TEMA Vakfı, açlıkla mücadele edilebilmesi için tarım alanlarının ve meraların amaç dışı kullanımının önlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Türkiye’deki mera arazilerinin yüzde 11’inin Erzurum sınırlarında bulunduğunu anımsatan TEMA Vakfı Erzurum İl Temsilcisi Işıl Bedirhanoğlu, alınması gereken önlemleri sıraladı.
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) bu yıl Dünya Gıda Günü temasını “Eylemlerimiz, geleceğimiz. 2030’a kadar tüm dünyada ‘SıfırAçlık’ hedefine ulaşmak mümkün” olarak belirledi. FAO’nun açlık ile ilgili verilerine değinen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Verilere bakıldığında 2014-2017 yılları arasında dünyada aç insanların sayısının giderek arttığı görülüyor. 2017 yılında ise yaklaşık 821 milyon kişinin açlık içinde yaşadığı tespit edildi. Diğer bir deyişle her dokuz kişiden biri açlık çekiyor ve bu insanların yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyor. Gıda hakkı yaşam hakkı olduğundan açlığın önlenmesi ve her bireyin yeterli ve sağlıklı gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak erişebilir kılınması tüm insanlığın ortak sorumluluğudur” dedi.
Gıda israfının küresel maliyeti 2,6 trilyon dolar
Artan nüfus ile birlikte gıda ihtiyacının da arttığına değinen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, gıdamızın yüzde 95’ini temin ettiğimiz toprak varlığının tehlike altına girdiğini ifade etti. 1998-2013 yılları arasında dünyadaki tarım alanlarının %20’sinin, mera alanlarının ise yaklaşık %25’inin bozuluma uğradığını belirten Deniz Ataç, “Erozyon, tuzlanma, kirlilik, yanlış tarımsal uygulamalar, verimli tarım topraklarının ve mera alanlarının tarım dışı amaçlara tahsisi toprak bozulumunun önde gelen nedenlerini oluşturuyor. Üstelik iklim değişikliğiyle ilişkili yüksek sıcaklıklar, kuraklık artışları, fırtınalar, taşkınlar gibi hava hallerinde görülen artışlar da tarımsal üretimi olumsuz olarak etkiliyor. Üretilen gıdanın üçte biri israf oluyor, çöpe gidiyor. Gıda israfının küresel maliyeti, çevresel ve sosyal maliyetler de hesaba katıldığında yılda 2,6 trilyon dolara yakın bir düzeye ulaşıyor. Bugün dünyada yaşanan savaşların ve göçlerin arkasında gıdaya erişim ve dolayısıyla açlık sorununun yer aldığı biliniyor. Bu nedenle dünyada barışı sağlamanın yolu toprağın sunduğu bereketi sürdürülebilir kılmaktan geçiyor” şeklinde konuştu.
Tarım arazileri ve meralar hızla kaybediliyor
Dünya bir yandan açlığın önüne geçmeye çalışırken diğer yandan amaç dışı tahsislerle tarım alanları ve meralarda azalma oluyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre tarım arazilerinin kapladığı alan Türkiye’de 1992 yılında toplam 27,6 milyon hektar iken, 2017 yılında 23,4 milyon hektara geriledi. 25 yılda yaklaşık 4 milyon hektar yani yaklaşık Konya ili büyüklüğünde tarım arazisi kaybedildi. Bu da tarım alanlarının yüzde 15 küçülmesi anlamına geliyor. 1920’lerin başında arazilerimizin yüzde 56’sını oluşturan meraların oranı bugün yüzde 19’a geriledi ve mevcut meralarımızın yüzde 70’inde bitki örtüsü zayıf ve verimsiz hale geldi. Öte yandan Türkiye’de 2023 yılına kadar 6 milyon nüfus artışı olacağı tahmin ediliyor. Sadece tahıl üretimi bile dikkate alındığında, artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için tarımsal üretimimizin de artması gerekecektir. Verimlilik artışı sağlamadan sadece 1 milyon ton tahıl için yaklaşık 400 bin hektar (yaklaşık 535 bin futbol sahası büyüklüğünde) tarım alanına daha ihtiyaç duyulacağı düşünüldüğünde, tarım alanlarımızdaki kayıpların ne kadar kritik olduğu görülüyor.
Alınabilecek önlemler var
İhtiyaçlar dikkate alındığında, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi gerekliliği ön plana çıkıyor. Bu kapsamda 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun öngördüğü şekilde Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Planları’nın hazırlanması gerekiyor. Tarımsal potansiyeli yüksek olduğu için büyük ova ilan edilen alanların tarım dışı amaçlara tahsis edilmesi önlenmelidir. Toprağın sürdürülebilir yönetimi, toprak koruma ve erozyonla mücadele tedbirleri acilen desteklenmelidir. Tarım alanları gibi meraların da amaç dışı kullanımına son verilmelidir. Hayvancılığın geliştirilmesi, biyolojik çeşitliliğin ve toprağın korunmasına hizmet edecek şekilde “sürdürülebilir mera yönetimi” hayata geçirilmelidir. Ayrıca tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için alınacak önlemlerle üreticinin kazancı iyileştirilmeli, kırsal göçün önüne geçmeyi sağlayacak kırsal kalkınma politikaları benimsenmelidir. Tarladan tüketime tüm zincirde gıda israfını önlemek için çalışmalar gerçekleştirilmelidir.
ERZURUM’DAKİ DURUM NE?
TEMA Vakfı Erzurum İl Temsilcisi Işıl Bedirhanoğlu da Türkiye’deki mera arazilerinin yüzde 11’inin kent sınırlarında yer aldığını anımsattı. Yoğun ve uzun süren kış şartları nedeniyle Erzurum’da tarımsal ürün alımının tek dönemden ibaret olduğunu belirten Bedirhanoğlu, alınan ürünün hayvan beslemesi için yetersiz olduğundan meralardaki baskının arttığını dile getirdi. Bedirhanoğlu şunları söyledi. “Hayvanların meraya çıkışları her ne kadar kontrol edilse de çiftçilerimiz mecbur kaldıkları için hayvanları zamansız ve olması gerekenden daha uzun sürede merada tutmaktadırlar. Yanlış kullanılan meralar mera vasfını yitirmesiyle farklı amaçla kullanıma açılıyor. Tüm bu olumsuz koşullar altında ilimizde Toprak Koruma Kurulu üzerine düşeni yapmakta ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına mümkün olduğunca izin vermemektedir. Mera Kurulu vasıf değişikliği konusunda hassas ancak vakfımız ve tarım konusunda faaliyet gösteren diğer kamu kurumları ve STK’ların meralar konusunda meralarımızı korumak için projeler üretmesi ve uygulaması gerekliliğinde olduğu kanısındayım. Yapabilirsek ki kamu kurumu olarak birinci derecede sorumlu Tarım İl Müdürlüğünün yapmış olduğu mera ıslah projelerinin sayısını artırma konusunda elimizi taşın altına koymalıyız. Topraklarımıza yaptığımız hizmet geleceğimize yaptığımız en kıymetli hizmettir. Dünya açlık mücadelesine girmeden biz yüz yıl sonrası için tedbirimizi almakla sorumluyuz” diye konuştu.