİL KAYANIN ALTINA KOYDUK"
Davutoğlu, doğru bildikleri yoldan hiçbir zaman vazgeçmediklerini ifade ederek, "Siyasi risk alma, oy kaygısı, şu-bu demedik. İklimin, bir kardeşlik ikliminin gerçek anlamda tesisi için parmağımızı değil gövdemizi, taşın değil kayanın altına koyduk, gerekirse koymaya da devam edeceğiz" diye konuştu.
Kendilerinin bu anlayışla yıllardır çabaladıklarını, 7 Haziran sonrası da aynı tutumu sürdürdüklerini ancak yoğun terör saldırılarıyla karşı karşıya kaldıklarını anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz 2002'de birçok yasağı kaldırıp yeni bir dönemi açtık. 2007'de tam yeni anayasa yaparken Dağlıca saldırısıyla onu provoke ettiler, 2011'de büyük bir güçle iktidara geldiğimizde Silvan saldırısıyla onu provoke ettiler. Ne zaman Türkiye nefes alacaksa dikkat edin bu terör odakları ayağa kalkıyor. İster 'Güneydoğu meselesi' deyin, ister 'Kürt meselesi' deyin ne şekilde adlandırırsanız adlandırın ama bu sorunu bilenler olarak, yıllarca acısını çekmiş olarak sizlere sormak istiyorum, Allah aşkına 7 Haziran sonrasında ne oldu da terör yeniden başladı?
8 Haziran geçmişteki hangi tarihten daha kötüydü ki askerlerimize, polislerimize saldırmaya başladılar? 70'li yıllarda her fraksiyondan kanlı terör örgütlerinin hakimiyetindeki Van daha mı iyiydi? Güneydoğu, Doğu daha mı iyiydi? 12 Eylül cuntasının insanlık dışı, militarist uygulamalarına maruz kalan bu topraklar daha önce daha mı iyiydi? Peki 90'lar mı daha iyiydi, 'beyaz Toros' günleri mi daha iyiydi? Terörün kol gezdiği günler mi daha iyiydi ya da 28 Şubat'ın kaotik, özgürlükleri boğan süreci mi? Hangisi daha iyiydi 8 Haziran'dan?"
"TERÖRÜN HİÇBİR MAZERETİ OLAMAZ"
Başbakan Davutoğlu, 8 Haziran sonrası birbirleriyle çarpışıyor görünen DEAŞ, PKK, DHKP/C ve Suriye rejimiyle irtibatlı bazı grupların hep birden Türkiye'ye saldırmaya başladıklarını söyledi.
Davutoğlu, şunları kaydetti:"Şu saydığım dönemlerde hayal dahi edilemeyen, arkadaş sohbetinde bile dile getirilmeye korkulan özgürlük talepleri, baskılardan kurtulma dilekleri tek tek bizim dönemimizde hayata geçmedi mi? Asrın barış projeleri olarak Demokratik Açılım, Milli Birlik ve Kardeşlik, Çözüm Süreci bütün iyi niyetimizle bu dönemde devreye girmedi mi? Yanlış anlaşılmasın, terörün hiçbir mazereti olamaz. En kötü dönemde bile terörün mazereti olamaz, olmaz da. Böylesine ortamı özgürleştiren, normalleştiren ve özgürlükleri hayata geçiren, bütün yasaklara meydan okuyan bir dönemden sonra bu irrasyonel, duygusuz, vahşi terör patlamasının herhangi bir izahı olabilir mi? Elbette izahıyla da meşgul değiliz kendisiyle de. Biz barış ortamına kim kast ederse onun hak ettiği cevabı vermeye kararlıyız."