Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yaklaşık 8 yıldır devam eden ihtilafın bir günde çözülmesini beklemek elbette mümkün değildir. Zirvede Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü konusunu da ele aldık. İdlib halkının yeni felaketlere maruz kalmasını asla arzu etmiyoruz. 3 buçuk milyon Suriyeliye daha ev sahipliği yapmaya gücümüz de imkanlarımız da yetmez" dedi.
İran'da İdlib Üçlü Zirvesi yapıldı. Ortak basın toplantısında açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu zirveler Suriye’de gelinen noktanın muhasebesini yapmak ve ileriye dönük adımların tespiti bakımından da önemli fırsatlar sunmaktadır. Yaklaşık 8 yıldır devam eden ihtilafın bir günde çözülmesini beklemek elbette mümkün değildir. Ancak biz başkaları gibi geriye yaslanıp yangını seyretmek yerine onu söndürmenin yollarını arıyor. Bunun için elimizi taşın altına koyuyoruz. Aramızdaki farklara değil asgari müştereklere odaklandık. Bu sayede Soçi ve Astana, Cenevre’de siyasi çözüm için yürütülen çabaların katalizörü olduk. İçinde bulunduğumuz kritik günlerde büyük bir emeğin ve özverinin sonucu olan bu kazanımların muhafazası büyük önem taşıyor. Nitekim bu amaçla işbirliğimizi sürdürme kararlılığımızı bugün teyit ettik” dedi.
“İDLİB HALKININ YENİ FELAKETLERE MARUZ KALMASINI ASLA ARZU ETMİYORUZ”
“Türkiye olarak Suriye’de rejimin dizginlenmemesinin yol açacağı tehlikeleri de dile getirdik” diyen Erdoğan, “İdlib bölgesine yönelik saldırıların sahadaki durumu daha da kötüleştireceğini ve siyasi süreci çökme noktasına getireceğini ifade ettik. Bilindiği gibi Türkiye olarak İdlib'de 12 gözlem noktamız bulunuyor. Bu şekilde sahadaki sükunetin idamesi için önemli bir sorumluluk üstlendik. Bu bölgedeki sivil halkın korunması, terörist unsurların ayrıştırılması ve İdlib'in mevcut statüsünün muhafazası hayati önem taşıyor. Zira İdlib adeta tüm Suriye'nin küçük bir modeli konumundadır. Burada atılacak yanlış adımların menfi yankıları her tarafta hissedilecektir. Suriyeli sivillerin can güvenliğini hiçe sayan yöntemler teröristlerin ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir fayda sağlamayacaktır. Türkiye olarak baştan beri Suriye'de akan kanın durması için mücadele ettik. Hiçbir ayrım gözetmeden Suriyeli kardeşlerimize sahip çıktık. Dün olduğu gibi bugün de tek bir Suriyeli kardeşimizin dahi burnunun kanamasını istemiyoruz. Özellikle büyük çileler çekmiş İdlib halkının yeni felaketlere maruz kalmasını asla arzu etmiyoruz” şeklinde konuştu.
“ZİRVEDE SURİYELİ MÜLTECİLERİN ÜLKELERİNE GERİ DÖNÜŞÜ KONUSUNU DA ELE ALDIK”
"Zirveye atfettiğimiz önem de işte bu hassasiyetimizden kaynaklanıyor. Sayın Ruhani ve Sayın Putin’le yaptığımız fikir teatisinde bu görüşlerimizi paylaştık" ifadelerini kullanan Erdoğan, "Ankara Zirvesinde mutabık kaldığımız terörle mücadele kisvesi altında sahada oldu bittilere gidilmemesi gerektiğini vurguladık. Suriye'nin toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin milli güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durmanın gerekliliğini özellikle ifade ettim. Kıymetli basın mensupları önümüzdeki günlerde üç garantör ülkenin temsilcileri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi ile Cenevre'de yeniden bir araya gelecekler. Anayasa Komitesinin kuruluş süresine dair hazırlıklar ele alınacak ve son aşamaya gelindi diyebiliriz. Astana süreci sayesinde gündeme gelen bu komitenin bir an evvel kurulması ve işlevsel hale gelmesi siyasi sürece yeni bir dinamizm kazandıracaktır. Zirvede Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü konusunu da ele aldık. 3,5 milyonu aşkın Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülke olarak mültecilerin gönüllü ve güvenli biçimde geri dönüşlerine ilke olarak olumlu yaklaşıyoruz. Elbette bunun için Birleşmiş Milletler ile eşgüdüm sağlanması sahada ve siyasi süreçte elverişli şartların oluşturulması şarttır. Arzumuz Suriye ihtilafının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı ile ortaya konan parametreler temelinde kalıcı ve muteber bir çözüme kavuşturulmasıdır. Şüphesiz bu sorumluluk yalnızca üç garantör ülkenin değil tüm uluslararası toplumundur. Suriye ihtilafına çözüm bulunması için ilgili tüm paydaşların ortak bir zeminde buluşması gereklidir. Türkiye olarak bu hedef doğrultusundaki çabalarımızı sürdürmekte kararlıyız" diye konuştu.
Sivillerin göç dalgasına ilişkin ise Erdoğan, “Biz Astana sürecinin garantör 3 ülkesi olarak bir çalışmanın içerisindeyiz. Soçi’deki başlayan süreç Ankara ve bugün Tahran’la devam ediyor. Bu sürece yönelik olayın sadece İdlib’den terör belası sebebiyle buradan şu anda kaçışlar malum bizim batıda 115 kilometrelik bir sınır da batıda var. Buraya doğru bir yöneliş söz konusu ama geneli itibariyle baktığımızda malum Suriye’de en uzun sınıra biz sahibiz ve bu sınırda İdlib halkının kaçacağı yer neresi Türkiye. Türkiye olarak biz şu anda zaten 3 buçuk milyona ev sahipliği yapıyoruz. İdlib’in şu anda nüfusu 3 buçuk milyon böyle bir 3 buçuk milyona daha ev sahipliği yapmaya gücümüz de imkanlarımız da yetmez. Bizim atacağımız adım nedir mümkün olduğunca müşterek olarak birlikte buradan olabilecek göçü engellemektir. Bunun için de terörle mücadelede başarılı olmamız lazım. Bugünkü toplantının özellikle silahların bırakılmasını sağlamaya yönelik buradan çıkan mesaj artık terör gruplarına da çok kararlı bir duruşun ifadesidir. Bunu bizim başarmamız gerekiyor. Suriye halkı bir an önce kendi anayasasını ve bir an önce adil seçimi bekliyor. Bunu başarmamız lazım” ifadelerine yer verdi.