//DERNEK AÇIKLAMASI
Isparta Güven Hukuk Derneği Başkan Yardımcısı Av. Levent Erbaş'ın okuduğu açıklamada, "Anayasa'nın 138. maddesinde 'Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.' hükmü bulunmasına rağmen yürütülmekte olan bir soruşturma nedeniyle açıkça yargı yetkisinin kullanılmasına müdahale edilmesi yargının bağımsız olmadığını ve ne yazık ki tarafsızlığın ve bağımsızlığın önündeki engelin
siyaset kurumları değil bizzat HSYK olduğunu göstermiştir" dedi.
Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma devam etmekte iken, HSYK'nın içeriğini bilmediği, gerekli ve ayrıntılı araştırmayı yapmadığı, bilgi ve belgelere vakıf olmadığı bir yargı faaliyeti hakkında bir kaç saat içinde görevli savcıların yetkilerini nasıl kaldırabildiği sorusunu yönelten Av. Erbaş, şunları söyledi:
"Hukukun uygulanmasının denetlenmesi bir temyiz meselesidir ve bunu inceleyecek merci de bir yüksek yargı organı olmalıdır."
//HSYK YETKİLERİ
Anayasa'nın 159. maddesi ve 2461 sayılı kanunda HSYK'nın yetkilerinin açıkça sayıldığını anlatan Erbaş, sözlerine şöyle devam etti: "Bu kurulun görevi idari bir görevdir, yargı görevi değildir. İdari bir kurul olan HSYK son Erzurum olayında bir fonksiyon gaspı tesis etmiş, yargısal bir görev ifa etmiştir. Yargıda yaşanan kriz açıkça şunu göstermektedir. HSYK, kuruluş amacının dışına çıkmış ve siyasallaşmıştır. Hakimler ve savcıların tarafsız ve bağımsız bir şekilde görev yapmasını sağlaması gereken
kurul, ne yazık ki hakimler ve savcılar üzerinde baskı ve tehdit aracı haline dönüşmüştür. HSYK bir yargı müdahalesi gerçekleştirmiştir. Aldığı bu kararla tüm hakim ve savcılara kanunların üstünde kurulun olduğu mesajı tereddütsüz olarak verilerek, yargıç ve savcıların anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre değil HSYK'nın değerlendirmelerine, göre yargı faaliyeti yürütmeleri gerektiği anlayışı oluşturularak yargı müdahalesi gerçekleştirilmiştir. HSYK, yetkilerini ellerinden aldığı
savcılar tarafından başlatılan soruşturma kapsamındaki arama, gözaltına alma ve tutuklama kararlarının mahkeme tarafından verildiğini, bu kararlara karşı yapılan itirazın da yine özel yetkili ağır ceza mahkemesi tarafından reddedildiği gerçeğini de göz ardı etmiştir."
//HERKES SUÇ İŞLEME POTANSİYELİNE SAHİPTİR
Av.Erbaş, Erzincan Başsavcısı'nın kişisel suçlar kapsamındaki soruşturmaya konu fiillerinin elbette soruşturulacağını, Türkiye'de general, başsavcı vs dahil olmak üzere görevi ne olursa olsun her vatandaşın suç işleme potansiyeli bulunduğunu ve kimsenin ayrıcalığı olmadığını söyledi.
Kimseye görevinden dolayı özel bir muamelede bulunulmasının mümkün olmadığını anlatan Av.Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "HSYK, İzmir ve Erzurum'da takındığı tavırlarda çelişkiye düşmüştür. Erzurum özel yetkili savcıların yetkilerinin alınması yeni bir Şemdin'li ve Ferhat Sarıkaya vakası ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Soruşturmada yetkili savcılık Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'dır. Erzurum özel yetkili savcıların tutuklama talebi üzerine özel yetkili hakimin/mahkemenin tutuklama kararı vermesi ve HSYK'nın kararını açıklamasından sonra, tutuklama kararına yapılan itiraz üzerine özel yetkili mahkemenin oybirliği ile bu talebi reddetmesi, soruşturma makamının doğru ve yetkili olduğunu göstermektedir. Kamuoyu HSYK tarafından alınan bu kararla Erzurum Özel Yetkili Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın engellenmek istediği gibi bir anlayışa kapılmıştır. HSYK tarafından soruşturma için görevlendirilecek yeni savcılar dosya kapsamına göre yapılması gereken işlemleri cesaretle yapamayacak olmaları bu anlayışı doğrulamaktadır. Ayrıca, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kendisine gelen dosyayı yetkisizlikten Erzurum'a göndermesi İstanbul'daki savcıların da aynı akıbete maruz kalabileceği endişesini doğurmuştur. Yine Erzurum'da Erzincan Başsavcısı ve diğer şüpheliler hakkında yürütülen soruşturmaya yeni görevlendirilen özel yetkili savcıların da tahliye talebinde bulunması da bu baskıyı ortaya koymaktadır."
//YARGI REFORMU ŞART
Türkiye'de Yargı Reformu'na ihtiyaç duyulduğunu belirten Av. Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı: "Toplumun ihtiyaçlarını gözeten ve insanın insan olmasından kaynaklanan haklarının ön planda tutulduğu sivil ve yeni bir Anayasa yapılmasının gereklilik arz ettiği bugün açıkça ortadadır. Özellikle HSYK ile ilgili Anayasa değişikliğinin vakti gelmiş ve geçmektedir. HSYK'nın üye kompozisyonu Venedik Komisyonu'nun 2007 de yayınladığı Yargısal Atamalar başlıklı raporu ve Avrupa Yargıçlar Danışma Kurulu 10 numaralı
görüşüyle de çelişmektedir. Bu raporlarda HSYK'nın çoğu yargıç olan ve yargının her düzeyinden kendi eşitlerinden seçilmiş yargıçlar ile yargıç olmayan karma üyelerden olması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca tüm bu yaşananlar göstermektedir ki 1982 Anayasası ile düzenlenen hukuki ve idari makamların işleyişi iyice hantallaşmıştır ve ülke artık bunu kaldıramamaktadır. Gerekli yargı reformunun bir an önce gerçekleştirilmemesi halinde bu krizler devam edecektir."(İHA)