LAİKLİK KAVRAMI
Uluslararası Medeniyet ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (UMSAM) tarafından düzenlenen 'Memleket Meseleleri' programında konuşan Akdağ, laiklik tartışmalarına değinerek, bir kavrama takılmak yerine onun insanların özgürlüğüne ne kadar hizmet ettiğine bakmak gerektiğini anlattı.
Akdağ, şöyle konuştu:"İşte eski Türkiye’ye gidelim, insanlar ne acılar çekti. Başörtülü bacılarımız neler çekti. Okumalarına engel oldular. Okusalar iş bulmaya engel oldular, iş bulsa iş yerinde sıkıntı yaşadılar. Ne uğruna? Tam tanımlanmamış bir takım kavramlar ya da korkular uğruna. Bakın mesela laiklik tartışılmaya başlandı. Mesele bir kelime değil ki mesele bir kavram. Oraya bir şey yazdınız laiklik ya da yazmadınız. Eğer bunun tanımı yoksa, eğer bunun yazılmasını ya da yazılmamasını politikacılar, savcılar, hakimler kim derseniz eğer insanların özgürlüklerini kısıtlamak için kullanırlarsa işte bu insan odaklı bir politika olmaz. İnsanın özgürlüğü kadar kıymetli çok az şey vardır. İnsanın canı çok kıymetlidir ama gerçekten insanın özgürlüğü hem çok temel bir hak hem de çok önemli bir husus. Bunu için canını verenler var. Bizim ülkemizde de oldu. Dolayısıyla bir kavrama, bir kelimeye takılmak yerine yaptığınız iş, insanların özgürlüğü, insanların insanca yaşama hakkına ne kadar hizmet ediyor buna bakmak lazım. O zaman insan odaklı bir iş yapmış olursunuz."
İNSAN ODAKLI DÖNÜŞÜM
AK Parti hükümetleri sayesinde insan odaklı bir dönüşümün sağlandığını belirten Akdağ, sosyal politikalar konusuna da değinerek, "Benim çok önem verdiğim Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) diye bir projemiz vardı. Biz 2015 yılında sosyal destekler için 26 milyar lira harcamışız. Bu 2002 yılında 1 milyar liraymış. 2002’de milli gelirden sosyal destekler için harcanan toplam para milli gelirin yüzde 0,6’sıymış. Şimdi ise yüzde 5 kusür." diye konuştu.
2007’DEKİ e-MUHTIRA
Akdağ, 2007'deki e-muhtırayla ilgili de şunları kaydetti: "Askerler bir bildiri okudular gece. O gecenin sabahında Kızılay’ın bir toplantısı vardı. O günkü başbakanımız bugünkü Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la beraber o toplantıdaydık. O toplantıya giderken eşime dedim ki 'Bak şimdi gidiyorum ama akşam eve gelmezsek, hazır olun’ şartlar böyleydi yani. Bu söylediğimiz kaç sene önce? 8-9 sene önce. 40-50 sene öncesinden bahsetmiyorum. O gün bizden önceki bütün iktidarların yaptığı gibi fırtınanın geçmesini bekleyebilirdik. Onu tercih etmedik. Çünkü insana hizmet ettiğimizi biliyorduk, bu riski aldık gür bir sesle 'hayır' dedik, cevap verdik ve Allah’a şükür yolumuza devam ettik."