ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Şehit Toppuz’a vefa
Şehit Toppuz’a vefa
Trenle kamyonet çarpıştı: 1 ölü, 1 yaralı
Trenle kamyonet çarpıştı: 1 ölü, 1 yaralı
Trafik polislerinden örnek yaklaşım
Trafik polislerinden örnek yaklaşım
Emniyet Sevgi Evlerinde kalan çocukları sevindirdi
Emniyet Sevgi Evlerinde kalan çocukları sevindirdi
AK Parti Palandöken’de Kılıç dönemi
AK Parti Palandöken’de Kılıç dönemi
HABERLER>TÜRKİYE
20 Kasım 2013 Çarşamba - 02:51

Başbakan 11 yılı değerlendirdi

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Bugün itibarıyla hükümette 11. yılımızı geride bırakmış, 12. yıldan gün almaya başlamış bulunuyoruz. İnşallah daha nice yıllar azimle, aşkla, şevkle, milletimize hizmet üretmeye ve Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz.” dedi.

Başbakan 11 yılı değerlendirdi

ENİSE YAPAR - TÜRKER BEKTAŞ (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Bugün itibarıyla hükümette 11. yılımızı geride bırakmış, 12. yıldan gün almaya başlamış bulunuyoruz. İnşallah daha nice yıllar azimle, aşkla, şevkle, milletimize hizmet üretmeye ve Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz.” dedi. Erdoğan, “ Hükümetimize ilişkin bu sürelerin, bu rekorların bizim nezdimizde hiçbir kıymeti arbiyesi yok. Biz adeta bugün sabah görevi devralmış gibi heyecan ve şevkle hareket etmeyi sürdüreceğiz. Çok iş yaptık, eser ürettik ama yetmez. Milletimizin de desteği ve hayır duasıyla Türkiye, milletimiz ve insanlık için çok daha fazlasını yapacak, uzun ince bu yolda gece gündüz gidecek ve koşacağız. Bu vesileyle 58. hükümetimizin Başbakanı, Cumhurbaşkanımız değerli kardeşim Abdullah Gül'den bu güne kadar kabinede görev alan tüm teşkilatımızı tebrik ediyorum. Herkese şükranlarımı ifade ediyorum" dedi.
DİYARBAKIR ZİYARETİ

Diyarbakır ziyaretine ilişkin değerlendirmede bulunan Başbakan Erdoğan, "Cumartesi ve pazar günleri Diyarbakır'da tarihi günler ve anlar yaşadık. Diyarbakır'da Büyükşehir Belediyesi’ni, valiliği ziyaret ettik. Ardından Diyarbakırlı kardeşlerimizin toplandığı meydana geçerek toplu açılış törenini gerçekleştirdik. Diyarbakır'a kazandırdığımız 17 ayrı eserin, 740 trilyon liralık eser ve hizmetin resmi açılışını yaptık. Açılış töreninde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Sayın Mesut Barzani, 38 yıldır ülkesinden uzak yaşayan Şivan Perver, değerli sanatçımız İbrahim Tatlıses de bizimle bu heyecanı paylaştılar. Açılış töreninin ardından misafirlerimizle birlikte Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın tertip ettiği nikah merasimine geçtik ve orada 400 çiftin nikah törenine şahitlik yaptık. Bu nikah törenlerinde Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses'in unutulmaz düetlerine de kulak verdik. Tarihi bir ana da orada şahitlik ettik" diye konuştu.
Dicle Üniversitesi kampüsü içinde inşa edilen İlahiyat Fakültesi camiinin açılışının yapıldığını da anlatan Erdoğan, "Ardından Sayın Mesut Barzani ve heyetiyle görüşme yaparak bölgeye ilişkin güncel konuları ele aldık. Cumartesi günü son olarak valilik tarafından düzenlenen Diyarbakırlı kardeşlerimizin katıldığı yemeğe iştirak ettik. Diyarbakır'ın en büyük meydanında on binlerce Diyarbakırlı kardeşimizle bu coşkuyu yaşamak çok çok anlamlıydı. AK Parti iktidarı olarak bugüne kadar neler yaptık ve bundan sonraki süreci nasıl değerlendiriyoruz, nasıl bakıyoruz bunların çok net mesajlarını orada verdik. Ret, inkar ve asimilasyon politikalarını birilerine rağmen değil, biz kendi iktidarımız, kendi kararlılığımızın, programımızın gereği olarak ifade ettik. 2005'ten sonra burada bunu ifade etme fırsatını bulduk" dedi.
Diyarbakır'daki pazar günkü programın yoğun olduğunu söyleyen Erdoğan, "Orada da yaklaşık 15 bin kişiye hitap ettik. 83 trilyon liralık eser ve hizmetin resmi açılışını yaptık. Ardından Ergani'ye geçtik. Orada da muhteşem katılım vardı. Emniyetin rakamlarına göre 20 bin civarında insan orada bizi bekliyordu. Orada da 57 trilyon liralık eser ve hizmeti resmi olarak açtık. Diyarbakır'da iki günde toplamda 880 trilyon liralık eser ve hizmeti resmi olarak açmış olduk" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "2009 yılında milli birlik ve kardeşlik programımızı başlatırken, bir temennimizi ileterek 'anneler artık ağlamasın' dedik. Son bir yıl içinde bu temennimiz karşılık bulmaya, akan kan durmaya ve gözyaşları dinmeye başladı. Biz 'anneler ve babalar ağlamasın' dedik ama cumartesi günü Diyarbakır'da, Diyarbakır'la birlikte 81 vilayetimizde bunun bir istisnasını yaşadık. Cumartesi günü hem Diyarbakır'da hem Türkiye genelinde evlerde, sokaklarda, televizyonlarının başında annelerin, babaların, gençlerin, hatta çocukların gözyaşı döktüğüne şahit olduk. Bu gözyaşları bu sefer farklıydı, bu gözyaşları sevinç, umudun, vuslatın, kavuşmanın gözyaşlarıydı. Bismil'de bir genç önümüzü kesti, yanımıza geldi ve bizi kucakladı. Gözyaşlarıyla yüreğinden gelen bir sesle 'Başbakanım barış istiyoruz ölmek istemiyoruz' diye feryadını dile getirdi. Arkadaşlarımız gazeteci arkadaşlarımıza aktardılar. Diyarbakır'da o meydanda Diyarbakır'ın sokaklarında, evlerde kadınlar erkekler sevinçle ağlarken, 70-90 yaşındaki dedeler, nineler de ellerini semaya açarak hayır duaları ettiler. O gün mutluluktan ağlayan sadece Diyarbakır değildi, o gün mutluluktan gözyaşları döken Edirne, İzmir, Konya, Mersin, Trabzon'du. O gün mutluluktan, sevinçten, umuttan gözyaşı dökenler sadece sadece Türkler, Kürtler değil, bu ülkenin milletin huzura susamış her bir ferdi gözyaşlarını döküyordu" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, "Diyarbakır'da Türkiye'nin tamamı bölgenin tamamı için tarihi bir an yaşanırken, Türkiye'nin her yerinden sevinç gözyaşları dökülürken birilerinin bu sevinç ve umudu paylaşamadıklarını gördük. 4 gündür başta MHP olmak üzere siyasetçilerin Türkiye'ye egemen olan huzur ve kardeşlik iklimini hissedemediklerini gördük. Bizim tarihimiz MHP yöneticilerinin zannettikleri gibi 12 Eylül 1980'de başlamış bu kadar kısır ve köksüz bir tarih değildir. Bizim tarihimiz bundan yüzyıl önce, iki yüzyıl önce başlamış bir tarih de değildir. Bizim için tarih Hz. Adem'in yeryüzüne indirilmesiyle başlamıştır. 1960'ta, 1980'de değiştirilen yer isimlerini sanki bin yıllık bir uygulama gibi millete sunuyorlar. Şurada sadece 80 yıllık ömrü olan And'ı adeta milletin bin yıllık ahdı gibi lansediyorlar. Tek parti dönemlerinde yapılan zulümleri, ret, inkar ve asimilasyon politikalarını sanki milletin ezeli ve ebedi kızıl elması gibi son derece yanlış ve yaratıcı biçimde savunuyorlar. Bu milletin tarihi 12 Eylül 1980'de başlamadı. Bu milletin tarihi 27 Mayıs 1960'ta başlamadı. Bu toprakların tarihi bundan yüzyıl, iki yüzyıl önce başlamadı. Bu milletin tarihi kalıplara sığmayacak kadar uzun, zengin, renkli ve kucaklayıcı bir tarihtir. Bu milletin tarihini 27 Mayıs'ın, 12 Eylül'ün darbecileri değil Alparslan'dan Fatih'e, Kanuni'den Yavuz Sultan Selim'e, Abdülhamit'ten Mustafa Kemal'e kadar yüzlerce, binlerce milyonlarca kahraman yazmıştır" dedi.
"Bu millet köksüz, reddi miras yapacak, ecdadını unutacak, sırt çevirecek bir millet değildir" diyen Erdoğan, "90 yıl, 100 yıl öncesine gidin CHP'nin, MHP'nin yöneticileri ilk Meclis zabıtlarını, gizli celse zabıtlarını okusunlar. Milletvekilidirler, okuma hakları var. Bugün MHP ve CHP neye karşı çıkıyorsa ilk Meclis zabıtlarında o karşı çıktıkları şeyleri görecekler. Hem de en başta Gazi Mustafa Kemal'in nutuklarında görecekler. Kürt kelimesini o Meclis'te görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini o zabıtlarda görecekler. Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. Anasır'ı İslam kavramını o zabıtlarda görecekler. Kendi tarihini bilmeyen, okumayan, cehalet ve karanlıktan başka hiçbir şey söylemez. Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu ve Güneydoğu'nun Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır, bunları görmemezlikten gelemezsiniz" şeklinde konuştu.
DEVLETLERİN İLİŞKİLERİ İNTİKAM, ÖFKE NEFRET HIRSIYLA YÜRÜMEZ

Gazi Mustafa Kemal'in dönemin tüm büyük devletlerine karşı savaştığını belirten Erdoğan, "Bizim Misak-ı Milli adını verdiğimiz toprakları işgal edenler uzaydan gelmemişti. İşgalciler dönemin en güçlü devletleriydi. Gaziantep'te, Kilis'te, Şanlıurfa'da, Trabzon'da, İzmir'de düşman askerleri vardı. İstanbul işgal altındaydı. Dönemin büyük devletleri tarafından bu millete çok ağır işkenceler, katliamlar yapıldı. O devletleri en iyi tanıyan Mustafa Kemal'di. O zulmü iliklerine kadar yaşayan Mustafa Kemal'di. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan ettikten sonra aynı Mustafa Kemal tüm bu devletlerle barışa dayalı işbirliğine dayalı bir süreci başlattı. İngilizler İstanbul'u işgal etti diye İngiltere'ye, Fransızlar Antep'i, Maraş'ı işgal etti diye Fransızlara küsmedi. Onlara kin tutmadı, varsa da gizledi. İntikam hissiyle yaklaşmadı. O zabıtları okuduğunuzda Gazi Mustafa Kemal'in bu noktada neler yaptığını çok daha yakından göreceksiniz. Devletlerin ilişkileri intikam, öfke nefret hırsıyla yürümez" ifadelerini kullandı.
Gazi Mustafa Kemal'in TBMM'de gizli oturumda yaptığı konuşmayı anlatan Erdoğan, "MHP ve CHP yönetimi bunu iyi dinlesin. Tarihimizi, Gazi Mustafa Kemal'i öğrensinler. Diyor ki Gazi, 'Bizce kati olarak belirli olan bir şey olan varsa o da milli hudutlarımız içinde bütün bu İslami unsurlar çıkar birliği içindedirler. Beraber çalışmaya karar vermişlerdir. Yoksa vicdani arzularıyla, kardeşçe ve dindarca bir vahdet vardır. Hiç şüphe etmeyiniz ki Kürt, Laz reyi sorulduğu zaman bu reyi vereceklerdir. Biz bugün aynı sözleri dile getirdiğimizde buna itiraz ediyor, hop oturup hop kalkıyorlar. Bunların tarihleri 30-40 yıllık tarih. Bunlar daha eskiye gidemiyor, milletin ruh köküyle temas edemiyorlar. Bir başka gizli oturumunda, hem de Meclis’in açılmasının hemen ertesi günü Meclis zabıtlarından konuşuyorum, gazete kupürlerinden değil. Gazi şunları söylüyor, milli sınırlarımız içinde bulunan insan kaynaklarını sınırlarımız dışında israf etmek istemeyiz. Birlik kuvvet teşkil edeceğinden bütün İslam aleminin ittifak etmesini büyük bir memnuniyetle karşılarız. Gerek Iraklıların, gerek Suriyelilerin bu iki mıntıkadaki dindaşlarımızın kalpleri bizimle beraber. Bundan sonra da şartlar oluşursa, bunlardan azami ölçüde istifade etmek mümkündür diyor. O günün Esad'ını ifade etmiyor, Suriye halkını ifade ediyor. Daha işin başında Gazi Mustafa Kemal 'Irak bize ihanet etti, Suriye bizi arkamızdan vurdu' demiyor. Oradakiler kardeşlerimiz diyor. Onlarla dayanışma içinde olmamız lazım diyor" diye konuştu.
Türkiye'nin yakın tarihinin MHP ve CHP'nin çizdiği gibi bir tarih olmadığını söyleyen Erdoğan, "Türkiye'nin yakın tarihi MHP ve CHP'nin çizdiği tablo gibi kısır, derinliksiz ve içe kapanık bir tablo değildir. Bize ne diyorlar, bölücü. Peki Mustafa Kemal'de mi bölücüydü? Kürdistan kelimesini kullanan o zamanın bütün Meclis mebusları da mı bölücüydü. Kürt damadımız var diyen merhum Alparslan Türkeş de mi bölücüydü? Deve kuşu kafasını kuma gömer dünya karanlıktır. Deve kuşu kafasını kuma gömer dünya küçük der. Kimse kusura bakmasın, bizim tarihimiz de dünyamızda hiç küçük değil" dedi.

‘ULAN HEPİNİZ ORADAYDINIZ BE HEPİNİZ ORADAYDINIZ”
Türkiye’nin kazanacağı her meselede aktif olacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, “Eğer Türkiye kazanacaksa, bizim milletimiz kazanacaksa ilkelerimizi, sınırlarımızı, kırmızı çizgilerimizi, hassasiyetlerimizi dikkate alır Türkiye’nin kazanacağı her meselede aktif oluruz. Korkuyla büyük devlet olunmaz. Kelimelerden, kavramlardan korkanlar kendi icat ettiği tabulardan, kendi imal ettiği kabuslardan korkanlar büyük devlet inşa edemezler. Küçük düşünerek büyük işler yapılmaz. Büyük düşünecek, büyük adımlar atacak, büyük hedeflere böyle ulaşacağız. Türkiye alelade sıradan, pısırık, içine kapanık bir ülke değildir. Türkiye kelimelerden, kavramlardan, tabulardan, kabuslardan korkacak bir ülke hiç değildir. Dilden korktular, dili yasakladılar. Türküden, şarkıdan korktular kasetleri, plakları yasakladılar. Fikirden, yazıdan korktular sanatçıyı, yazarı sürgüne yolladılar. Kılık-kıyafetten korktular zulmettiler. Kimlikten korktular asimile etmeye çalıştılar. Büyük bir devletin böyle korkuları olamaz. Böyle korkularla hiçbir devlet hiçbir millet büyük iddia ve hedeflere sahip olamaz. Buradan aziz milletime soruyorum; bugüne kadar hangi yasak Türkiye’yi büyütmüştür. Bugüne kadar hangi yasak barışı sağlamıştır. Bugüne kadar hangi ret, inkar, asimilasyon politikası, hangi baskı, hangi zulüm Türkiye’ye fayda sağlamıştır. Hiçbiri. Tam tersine bütün bunlar Türkiye’yi zayıflatmış, geriletmiş içine kapatmış, sorunların birikmesine, içten içe çoğalmasına sebep olmuştur” diye konuştu.
“BU ÜLKE TOPRAĞI, BİRLİĞE, KARDEŞLİĞE PAMUK İPLİĞİ İLE BAĞLI BİR ÜLKE DEĞİLDİR”
Türkiye’yi normalleştirmek için adımlar attıklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, Türk’ten alıp Kürt’e vermediklerini vurguladı. Kürt’ten alıp Gürcü’ye, Çerkez’e, Roman’a vermediklerinin altını çizen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Kimseye imtiyaz sağlamıyor, hiç kimsenin hakkını sınırlandırmıyoruz. Tam tersine biz olması gerekeni, gecikeni, normali, meşru olanı yapıyor hem kardeşliği büyütüyor hem Türkiye’yi büyütüyoruz. Artık şundan kurtulalım; biri türkü söyledi diye bu ülke bölünmez. Biri farklı kıyafet giydi diye bu ülke bölünmez. Biri farklı bir şey söyledi diye bu ülke bölünmez. Bu ülke toprağı, birliğe, kardeşliğe pamuk ipliği ile bağlı bir ülke değildir. 76 milyonun tamamına sesleniyorum; biz bin yıl boyunca birbirimizi anladığımız, birbirimizin açısını ve sevinicini hissede bildiğimiz için bir arada yaşadık. Diyorum ki bu ülkenin kuzeyi, güneyi, batısı köprü altında ensesine kurşun sıkılanların acısını anlamaya çalışsın. Dili yasaklamanın, türküyü yasaklamanın, kelimeleri, kavramları, kimlikleri yasaklamanın nasıl bir his olduğunu anlamaya çalışsın. Bu ülkenin doğusu da, batısı da, kuzeyi de, güneyi de vatan, bayrak, birlik, bütünlük, saadet hassasiyetlerini anlamaya çalışın. İşte Diyarbakır’da tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik ve bütün orada on binlerce insan bizimle beraber hepsi aynı coşkuyu paylaştık. Acıları yarıştırmayalım. Acıların üzerinden konuşmayalım. Acılar üzerinden yürümeyelim. Bizi biz eden, bizi var eden, bizi kardeş eden nice değerimiz var biz onlara bakalım. Fakat muhalefet kalkıp da oralarda tek millet diyemiyor, tek bayrak diyemiyor, tek vatan diyemiyor ve Türk bayraklarıyla o meydanları dolduramıyor. Lafa geldiği zaman milliyetçilik diyor. Senin neren milliyetçi. Lafla milliyetçilik olur mu? Eser ortaya koyacaksın, eser. Her zaman söylüyorum ya ‘eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.’ Biz eserlerimizle konuşuyoruz.”
“BUGÜN GEZİ PARKI’NDA BİZE SALDIRANLAR O GÜN ORADA AHMET KAYA’YA SALDIRDI”
Diyarbakır’a gerçekleştirdiği tarihi ziyarete değinen Başbakan Erdoğan, Şivan Perver’in Diyarbakır Valiliği’ne geldiğinde orada bulunan herkesin heyecanlığını anlattı. Perver’e valilikteki odaya girdiği zaman kendisine bir Kürt olarak değil herkesin bir insan olarak, bir sanatçı olarak, vatanından 38 yıldır uzakta olan ve o gün vatanına dönmüş biri olarak baktığını dile getiren Başbakan Erdoğan, “Ve şuanda vatandaşlığı alınmış adeta bir misafir olarak bakıyordu. Böyle bir şey olabilir mi? Acaba bunu kimler yaptı. Bunun bedelini ödemesi gerekenler var herhalde. Aynı şeyi Ahmet Kaya’ya yaptılar. Ahmet Kaya’ya ödül töreninde biliyorsunuz o gün orada saldırdılar. Kimler saldırdı? Hani Gezi Parkı’nda bize saldıranlar kimlerse, onlar orada Ahmet Kaya’ya saldırdı. Aynı. Şimdi o gün Ahmet Kaya’ya saldıran sanatçıların bir kısmı diyor ki ‘ben o esnada tuvaletteydim’, birisi diyor ki ‘ben o an dışarıdaydım.’ Ulan hepiniz oradaydınız be. Hepiniz oradaydınız. Hepinizin artık kaybedilemeyecek kamera kayıtlarında resimlerinizi biz izliyoruz, görüyoruz. Millete görüyor. Dürüst olun dürüst. Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor. Sizinde artık mumunuz söndü. Hepinizi görüyoruz, ne olduğunuz meydanda. Ama bu milleti aldatamayacaksınız. Bu hissiyatı anlamak, empati kurmak zorundayız. Faili meçhul saldırıda ölenin de, yavrusu şehit olan annenin de hissiyatını anlamak zorundayız. Diyarbakır işte bunun için önemlidir. Diyarbakır 76 milyonun birbirini anladığını göstermesi bakımından önemlidir. Eğer o gün oraya 60 bini aşkın insan gelmişse bunun için geldi. Diyarbakır artık ortak acıların artık ortak sevinçlere döndüğünü göstermesi bakımından önemlidir. Diyarbakır bir kardeşlik diyarı olduğu için acıyla akan, gözyaşlarını mutluluk gözyaşlarına tahvil ettiği için önemlidir. Rabbim hiçbir anneyi inanıyorum ki bu gözyaşlarıyla değil, artık sevinç gözyaşlarıyla mutluluğa erdirsin ve Rabbim bu kardeşliği muhafaza etsin. Rabbim hiçbir anneyi, hiçbir babayı acıyla gözyaşı dökenlerden değil tekrar ediyorum işte mutluluk gözyaşı dökenlerden eylesin. Şunu tekraren söylüyorum; hiç kimse bizden şehitlerimizin ruhlarını incitecek bir adım beklemesin. Biz şehitlerimizi ruhunu muazzep etmeyiz. Buna izin vermeyiz. Hiç kimsenin onurunun, umudunun, kimliğinin yaralanmasına göz yummayız. 76 milyon aynı sofranın etrafındayız. Hep birlikte bu sofranın ekmeğini büyütecek, bu sofrada kardeşçe muhabbet edeceğiz” şeklinde konuştu.
“BİZ BÖLEN DEĞİL YAPTIĞI SOMUT HİZMETLERLE BİRLEŞTİREN OLDUK”
Erdoğan, “CHP’nin, MHP’nin ve kusura bakmasınlar BDP’nin yöneticilerinin büyük bir kısmı maalesef daha öncede söylediğim gibi özellikle kendilerini ismen anmayacağım dedim. Çünkü onların çok sorunlu dil ve üslupları var ve bunlara da cevap vermeyeceğimi ifade ettim” dedi.
Diyarbakır’daki tarihi sahnenin ardından yapılan son derece seviyesiz, edep ve adap sınırlarını çokça aşan açıklamalara da asla cevap vermeyeceğini söyleyen Başbakan Erdoğan, “Onlar benim gündemimde olmayacak. Aziz milletimin bir gerçeği görmesini burada arzu ediyorum. CHP, MHP ve BDP sanal korkularla tabanlarını kışkırtmaya çalışırken yalanı, iftirayı, hakareti bir siyaset yöntemi olarak benimserken biz ortaya çok somut eserler koyduk. Biz bölen değil yaptığı somut hizmetlerle birleştiren olduk. Biz ayrıştıran değil devasa yatırımlarla kucaklayan olduk. Ulaşmadığımız yer kalmadı. İşte Diyarbakır merkez yatırımları Bismil, Ergani oralardaki yatırımlar. Özellikle CHP ve MHP iktidar ortağı oldukları dönemlerde bu ülkeyi, ülkenin itibarını tabi CHP diyecek ki biz hiçbir zaman onlarla ortak olmadık, siz zaten DSP ile adeta yavrusunuz. Olsan da olmasan da ayrı. Oldunuz. Geçmişte de oldunuz, şimdi de oldunuz, hala oluyorsunuz. Ülkenin itibarını, milletin onurunu ciddi şekilde zedelerken biz Türkiye’nin, bayrağımızın, pasaportumuz, paramızın dünyadaki değerini, itibarını arttıranlardan olduk. 11 yılın sonunda Türkiye geri gitmiş bir Türkiye değil, üç kat büyümüş bir Türkiye’dir. 11 yılın sonunda Türkiye IMF’ye olan borcunu ödemiş, IMF’ye kredi açan bir ülke konumuna yükselmiş, 27.5 milyar dolar olan rezervlerini 134 milyar dolara yükseltmiş bir olan ülkedir. Hep kaçamak yapıyor. Tekrar ediyorum; biz hükümeti kimden devraldık. MHP’nin içinde olduğu MHP-DSP-ANAP. MHP şu rakamları hep inkar ediyor. Ya sen bize bunu 27.5 milyar dolardan devretmedin mi Merkez Bankası’nın döviz rezervini. Bunlar devretti. IMF’ye olan borç 23.5 milyar dolar değil miydi? 23.5 milyar dolardı. Bunu sen bize devretmedin mi, sen devrettin. Bunun neyini inkar edeceksin. Her şey kayıt altında. İnkar edilecek hiçbir yanı yok. Sizin bize bıraktığınız bu borcu biz ödedik. 23.5 milyar dolar borcu biz sıfırladık. Ha bununla da kalmadık 27.5 milyar dolar Merkez Bankası’nın döviz rezervi varken şimdi 134 milyar dolar Merkez Bankası’nın döviz rezervi var. Bunu buraya kim çıkardı, AK Parti iktidarı çıkardı. Yani Halep oradaysa arşın burada. Bunu yapan iktidar, gerçekleştiren iktidar bu. Neyi sağa sola kaçırmaya kalkıyorsun. 11 yılın sonunda Türkiye ayrışmış, kamplaşmış, kutuplaşmış değil. Her zamankinden daha bir, daha beraber, daha kardeş bir Türkiye’dir. Eğer bir bütünleşme, eğer biz şuandaki iktidara en ufak bir destek olmama sorunu varsa bu parlamentonun içindedir” dedi.
“BİZ BU OYUNA DA GELMEYECEĞİZ”
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarına da göndermede bulunan Başbakan Erdoğan, CHP-MHP ve BDP’nin engeller çıkardığını söyledi. Anayasa meselesinde ve her konuda muhalefet partilerinin engeller çıkarmaya çalıştığını belirten Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu engeli çıkaran CHP’dir, MHP’dir, BDP’dir. İşte buyurun anayasa meselesi. Ne oluyor anayasa meselesinde. Biz bütün inceliğimizle her türlü desteği verdik. Hep söylüyorum 326 milletvekiliyle biz üç temsilci verdik. 26 milletvekiliyle üç temsilci, 51 milletvekiliyle üç temsilci, 151 milletvekiliyle üç temsilci. Bu adil mi, değil ama biz istedik ki üzümü yiyelim. Bu işi çözelim. Bakıyorsun 26 milletvekiliyle çıkıyor biz olmazsak anayasa olmaz diyor. Böyle bir anlayış, böyle bir mantık olabilir mi? Bu komisyon zaten teamüllere dayalı olarak kurulmuş bir komisyon. Yani bunun asli komisyon gibi bunun bir görevi, bir işlevi yok. Fakat faturayı gelip nereye kesmeye çalışıyorlar, AK Parti’ye kesmeye çalışıyorlar. Yok öyle, 25 kuruşa simit ya var mı böyle bir şey. Şuanda çıkıyor ana muhalefet diyor ki ‘buyurun 60 maddede dört parti mutabık kaldı biz çözmeye hazırız.’ Bende öylemi peki arkadaşlarıma dedim ki gidin ziyaret edin. Ziyaret ettiler. Dediler ki değerlendirelim, bir hafta sonra geldiler ‘hayır’ dediler. 4 partinin 4’ü de bu işe evet demesi lazım ki biz bunu halledelim. Şimdi buradan böyle bir süreçte 4 tane parti burada mutabık kalmışsa, yani bunlardan diyelim ki 26 milletvekiliyle parlamentoda bulunan parti ‘hayır biz istemezük’ derse bu iş yapılmayacak mı? İmzaları var bu 60 maddenin altında. Gelin 60’ı halledelim komisyon yine çalışmalarına devam etsin. Ama mesafe aldığımızı millete gösterelim. Bunlara evet diyemediler. Bunların hepsi şuanda tutanaklarda var. Bu tutanakların hepsi halkımıza açıklanacak. Kim nasıl bir tutum içerisinde oldu bunları göreceğiz. Biz hep olumlu katkıda bulunduk. Sürece olumlu katkıda bulunuyoruz. Sayın Meclis Başkanı artık buna dayanılamayacak hale geldiği için o da ister istemez orada bir tavır koydu. Şimdi biz mektubunu bekliyoruz. Bakalım bu mektupta sayın Başkan bizlere ne bilgiler verecek, bizden ne talep edecek onu göreceğiz. Bizler tüm bu olanlarda hep samimi davrandık. Ama Batı toplumunda muhalefet ülkenin menfaati olduğu zaman gelir desteğini verir. Ama bizim muhalefetin ülkenin menfaati de olsa ‘ha bunun arkadasın da iktidar oy kazanacak. Dolayısıyla bizim bunu engellememiz lazım’ der ve her zaman karşına dikilir. Dün söylediklerinin tam aksini yaparlar. Ama biz bu oyuna da gelmeyeceğiz. Çünkü bizim güvencimiz bir devam millettir. Biz aziz milletten aldığımız bu destekle bugüne geldik. Yarınlara da böyle yürüyeceğiz.”
“11 YILLIK ÇALIŞMALARI BİRKAÇ SAAT İÇERİSİNDE ANLATMAK MÜMKÜN DEĞİL”
Birkaç saat içerisinde 11 yılın dökümünü yapmanın artık mümkün olmadığını kaydeden Başbakan Erdoğan, “Yaptıklarımızın özeti dahi yüzlerce sayfaya sığmıyor ama bugün bize en ağır sıfatları o en ağır ithamları kullananlara bazı eserlerimizi, bazı hizmet ve yatırımlarımızı göstermek niyetimdeyim. Milletin bunları zaten görüyor, biliyor ve duyuyor. Ama milletimin kimin milliyetçi, kimin vatansever, kimin ülkesi gecesini gündüzüne katan millet hizmetkarı olduğunu da tekrar özellikle görmesini arzu ediyorum” dedi.

 “ONLAR GAZİ KEMAL’İN RESMİNİ TÜRK LİRASI’NIN ÜZERİNDEN ÇIKARIRLAR İNÖNÜ’NÜN RESMİNİ KOYARLAR”

Erdoğan, 11 yıllık iktidarları boyunca yaptıklarının yüzlerce sayfaya dahi sığmadığını söyledi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın yaşadığı bir olayı anlatan Başbakan Erdoğan, “Karadağ’ın başkenti Podgorica yakınlarında Tuzi adında bir kasaba var. Burada Osmanlı şehitliği buluyor, şehitliğin içinde de Nizam Cami adında bir cami var. Karadağ Diyanet İşleri Başkanı Rifat Feyziç, Bekir beye şunu söylüyor; ‘1911 yılında atalarımız bu cami tamir edilsin’ diye Osmanlı’ya mektup yazmışlar. Ancak 1912’de Balkan Savaşları başlamış, Osmanlı bunu yapamamış. 1937’de Allah rahmet etsin caminin son imamı şehit edilmiş. Bu arada cami de yıkılmış. ‘Tayyip bey başbakan olunca, halimizi bir kez daha arz ettik. Camimiz restore edildi. 2011 yılının Kadir Gecesi’nde tekrar ibadete açıldı.’ O ilk mektubun yazılmasından tam yüz yıl sonra Nizam Camii’ni biz tekrar ayağa kaldırdık. Karadağ Diyanet İşleri Başkanı devam ediyor ve diyor ki ‘Sayın bakanım bir daha bizim mektuplarımıza cevap vermek için lütfen yüz yıl beklemeyin.’ İşte mesele bu, tarih bilinci bu, medeniyet bilinci bu, kardeşlik hukuku bu. AK Parti döneminde dünyanın neresinde olursa olsun mektuplar, artık yüzyıl bekletilmiyor, anında cevap buluyor. Karadağ’daki Fatih Sultan Medresesi, son mezunlarını 1912’de vermiş, ardından medrese yıkılmıştı. Gittik, bulduk, tamir ettik ve yüz yıl sonra o medrese 2012 yılında ilk mezunlarını verdi. Kosova Dragaş’da yaşlı bir amca gözyaşları içinde TİKA heyetini karşılıyor ve şunu söylüyor; ‘Hoş geldiniz ama niye bu kadar geç geldiniz. 1912 yılından beri yüz yıldır sizi bekliyoruz.’ Somali Cumhurbaşkanı diyor ki; ‘Siz gelmeden önce Somali’de hasta olanları Azrail’i bekliyordu, siz geldiniz şimdi hastalar doktor bekliyor. İşte büyük devlet şuuru bu” diye konuştu.
“POSTA PULLARININ ÜZERİNDEN ATATÜRK’ÜN RESMİNİ KALDIRDILAR”
Başbakan Erdoğan, konuşması sırasında TİKA tarafından restore edilen ve inşa edilen yerlerin resimlerini gösterdi. Türkmenistan'ın Merv şehrindeki Sultan Alparslan’ın türbesinin restorasyonu, Sudan'da 5 bin metrekare alanda Türk mesleki eğitim merkezi, Makedonya'nın Kocacık köyünde Mustafa Kemal Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi’nin anı evine dönüştürülen evi, Manastır'da Mustafa Kemal’in eğitim aldığı Manastır Askeri İdadisi’nin restorasyonunu, Filistin Nablus’ta Abdülhamit’in yaptırdığı saat kulesinin restorasyonu, Myanmar'daki Türk şehitliği restorasyonunun resmini gösteren Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kocacık köyüne gittik. CHP’ye sorun inanın köyü bilmez, MHP’ye sorun milliyetçiler ya inanın bilmez. Kocacık; Gazi Kemal’in babasını doğup büyüdüğü köydür. TİKA gitti köyü buldu, Ali Rıza Efendi’nin evini tespit etti, oraya büyük bir anı evi inşa etti. Bu ev tamamlandı ve ziyarete açıldı. CHP’de, MHP’de burada hazır olda And okurken biz Manastır’a gittik, Mustafa Kemal’in eğitim aldığı Manastır Askeri İdadisi’nin restorasyonunu yaptık. Biz buyuz. Biz bunları gerçekleştiririz ama Türkiye’de ‘ben medyanın amiraliyim, bilmem nesiyim’ diyenler bunları görmüyorlar. Bunları görsenize, neler yapıldığını takip edin bakalım, bunları yazın koyun bir kenara, yazın bunları. CHP lafını yapar, biz uygulamasını yaparız. Onlar Gazi Kemal’in resmini Türk Lirası’nın üzerinden çıkarırlar, İnönü’nün resmini koyarlar. CHP işte bunları yaptı. Posta pullarının üzerinden Atatürk’ün resmini kaldırdılar, İnönü’nün resmini koydular, sınıflardan Atatürk’ün resmini kaldırdılar, İnönü’nün resmini koydular. Bunu CHP yaptı, CHP. Mehmet Akif’in dedesinin yaptırdığı camiyi bulduk, onu şimdi yeniden ayağa kaldırıyoruz. Kudüs’te Haremüşşerif’te bulunan Kubbetus Sahra’nın üç parçadan oluşan hilalini beşinci defa Türkiye olarak biz yeniledik. Filistin Cenin'de Osmanlı kışlası El Hazza okulunu biz onardık. Kırım’da Bahçesaray’da Zincirli Medrese’yi biz restore ettik. TİKA’yı Etiyopya’da Harar’a gönderdik. Harar’da son Osmanlı konsolosluk binasını bulduk, restore etmeye başladık. Bilali Habeşi’nin topraklarına Habeşistan’a gönderdik. Habeş Kralı Necaşi'nin ve 30 sahabenin türbelerini bulduk, onları onarmaya başladık. TİKA’yı Belh’e gönderdik. Mevlana’nın doğdu yer. Doğduğu evi bulduk. CHP nerde bunu hiç duydular mı? Bunların öyle bir derdi var mı? Belh’te Mevlana’nın babasının ders verdiği medreseyi bulduk, onu da restore etmeye başladık. Filistin Nablus’ta Sultan Abdülhamit’in yaptırdığı saat kulesini restore ettirdik. İşte son hali bu. Ecdadımız nerelere gitmiş neler yapmış. İşte mühür bunlar.”
“TEK İLGİSİ ŞEHİT CENAZELERİNİ İSTİSMAR ETMEK”
Şimdi TİKA’nın Zigetvar'da Kanuni'nin iç organlarının gömüldüğü türbeyi bulduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, aslına uygun olarak yeniden inşa edildiğini söyledi. Kongo'da Pigmeler’i bulduklarını da ifade eden Başbakan Erdoğan, “Onlara malzeme gönderiyoruz. ABD'de Oregon'da 5 bin kişiye su temin edecek dev tesisatın kurulmasını TİKA üslendi. Amerika Birleşik Devletleri’nde Kızılderililer. Geçen gün görüşmemizi yaptı TİKA başkanımız ve inşallah çıkaracağımız suyu Kızılderililer içecekler. Şimdi bize diyorlar ki göreviniz tabi yapacaksınız. Bunlar sizin göreviniz değil miydi? Siz neden yapmadınız? Hani milliyetçiydiniz? Bunlara sormak lazım. Siz Urumçi’yi, Oş'u, Oregon'u, Belh'i, Kocacık köyünü bilir misiniz? Tarihi 30 yıl önce başlayanlar vakıf nedir elbette bilmezler ama bizim tarih tasavvurumuz çok eski. Biz vakfı, vakıf medeniyetini çok iyi biliriz. 11 yılda Türkiye içinde 4 bini aşkın vakıf eserini bulduk, onardık, hayata dönüştürdük ve halkımıza sunduk. Sadece halkımıza değil, insanlığa sunduk. Çünkü bunlar insanlığın ortak malıdır. Almanlar’ın Goethe Enstitüsü, İspanya’da Sokrates Enstitüsü var. Biz de Yunus Emre Enstitüsü’nü kurduk. 4 yıl içinde 25 ülkede 32 merkez kurduk, gelecek yıl bu sayı 40'a ulaşacak. Birilerinin şehitlerle tek ilgisi şehit cenazelerini istismar etmek. Biz ise şehit gelmemesi için adeta çırpınıyor, şehitlere, onların ailelerine istiyoruz ki kutsal bir emanet bırakalım. Şehitliklerimize hürmetin bir ifadesi olarak oraları anıtlaştırıyoruz. İster Türkiye'de olsun ister yurtdışında olsun” diye konuştu.
“HER YERDE TÜRKİYE KONUŞULUYOR”
“Bunlara sorun Myanmar'da bizim şehitliğimiz var mı?” diyen Başbakan Erdoğan, “Ne CHP’si, ne MHP’si, ne diğerleri bilmezler ama biz ta Myanmar'da şehitliğimizi bulduk. 3 bine yakın şehidimiz orda yatıyor. Hindistan dahil yurtdışındaki 21 ülkede Türk şehitliğinin bakım ve onarımı dahil şu ana kadar 2.5 milyon gönderdik. Biz Ankara'da oturup, darbe dönemlerinin insanlık dışı uygulamalarını milliyetçilik sanıp onları savunanlardan değiliz. Farkımız bu. Biz bu ülkenin, bu milletin ekmeğini, ekonomisini büyüttüğümüz kadar itibarını da yükseltiyoruz. Zagrep’ten Saraybosna’ya, Belgrad’dan Üsküp’e, Beyrut’tan Erbil’e, Bağdat’tan İslamabad’a, Melboune'dan New York’a kadar her yerde Türkiye var, her yerde Türkiye konuşuluyor. Bizi ağır ifadelerle itham edenlerin milliyetçiliğini ne anlatıyor, hangi vizyona tasavvura sahipler. Milliyetçilik adına birlik, kardeşliğin adına, güçlü Türkiye adına bugüne kadar ortaya hangi eseri koydular. Bakın burada tekrar ediyorum. CHP, MHP sabah akşam onlar andımızı okurken biz Marmaray’ı açıyoruz” şeklinde konuştu.
“TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM DEMEK YETMİYOR”
Başbakan Erdoğan’ın konuşması sırasında küçük bir çocuğun, “Dik dur eğilme bu millet seninle” diye bağırması üzerine Başbakan Erdoğan gülümsedi. Konuşmasına devam eden Başbakan Erdoğan, “Türküm, doğruyum, çalışkanım demek yetmiyor” dedi. Türk milletinin kendilerine inanmasını ve güvenmesini isteyen Başbakan Erdoğan, 11 yıl boyunca Türkiye’nin aleyhine, zararına hiçbir işin içerisinde kendilerini göremeyeceklerini söyledi.

 
İmam-ı Rabbani ‘Mektubat’ıyla anıldı
 
Masa Tenisinde Erzurum farkı
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Çağlayan Teşvik sistemini değerlendirdi
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, “Ulusal değil uluslararası bazda düşünen, ...
‘21. Yüzyıl, Türkiye’nin yüzyılı olacaktır’
21’inci yüzyılın, Türkiye’nin yüzyılı olacağını belirten Erdoğan; “Birliğimizden ...
Gümüşhane Cumhurbaşkan’ı Gül’ü ağırladı
Erzincan ziyareti sonrasında bu sabah ilk olarak Gümüşhane’nin Kelkit ...
 
Erzincan Cumhurbaşkanı’nı ağırladı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gezi ve incelemelerde bulunmak üzere Erzincan’a ...
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 30 yaşında
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanının 30’uncu yıldönümünde ilk tören ...
Arınç sessizliğini bozdu: Bizi saf mı zannediyorlar
Bülent Arınç'ın, öğrenci evleri konusundaki açıklamalarını 'kriz' diye ...
 
‘Her zaman Hüseyin'lerin tarafında durduk’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz millet olarak hiçbir zaman Yezid'in ...
Zirvede Erzurum konuşuldu
İki ülke ilişkilerinin büyük projelerle gelişmeye devam ettiğini kaydeden ...
‘Yeni Kerbela'lar görmek istemiyoruz’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz dünyanın neresinde olursa olsun hangi ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Çözümün Kuşkulusu
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
Peki bu işleri kim yapsın?
Ayhan Kara
Ayhan Kara
Bevval-i Ceh-i Zemzem: FETÖ ve İblis..
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Berhan Yılmaz hocam kitabın ortasından konuşmuş: Sistem değişmeli
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Hitabetin İhtişamı ve Hikâyenin Gücü
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Ehramlı kadınlar çiftçi olamaz mı yani?
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva