Merkezi Erzurum’da bulunan DAP Bölge idaresi Başkanlığınca, DAP Bölgesi Girişimcilik ve Yenilikçilik İhtiyaç Analizi Projesi'nin açılış toplantısı Malatya’da yapıldı.
Malatya’da bir otelde düzenlenen ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi’nin de katıldığı proje açılış toplantısına Malatya Valisi Süleyman Kamçı, Elazığ Valisi Murat Zorluoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Adnan Demir, AK Parti Malatya Milletvekilleri Öznur Çalık, Mustafa Şahin, Taha Özhan, Nurettin Yaşar, Ak Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenoğlu ile çok sayıda kurum ve kuruluş temsilcisi ve davetliler yer aldı.
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Yönetim Kurulu Üyesi Suat Baysan “Girişimcilik ve Yenilikçilik İhtiyaç Analizi Projesi”nin açılış sunumunu yaptı. Konuşmasının başında TTGV’yi tanıtan ve çalışma usullerini anlatan Baysan, “Yeniliği destekleyerek, küresel düşünüp, başarılı olmak en büyük amacımızdır. Proje 14 aylık bir süreyi kapsamaktadır. Projelerin gerçekleşmesinde hıza önem vereceğiz” dedi.
“PROJEYLE BÖLGESEL BİR VİZYON ORTAYA KONULACAK”
Daha sonra söz alan ve projenin hedeflerinden söz eden, DAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Adnan Demir, “DAP Bölgesi Girişimcilik ve Yenilikçilik İhtiyaç Analizi Projesi ile sanayi sektörünün ihtiyaçlarının tespit edilmesi, girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi, küme potansiyeli taşıyan sektörlerin yol haritasının hazırlanması ile AR-GE ve yenilikçilik konularında araştırma ve analizlerin yapılması, müdahale alanlarına yönelik projelendirme çalışmalarının tamamlanması, bölge sanayi sektörünü geliştirmeye yönelik stratejik yol haritasının ve bölgesel bir vizyonun ortaya konulması hedeflenmektedir” dedi.
“Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Göstergesinde son sıralarda yer alan 14 ilin 9’u bölgemizde bulunmaktadır” diyen Başkan Demir, bölgede 20 adet organize sanayi bölgesi bulunduğunu, bunlardan 15’inin faal, 5 tanesinin de yapımının devam ettiğini söyledi.
Bölgenin sanayi siciline kayıtlı işletme sayısı bakımından Malatya’nın yüzde 29‘luk bir oran ile birinci sırada yer aldığını bunu Erzurum, Erzincan ve Van illerinin takip ettiğini dile getiren Demir, sanayi işletmelerinin sektörel dağılımına bakıldığında ise ilk sırayı gıda ürünleri imalatının yer aldığını söyledi.
BÖLGEDE KALİFİYELİ ELEMAN SIKINTISI VAR
Sanayi sektörünün önemli sorunlarından birisinin kalifiye eleman ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Başkan Demir, “OSB’lerin nitelikli eleman ihtiyacını karşılamaya yönelik üç adet eğitim merkezi kurulması işi Başkanlığımız uhdesinde yer alan hedeflerdendir” dedi.
Bölgede üniversite-sanayi işbirliğinin istenilen seviyede olmadığının altını çizen Demir, sebep olarak, bölgenin sanayi yapısının böyle bir işbirliği için yetersiz olmasını gösterdi. Demir, “Üniversite- sanayi işbirliğini tetikleyecek önemli mekanizmalardan birisi Teknoloji Transfer Ofislerinin kurulmasıdır. Bölgede faaliyette olan 3 Teknoloji Transfer Ofisine ek olarak bölgesel bir teknoloji transfer ofisinin kurulması amacıyla proje kapsamında bir fizibilite çalışması yapılacaktır” dedi.
Teknoparkları, gelişmiş ülkelerdeki üniversitelerin bilgi birikimi ve bilimsel insan kaynağı potansiyeli ile özel sektör tecrübesi ve sermayesinin bir araya geldiği, üniversite –sanayi işbirliğinin en etkin mekanizmaları olarak tanımlayan Demir, “Bölgemizde Elazığ, Malatya ve Erzurum illerinde üç adet Teknoloji Geliştirme Bölgesi (TGB) bulunmaktadır. Bu teknoloji geliştirme bölgelerinde 104 yenilikçi girişimci faaliyet gösterirken 200’ün üzerinde donanımlı personel istihdam edilmektedir” dedi.
Bölgede Elazığ, Erzincan, Malatya ve Van illerinde bulunan 4 adet İŞGEM’in toplam 89 yeni kurulmuş işletmeye destek sağladığından bahseden Demir, “Hakkari İŞGEM projesi için yaklaşık 6 milyon TL kaynak aktarılarak yapımına başlanmıştır” dedi.
“NİTELİKLİ BİR PROJE İÇİN BURADAYIZ”
“Bugün burada tutar olarak değil ama nitelik olarak çok önemli bir proje için bir araya gelmiş bulunuyoruz” diyerek sözlerine başlayan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, “Bugün tanıtımını yaptığımız bu projenin toplam tutarı 2.1 milyon Türk Lirası. Harcama itibariyle çok büyük bir proje değil. Ancak nitelik itibariyle farklı bir projeden bahsediyoruz. İçiçnden projeler çıkacak bir projeden bahsediyoruz. Projeler üretecek bir projeden bahsediyoruz” dedi. TTGV’nin, DAP İdaresine bağlı 14 il için bu analiz çalışmasını yapacağını belirten Bakan Yılmaz, “Bununla birlikte yeni bir takım modellemeler, fikirler, fizibilite çalışmaları gerçekleştirilmiş olacak. Parça parça belli bir analiz çalışması tamamlandıkça bizlerle de paylaşılacak. En sonunda da kapsamlı bir çalışma ortaya çıkmış olacak. Ondan sonra da bir eylem planıyla bunları peyder pey hayata geçireceğiz. Her şeyden önce bu projemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.
“Yeni Türkiye” vurgusu yapan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“YERELİN DAHİL OLMADIĞI YENİLİKÇİLİK OLAMAZ”
Yenilikçilik ve girişimcilik artık kalkınmanın temel dinamiğini oluşturuyor. Yeni Türkiye diyoruz biz. Yeni Türkiye aynı zamada yenilikçi bir Türkiye. Girişimci bir Türkiye. Zihni açık, çerçevelenmiş, kalıplanmış, sınırlar içinde hareket etmeyen, daha geniş bakabilen, farklı inisiyatifler geliştirebilen bir Türkiye. Genel olarak bu böyle olduğu gibi, bölgelerimiz açısından da böyle. Yenilikçilik, inovasyon dediğimiz kavram bugün artık dünyada ekonomik kalkınmada gelişmede çok merkezi bir yer işgal ediyor. Yenilikçilik dediğimiz andan itibaren de yerellik çok önem kazanıyor. Yenilikçiliği merkezden formüle edebilirsiniz. Ama yeniliğin gerçekleştiği yer yereldir. Yerel aktörlerin dahil olmadığı, yerel düzeyde ilişkilerin kurulmadığı bu yenilikçilik politikasının başarılı olması mümkün değil. Dolayısıyla yenilikçiliğin bir ayağı küresel, ulusal düzeyde olacak tabi ama bir ayağının da mutlaka güçlü bir şekilde bölgesel ve yerel düzeyde olması lazım. Yerel düzeyde üniversitenin işin içinde olmadığı bir yenilikçilik düşünülemez. Üniversite-sanayi işbirliği yenilikçiliğin en önemli unsurlarından bir tanesi. Yine az önce belirtildi bir yenilikçilik ekosistemine ihtiyaç var. Yani yenilikçilik dediğimiz zaman sadece dar bir politikadan bahsetmiyoruz. Bir bütün olarak, bir yörenin bir bölgenin yerel yönetimiyle, sivil toplumuyla, medyasıyla, akademik dünyasıyla ilgili bütün kesimleriyle yenilikçiliğe, girişimciliğe uygun bir ortam oluşturulmasından bahsediyoruz. Bu sadece fiziki altyapıyı geliştirmekle ilgili bir ortam değil, aynı zamanda zihniyet anlamında da bir ortam. Sadece küçük bir örnek vereyim, farklılıkların bir arada yaşamasına tahammül edilmeyen bir ortamın yenilikçilik üretmesini de bekleyemeyiz. Yenilikçiliğin olacağı yerde farklılıklar olacak. Farklı düşünceler, farklı tarzlar, farklı öneriler … Bu farklılıkların olduğu bir ortamda da farklılıkları bir araya getirecek, farklılıklar içinde birliği oluşturacak mekanizmalara ihtiyaç var. İşte yenilikçilik böyle bir ekosistemle ancak hayata geçebilir. Yoksa lafını ederiz, ondan sonra gerçek anlamda bir karşılık görmeyebiliriz. Her alanda yenilikçi olmak durumundayız. Kurumlarımız, şirketlerimiz, idarelerimizin de yenilikçi olması lazım. Yerel yönetimlerimizin de yenilikçi olması lazım. Üniversitelerimizin de yenilikçi olması lazım. Bunlar birbirlerini destekleyen süreçlerdir özellikle ifade etmek istiyorum. Yenilikçi ve girişimci olmadan, araştırmayı gerçek anlamda katma değere dönüştüremeyiz.
“TÜRKİYE ALT GELİR GRUBUNDAN, ÜST ORTA GELİR GURUBUNA TERFİ ETTİ”
Türkiye olarak daha geniş bir çerçeveden baktığımız zaman kritik bir aşamaya gelmiş durumdayız. Alt orta gelir grubundan, üst orta gelir grubuna terfi etti Türkiye. Son on üç yılda baktığınız zaman. Şimdi hedefimiz yüksek gelir. Yüksek gelir dediğimizde de 13 bin dolar eşik var. 13 bin doların üstüne çıktığınız zaman yüksek gelirli ülkeler ligine terfi etmiş oluyorsunuz. Bu artık Türkiye için orta vadeli yakalanabilir hedef durumunda. Bunu başarabiliriz. İşte bunu başarırsak yeni bir sınıfa, yeni bir lige ülkemizi dahil etmiş olacağız. Ve bunu başarırken sadece belli illerin belli bölgelerin enerjisiyle bunu yapamayız. Orta gelir tuzağı dediğimiz hadiseyi işte böyle aşacağız. Türkiye yine son on üç yıla baktığınız da milli gelirini üç-dört kat arttırdı. Artan milli gelir içinde AR-GE harcamalarının payının da ciddi ölçüde arttığını görüyoruz. 2002 yılında AR-GE harcamalarının milli gelire oranı sadece yüzde 0.53 civarındaydı. En son 2014 rakamımız var bu oran yüzde biri aşmış durumda. Tabii bu arada milli gelirimiz de üç-dört kat arttı. Araştırmanın katma değere dönüşmesinde en kritik unsur aslında AR-GE harcamaları içinde özel sektörün payı. Şimdi AR-GE’yi çok fazla artırabilirsiniz. Ama özel sektörün payı yeterli değilse gerçek anlamda katma değer elde edemezsiniz. Bu pay üçte iki oranında olması lazım. Türkiye’de 2002 yılında toplam AR-GE harcamalarının sadece yüzde 20’sini özel sektör yapıyormuş. En son geldiğimiz noktada özel sektörün payı ciddi oranda arttı ve yüzde 50’lere ulaşmış durumda. Bu da geleceğe dönük olarak bize umut veriyor. İnşallah önümüzdeki yıllarda bilgi ve teknoloji tabanlı bir ekonomi inşa etmemizde bu gelişmenin çok önemli bir rolü olacak. AR-GE’yi daha fazla ticarete dönüştürmek, daha fazla katma değere dönüştürmek için son dönemlerde bir AR-GE teşvik paketini de Meclise göndermiş durumdayız. Ekonomide bütün bunları yaparken, bölgesel boyut itibariyle nasıl ele almamız lazım konuyu. Hükümetlerimiz birçok alanda yaptığı gibi bölgesel politika ağlarını da dönüştürmüşlerdir. Geçmişte bölgesel politika dediğimizde sadece bölgelerarası dengesizliklerin azaltılması anlaşılırdı. Bu elbette geçerliliğini korumaya devam ediyor. Ancak son on yılda ikinci bir kavram daha getirdik. O da bölgelerin rekabet günü artırma kavramı. Bölgesel kalkınma da iki ilkemiz var. Biri hakkaniyet diğeri de rekabet. Bu çerçeve de geçmişte olmayan kurumlar oluşturduk. Kalkınma ajansları bunun çok somut bir örneği. Ayrıca, bölge kalkınma idarelerinin sayısını artırdık. Geçmişte sadece GAP bölgesi varken, bugün artık DAP, DOKAP ve KOP gibi bölge kalkınma idarelerimiz var. Yani yönetim yapısında, yönetişim yapısında önemi yenilikler yaptık. İkincisi yeni programlar oluşturduk. KÖYDES, SODES gibi.
“DAP EN ÖNEMLİ PROGRAMLARIMIZDAN BİR TANESİ”
DAP idaremizin öncülüğünde bir eylem planı oluşturmuş durumdayız. Beş yıllık bir eylem planı. Bu eylem planımız 21 milyar lira tutarında yatırımı öngören, 5 yıllık süreçte bir eylem planı. Ve peyder pey bunu hayata geçireceğiz. Bütün kurumlarımızdan katkı alarak bu eylem planını oluşturduk. Uygularken de yine sizlerle birlikte bölgelerimizdeki kurumlarımızda, sivil toplumda, meslek kuruluşlarımızla birlikte DAP Eylem Planını hayata geçireceğiz. Ve bunu yaparken de kurumlar arası ‘net work’leri de oluşturmamız lazım. Bunun güzel örneklerinden bir tanesi de üniversitelerarası birlik. Bunun araştırma yapılarını mutlaka ilişkilendirmemiz gerekiyor. Siz bunu yaptığınız sürece üniversiteler, araştırma merkezleri bu ilişkileri kurdukları sürece, biz Kalkınma Bakanlığı olarak DAP İdaresi olarak, sizlerin geliştireceği projelere, fikirlere katkılar sunacağız, destekler vereceğiz. O konuda da iyi çalışmalar yapılmasını bekliyoruz.
Az önce söylediğim gibi, bu proje çok önemli bir proje. Nihai olarak baktığımızda bu bölgemize çok önemli yatırımların, çok nitelikli yatırımların yapılmasına hizmet edecek bir proje. Serbest Bölge’den tutun, teknoloji transfer merkezlerine kadar, bunların daha aktif bir şekilde kullanımı, organize sanayi, küçük sanayi sitelerinin daha aktif hale gelmesi. Bütün bu altyapıların özel sektörle bağının daha nitelikli bir şekilde kurulması, üniversitelerimizin bu alanda kapasitelerini arttırılması bütün bu amaçlara hizmet edecek bir projeden bahsediyoruz. Bu projemizin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.