Tarihi çok eski bir çocuk oyunu olan ve geçmişte Erzurum’da çocuklar dışında yetişkin hatta yaşlı erkekler tarafından da oynanan bir oyun olan aşık, artık pek oynanmıyor. Aşık oyununda geçen bir takım deyimler, Kaşgarlı Mahmud’un 1068 - 1072 yılları arasında yazdığı bilinen Divan-ü Lügat-it Türk’te geçmektedir. Yani aşık oyunu Erzurum'a atalarımızla beraber ta Orta Asya'dan gelmiştir. Koyun, keçi, oğlak ve küçük danaların ayaklarından çıkan aşıklar, bu oyunun aracıydı. Genelde boya ile boyanan ve kınalı denen aşıkların ortaları delinerek ağır olması için kurşun akıtılırdı. Her oyuncunun özenle seçilmiş, süslenmiş, kınalanmış ve ortasına kurşun akıtılan bir enekesi olurdu. Çocuklarca sokakta yetişkinlerce genelde evlerin damlarında gözlerden uzak oynanan, aşık oyunlarını sadece erkekler oynardı. Aşıkların yüzleri çig, şeg, tög, mire, alçı gibi isimler alırdı. Bir daire içerisine dizilen aşıklar bir kaç metre uzaktan eneke atılarak daireden dışarıya çıkarılmaya çalışılır, bu oyuna ‘cızgı oyunu’ denirdi. Çizgi dışına çıkarılan her aşık, çıkaran oyuncuya ait olurdu. Aşık çıkaramayan oyuncu, oyunu rakibine bırakır, böylece aşıkların tamamı daire dışına çıkıncaya kadar oyun devam ederdi. Aşıkları biten rakibe, ‘ütüldü’ denirdi. Bu oyundan başka ‘mire’ diye tabir edilen birbaşka oyun şeklinde ise ortaya oynayan oyuncu sayısı kadar aşık dizilir. Dizilen bu aşık kümesine bir kaç metreden eneke denilen aşıkla şeğleme yapılır. Aşık ‘mire’ gelirse kümenin olduğu yerden bunu vurmak için diğer oyuncular enekelerini atarlar, vuran çocuk diğerlerinden birer aşık alır, mire gelen eneke vurulamazsa enekenin sahibi diğer oyunculardan birer aşık alırdı. Şeglenen aşık mire gelmezse diğer oyuncularda küme etrafında aşıklarını şeglerler sonra bir çocuk tarafından aşık kümesine eneke İle atış yapılır küme dağılırsa enekenin yüzlerine uyan aşıklar, oluşuncaya kadar vurulur. Sonra tekrar küme kurulur kazanan oyuncu arkadaşlarından birer aşık alır oyun böyle devam ederdi.
Erzurum merkez ve köylerinde kadın ve kızlar tarafından oynanan bir oyun olan beş taş en az iki kişi tarafından, beş tane yuvarlak ve küçük taşla oynanır. Beş aşamada onyanan oyunda ilk olarak taşlar serbest yere bırakılır. Ebe yerdeki taşlardan uygun olanını seçer. Seçtiği taşı havaya atar. Her attığında yerden bir taş alıp havaya attığı taşı yakalar. Yerdeki taş bitinceye kadar işlem devam eder. Eğer havaya attığı taşı kapamaz veya yerden almak istediği taştan başka taşa dokunursa oynama hakkını arkadaşı kazanır. İkilerde, taşlar yere bırakılır. Taşların içinden uygun olanı ele alınır. Yerdeki taşlar ikişerli olarak alınmaya çalışılır. Üçlerde, taşlar yere atılır taşın biri tekli olarak ele alınır. Diğer üçü tek seferde alınmaya çalışılır. Dörtlerde, taşlardan uygun olan bir tanesi havaya atılır. Yerde kalan dört taş bir seferde alınmaya çalışılır. Beşlerde, taşlar yere atılır. Başparmak ve şahadet parmağının arası açılarak bir kale görüntüsü verilmeye çalışılır. Oyuncu yerden bir tane uygun taşı eline alır. Rakip oyuncu en son parmağın arasından geçecek taşı seçer. Bu taş diğer taşların parmaklar arasından geçirilmesine engel olacak taştır. Oyuncu eline aldığı taşı havaya atar. Havaya attığı esnada yerdeki taşı kaleden geçirmeye çalışır. Bunun için iki hakkı vardır. Birinci seferde taşı düzeltir. İkinci seferde taşı parmakları arasından geçirir. Eğer bu esnada taşı başka bir taşa çarptırır veya havaya attığı taşı kapamazsa hakkını rakip oyuncuya verir. Tüm bunlardan sonra oyunun final bölümüne geçilir. Taşların tamamı avucunun içinde hafifçe yukarı doğru atılır ve avucun tersiyle taşlar tutulmaya çalışılır. Avucunun tersinde en çok taş kalan oyuncu oyunu kazanır.