Bayburt Üniversitesi, Bayburt Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen ‘Geçmişten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu’ sona erdi.
25 akademisyenin tebliğ sunduğu sempozyumun son gününde beşinci ve altıncı oturumlar gerçekleştirildi ve genel bir değerlendirme yapıldı.
Beşinci oturumun başkanlığını Azerbaycan Milletvekilli Prof. Dr. Musa Kasımlı yaptı. Bu oturumda Bozok Üniversitesinden Doç. Dr. Yunus Özger, Sanıkların Dilinden Bayburt'ta Ermeni Olayları; Bozok Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Qiyas Şükürov, Kafkas Ermeni Olaylarının Vukuunda Eçmiyazin Kilisesi'nin Yeri (1903-1908); Nahcıvan Milli İlimler Akademisinden Doç. Dr. Emin Arif Şıhaliyev, ‘Büyük Ermenistan’ Düşüncesi ve Bunun Azerbaycan Üzerinde Etkisi; Bozok Üniversitesinden Doç. Dr. Murat Kacıroğlu, Ermeni Olaylarının Türk Romanına Yansıması konularında sunum yaparken son oturum olan altıncı oturumu Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Tarih Kurumu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur yönetti. Bu oturumda Erzurum Teknik Üniversitesinden Doç. Dr. Murat Küçükuğurlu, Birinci Dünya Harbi’nden Önce ve Sonra Bayburt'ta Sosyal Hayat; Atatürk Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Selahattin Tozlu, Bayburt Kazası'nın Nüfusu (1896); Polis Akademisinden Yrd. Doç. Dr. Yücel Yiğit, Birinci Dünya Savaşı'nda Teşkilat-ı Mahsusa'nın Bayburt ve Civarındaki Faaliyetleri ile ilgili tebliğlerini sundu. Tebliğlerin ardından katılımcılara katılım belgesi takdim edildi.
DEĞERLENDİRME OTURUMU
Değerlendirme oturumu başkanlığını Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Tarih Kurumu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur’un yaptığı sempozyumda Azerbaycan Milletvekilli Prof. Dr. Musa Kasımlı, TOBB Ekonomi Üniversitesinden Prof. Dr. Yusuf Sarınay ve Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak tarafından Türk-Ermeni ilişkileri değerlendirildi.
Azerbaycan Milletvekilli Prof. Dr. Musa Kasımlı sempozyumdan dolayı Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun’a teşekkürlerini iletti. Kasımlı, sabahki oturum başkanlığında ise Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihi bir mesele olmaktan öte politik bir hal aldığına dikkati çekti ve Bayburt ile ilgili işgal dönemine ati nüfus verilerini paylaştı.
TOBB Ekonomi Üniversitesinden Prof. Dr. Yusuf Sarınay, Türkiye’nin ilk yıllarında bütün düşmanlıkları bir yana bırakarak kalkınmaya odaklandığını bundan dolayı da Türk-Ermeni ilişkilerindeki tarihi suskunluğun bütün dünya tarafından Türk tarafının suçlu olarak algılanmasını beraberine getirdiğini söyledi.
ÖZGÜVENİMİZİ KAYBETMEYEREK DİK DURMAMIZ GEREKİYOR
Sarınay, “Türkiye, her ne kadar 90’lı yılların başlarından itibaren çok ciddi çalışmalara girse de 20 yıl zarfındaki büyük mesafeye rağmen dünyada oluşan tek taraflı siyasi baskılar, Türkiye’yi suçluluk psikolojisine itme girişimi olarak devam etmektedir. Ermeni ilişkileri konusunda bilimsel, tarihi ve hukuki açıdan Türk milletinin eli güçlüdür. Ermenilerin en zayıf olduğu noktada tarihi ve hukuki anlamdadır. Bu sebeple bu konunun üzerine gidememektedirler. Parlamentolarda kararlar geçirerek Türkiye’ye siyasi baskılarla bunu kabul ettirmeye ve akabinde de Türkiye’yi tazminat ve toprak isteme gibi bir zemine doğru sürüklemeye çalışmaktadırlar. Bizim bu konuda asla özgüvenimizi kaybetmeyerek dik durmamız gerekiyor. Batı ne derse desin bunu Türkiye kabul etmemelidir. Bütün parlamentolarda kararlar alınsa da moral bozukluğu içerisine düşmememiz gerekiyor ”dedi.
BİZİM ŞAHİTLERİMİZ TARİHİMİZ VE ARŞİVLERİMİZDİR
Türkiye’de bazı çevrelerin tarihi bugünün değerleriyle geriye doğru yanlış okuduklarını belirten Sarınay, “Bugünün mantığıyla 1900’lerdeki olayları okursanız bu tamamıyla tarihi çarpıtma olur. Biz 19’uncu yüzyılın sonu 20’nci yüzyılın başlarında vuku bulan acılarına ağlayamayan bir milletiz. Bunu hiçbir zaman unutmayalım. Bu biraz da büyük milletin olmanın getirdiği ağlama sızlama edebiyatının pek gelişmediğinden kaynaklanmaktadır. Bu acıları bizim, romanlara, filmlere aktarmamız gerekiyor. Diğer yandan tehcirin sebebini de iyi görmemiz gerekir. Tehcir yapılırken Doğu Anadolu Bölgesi, Bayburt ve Trabzon’un güneyi Osmanlı Devleti’nin mi olacaktı, yoksa bu bölgelerde Büyük Ermenistan mı kurulacaktı, meselenin bütün sebebi budur. Revan, Erivan haline gelmişse, 1992’de Karabağ işgal edilip Azerbaycan’ın yüzde 20’si modern dünyanın gözleri önünde işgal edilmişse ve hala hiç kimse buna karşı çıkmıyorsa, o dönemde Doğu Anadolu’da ele geçirildiği anda katliamlarla, sürgünlerle bir 20-30 yıl içerisinde Ermenistan olacaktı. Bizim tehcir olayını bu çerçevede iyi düşünmemiz lazım. Bizim şahitlerimiz, tarihimiz ve arşivlerimizdir ”diye konuştu.
BAYBURT-ERMENİ OLAYLARI MESELESİNİN BAYBURT ÖZELİNDE BİR MÜZEYLE HATIRLATILMASI FAYDALI OLACAKTIR
Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak ise Ermeni ilişkilerindeki tehcirin dünyada ve Türkiye’de ‘Ermeni Soykırımı’ olarak kabul ettirilmek istendiğini ifade ederek, “Sözlü ve yazılı basınının da etkisiyle böyle bir kanaat böyle bir algı konusunda zihinlerde soru işaretli oluşmaya başladı. Ümit ederim ki bu sempozyum, bu algıyı bertaraf etmeye yönelik olup tarihi gerçeklerin ışığında Türk-Ermeni ilişkilerini gençlerimize anlatmak için vesile olmuştur. Bu açıdan bu toplantının takdire şayan bir faaliyet olduğunu ifade etmek istiyorum. Ermeniler bu olaylarla ilgili hafızayı, yazdıkları hatıralarla muhafaza etmeye çalıştılar. Bu olayı anlatırken ‘bizim belgelere ihtiyacımız yok, bizim dedelerimizden dinlediğimiz hafızamız bizim için yeterlidir’ dediler. Biz ise sözlü tarih çalışmalarını kayda geçirmedik. En azından ikinci kaynak olacak kişilerden bunların derlenmesi lazım. O döneme ait, o dönemin zulmünü yansıtan mekânların korunması hususunda Bayburt Üniversitesi akademisyenlerinin el birliğiyle bir çalışmanın yapılmasının eğer mümkünse bu anlamda da bir müzenin oluşturulmasının Bayburt özelinde olmasında fayda var. Bayburt-Ermeni olayları meselesinin Bayburt insanına ve Bayburt’a geleceklere de hatırlatılması anlamında faydalı olabileceğini düşünüyorum. Bunu da başta sayın rektörüm olmak üzere ilgililerin dikkatine sunmak istiyorum” dedi.
BU MESELEYİ ÇÖZECEK OLAN SİYASİLERDİR
Ermeni olaylarının kamu diplomasisi, lobi çalışmaları, propaganda faaliyetleri, Azerbaycan ile geliştirilecek ortak siyasi stratejilerle yürütülmesinde sonuçların alınacağını dile getiren Budak, “İsveç’in ve İspanya’nın soykırım kararlarını geri almaya başlamasını da siyasi faaliyetlerin sonucu olarak kabul etmemiz gerekiyor. Ermeni örgütlerinin Hrant Dink Vakfı üzerinden sempozyumlar düzenleyeceklerini hatırlatmak istiyorum. Ermeniler artık gayrimenkullerin peşine düştüler. Tarihçi, tarih çalışmalarına devam edecek; ama bu meseleyi çözecek olan siyasilerdir. Üsküplü yaşlı bir vatandaşın dediği gibi bu konularda öncelikle Türkiye’nin güçlü olması gerekiyor. Üsküplü yaşlı amca ‘Türkiye güçlü olursa biz buralarda rahat ederiz, Türkiye zayıf olursa biz buralarda rahatsız oluruz’ demişti. Bütün mesele Türkiye’nin her açıdan güçlü olması ile alakalıdır” şeklinde konuştu.
BAYBURT-ERMENİ OLAYLARI İLE İLGİLİ BİR MÜZE KURMAYI DEĞERLENDİREBİLİRİZ
Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun ise sempozyumdaki tebliğleri en kısa zamanda yayınlayacaklarını ifade ederek sempozyumu şöyle değerlendirdi: “Tebliğcilerimizden bilgi dağarcıklarında ne varsa tebliğleri o şekilde bize göndermelerini istiyoruz. Biz bu sempozyumdaki tebliğleri en kısa zamanda yayınlamayı planlıyoruz. Anlaşıldı ki Türk-Ermeni ilişkileri sadece devletin işi değil, millete de düşen bazı görevler var. Bir takım ortamlarda bu konuyu bilerek, farkında olarak ve sağlam temeller üzerinde durarak anlatmamız gerekiyor. Özellikle öğretim elamanlarımız, gençlerimiz bu meseleyi bir şekilde çevresindekilere anlatmalılar diye düşünüyorum. Bir müze kurulması fikri ortaya çıktı. Bunun bir örneğini görmedik ama varsa bize gönderin bunu değerlendirelim. Bayburt’ta böyle bir müze kurmayı düşünebiliriz, bunu değerlendirebiliriz. Bu işin canlı şahitlerini kaybettik ama ikinci şahitleri hayattadır. Korumamız gereken mekânlar olduğu söylendi, oraları biliyoruz. O kadınların namusları için çocuklarını kucaklarına alarak atladıkları kuyular, hala duruyor. Taş Mağazalar, hala duruyor. Oraları bir şekilde koruma altına alabiliriz ve bir müze yapabiliriz. Bu konularda bir şey söylemek için ortam ararsanız bilin ki Bayburt Üniversitesi her zaman sizi bekliyor.”
Rektör Coşkun, katılımlarından dolayı dışardan gelip tebliğ sunanlara, Bayburt Üniversitesi akademisyenlerine ve öğrencilere şükranlarını iletti.
Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Tarih Kurumu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur ise ‘Geçmişten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri Uluslararası Sempozyumu’nun genç üniversite olan Bayburt Üniversitesinde yapılmasının hem şehir kültürüne hem de Türk bilimine çok katkı yapacağı kanaatinde olduğunu kaydetti.
Sempozyum, hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.