TRT World televizyon kanalının tanıtım gecesinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün 14 televizyonuyla, 16 radyo kanalıyla, 5 dergisiyle, 41 dil ve lehçede yapılan internet yayınlarıyla, 13 ülkedeki temsilcilikleriyle TRT, dünyanın sayılı medya kuruşları arasında yer alıyor. Ben, arkasına böyle bir birikimi ve gücü alan TRT World’ün, sloganında ifade edildiği gibi, gerçekten de ‘Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi’ olacağına inanıyorum” dedi.
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen gecede Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bazı bakanlar, medya kuruluşların yöneticileri ve çok sayıda davetli katıldı. TRT’nin sevilen dizisi Diriliş Ertuğrul’un oyuncuları ile TRT kanallarında sevilen dizi ve programların oyuncu, yapımcı, sunucu ve çalışanlarının da hazır bulunduğu ve sunucuları tarafından TRT World’ün tanıtıldığı gecede Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
TRT World’ün Türkiye ve tüm insanlık için hayırlı olmasını dileyen TRT World çalışanlarına ve uzun soluklu ve başarılı bir yayın hayatı temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 52 yıllık bir geçmişe sahip olan TRT’nin gerçekleştirdiği başarılı projelerle, ulusal ve uluslararası yayınlarıyla dikkatleri üzerine çektiğini söyledi.
“TRT WORLD KENDİ ALANINDA ÇOK ÖNEMLİ BİR BOŞLUĞU DOLDURACAK”
TRT World’ün kendi alanında çok önemli bir boşluğu dolduracağına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün 14 televizyonuyla, 16 radyo kanalıyla, 5 dergisiyle, 41 dil ve lehçede yapılan internet yayınlarıyla, 13 ülkedeki temsilcilikleriyle TRT, dünyanın sayılı medya kuruşları arasında yer alıyor. Ben, arkasına böyle bir birikimi ve gücü alan TRT World’ün, sloganında ifade edildiği gibi, gerçekten de ‘Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi’ olacağına inanıyorum” diye konuştu.
TRT World’ün ‘Yeni bir dil ile hikâyeyi yeniden anlatmak, mikrofonu konuşturulmayanlara uzatmak, kamerayı görülmeyenlere çevirmek” hedefini de, kıymetli bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Uluslararası medyanın büyük ölçüde bir birine benzediği, sunucular ve kanallar farklılaşsa da, haberin kurgusunun ve dilinin tekdüze hale geldiği bir dönemde, böyle bir misyonla ortaya çıkmak takdire şayandır. İddia sahibi olmak, zorlukları göğüslemeyi daha başından kabul etmek demektir. İddia sahibi bir kurum, statükonun borazanı olmayı reddeden, değişimin öncüsü olmaya namzet kurum demektir. TRT World’ün, aralarında dünya çapında üne sahip 36 farklı ülkeden gazetecilerin yer aldığı deneyimli kadrosuyla, bu misyonu yerine getirecek donanıma fazlasıyla sahip olduğunu görüyorum ve şimdiden başarılar diliyorum.. Bu projenin hayata geçmesinde katkısı olan, Genel Müdüründen muhabirine, teknik elemanlarına kadar tüm TRT çalışanlarını tebrik ediyorum.”
“TÜRKİYE BİZİM DÖNEMİMİZDE DIŞ POLİTİKA TASAVVURUNDA CİDDİ BİR PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMİŞTİR”
Türkiye’nin tarih boyunca önemli hadiselerin yaşandığı, dünya siyasetine yön vermiş, medeniyetlere beşiklik etmiş bir coğrafyada bulunduğuna ve bugün de dünya siyasetini, ticari ve ekonomik hayatını etkileyen önemli olayların, Türkiye’nin çevresinde yaşandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarihi, kültürel ve coğrafi bakımdan bu derece güçlü derinliğe sahip bir ülkenin, etrafında yaşanan hadiselere kayıtsız kalması, gözünü kapatması, sırtını dönmesi mümkün değildir” dedi.
Türkiye’nin, 2002’den beri dış politikasını bu gerçeğin idrakinde olarak şekillendirip adımlarını da bu çerçevede attığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Şüphesiz ülkemizin son 14 yılda yaşadığı sessiz devrimin en görünür olduğu alanların başında, dış politika geliyor. Burada şunu açık ve net olarak ifade etmek isterim: Türkiye, bizim dönemimizde, dış politika tasavvurunda ciddi bir paradigma değişikliğine gitmiştir. Bugün Türk dış politikasının ana ekseni, insani değerler ve bunun yanında milli çıkarların tam uyumu üzerine kuruludur. Ne ülkemizin menfaatlerinden, ne de bizi biz kılan insani ve vicdani değerlerden asla taviz vermedik, vermiyoruz ve vermeyeceğiz. Hakkı ve adaleti merkeze alan bir anlayışla, küresel ve bölgesel meselelerin çözümüne müspet katkılarda bulunuyoruz. Mazlumun ve mağdurun inancına, kökenine, rengine bakmadığımız gibi, zalimin de kimliğini dikkate almıyoruz. Mevlana Hazretlerinin pergel benzetmesinde olduğu gibi, bir ayağımızı Türkiye’ye ve milletimizin hassasiyetlerine sabitliyor; diğeriyle de küresel barış ve huzura katkıda bulunmaya, çatışmaların, gerilimlerin önüne geçmeye çalışıyoruz, yaptığımız budur.”
Bölge huzura ermeden, Türkiye’nin huzurlu olamayacağının bilincinde; dünyanın bir tarafı kan-revan içindeyken, küresel barış iddiasının ancak bir ham-hayal olduğunun farkında olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Somali’nin açlık sorunu çözülmeden, Orta Afrika’da iç savaş bitmeden, Asya’da istikrar sağlanmadan, Avrupa’nın refah içinde yaşayamayacağını gayet iyi biliyoruz, gayet iyi görüyoruz” sözlerine yer verdi.
“TÜRKİYE’NİN ÜLKE İÇİNDE YAŞADIĞI BÜYÜK DEĞİŞİM DIŞARIYA YETERİNCE ANLATILAMIYOR”
Birleşmiş Milletler çatısı altında İspanya ile başlattıkları Medeniyetler İttifakı girişiminin, Finlandiya ile eş başkanlığını yaptıkları ‘Barış için Arabuluculuk’ girişiminin, Suriye, Irak, Libya ve Yemen’de barış ve istikrarın hâkim olması için gösterdikleri gayretin arkasında aynı anlayışın olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunları da yalnızca inancımızın, insanlığımızın, bu topraklarda tevarüs ettiğimiz kadim değerlerin bir gereği olarak yapıyoruz” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yapılanlar kadar, yapılanların hakkıyla anlatılmasın da önemli olduğuna değinerek, “Biz bu konuda, maalesef, uzun yıllardır çok sıkıntı çekiyoruz. Türkiye’nin uluslararası alandaki başarıları, ülke içinde yaşadığı büyük değişim, ne yazık ki dışarıya yeterince anlatılamıyor. Hatta çoğu zaman başarılarımız yok sayılıyor, ülkemizde meydana gelen hadiseler tamamen çarpıtılarak, olduğundan farklı bir şekilde gösteriliyor. Medya organları vasıtasıyla oluşturulan algı, hakikatin önüne geçiyor” şeklinde konuştu.
Son 3 yılda Türkiye’nin yaşadığı birçok olayda bu acı gerçeğin defalarca tecrübe edildiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gezi olayları sırasında uluslararası basın-yayın kuruluşlarının nasıl bir dil kullandığını, adeta olayları provoke etmek için nasıl yanlı davrandıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Küresel medya kuruluşları, İstanbul’da ve Ankara’da sokakları yağmalayan, önlerine gelen her şeyi yakıp yıkan, molotof ve hatta silahla polisimize saldıran, işte son olarak kaymakamımız Derik’te şehit eden Vandalların, alçakların kahramanlaştırılması başta olmak üzere, ne kadar ilkesizlik varsa, yapmaktan çekinmediler. Ama benzer olaylar birkaç ay sonra Almanya’da, Fransa’da, Amerika’da olunca, hepsi de üç maymunu oynadılar. Çünkü cibilliyetlerinde o var. Alman veya Amerikan polisinin göstericileri yerlerde sürüklemesi, taşkınlıklara en sert şekilde müdahale etmesi, hiçbir zaman polis şiddeti olarak tanımlanmadı. Sokakları işgal edenlere, ‘cici ve zeki çocuklar’ güzellemesi de yapılmadı. Olaylar kesintisiz bir şekilde canlı olarak da verilmedi. Öte yandan, Mısır’da demokrasi katledilirken, darbe ile yüzde 52’yle gelmiş bir başkan indirilirken binlerce insan sırf iradelerine sahip çıktıları için meydanlarda öldürülürken, bu medya organları sırra kadem basmışlardı. Hatta bunların önemli bir kısmı daha sonra darbeyi meşrulaştıracak yayın politikası izlemekten de geri durmadılar.”
“BU MİLLET KENDİ KADERİNİ TAYİN ETME İKTİDARINA SAHİPTİR”
DEAŞ’a karşı en büyük mücadeleyi veren, yüzlerce vatandaşını örgütün kanlı eylemlerinde kaybeden Türkiye’nin, yine bu medya kuruluşları tarafından kara propagandanın hedefi olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananların, Türkiye’ye yönelik bu çifte standardın ayyuka çıktığı en çarpıcı örneği teşkil ettiğini söyledi.
Yıllardır her fırsatta Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük dersi verenlerin, milletin tamamının seferber olduğu demokrasi destanını adeta görmezden geldiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyorum ki kimse bize parmak sallamasın, kimse bize el kol hareketi yapmasın. Bu millet kendi kaderini tayin etme iktidarına sahiptir, bu böyle bilinsin” sözlerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı şunları kaydetti: Darbe girişiminin başarılı olmasını umut eden birçok basın-yayın kuruluşunun, 16 Temmuz sabahı nasıl bir sukutu hayale uğradıklarına hep birlikte şahit olduk. Daha da ötesi, darbecileri Türkiye’nin son umudu olarak gören yazarlar, yorumcular vardı. PKK ve FETÖ sempatizanlığı, Batı medyasında zaten alıp başını gitti. İstiklallerine ve istikballerine canları pahasına sahip çıkan bir milleti ‘koyun’ diyerek, ‘vahşi sürüler’ diyerek aşağılamaya cüret eden, sözde gazeteciler gördük. Hatta, 7 Ağustos’ta Yenikapı Meydanını dolduran 5 milyon kişiyi ‘iktidar muhalifi’ gibi takdim eden sahtekar medya mensupları bile çıktı. Velhasıl, son 4 ayda her türlü ilkesizliği, riyakârlığı, ahlaksızlığı gördük, yaşadık.”
“DARBE GİRİŞİMİ BAŞARILI OLSAYDI, TIPKI MISIR’DA OLDUĞU GİBİ ELİ KANLI DARBECİ KATİLLER DEMOKRASİ KAHRAMANI GİBİ YANSITILACAKTI”
Darbe girişiminin başarılı olması durumunda, bugün demokrasi ve özgürlük havarisi kesilen uluslararası medyanın, kamerasını ve kalemini darbeyi meşrulaştırmak için seferber edeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tıpkı Mısır’da olduğu gibi eli kanlı darbeci katiller, demokrasi kahramanı gibi yansıtılacaktı. Ama başarılı olamadılar. Hazırlanan manşetler boşa gitti. Darbeyi meşrulaştırmaya yönelik tüm argümanlar çöktü. O gece, uluslararası medyada ve aynı zihniyetle yayın yapan ülkemiz televizyonlarındaki bazı gazetecilerin yüzlerini bir hatırlayın; hepsi de darbenin başarısız olmasının getirdiği derin bir hayal kırıklığı ve hatta kızgınlık içindeydi” görüşlerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin demokrasi adına kaydettiği bu başarıda, yerli ve millî çizgide yayın yapan medya kuruluşlarının ve TRT’nin, önemli payının olduğunu ifade etti ve “Özellikle TRT World’ün o gece darbeciler tarafından hedef alınmasını, ele geçirilmeye çalışılmasını ben son derece manidar buluyorum. Darbeciler, şayet TRT World’ün sesini tamamen kesebilseydiler, Türkiye’nin dünyaya yayın yapan tek İngilizce kanalını da durdurmuş olacaklardı. Fakat muvaffak olamadılar” dedi.
Şimdi yeni ve kritik bir dönemin eşiğinde bulunulduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakınız, benim çok sevdiğim bir Afrika atasözü var. ‘Aslanlar kendi hikâyelerini yazmadıkça, avcıların kahramanlık hikâyelerini dinlemek zorundayız.’ Onun için aslanlar kendi hikayelerini yazmaya devam edecekler” şeklinde konuştu.
“BİZ TRT WORLD’DEN DEVLETİN RESMÎ BÜLTENİ OLMASINI ASLA BEKLEMİYORUZ”
Geceye iştirak eden Diriliş Ertuğrul dizisinin yöneticilerine ve kadrosuna, geçtiğimiz günlerde bir ödül töreninde yaşananlara işaret ederek, bu tutuma aldırış etmemeleri gerektiğini salık verdiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, dizi ekibine hitaben, “Hiç kafanızı takmayın, yola devam edin. Bu millet sizi bağrına basmış, onlar bassa ne yazar, basmasa ne yazar. Onların orada verecekleri şekli bir ödüller önemli değil. Asıl önemli olan şu milletin gönlünü siz kazandınız ya, işte asıl mükafat, asıl ödül bu; mesele budur. ‘Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer’ diyorlar ya, mesele bu” dedi. Torunlarının da dizinin izleyicisi olduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gönülleri artık bu denli fethetmiş bir dizi bu, sıradan değil” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Başkalarının bizi anlamasını ve hakkıyla anlatmasını beklemenin boş bir çaba olduğunu, artık çok iyi biliyoruz. Bu çerçevede, tüm görüntülü ve yazılı medya kuruluşlarımıza, bilhassa da TRT World’e çok önemli görevler düşüyor. Biz, TRT World’den devletin resmî bülteni olmasını asla beklemiyoruz, böyle bir şeyi istemiyoruz. Bilakis bu güzide kanalımızdan, ülkemizin ve milletimizin gerçeklerini, en iyi haberciliği, en iyi televizyonculuğu yaparak dünyaya anlatmasını bekliyoruz.”
“TRT WORLD İNGİLİZCE YAYIN ALANINDA, TÜRKİYE’YLE BİRLİKTE TÜM DOST ÜLKELERİN İNSAN KAYNAĞI HALİNE DÖNÜŞECEK”
TRT World’ün, kameralarının vizörünü, güce ve güçlüye değil; mazlumlara, ezilenlere, hikâyesini anlatacak birini arayanlara odaklamasını arzu ettiklerini, kanalı; zalimlerin propaganda bülteni değil, mazlumların gür sesi olarak görmek istediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah TRT World de, İngilizce yayın alanında, Türkiye’yle birlikte tüm dost ülkelerin insan kaynağı haline dönüşecektir.” temennisinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Kanal çalışanlarının her birinin, ülkemizin dış dünyaya açılan yüzü olduğunun bilinciyle, taşıdığı ağır sorumluluğun şuuruyla hareket edeceğine yürekten inanıyorum. Sizlere yakışan, dünyada ses getirecek, medyadaki statükoya meydan okuyacak, yayıncılık alanında yeni bir çizgi oluşturacak kaliteli, nitelikli projeler hayata geçirmektir. Ve bu kadro bunu gerçekleştirecektir. Bu düşüncelerle bir kez daha TRT World’ün hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu uzun ama çok önemli yolculuklarında tüm ekibe başarılar diliyorum. Emeği geçen arkadaşlarımıza, gerek Başbakan Yardımcımıza, gerek genel müdüründen genel müdür yardımcısına ve aşağıdaki tüm ekibine, Anadolu Ajansı’na şahsım ve milletim adına şükranlarımı tekrar ifade ediyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun.”