Sivil Dayanışma Platformu tarafından İstanbul Yenikapı Meydanı’nda düzenlenen, “Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses” mitingine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ebedi vatanımızı, son devletimizi, bin yıllık kardeşliğimizi kimi zaman etnik fitneyle, kimi zaman mezhep fitnesiyle, kimi zaman sapkın akımlarla bölmek isteyenlere en güzel cevabı, işte burada, Yenikapı’da sizler veriyorsunuz” dedi.
TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve pek çok bakanın hazır bulunduğu miting programı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın meydana ulaşması ile başladı. Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan’ın açılış konuşmasının ardından, Hafız Adem Kemaneci tarafından, şehitlerin ruhuna Kur’an-ı Kerim tilavet edildi. Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından Diyanet İşleri Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin, okunan aşrın Türkçe mealini okuduktan sonra, milyonlarca kişinin ‘amin’lerle katılıp el açtığı bir dua etti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ve TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’ın da birer konuşma yaptığı miting programını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, kendilerine ayrılan protokol bölümünde; görevi başında terör örgütü tarafından şehit edilen Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın babası Hakkı Kiraz, annesi Saadet Kiraz ile birlikte takip etti.
“GÜL BAHÇESİNE GİRERCESİNE TOPRAĞA DÜŞEN ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE YÂD EDİYORUM”
İstanbul’u ve İstanbulluları selamlayarak sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstiklalimiz ve istikbalimiz uğruna gül bahçesine girercesine toprağa düşen şehitlerimizi, rahmetle, minnetle yâd ediyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında, şehit yakınlarına, gazilere, terörle mücadelede görev alan güvenlik güçlerine ve kamu görevlilerine teşekkür etti.
Meydandaki dinleyicilere hitaben, “Şu andaki birliğiniz, beraberliğiniz daim olsun” diye seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, buradaki birlik ve beraberliğin bozulmayacağına inandığını ve bu şekilde geleceğe yürüneceğini belirterek, şöyle dedi: “Ebedi vatanımızı, son devletimizi, bin yıllık kardeşliğimizi kimi zaman etnik fitneyle, kimi zaman mezhep fitnesiyle, kimi zaman sapkın akımlarla bölmek isteyenlere en güzel cevabı, işte burada, Yenikapı’da sizler veriyorsunuz.”
Yahya Kemal’in, “Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya rabbi! / Senin uğrunda ölen ordu, budur ya rabbi! / Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın / Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın” dizelerini okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte Yahya Kemal’in bu mısralarla dua ettiği o büyük milletin ta kendisisiniz. Sizin bu azminiz, bu kararlılığınız, bu samimiyetiniz sürdüğü müddetçe, evelallah bu milleti bin yıllık yürüyüşünden kimse alıkoyamaz. Rabbim yolumuzu açık etsin” diye konuştu.
“TÜRK BAYRAĞININ YERE DÜŞMEMESİ İÇİN HİÇBİR FEDAKÂRLIKTAN KAÇINMADIK”
Konuşması boyunca sözleri sık sık sevgi ve destek tezahüratları ile kesilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlar gibi milletlerin de hayatlarında imtihan dönemlerinin olduğunu kaydetti ve millet olarak, bin yıl önce bu coğrafyaya ayak bastığımız günden beri kesintisiz devam eden bir imtihan sürecinin yeni bir safhasını yaşadığımızı söyledi. Bu davanın sembolünün ve en büyük şahidinin de dört bir yanımızda dalgalanan ay yıldızlı al bayrağımızın olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Çıkmış birisi ‘Bayrağa saldırı mı var?’ diyor. Daha ne olacaktı? Yalan üzerine inşa ettiğiniz bir dünyanız var. Cesetleri kendilerine ait paçavraya saranlar. Ondan sonra da ‘Bayrağa saldırı mı var?’ diyor. Kongrelerinizde bayrağımızı zorla astınız. Zaman geldi bayrağımızı indirmeye kalktınız. Şimdi beyaz Türklerin destekleriyle ayakta kalmaya çalışıyorsunuz.”
Türk bayrağının yere düşmemesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadıklarını belirten ve “İhtiyaç ortaya çıktığı zaman, ‘sağımıza, solumuza bakmadan’ onun uğrunda ‘can vermeyi cana minnet sayarak’ her birimiz vazifemize koştuk, koşarız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Malazgirt Ovasından İstanbul surlarına, Çanakkale tabyalarından Dumlupınar tepesine kadar hep bayrağımızla sembolleştirdiğimiz o kutlu davanın mücadelesini verdik, veriyoruz. Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzandığımız zafer günlerinden, boynumuza Sevr kemendinin geçirilmeye çalışıldığı kara günlere kadar, her dönemde, mücadelemizin de, samimiyetimizin de şahidi işte bu bayraktır. Rengini şehitlerimizin kanlarından alan, hilali bağımsızlığımızın sembolü, yıldızı şehidimizin ta kendisi olan bu bayrağın, anlam olarak dünyada eşi benzeri yoktur. Kim ki bu bayrağa sahip çıkıyorsa, işte o yerlidir, millîdir, Türkiyelidir. Kim ki bu bayrağa yan gözle bakıyorsa, indirmeye, yakmaya, yıkmaya çalışıyorsa, işte o bu vatanla da, bu milletle de bağı kalmamış olan, köksüz, ruhsuz, aşksız, sevgisiz bir mankurttur.”
“KÜLLERİMİZDEN YENİDEN DOĞARAK EMANETÇİSİ OLDUĞUMUZ O KUTLU SANCAĞI ZİRVEYE DİKMEYİ BAŞARDIK”
Bugün milletin karşısında kim varsa, dün Malazgirt’te, Kılıç Arslan’ın, Selahaddin Eyyubi’nin karşısında, Çanakkale’de de, Kurtuluş Savaşı’nda da onların olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zaman değişti, isimler değişti, yöntemler değişti, ama amaç hiçbir zaman değişmedi. Kardeşlerim, amaç her zaman bize bu coğrafyayı yar etmemek, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi bozmak, bu kutlu yoldaki mücadelemizi başarısızlığa uğratmaktır” ifadelerine yer verdi. Ancak bu gayelerine ulaşamadıklarını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bizi yaktıklarını, yıktıklarını, yok ettiklerini sandıkları her dönemde adeta küllerimizden yeniden doğarak emanetçisi olduğumuz o kutlu sancağı hep yükseltmeyi, zirveye dikmeyi başardık. Bugün de bu ülkenin havasını soluyan, suyunu içen, ekmeğini yiyen, kendini bu milletin bir ferdi olarak hisseden herkes oynanan oyunun farkındadır. Ben karşımdaki şu topluluğu, bu aziz halkımı, milletimi bunun farkında olanlar olarak görüyorum. Bakınız bugün yurt dışında, bilhassa Avrupa’da yaşayan milyonlarca kardeşimiz, evet belki mekân olarak uzaktadır; ama sonuna kadar millîdir, sonuna kadar yerlidir. Buna karşılık bedenen ülkemizde yaşadığı halde ruhen gönül coğrafyamızdan ve bu milletten kopmuş olan bir kesimin varlığını ibretle görüyoruz.”
“BU ÜLKEDE ETNİK KÖKENİNDEN DOLAYI KİMSEYİ DIŞLAMADIK”
Kendisini asıl üzen şeyin millîlikle, yerlilikle, bu topraklarla irtibatını koparanların Türkiye üzerinde oynanan oyuna gönüllü figüranlık yapması olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki teröre bulaşanlar da, hangi saikle olursa olsun onlara destek verenler de bu coğrafyada niçin bulunduğunu bilmeyenlerdir. Şu bayrağın renginin, hilalinin, yıldızının anlamına müdrik olmayanlardır. Bu ülkede etnik kökeninden dolayı değerli kardeşlerim, biz kimseyi dışlamadık, dışlamayız. Biz yaratılanı Yaradan’dan ötürü severiz” dedi.
“TÜRKİYE’NİN KÜRT SORUNU YOKTUR TERÖR SORUNU VARDIR”
Türkiye’de etnik sorun değil terör sorunu olduğuna, yürüttükleri mücadelenin de herhangi bir etnik gruba değil terör örgütüne ve ona destek verenlere karşı olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “2005’te Diyarbakır’da bir konuşma yapmıştım. Şöyle o günlere bir dönersek, 2005’teki bu konuşmamda neler söylemiştim kısaca ifade etmek istiyorum. Ne demiştim? ‘Kürt sorunu, bu milletin bir parçasının değil hepsinin sorunudur, benim de sorunumdur.’ Sorunların parça parça adresi olmaz. Bütün sorunlar Türk olsun, Kürt olsun, Çerkez; Abhaza, Laz olsun, Arap, Roman olsun, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak sorunudur. Çünkü güneş herkesi ısıtır, çünkü yağmur herkes için rahmettir. Çünkü herkes aynı toprağın insanıdır, insanıyız. Millet olmak, işte budur. 2005 Diyarbakır, orada söyledim bunları. Bir kez daha ifade ediyorum; verilen mücadeleler sonunda artık ‘Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır’ diyecek bir noktaya geldik. Elbette tüm etnik unsurlar gibi Kürt kardeşlerimin de sıkıntıları, beklentileri vardır. Peki, Türk’ün yok mu, Laz’ın yok mu, Arap’ın yok mu, Boşnak’ın yok mu, Çerkez’in, Gürcü’nün yok mu, Roman’ın yok mu, Zaza’nın yok mu? Velhasıl 78 milyon içindeki tüm etnik unsurların kendilerine has sorunları vardır. Bunların konuşulması, tartışılması, çözülmesi için bugüne kadar nasıl samimiyetle mücadele ettiysek, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz.”
Doğu ve Güneydoğu bölgelerine başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde yapılan hizmetlerden örnekler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün ve terör örgütünün desteklemiş olduğu siyasetçilerin bu hizmetleri engelleme, yakma ve yıkma eylemlerine karşı bunların gerçekleştiğini hatırlatarak, “Bütün bu olanlara rağmen biz teröre ve teröriste karşı en küçük bir müsamaha göstermeyeceğiz. Ve dağ-taş komadan bunların inlerine girerek kovalayacağız. Çünkü bizim bir şehidimizin bedeli hiçbir şeyle mukayese edilmez” şeklinde konuştu.
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bölge halklarının tehdit edilgine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki muhtarlarla yaptığı toplantıya 90 kadar muhtarın terör örgütü tarafından tehdit edildiği için gelemediğini hatırlatarak, bölücü terör örgütünü desteleyen siyasi parti liderine hitaben, “Cici çocuk, siz kimi aldatıyorsunuz? Televizyon ekranlarında kimi aldatıyorsunuz?” diye sordu ve ekledi: “Şimdi 1 Kasım’a gidiyoruz, aynı oyunu yine oynayacaklar, ama biz diyoruz ki; bu millet evvel Allah, adam gibi adam bu millet inşallah bu tehditlere kulak asmadan gereğini yapacaktır.”
“KARDEŞ KAVGASI ÇIKARTMAK İSTEYENLERE FIRSAT VERMEYECEĞİZ”
Yaşanan sıkıntı ile millet olarak ilk defa karşılaşmadığımızı, her dönemde içimize atılan fitne tohumlarından bu şekilde boy verenler olduğunu ve hepsinin de gelip geçtiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Burada devlet ve millet olarak bize düşen iki önemli görev vardır. Birincisi, 780 bin kilometrekare vatan toprağına sımsıkı sarılmaktır. Bunun için devletimiz, güvenlik güçlerimiz başta olmak üzere tüm kurumlarıyla mücadelesini vermektedir, vermeye devam edecektir. Bu mücadeleden kimsenin şüphesi olmasın. Terörle mücadelede verdiğimiz şehitlerin acısı yüreğimizi yakıyor. Ama aynı zamanda onların varlığı ve gösterdiği kahramanlık en büyük gücümüzdür, geleceğimizin güvencesidir. İkincisi; 78 milyon insanımızın arasında birlik, beraberlik, kardeşlik duygularını güçlendirmek, tahkim etmektir. Bunun için de bıkmadan, usanmadan, sabırla doğruları anlatacağız. Kardeşlerim, bizi ayakta tutan bağları yeniden güçlendireceğiz. Birbirimizi çıkar için, menfaat için değil Allah için seveceğiz. Bulanmış olan zihinleri yeniden berraklaştıracağız. Tereddüde düşen kalpleri yeniden kavileştireceğiz. Çünkü inancımızın, tarihimizin ve kültürümüzün bize gösterdiği yol budur. Kardeş kavgası çıkartmak isteyenlere aradıkları fırsatı asla vermeyeceğiz. Kapı kapı dolaşacağız ve anlatacağız. Terör örgütünün geçen yılın Kurban bayramının son günlerinde vahşi bir şekilde şehit ettiği Yasin’in de, ekmek almaya giden Fırat’ın da, sokakta, evinde, iş yerinde katlettiği tüm masumların da acısı hepimizin acısıdır. Unutmayın; Ceylanpınar’da iki polisimizin uyurken şehit edilmesinin acısı asla yok olamaz. Muş’ta binbaşımızın eşi ve çocuğu yanında şehit edilmesini unutamayız. Dağlıca’da Yarbayımızın yanında askerleriyle beraber şehit edilmesini unutamayız.”
“MİLLÎ BİRLİK VE KARDEŞLİK SÜRECİNİN GERİYE DOĞRU İŞLETİLMESİNE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede terör örgütünün tehdidi ve tedhişi altında hayat mücadelesi verenlerin sıkıntısının hepimizin sıkıntısı olduğunu açıklayarak, “Teröriste karşı celalli ve amansız; kardeşlerimize karşı müşfik ve hasbi olacağız. Devletimize güveneceğiz, güvenlik güçlerimize itimat edeceğiz, bu tezgâhı kuranların oyununu tüm yönleriyle bozacağız” diyerek Türkiye’nin geldiği noktadan geriye adım atılmayacağından herkesin emin olması gerektiğini kaydetti. ‘Millî birlik ve kardeşlik Süreci’nin geriye doğru işletilmesine asla izin vermeyeceklerini de ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokrasiyi güçlendirmekte, hak ve özgürlükleri korumakta kararlı olduklarını, böylece yeni Türkiye’nin yolunu açacak, kapılarını aralayacaklarını ifade ederek, “Bölgesindeki, hatta tüm dünyadaki mazlumların umudu olan, sığınağı olan Türkiye’nin gözden çıkartacak tek bir vatandaşı yoktur. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ düşüncesiyle yola çıktık. Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur” dedi.
“1 KASIMDA HANGİ PARTİDEN OLURSA OLSUN; 550 TANE YERLİ, MİLLÎ MİLLETVEKİLİ GÖNDERMENİZİ İSTİYORUM”
Milletin içine fitne sokmak, ayrımcılık yaratmak isteyenlere fırsat vermeyeceklerini, değil canının, malının ve namusunun tehlikeye düşmesi; tek bir vatandaşın kılına zarar gelmesi, kem sözle gönlünün kırılmasının dahi kendileri için kabul edilemez bir durum olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve millî olan herkese; kökenine, inancına, bölgesine, meşrebine bakmaksızın kucak açacaklarını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Benim bugün burada milletimden, ekranları başında bizleri izleyenlerden bir ricam olacak; 1 Kasım seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne hangi partiden olursa olsun fark etmez 550 tane yerli, millî, bedeni ve kalbiyle bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum. Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi? Şu anda Türkiye’nin tek ihtiyacı budur. Millî irade dışında bir çözüm asla yok. Siz sandıkta iradenize sahip çıkar, Meclis’e yerli ve millî vekiller gönderirseniz gerisi çok kolay. Bu konuda milletimize inanıyorum, sizlere güveniyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücülük, fitne ve kavga değil; birleşme, kenetlenme, hedeflerimize odaklanma zamanı olduğunu belirterek şu açıklamaları yaptı: “Eğer millet olarak birliğimizi kaybedersek, inanın bana bir daha asla belimizi doğrultamayız. Başımızı dik tutamayız. Biz bin yıl önce ahdettik, bu coğrafya bizim ebedi vatanımız olacak dedik. 23 Nisan 1920’de başlattığımız mücadeleyi, 29 Ekim 1923’te yeni devletimizin ilanıyla sonuçlandırdığımız yeni bir ahit daha verdik. Elimizde kalan bu toprakları, kurduğumuz bu devleti ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceğiz dedik. Bugün ahdimize sahip çıktığımızı yedi düvele göstermek için buradayız, Yenikapı’dayız. Teröre karşı milyonlarca nefes olarak tek ses halinde tepkimizi ortaya koyarken, aynı zamanda bin yıllık kararlı duruşumuzu da ifade ediyoruz. Milletimizin bin yıllık yolculuğunda bugün karşımıza çıkan bölücü terör gibi nice badirelerle karşılaştık. İşte er meydanına kaldığında iş, hamdolsun hepsinin de üstesinden geldik. Yüreğimizi ve bileğimizi ortaya koyarak giriştiğimiz hiçbir mücadeleyi kaybetmedik. Ama fitne karşısında aynı başarıyı gösteremedik. Bakınız, bizim İstiklal Harbimiz boyunca şehit ve yaralı olarak toplam kaybımız 50 bin kişiyi bulmuyor, buna karşılık Balkan faciasındaki kaybımız 2 milyondur. Dikkat ediniz, Balkan savaşı demiyorum, Balkan faciası diyorum; çünkü bu 2 milyon kardeşimiz savaşta değil devletimizin o bölgeden çekilmesiyle ortaya çıkan kaos ortamında bilinçli olarak kırıma tabi tutularak yok edilmiştir. Biz Balkanlar’da oralardaki çetelere değil fitneye mağlup olduk. Aynı durum Kuzey Afrika için de, Orta Doğu için de geçerlidir.”
“OYUNA GELMEYECEĞİZ”
Bugün Türkiye’yi başka türlü yenemeyeceklerini bilenlerin yine aynı yöntemi devreye sokmaya çalıştığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, polise, askere, köy korucularına, kamu binalarına, camilere sıkılan her kurşunun, atılan her roketin hedefinin, birliğimiz, beraberliğimiz ve kardeşliğimiz olduğunu ifade ederek “Bu oyuna ne Doğu ve Güneydoğu Bölgemizdeki, ne de diğer bölgelerdeki vatandaşlarımız gelmemiştir, gelmeyecektir. Biz aynı delikten iki defa sokulmayacağız. 200 yıldır oynanan oyuna bir kez daha düşmek bize yakışmaz” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine, şu sorularla devam etti: “Şimdi buradan, İstanbul’dan, Yenikapı’dan sizlere ve sizlerle birlikte 78 milyon vatandaşıma soruyorum: Bu oyunu bozacak mıyız? Bu tezgâhı kuranların başına geçirecek miyiz? Birliğimize, beraberliğimize sahip çıkacak mıyız? Kardeşliğimizi ebediyen yaşatacak mıyız? Kardeşlerim, minareleri ezansız bırakmayacağız değil mi? Bayrağımızı mahzun bırakmayacağız değil mi?”
Sorduğu bu soruların her birine, meydandaki milyonlarca dinleyicinin bir ağızdan ‘evet’ sesiyle karşılık verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “İşte Türkiye, işte millet. Nefesinize kuvvet, sesinize kuvvet, yüreğinize sağlık. Bu çelikten iradeye el uzatmaya cüret edenin vay haline. Allah birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi daim etsin, kuvvetlendirsin inşallah” sözleriyle mukabelede bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Arif Nihat Asya’nın, “Biz, kısık sesleriz... Minareleri sen, ezansız bırakma Allahım! Ya çağır şurada bal yapanlarını, ya kovansız bırakma Allahım!” dizeleri ile başlayan şiirini okuyarak, konuşmasını tamamladı.