ENİSE YAPAR - TÜRKER BEKTAŞ
ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi olaylarının yıl dönümü dolayısıyla yapılan eylemlere ilişkin, "İstanbul'a gelip abartılı, provokatif çağrılar yapan uluslararası medya kuruluşları avuçlarını yaladılar. Bir tane o, CNN'in dalkavuğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN İnternational, yerlisi. Geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Niye? Ülkemi karıştırmak için. Ülkemi dünyaya farklı göstermek için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunların böyle özgür, tarafsız, bağımsız basın diye bir şeyleri yok. Bunlar adeta ajan görevi icra ediyorlar. Bunun için buradalar" dedi.
SEÇİMLER
Erdoğan, 1 Haziran'da 14 yerleşim biriminde mahalli seçimlerinin gerçekleştirildiğini belirterek, bu 14 birimden 13'ünde itirazlar neticesinde seçimlerin yenilendiğini ve 1 tanesinde de ilk kez seçimin yapıldığını hatırlattı. Bu 14 yerleşim birimi içinde en önemli merkezlerin Ağrı ve Yalova illerinin olduğunu belirten Erdoğan, "Ağrı'da daha önce BDP'nin seçimi kazandığı görülüyordu, itirazlar yapıldı ve bunun neticesinde seçimin yenilenmesi kararı alındı. Pazar günü yapılan seçimde BDP adayı belediye başkanlığını kazandı. Yalova'da ise, AK Parti olarak itirazımız vardı. Orada da yenilenme kararı alındı. Yapılan ittifak neticesinde CHP adayı Yalova'da seçimi az bir farkla kazandı. 14 yerleşim birimi üzerinden bakıldığında 5 merkezde AK Parti, CHP 3 merkezde, MHP 3 merkezde, BDP 2 ve Saadet Partisi 1 merkezde seçim kazandı. 30 Mart seçimlerinde 13 merkezde AK Parti yüzde 43,05 oranında oy almıştı, 1 Haziran seçimlerinde ise AK Parti'nin 13 merkezde aldığı oyun yüzdesi yüzde 45,5 oldu. Yani, 30 Mart seçimlerine göre 13 yerleşim biriminde oy oranımız 2,5 puan artış kaydetti. 30 Mart seçimlerine göre CHP'nin 13 merkezdeki oyu 1 puan, BDP'nin oyu ise 2,3 puan arttı. MHP'nin oyu ise 30 Mart'a göre 1,9 puan düştü. Tabii 30 Mart'a göre oy oranlarındaki değişime baktığımızda özellikle Yalova ve Ağrı'da AK Parti'ye karşı ittifakların yapıldığı net olarak görülüyor. Yapılan tüm ittifaklara rağmen CHP ve MHP'nin toplam oy oranının AK Parti'ye yetişemediğini de görüyoruz. Bu tabii bir anket de sayılabilir" diye konuştu.
OY ORANLARI
30 Mart'ta Türkiye genelinde CHP ve MHP'nin toplam oy oranının yüzde 43 olduğunu söyleyen Erdoğan, "AK Parti'nin ise tek başına oy oranı yüzde 45,5 olarak gerçekleşmişti. 30 Mart'ta bu 13 merkezde CHP ve MHP'nin toplam oy oranı yüzde 33, AK Parti'nin tek başına oy oranı yüzde 43'tü. 1 Haziran'da yine 13 merkezde CHP ve MHP birlikte yüzde 32 oy oranına ulaştılar, AK Parti'nin oy oranı yüzde 45,5 oldu. Biz, Ağrı ve Yalova'da ortaya çıkan sonucu derinlemesine analiz ettik ve ediyoruz. Hem süreci hem sonucu bütün boyutlarıyla değerlendiriyoruz ancak bu mikro düzeydeki seçimin hem CHP hem MHP için önemli yeni dersler verdiğini, her iki partinin de ibretlik dersler almasını tavsiye ederiz, fakat bunu farketmediklerini ne yazık ki görüyoruz. MHP bir kez daha varlığını, siyasetini, iddiasını inkar etti. 1 Haziran seçimlerinde adeta MHP'nin esamesi bile okunmadı. 30 Mart'ta Pensilvanya'nın maşası, CHP'nin de payandası olan MHP, 1 Haziran'da yeni vazifesini iyice benimsemiş halde kimliğini tamamen CHP'ye teslim etmiş oldu. Öte yandan CHP sadece Yalova üzerinden kendisi için bir başarı tablosu çıkarmaya çalışırken 30 Mart'ta olduğu gibi bugün de genel manzarayı görmekten kaçınıyor. CHP siyaseti 780 bin kilometrekarede yapmıyor. MHP'de siyaseti 780 bin kilometrekarede yapmıyor. Kendileri için uygun vilayetler, ilçeler aramak suretiyle siyaseti böyle sürdürmek istiyorlar. İşte bunun adı demokratik bir mücadeleyi ülkeye yaymak değildir. 'Ben, burada yapabilirim, başka bir yerde ne gücüm ne de anlayışım yetiyor', vaka budur. Türkiye'nin her tarafında 81 vilayette AK Parti var. Buna karşılık CHP ve MHP'nin toplam oyları bile AK Parti'ye yetişemiyor. 1Haziran seçimleri Cumhurbaşkanlığı seçimleri için gösterge, kamuoyu yoklaması olacaksa ortaya çıkan sonuç 'çatının bir kez daha uçtuğu ve çöktüğüdür" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, "1 Haziran'da 13 birimde CHP ve MHP 'nin toplam oy oranı yüzde 33, AK Parti'nin oy oranı 45,5. Çatı su sızdırmaya devam ediyor. Bu seçimde çatı bir kez daha çatladı. Aslında çatı diye birşey kalmadı. 30 Mart ve 1 Haziran seçimleri de MHP tabanında, MHP'ye gönül vermiş kardeşlerimizin etraflı biçimde değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. MHP artık kendi varlığını, kimliğini inkar eden bir partiye dönüştürülmüştür. MHP'nin mevcut yönetimi, MHP'nin tüm ilkelerini, sınırlarını çiğnemiş MHP'yi adeta bir vagon partiye dönüştürmüştür. 2010 halk oylamasında MHP diğer tüm partilerle, özellikle de maalesef terör örgütleriyle aynı safta ler almayı tercih etmiş , ağır bir yenilgi almıştır. 30 Mart'ta MHP Pensilvanya'nın kuklası haline getirilmiş, CHP'nin de oy deposu olarak kullanılmıştır. Bu yapılanı MHP seçmenine haksızlık olarak görüyorum. MHP seçmeninin istismar edilmesi olarak görüyorum. MHP seçmeni gönül verdikleri partinin kimleri payanda olduğunu, kimlerin yedeği haline getirildiğini' görmeli bunun sorgulamasını da yapmalıdır diye düşünüyorum" dedi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "MHP'ye gönül vermiş kardeşlerime hatırlatmak isterim, CHP içinde sadece bir kanat yok. CHP içinde sadece ulusalcılar yok, Suriye'nin eli kanlı rejimine destek veren bir CHP var. Türkiye'de mezhep farklılıklarını körüklemek, bundan rant elde etmek için her türlü tahriki yapan CHP var. Öbür tarafta Suriye'nin batısına doğru gittikçe orada bizim Türkmen kardeşlerimiz var. Bunların yanında yer alan AK Parti iktidarı var, onların karşısında CHP anlayışı var. Ey MHP sen de mi yoksa onlarla beraber oradaki Türkmen kardeşlerimizin karşısında yer alıyorsun? Gezi eylemlerinde başı çeken dünyaca terör örgütü olduğu kabul edilen, polis ve asker katili terör örgütlerinin sırtını sıvazlayan bir CHP var. Hakkari'de Türk bayraklarını sallayamayan ama gelip Ankara'da bozkurt işareti yapan yani her türlü renge bürünebilen CHP var. Buradan MHP'li kardeşlerime soruyorum, Allah aşkını bir MHP'li nasıl olur da İstanbul'da duvarlara zulüm 1453'te başladı diyenlerin yanında olabilir? Bir MHP'li Ankara'da Türk bayrağını yakan bir zihniyetin yanında yanında durabilir? Gezi olaylarının yıldönümünde, yine en başta CHP vardı. CHP'li milletvekilleri vardı. CHP'nin provokatif milletvekilleri ellerinden gelen her türlü oyunu oynadılar. CHP il başkanlıkları, ilçe başkanlıkları Ankara ve İstanbul başta olmak üzere çeşitli illerde lojistik merkez görevi yaptılar. Gençleri sokağa çıkarmak için, gençlerin sokakta polisle çatışmaya girmeleri için tahrik yaptılar. CHP'nin ve o marijinal örgütlerin tüm çağrısına rağmen karanlık senaryo devreye sokulmadı. Çağrıları sadece 3-5 marjinal örgüt karşılık verdi. Polisimizin dik duruşu sayesinde geldikleri gibi gittiler."
"CNN'İN DALKAVUĞU ORALARDA BİR ŞEYLER YAPMAYA ÇALIŞIYOR"
"Bundan önceki Gezi'de de onlara lojistik desteği veren sermaye vardı" diyen Erdoğan, "Bu defa o sermaye de ortaya çıkamadı. Onlardan da lojistik destek gelmeyince şimdi çırılçıplak ortada kaldılar. İstanbul'un lüks kafelerinde ellerindeki telefonlarla isyan çağrıları yapanlar Cumartesi günü avuçlarını yaladılar. İstanbul'a gelip abartılı, provaokatif çağrılar yapan uluslararası medya kuruluşları avuçlarını yaladılar. Bir tane o, CNN'in dalkavuğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN İnternational, yerlisi. Geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Niye, ülkemi karıştırmak için. Ülkemi dünyaya farklı göstermek için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunların böyle hani özgür, tarafsız, bağımsız basın diye bir şeyleri yok. Bunlar görevi, bunlar adeta ajan görevi icra ediyorlar. Bunun için buradalar. Günlerdir isyan çağrısı yapan bir kısım medya kuruluşları, birtakım yazarlar aynı şekilde onlar da avuçlarını yaladılar. Günler öncesi fotoğraf makineleri ve kameralar için iftira kareleri hazırlayan figüranlar da avucunu yaladı. Pensilvanya'dan, Türkiye'den kaos çıkması için avuçlarını ovuşturanlar gazetelerini, televizyonlarını, kaos için görevlendirenler de onlar da avuçlarını yaladılar. Gezi olaylarının yıldönümünde sokakları hareketlendirmek için nefret dilini, faşizmin dilini, özellikle de islamofobinin dilini kullananlar aynı şekilde avuçlarını yaladılar. Biz, bunları konuşunca 'Bu Başbakan çok gerilimci'. Sokakta, polisime kurşun sıkacak, nitekim bir tanesi şu anda hayati tehlike içinde. Bunu konuşmayacaklar ama farklı bir şey olduğu zaman polis şamaroğlanı, öldür, vur, yarala, bunun için her yol meşru. Polisin savunma hakkı bile yok. Böyle bir şey olabilir mi? Geçenlerde bu ne sabırdır deyince Beyefendiler rahatsız olmuş, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere. Niye rahatsız oluyorsun? Sen git bunu Almanya'da İngiltere'de yap bakalım. Nerede ne nasıl yapılıyor, bunu görmek lazım. Sürekli bizim güvenlik güçlerimizi, bu işlerde tahrik unsuru olarak adeta hedef haline getirenler dünyada neyin nasıl yapıldığını görmesi lazım. Onun için bir grup toplantımızda da buradan bunları özellikle yayınlamak istiyorum, göstermek istiyorum. Milletçe bunu bilmemiz lazım. Başta CHP olmak üzere Türkiye'de yeniden çatışma manzaraları oluşturmak isteyenler bu Gezi'de hayal kırıklığı yaşadılar" ifadelerini kullandı.
"ÖYLE BİR PARALEL YARGI VAR Kİ BİR KAPIDAN ALIYOR BİR KAPIDAN BIRAKIYOR"
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Cumartesi günü, Gezi olaylarının yıldönümünde beklenenin gerçekleşmeyeceği, isyan ve çatışma çağrılarını karşılık bulamayacağı zaten çok net biçimde görülüyordu. Bir yıl önce AK Parti'ye, milletin iktidarına karşı o malum çevreler ellerindeki tüm imkanları seferber etmiş, bütün gövdeleriyle sahneye çıkmışlardı. Her yerden taarruz ettiler, medya, sosyal medya, yazarlar, sözüm ona aydınlar, sanatçılar taarruz ettiler. Uluslararası çevreler bütün ilgilerini Türkiye'ye çevirdiler ve bu taarruzun içinde hepsi yer aldılar. Belli işverenler, işveren örgütleri bu taarruzun içinde yer aldılar. Başta CHP olmak üzere, umudunu kaosa bağlamış siyasi partiler bu taarruzun içinde yer aldılar. Amacın, gayenin, hedefin ne olduğunu bizler de aziz milletimiz de gördü. Hatta, bir tane sanatçı müsfettesi şunu söylüyordu 'hala bunun ağaç meselesi olmadığını anlamadınız mı' diyordu. Camimize girip, orada her türlü bizim cami adabımızın aksine camimize orada her türlü bira şişelerine varıncaya kadar ayakkabılarıyla caminin içine girecek kadar nasipsiz olanları savunacak nasipsizler var. Hemen ilerisinde, ellerine geçirdikleri dozerle bütün yaya kaldırımlarını söktüler. Biraz öte geçtiler, İstanbul'daki Başbakanlık ofisimizin kapısını kırarak içeri girmek istediler. Duvarlara yazdıkları yazılar unutulamaz. Onlar zaten tamamen küfürname. Bunlarla kendi kişiliklerini ortaya koydular. Başbakan gerilimci, bunları söylemeyecek miyiz? Bu ahlaktan binasip olanları söylemeyecek miyiz? Yaptıkları yanlarına kar mı kalacak? Öyle bir paralel yargı var ki bir kapıdan alıyor bir kapıdan bırakıyor çünkü müşterek çalışıyorlar. Neymiş, yasalar buna müsait değilmiş. Bütün bunları siz bu şekilde uygularsınız, o zaman tabii bunlarla mücadele zorlaşır."
DEMOKRASİ SANDIK DEĞİLDİR VEYA DEMOKRASİ SADECE SANDIK DEĞİLDİR MANTIĞINI KABUL ETMİYORUM”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 25 Aralık’taki darbe girişimleri için polis tarafından hazırlan fezlekelerin emniyet bilgisayarlarından yok edilmek istendiğini ancak bu bilgisayarların bulunduğunu ve silinmiş dosyaların kurtarıldığını belirterek, “Şimdi paralel medya büyük bir suçluluk duyusu içinde başına gelecekleri önceden bildikleri için, yaptıkları rezilliğin farkında olmak için şimdi de bunların düzmece olduğuna dair kampanya başlattı. Ortaya çok vahim belgeler, çok vahim deliller çıkıyor ve kısa süre zarfında yaptıklarının hesaplarını vermeye başlayacaklar. İnlerine gireceğiz demiştik. Şu anda inlerine girdik. Bütün pisliklerini ortaya döküyoruz. Kaçıp saklandıkları inlerinden de sorumluları çıkaracak ve adalete teslim edeceğiz” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu ve Trakya’nın iktidarda olmasını hazmedemeyenlerin sokağı kullanarak, gençleri kullanarak kendilerine göre darbe gerçekleştirmek, milleti bir kez daha iktidardan uzaklaştırmak istediklerini söyledi.
“DEMOKRASİ SANDIKTAN GEÇER”
Bu amaca ulaşmak için her yolu meşru, her yolu mubah gördüklerin dile getiren Başbakan Erdoğan, “Kendi elit zümrelerinin tekrar iktidara gelebilmesi için kaybettikleri o vesayeti tekrar kazana bilmek için kan akıtmaktan dahi çekinmeyecek kadar insaflarını, vicdanlarını, akıl ve mantıklarını yitirmişlerdir. Hukuk, demokrasi, sandık, milli irade umurlarında dahi değildir. Mevcut hükümetin gitmesi, gitmiyorsa bile boyun eğmesi dışında hiçbir sonuç onları tatmin etmeyecek. Demokrasi sandık değildir veya demokrasi sadece sandık değildir mantığını değerli kardeşlerim ben kabul etmiyorum. Kim bu ifadeyi kullanırsa kullansın kabul etmiyorum. Demokrasi sandıktan geçer. Öyle veya böyle sandıktan geçer. Adama sorarlar, ‘demokrasi sandık değilse nedir. Bunu bana anlat’ der. O zaman ne diyeceksin. Sandıktan gitmeyeceksin nereden gideceksin. Ha o zaman şuradan gidersin; dağda eli silahlı olanlarla mezrayı basarsın, gelir şehirdekileri tehdit edersin; ondan sonrada dersin ki, 'bak her ne kadar sandık önünü getiriliyorsa da bilesiniz ki sadece sandık değildir bak silahımız ensenizdedir.' Buna mı evet diyeceğiz? Sadece sandık değildir diyenlerin cevabı budur. Sadece sandıktır, halkın iradesini birileri ipotek alma girişimine girmesin. Bırakın halk kendi iradesini rahat kullansın. İşte şuanda bakıyorsunuz Ağrı’da Belediye başkanlığını kazanan şahıs şu ifadeyi kullana biliyor; ‘Devlet terörü’ diyor. Ağrı’da devlet terörü estirilmiş. Şu ifadeye bak ya ve o anda hala milletvekili. Bir milletvekili olarak bu ülkede devlet teröründen bahseden bir insan önce aynaya bakmalı. Sen bir defa terörün desteği ile şuanda belediye başkanı seçilen birisisin” diye konuştu.
“GELDİKLERİ GİTMELERİNİ SAĞLADIK”
Başbakan Erdoğan, CHP’nin sokak olaylarının öncüsü olduğunu belirterek, “Bakın yakın tarihten şu hadiseyi sizlere özellikle hatırlatmak istiyorum. 1960 yılı Nisan ayı. İstanbul ve Ankara’da üniversite öğrencileri sokakta gösteriler yapıyor. CHP tıpkı bugün olduğu gibi milletvekilleriyle bu gösterileri tahrik ediyor. CHP medyası her gün yalan haberlerle gençleri tahrik ediyor. Yüzlerce öğrencinin öldürüldüğü, kıyma makinelerinden geçirdiği iftirası bizzat CHP ve CHP medyası tarafından her gün işleniyor. Sokakların kaosa teslim olduğu bugünlerde Merhum Necip Fazıl, merhem Adnan Menderes’i ziyaret ediyor. Merhum Necip Fazıl, merhum Menderes’e gerekli tedbirleri almasını ve gösterileri bastırmasını tavsiye ediyor. Merhum Menderes ise beklide geleceğe dair umudunu muhafaza için mevcut tavrını sürdürmeyi tercih ediyor. Biz geçen yıl gezi olaylarıyla bir darbe senaryosu devreye alındığında merhum Menderes gibi üzerimize gelen bu tehdide sessiz kalmadık. Mısır’da yaşananların Türkiye’de yaşanmasına izin vermedik. Ukrayna’da yaşananların Türkiye’de yaşanmasına izin vermedik. Hukuk ve demokrasiden taviz vermeden ama sokakları Vandallara, milli iradeyi de CHP’ye teslim etmeden bu ihtilal aşıklarının geldikleri gibi gitmelerini sağladık” şeklinde konuştu.
“İNLERİNE GİRECEĞİZ DEMİŞTİK İNLERİNE GİRDİK”
Sokak eylemleriyle ihtilal yapamayanların 17 ve 25 Aralık’ta bu seferde yargı içine sızmış paraleller eliyle bir başka darbe senaryosunu uygulamaya koyduklarının altını çizen Başbakan Erdoğan, orada da dik durduklarını ve taviz vermediklerine dikkat çekti.
Orada da ihtilal heveslerini kursaklarında bıraktıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, “Bakın daha önce de ifade ettim; 25 Aralık’taki darbe girişimleri için polis tarafından hazırlanmış fezlekede, şimdi bunu inkar ediyor paralel yapının paralel yayın organları. ‘Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ ifadeleri geçiyor. Hatta fezlekede geçen tam ifade şu; “suç işlemek için oluşturulan örgütün lideri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ aynı şekilde bakanlarımızdan da örgüt üyesi olarak bahsediliyor. Bu fezlekeler emniyet bilgisayarlarından yok edilmek istendi. Ancak bu bilgisayarlar bulundu. Silinmiş dosyalar kurtarıldı. Bu fezleke büyük oranda şuanda ortaya çıkarıldı. Şimdi paralel medya büyük bir suçluluk duyusu içinde başına gelecekleri önceden bildikleri için, yaptıkları rezilliğin farkında olmak için şimdi de bunların düzmece olduğuna dair kampanya başlattı. Sahte ihbar mektupları yayınlayarak yaptıkları alçaklıkları karartmaya çalışıyorlar. Hiç boşuna uğraşmasınlar. Ortaya çok vahim belgeler çok vahim deliller çıkıyor ve kısa süre zarfında yaptıklarının hesaplarını vermeye başlayacaklar. İnlerine gireceğiz demiştik. Şu anda inlerine girdik. Bütün pisliklerini ortaya döküyoruz. Kaçıp saklandıkları inlerinden de sorumluları çıkaracak ve adalete teslim edeceğiz. Bu ülkede artık hiçbir darbe girişimi hesapsız kalmayacak” diye konuştu.
“YENİ YOL ARKADAŞLARI PENSİLVANYA’YA EN KÜÇÜK ELEŞTİRİ YOK”
“Önce millet sonra devlet, millet iradesine, sandığa, demokrasiye sahip çıkacak ve Türkiye’de geçmişte yaşananların yaşanmasına artık inşallah yaşanmasına müsaade etmeyeceğiz” diye konuşan Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Dün dört CHP’li milletvekili bir basın toplantısı düzenlediler. Basın toplantısı da son derece ilginç. Bildiğiniz gibi CHP 17 Aralık darbe girişiminde MHP ile birlikte Pensilvanya’nın siyasi taşeronluğu üstlenmişti. Planı, tuzağı o şekilde kurmuşlardı. Pensilvanya lojistik destek sağlayacak, biriktirdiği tapeleri, yaptığı montajları servis edecek, yargı ve emniyet içindeki maşalarıyla hükümeti devirecekti. MHP ve CHP bu tuzağa destek verecek bu tuzağa uygulayacak, AK Parti gidince CHP, MHP iktidara geçip oturacaklardı. 17 Aralıktan itibaren 30 Mart’a kadar bu senaryo dahilinde birlikte hareket ettiler. Pensilvanya kapı kapı dolaşarak bildiğiniz gibi CHP oy istediler. Kimi illerde MHP’ye, kimi illerde BDP’ye oy istediler. Ama en çok CHP’ye çalıştılar. CHP bunu karşılıksız bırakmadı. CHP Genel müdürü eline tutuşturulan malzemeyi yalan mı, doğru mu olduğuna bakmadan seçim sürecinde Pensilvanya adına salladı, durdu. Kardeşlerim dünyada hep söylüyorum ya bunun kadar yalanı maharetli kullanan ikinci bir kişi bulamazsın. Ve yalanı kullanırken de yüzü filan kızarmaz ha. Gülerek, gülerek bunu söylüyor ve bunlar hep birlikte tarihi nitelikte bir işbirliği gerçekleştirdiler. İhaneti artık tescillenmiş bir örgütle her zaman darbelerden medet uman CHP 17 Aralık’tan itibaren ibretlik işbirliği içine girdiler. Tabi ellerine bir şey geçmedi. 30 Mart’ta millet hem Pensilvanya’daki ihanet şebekesine hem CHP’ye gereken cevabı verdi. Tabi CHP’de bunun hesabı soruluyor. Hep Pensilvanya ile işbirliği yap hem de seçimde başarı elde edeme. CHP seçmeni şimdi bunu soruyor. CHP’de sorgulamadan kurtulmak için farklı gündemlere sarılıyor. Sözüm ona raporlar hazırlayarak kendisini temize çıkarmaya çalışıyor. Şimdi kamuoyunda Balyoz davası olarak bilinen dava ile ilgili bir rapor hazırlamışlar. Dört CHP milletvekili çıktılar bunu açıkladılar. Yeni dostları, yeni yol arkadaşları olan Pensilvanya örgütüne en küçük bir eleştiri yok. Bütün sorumluluğu hükümete, Adalet Bakanlığına, Genelkurmay Başkanımıza Yargıtay’a yıkma peşindeler.”