Eski İçişleri Bakanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Efkan Ala, CHP’li sözcülerin anayasa değişiklik paketini halka anlatırken sürekli yalan söylediğini kaydederek, “Yeni bir kavram var, tureng (gerçek dışı). Atıyorlar ortaya bir şey. Sosyal medyada yayılıyor, sonra onun öyle olmadığını anlatmak için uğraşıyorsunuz. Bu sistemle ilgili uygulanan bu. Her gün biri düzeltilecekken, bir başka şeyi ortaya atıyorlar. Bu tesadüf olamaz, planla mümkündür” dedi.
Eski İçişleri Bakanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Efkan Ala, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan ‘Neler Oluyor?’ programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Ala, 16 Nisan referandumu ve anayasa değişiklik paketine getirilen eleştirilere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. ‘Hayır’ oylarının anketlerde öne geçtiği iddialarını değerlendiren Ala, "Ben hem Erzurum hem de Bursa’daki vatandaşların düşüncelerini biliyorum. Geçenlerde de Başbakanımızla birlikte Burdur ve Isparta’daydım. Sahada gördüğümüz millet sandıkta ‘evet’ diyecek. Dışındaki değerlendirmeler yapanları bağlar. Kararsızlar, kararlarını ‘evet’ olarak verdi ve bu tartışmalar son buldu. Esasa ilişkin tartışmalar olunca hayırcıların, muhalefet liderinin ciddiyetten uzak, içeriklerini bilmeden meseleye karşı çıktığı anlaşıldı. Bunun vatandaş üzerinde ciddi etkisi oldu. Anayasa gibi ciddi bir konu, bu konu çok detaylı bir şekilde incelendikten sonra karar verilir. Biz neden ‘evet’ denmesi gerektiğini anlatıyoruz, ama hayırcıların bir söylediklerinin başka gün yalan olduğu ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.
Anayasa değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğunu anlatan Ala, “1960 Dünya Bankası verileri, Türkiye’nin o zaman kişi başına milli geliri 508 dolar, Güney Kore’nin 155 dolar, İspanya’nın 396 dolar, Japonya’nın 479 dolar. Şimdi bizimki 11 bin dolar, Kore’nin 27 bin, İspanya’nın 26 bin dolar, Japonya 35 bin dolara çıkmış. Japonya’yı alalım, aradaki 25 bin dolar kişi başına gelir bir sistem maliyetidir. Petrol Japonya’da da yok, bizde de çok az var. Orada da deniz çok, bizim de üç tarafımız deniz, hatta kendimize ait iç denizimiz var. Onlar güçlü bir imparatorluktan geliyor, biz de üç kıtaya hükmetmiş Osmanlı çocuklarıyız. Bu rakamlar çok çarpıcı değil mi? Sistemler için önemli olan istikrarın üretilmesi. Parlamenter sistem de değil başkanlık sistemi de değil, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini söylüyoruz. Bu orada olan siyasi istikrarı sağlayacak. Turgut Özal döneminde istikrar yakalandı. Özal bin 250 dolardan alıyor ülkeyi 1983’te, bıraktığında 3 bin 177 dolar. 90’lardaki koalisyonlarla birlikte 3 bin 50 dolara düşüyor. 70 milyon çalışıyoruz, sıfıra sıfır elde var sıfır. Bir lira ekleyememişiz, kaybetmişiz. Erdoğan döneminde de karizmatik liderle istikrar sağladık. 3 bin 500 dolardan aldık 11 bin dolar oldu. Bu yeterince göstermiyor mu bu sistemi neden değiştirmemiz gerektiğini? Bir de kurulduğumuzdan beri iktidarız, bunu muhalefetin istemesi lazım. Çok partili hayata geçtiğimizden beri iktidar olamıyorlar. Oy almadan millet adına yetki kullanmama, onlar vesayet odaklarıyla iş birliği yaparak iktidardan pay alıyorlardı. Bu artık millete yetmez” ifadelerini kullandı.
“Cumhurbaşkanlığı sistemi olsaydı milli gelir 11 bin dolar değil de 25 bin dolar olurdu”
‘AK Parti neyi istedi de yapamadı’ söylemlerine değinen Ala şöyle konuştu:
“Bu sistem olsaydı 11 bin dolar değil de 25 bin dolar olurduk. 1990’ların başında Telekom özelleştirilecekti. Türkiye’nin dış borcu kadardı. O zamanki Anayasa Mahkemesine götürüp iptal ettirdiler. O zaman cep telefonları falan yaygın olmadığı için maliyeti fazlaydı. Sonra biz onu dörtte bir fiyatına zor özelleştirdik, bunun maliyetini de millet ödedi. Bu sistem hep engellerle dolu. Biz başladık, bir manşet ‘Genç subaylar rahatsız.’ Bunun millete maliyeti olmuyor mu? 367 kararını bunlar götürmedi mi Anayasa Mahkemesine. Anayasayı değiştirme çoğunluğuna sahip bir parti, bunu bırakın erken seçim kararı almak zorunda kaldı. Vesayet odaklarıyla CHP’nin yaptığı işbirliğinin bize ödettiği maliyet yüzünden. Siyaset geleceğe insanları yönlendirmektir, geçmişin muhasebesini yapmak değil. Onu tarih yapar ama millet geleceğini planlamanız için oy verir. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi referandumunu yaptık, ondan sonra da ‘Anayasayı değiştirelim, millete maliyetler ödettirmeyelim’ dedik. Bu sefer de kapatma davası açtılar. O zaman Erdoğan’ın başkanlığında yapılan toplantıda Cumhurbaşkanımız, ‘Biz bedel ödeyeceğiz ama millete ödetmeyeceğiz’ dedi. Onlar gibi sorumsuz davransak Türkiye tarumar olur. Kişilerin üzerinden yürüyor sistem. Ecevit bir toplantı yaptı, anayasa kitapçığından dolayı anında 6 milyar dolar gitti. Biz o zaman refleksle hareket etseydik ne hale gelirdi Türkiye.”
“CHP ve vesayet odakları yolumuza mayın döşüyor”
Türkiye’ye maliyetleri ödetenlerin CHP sözcüleri olduğunu kaydeden Ala, “2010 referandumunda anayasa değişikliğini oylarken HSYK'nın yapısı bizim düzenlediğimiz şekilde çıksaydı, FETÖ yargıyı ele geçiremezdi. CHP, onu Meclisten çıktıktan sonra Anayasa Mahkemesine götürdü. Anayasa Mahkemesi gruplaşmaya imkan verdi. Çoğunluk grup hangisiyse onun hepsini ele geçirmesine imkan verdi. Bunu vesayet odaklarıyla, CHP ortaklığı yaptı. Yola mayını döşüyor, sonra da ‘Önünde engel mi var’ diyor. Biz mayını göremeyecek kadar ferasetsiz siyasetçi miyiz? Dertleri biz üzerindeyken mayını patlatamadılar. Her girdiğimiz seçimi kazandık, birini kaybetseydik Türkiye ne hale gelirdi” diye konuştu.
Ala, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun anayasa değişikliğine ilişkin eleştirilerini ele alarak, “Madde 104’te ‘Cumhurbaşkanı, yardımcıları ile bakanları atar ve görevine son verir’ diyor. Burada bu niye yazıyor? Bu, ‘Bakanlar Kurulu hiç olmayacak’ diyor. Bunların refleksleri, ‘Kanunların açıklarını nasıl buluruz.’ Bizden önce başbakan yardımcısının sayısında ilişkin bir madde de yoktu, onu da biz koyduk. Yüzlerce mi atanıyordu o zaman, böyle şey olabilir mi? Kendileri kanunların arkasından dolanıp, birileriyle iş birliği yapıp akla aykırı kararlar çıkarılar ya öyle devam edecek sanıyorlar. Onun için iktidar olamıyorlar. 36-37 bakanı biz 25’e indirdik. Anayasada 25 olacak diye bir şey yoktu. Yardımcı sayısının yazmasına lüzum yok ki, cumhurbaşkanına milletin yüzde 50’si oy verecek ve siz bunun kaç tane yardımcı atacağına güvenmeyeceksiniz. Bu akla ziyan bir şey” açıklamalarında bulundu.
“Tek parti 1940’larda vardı, zihinsel kodları oraya takılmış, bir türlü çok partili hayata adapte olamadılar”
Sistemin tek adam üreteceği söylemlerine değinen Ala, “Çok partili sistemde tek adam olmaz. Tek parti 1940’larda vardı. Zihinsel kodları oraya takılmış, bir türlü çok partili hayata adapte olamadılar. 34-35 parti seçime giriyor, bu kadar partinin olduğu yerde tek adam nasıl olacak. İki dönemle sınırlı, bakanlar, Meclis var. Meclis tam da kendi alanında yetki sahibi oluyor. Ben bürokrat olarak, milletvekili olarak, bakan olarak Mecliste bulundum. Bürokrasi kendini garantiye almak için şube müdürleri oturup yazıyor. Biz de onları kanun diye çıkarıyoruz. Gelişmiş demokrasilerde bu kadar detaylı kanunlar çıkmaz. Meclis daha yetkili şekilde kendi işini yapacak” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanının her konuda kararname çıkarma yetkisinin olmadığını söyleyen Ala, “Anayasada temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle, siyasi hakların cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzenlenemeyeceği yazıyor. Bakanlar Kurulu yerine cumhurbaşkanı hükümet sistemi olduğu için, onun yerine cumhurbaşkanlığı çıkaracak” dedi.
“Biri düzeltilecekken bir başka şeyi ortaya atıyorlar, bu tesadüf olamaz, planla mümkündür”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ‘Manav Ahmet’in oğlu mu milletvekili olacak, Ankara’daki beylerin çocukları milletvekili olacak’ sözlerini değerlendiren Ala, “Herkes kendini zor milletvekili yapıyor. Böyle bir şey var mı, kim çocuğunu milletvekili yapmış. Bunlar gereksiz temeli olmayan yalanlar. Yeni bir kavram var, tureng (gerçek dışı). Atıyorlar ortaya bir şey. Sosyal medyada yayılıyor, sonra onun öyle olmadığını anlatmak için uğraşıyorsunuz. Bu sistemle ilgili uygulanan bu. Her gün biri düzeltilecekken bir başka şeyi ortaya atıyorlar. Bu tesadüf olamaz, planla mümkündür. 18 yaşla 25 yaş arası 8 milyon genç var. Bunların çoğu kadın. Sadece milletvekili seçilme hakkı verilmiyor. Bu belediye meclisine, muhtarlığa, herhangi bir pozisyona seçilme hakkıdır. Gençlerimiz imkan bulursa bunu deneyebilir. Paket bir reform paketidir. Seçilme yaşı 18 olan ülkeler, Almanya, Avusturya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İspanya, İsveç, Portekiz daha 50 ülke sayabilirim. 80 yaşında milletvekilleri var, kimse bir şey diyor mu? Milletin ne diyeceğini hiç dikkate almıyorlar. Bu düzenleme geçti diyelim, milletvekili adayları belirlenirken millet istemezse seçmez zaten” değerlendirmelerinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde eyaletlerin olabileceği ve Meclisin feshedilmesiyle üçüncü dönemde seçilmenin mümkün hale gelmesi tartışmalarına açıklık getiren Ala, “Anayasada idarenin nasıl olacağı belli. İller olarak yönetmek zorundasınız. Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisinin olacağını söylüyor, ya bırakın onu TBMM’nin anayasa değişmediği sürece böyle bir yetkisi yok. Anayasada açık hüküm olduktan sonra bu nasıl söylenebilir. ‘İkinci döneminde cumhurbaşkanı kararı alır ve üçüncü kez seçilir’ diyor. Burada açıkça yazıyor, ‘Cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçim kararı alırsa kendisi seçime gidemez’ diyor. Birincide alırsa hem Meclis, hem cumhurbaşkanı seçime gidiyor. İkincide Meclis alırsa, o zaman cumhurbaşkanı da seçime gider, kararı millet verir” diye konuştu.
Ala, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle birlikte yürütmede istikrarın kurumsal hale geleceğini, bunun terörle mücadele anlamında çok daha emin adımlarla ilerlemeyi sağlayacağını söyledi. Batı ülkelerinin Türk hükümetine karşı takındığı tavrı ele alan Ala, “Aşırı sağ onlarda yükseliyor. Sağ yükselmesin diye onların istediğini yapıyorlar. O zaman senin farkın ne? Bu bir yere götürmez. Avrupa belirsiz politikalar girdabına girmiş durumda. Bizim öyle bir durumumuz var ki oralara bile yardım etmemiz lazım. Çünkü bizim 5-6 milyon insanımız var. FETÖ çok kullanılmaya müsait olduğu için kolay kolay bırakamazlar. Bizim milletimiz bunları kimin kullandığını anladı hemen. Avrupa da bunları kullanacak. Bunlarda ahlaki sınırlama olmadığı için bilgileri satıyorlar, her türlü ihanet çalışması yapıyorlar” ifadelerini kullandı.