CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yürüttüğü soruşturmaya müdahale ettiğini dolaylı olarak itiraf ettiğini söyleyerek "Tevil edilmeye çalışıldı ama mızrak çuvala sığmaz. Çok açık, görüldü. Neymiş? "Oradaki çocukları tahliye et' demiş. Yahu çocuklar gözaltında değil zaten. Çocukların bir kabahati yok, çocukları korumak için yapılıyor. Çok açık, kimse inkar edilemiyor. Müdahale edildi. Sadece orada mı edildi? Burada ne denk geldi? Burada gözü pek, doğru bildiğinin arkasında duran bir savcı çıktı. Peki çıkmadığı yerlerde ne oluyor? Bunu biliyor muyuz? Sistem çığırından çıkmış" diye konuştu.
//BAYKAL GURUPTA KONUŞTU
CHP Genel Başkanı Baykal, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada son dönemde yargının birdenbire hedef haline getirildiğini ifade etti. Türkiye'de gerilimli bir yargı tartışmasının yaşandığını, bu tartışmanın da rastlantı olmadığını kaydeden Baykal, "Böyle bir büyük operasyonun yürütülmesi ancak yargının emir ve kumanda içine alınmasıyla mümkündür" dedi.
//BAĞIMSIZ YARGI VURGUSU
Hükümet'in "bağımsız yargı" sözünden hoşlanmadığını, onun yerine "tarafsız yargı" kavramını kullandığını söyleyen Baykal "Tarafsız olmaktan kastettiği de ondan taraf olması. Herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekiyor: Bağımlı yargı hiçbir şart altında tarafsız olamaz. Temel gerçek budur, bağımlı çünkü. Bağımlı olduğu yer var olduğu sürece onun tarafsız olabileceğini düşünmek işin tabiatına aykırıdır. O nedenle temel kural bağımsız olmaktır. Onun için bütün uluslararası demokrasi belgelerinde, evrensel insan hakları belgelerinde, AB kararlarında, Birleşmiş Milletler'in demeçlerinde, açıklamalarında hepsinde bağımsız yargı konuşulur. Tarafsız yargı profesyonelliğin gereğidir. Yargı bağımsız olacak ki orada profesyonelliğin gereği yerine getirilecek. Elbette tarafsız olacak" diye konuştu.
Baykal, bağımsız olan yargı mensupları içinde tarafsız olmayanların da olabileceğini belirterek "Ama o, bağımsız yargının kuralları içinde, profesyonelliğin, mesleki standartların gereği olarak elbette çözülebilir, çözülmelidir. Ama hiçbir şekilde çözülemeyecek olan şey bağımlı yargı işidir. Yargı bağımlı ise artık tarafsız yargı falan demek ya bir cehalettir, ya da olayları saklamak için karşısındakini geri zekalı zannetmektir" dedi.
"ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER KALDIRILMALI"
Son dönemde bağımsız yargı konusunu sıkıntıya sokan bazı gelişmeler olduğunu anlatan Baykal, Türk hukuk sisteminde bir süredir özel yetkili mahkemelerin ve savcılıkların olduğunu, bu ayrımın arkasında da kapatılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin olduğunu kaydederek şöyle konuştu: "Türkiye'deki yargıyı zaafa uğratan en temel konularından birisi budur. Bir ülkede ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olabilir. Uyuşturucu konusunu izleyecek, bu konuda iyi yetişmiş, bilgi, deneyim sahibi hakimlerden, savcılardan oluşan mahkemeler olabilir, terör davalarında uzmanlaşmış mahkemeler olabilir. Bu, ihtisas mahkemeleridir. Şimdi özel yetkili dediğiniz zaman iş çığırından çıkıyor. Dikkat edin, bugün Türkiye'de yaşanan yargı facialarının temelinde bu özel yetkili adli sistem vardır. O nedenle bunun artık ortadan kaldırılması lazımdır. Yargı bir bütündür. İmtiyazlı olan yargı mercileri, o kadar imtiyazlı olmayan yargı mercileri. Böyle bir şey olmaz."
//"BAŞBAKAN YARDIMCISI SAVCIYA MÜDAHALE ETTİ, HESABI SORULDU MU?"-
Baykal, Türkiye'de yargıyı zaafa uğratan uygulamalardan birinin de kanunsuz telefon dinlemeleri olduğunu dile getirerek savcılara, hakimlere yönelik dinlemelerin olduğunu, bunların "dedikodu merakından' olmadığını söyledi. Bir süre önce Ergenekon davasına bakan hakimlerden birinin "Üzerimde kurumsal baskı var" diyerek davadan çekildiğini anımsatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çekilmekte haklı olduğunu da başka hakimler "Evet sana hakikaten bunlar yapılıyorsa çekilebilirsin' dediler. Peki bu kurumsal baskı sadece o hakime mi yapıldı Türkiye'de? Başka kurumsal baskı yapılan hakim ve savcı yok mu Türkiye'de? Teftiş kurulunun yönlendirmeleri, hoşa gitmeyen karar alanlara verilen cezalar, uygun davrananlara getirilen ödüller. İncelediğiniz zaman bunun yığınla örneği var. Doğrudan doğruya Hükümet üyelerinin belli bir davaya yönelik davayı götürmekte olan savcıya açıktan telefonla müdahale etmeleri, talep yapmaları... Yaşandı mı bu Türkiye'de? Bundan daha büyük bir olay olabilir mi? Hesabı soruldu mu bunun? Bir Başbakan Yardımcısı, Erzincan'da bir soruşturmayı götürmekte olan savcıya o soruşturmayı götürüş şekliyle ilgili müdahale ediyor, ne yapması gerektiğini söylüyor. Çok açık. Uzun süre bu konuda bir açıklama yapılmadı. Şimdi dolaylı olarak itiraf edildi. Tevil edilmeye çalışıldı ama mızrak çuvala sığmaz. Çok açık, görüldü. Neymiş? "Oradaki çocukları tahliye et' demiş. Yahu çocuklar gözaltında değil zaten. Çocukların bir kabahati yok, çocukları korumak için yapılıyor. Çok açık, kimse inkar edilemiyor. Müdahale edildi. Sadece orada mı edildi? Burada ne denk geldi? Burada gözü pek, doğru bildiğinin arkasında duran bir savcı çıktı. Peki çıkmadığı yerlerde ne oluyor? Bunu biliyor muyuz? Sistem çığırından çıkmış."
//CİHANER OLAYI
Tutuklanan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in JİTEM olayının üzerine gitmiş, faili meçhullere karşı mücadele etmiş olan bir savcı olduğunu, bundan dolayı herkesin saygısını kazandığını belirten Baykal, "Şimdi de cumhuriyet yasalarını oradaki tarikat ve cemaat örgütlenmelerine karşı uygulamaya teşebbüs ediyor, suçu bu. Vicdan sahibi herkese soruyorum, elinizi vicdanınıza koyunuz ve cevap veriniz: Eğer o savcı Erzincan'da 2007 yılında o soruşturmayı başlatmamış olsa idi bu yaşanan olaylar onun başına gelir miydi? Gelirdi diyebilecek bir kişi var mı? Bir tek kişi bunu söyleyebilir mi?" diye sordu. Cihaner'e yöneltilen suçların tümünü "uydurma, ıvır zıvır" olarak niteleyen Baykal, "Adam JİTEM'e karşı mücadelenin öncüsü Türkiye'de bir savcı olarak. Bu ne o zaman? Suç imal ediliyorsa bir hukuk düzeninde, suç icat ediliyorsa ve bunu yargı elemanları marifetiyle yapıyorsanız o ülkede hukuk devletinden, demokrasiden söz etmek mümkün mü? Suç imal ediliyor, suçlama yapılıyor. Niye? Çünkü bir soruşturma yapmış. Soruşturmayı beğenirsin beğenmezsin, o soruşturma sonucu ulaşır, ulaşmaz. O ayrı bir iş, onun kuralı var. Ama sen o soruşturmayı yapıyor diye bunu hedef haline getirip itham etmeye kalktığın zaman artık senin ne demokrasiden söz etmeye, ne insan haklarından söz etmeye, ne insaftan, vicdandan, ne İslamiyet'ten söz etmeye hakkın yoktur. Çünkü sen amacına ulaşmak için sadece dedikodu yapmıyorsun, sen tuzak kuruyorsun, iftira ediyorsun, tertip yapıyorsun. Devlet yapıyor bunu, devlet gücüyle bu yapılıyor. Böyle bir devlet olur mu? Eğer böyle bir şey yapılabiliyorsa kimsenin dokunulmazlığı yoktur, herkese her şey her an başımıza gelebilir" diye konuştu.
"ADALET BAKANLIĞI YETKİLİLERİ DE HABUR'DA MIYDI?"
İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'e "Habur'da hakimleri ayarladık" dediği iddiasını tekrar gündeme getiren Baykal, şöyle dedi:
"Buradan soruyorum devletin bütün yetkilileri orada. MİT Müsteşarı orada, Emniyet Genel Müdürü orada, İçişleri Bakanlığı'nın yetkilileri orada, Vali orada. Bakın bugüne kadar sormadığım bir şeyi şimdi soruyorum: Adalet Bakanlığı yetkilileri orada mı? Ne arıyor? Ne arıyor Adalet Bakanlığı yetkilileri orada? Ayarlamayı kim yapıyor, İçişleri Bakanı mı yapıyor? Hakimlerin ayarlandığı bir yerde hukuk devletinden söz edenleri ciddiye almak imkanı var mı? Bunların samimiyetine, dürüstlüğüne, söylediği söze inanmak imkanı var mı? Bir aldatmaca, baştan aşağı yaşananlar bir aldatmaca."
//"HUKUKTA DELİLİN YERİNİ İHBAR MEKTUBU ALDI"
Baykal, Türkiye'de hukukta delilin anlamına kaybettiğini, delilin yerini imzasız ihbar mektuplarının, gizli tanıkların aldığını söyledi. Baykal, "İnsanlar kendi masumiyetlerini ispat etmek zorunda bırakılıyorlar. Halbuki, yargılamanın özü masumiyetin esas olduğudur, ispat edilmesi gereken iddia sahibinin iddiasını kanıtlayabilmesidir. İspat mükellefiyeti savcının üzerindedir" dedi.
"Böyle bir yargı düzeni olmaz" diyen Baykal, "Hükümet yargının içine doğrudan girmiştir. Hele bu Erzincan soruşturması dolayısıyla Hükümet yargının göbeğinde yer almıştır. Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Adalet Bakanı yer almıştır. Adalet Bakanlığı Erzurum'da mahkemenin karar alacağı gün saat 6'da alınacak karara sahip çıkan bildiriler yayınlıyor. Hükümet, Adalet Bakanlığı yayınlıyor. Erzurum'da alınacak kararla ilgili bildiri yayınlıyor Hükümet, karar ondan sonra alınıyor. Boğazına kadar bu işin içine girmiştir. Ve yanlış girdiği de yaşanan olaylarla ortaya çıkmıştır" diye konuştu.
//" UTANÇ VERİCİ MANZARALAR"-
Baykal, Erzincan'daki soruşturmanın çok önemli olduğunu belirterek "Olayın arkasında ticaret var, tarikat, cemaat var, siyaset var, ihale var, medya var, hepsi var, iç içe geçmiş. Kanıtlı. Öyle diğer iddialar gibi uydur kaydır, gizli tanık ifadesi, imzasız ihbar mektubu değil. Çok açık, net resmi kanuni telefon dinlemeleriyle tespit edilmiş gerçek. Bakan'a telefon ediyor, "Sakın ha ona verme, bekle, ben geliyorum' diyor, "Peki' diyor Bakan. Bakan emir Kulu olmuş, bunlar da gözüküyor, utanç verici manzaralar. Şimdi bunu kurcaladı diye, bu dosyayı hazırlamaya kalkıştı diye bu memleketin dürüst, onurlu savcısı en ağır acıları yaşamaya mecbur ediliyor" diye konuştu.