Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Filistin Din İşleri ve Evkaf Bakanı Şeyh Yusuf Edais’in resmi daveti ve Miraç Kandili dolayısıyla bulunduğu Kudüs'te, Mescid-i Aksa'yı ziyaret etti.
Ziyaretin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ilk defa Kudüs’e gelme imkanı bulduğunu ifade ederek, “Tevhidin en büyük merkezi olan bu mekanın yad ellerde esir olması, her Müslümanın kalbinde bir yaradır. O yaradan dolayı bugüne kadar gelme imkanımız olmadı” diye konuştu.
Filistinlilerden gelen ısrarlı davetler üzerine bu ziyareti gerçekleştirdiğini kaydeden Başkan Görmez, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Kudüs’e hüzün yılında geldiğini hatırlatarak şöyle konuştu:
“Efendimiz (sas) amcasını kaybetmişti. Eşi Hz. Hatice validemizi kaybetmişti, Taif'te taşlanmıştı. Ben bu hüzünlerin bütün Müslüman coğrafyasında tamamen ortadan kalkmasını yüce Rabbimden diliyorum. Buralarda gerçekten duygulanmamak mümkün değildir.”
“MESCİD-İ AKSA’NIN HER MÜMİNİN KALBİNDE ÖZEL BİR YERİ VARDIR”
Başkan Görmez, her müminin kalbinde Mescid-i Aksa’nın özel bir yeri olduğunu ifade ederek, “Biz Türkiyeli müslümanlar İstanbul'da namaz kıldığımız zaman iki kıbleyi de birleştiriyoruz. Onun için Mescid-i Aksa’nın bizim kalbimizde çok daha farklı bir yeri vardır” dedi. Osmanlı'nın Filistin’den çekilmesinden bu tarafa Mescid-i Aksa’nın işgal altında olduğunun hatırlatılması üzerine Başkan Görmez, şöyle konuştu:
“Müslümanlar kendi gönül dünyalarında miraca çıkmadan, bu özgürlükleri bütün yönleriyle gerçekleştirmeleri mümkün olmaz. Önce gönüllerimizi özgürleştirelim. Önce akıllarımızı, düşüncelerimizi özgürleştirelim. Ondan sonra diğer bütün özgürlükler kendiliğinden gelir. Müslümanların muhabbet ve merhameti birbirinden esirgedikçe, kendi gönül dünyalarını özgürleştiremeyecektir. Öfke, kin, nefret gibi kötü duygular Müslümanları esir aldıkça, Müslümanlar birbirlerine düşman oldukça, muhabbet ve merhameti birbirinden esirgedikçe, kendi gönül dünyalarını özgürleştiremezler. Kendi gönül dünyalarını özgürleştiremeyenler, kendi coğrafyalarını özgürleştiremezler. Rabbim her iki özgürlüğü de nasip etsin.”
Başkan Görmez konuşmasını şöyle sürdürdü:
“MESCİD-İ AKSA’DAN BÜTÜN MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZE DUALARIMIZI İLETİYORUM”
Peygamberlerin diyarı olan, Efendimiz’in bütün peygamberlere imamlık yaptığı Kudüs’ten, Mescid-i Aksa’dan, Kubbetüs Sahra’nın önünden bütün Müslüman kardeşlerimize selamlarımızı ve dualarımızı iletiyoruz. Dünyadaki bütün Müslümanların Miraç kandilini tebrik ediyorum. Miraç Kandili’nin, bütün Müslümanların süfli duygulardan ulvi duygulara mirçaç etmeye, yüce değerlerle yücelmeye vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum”
“MİRACIN İSLAM ÜMMETİNİN YÜKSELMESİNE VESİLE OLMASINI DİLİYORUM”
Bu miracın bütün İslam ümmetinin yükselmesine vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Efendimiz buraya gelerek, bütün peygamberlerin İslam Peygamberi olduğunu göstermiştir. Kabe ile Mescid-i Aksa’nın kardeş olduğunu bütün dünyaya haykırmıştır. Miracı Efendimiz aslında her mümine hediye etmiştir. Her mümin günde beş kez miraca çıkma imkanına sahiptir. Yüce Rabbimiz hiçbirimizi bu büyük miraçlardan mahrum eylemesin.
GÖRMEZ’DEN TARİHİ HUTBE
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk gerçekleşti. Kudüs'ü ziyaret eden ilk Diyanet İşleri Başkanı olan Prof. Dr. Mehmet Görmez, Mescid-i Aksa'da on binlerce Müslüman'a tarihi bir cuma hutbesi irad etti.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez Miraç Kandili dolayısıyla bulunduğu Kudüs'te cuma namazını kıldırdığı Mescid-i Aksa'da Müslümanların yoğun ilgisiyle karşılaştı. Cuma hutbesi için minbere çıkan Başkan Görmez, Mescid-i Aksa'da on binlerce Müslüman'a hitap etti.
Hutbede, Birinci Dünya savaşı ile 1917'de İngiliz askerlerinin Kudüs’e girmesinin ardından, yüzlerce yıl burayı Osmanlı yönetimi altında idare eden Türklerin şehri terk ettiğini hatırlatan Başkan Görmez, "Osmanlıların Kudüs’ü terk etmesinin ardından şehri işgal eden İngiliz ordusu ile büyük problemler silsilesi başladı. Yahudilerin 1967 yılında Kudüs’ü ele geçirmesinin ardından da şehir, her çeşit ihlal ve hırsızlığa sahne oldu. Aynı zamanda Mescid-i Aksa’yı tehdit eden kazılar da başladı" dedi.
“SİZİ İNCİTEN, BİZİ DE İNCİTİR”
Diyanet İşleri Başkanlığının Kudüslü Müslümanları desteklemek gibi bir sorumluluğu olduğunu ifade eden Başkan Görmez sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kudüslü kardeşlerimiz, maruz kaldıkları bu zulümle yaşamaya devam edemezler. Türkiye’deki kardeşlerinizin, özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, sizleri desteklemek ve zulmü sonlandırmak gibi bir sorumluluğu var. Bu ziyaret, sizin yanınızda olduğumuzun göstergelerinden sadece birisi. Sizi inciten, bizi de incitir. İhtiyacınız olan her şeyi size sağlamak bizim görevimiz."
“KUDÜSLÜ KARDEŞLERİMİZ, ASIRLARDIR ZULME MARUZ KALDI”
"Kudüslü kardeşlerimiz, asırlardır zulümlere, işkencelere, katliamlara maruz kaldı, zorla yerinden edildi. Bu topraklarda yaşayanlar, İslamiyet'in hakim olduğu dönemler dışında din özgürlüğü, güvenlik, ekonomik istikrar ve siyasi adalete kavuşamadılar. Kudüs, Halife Ömer ibn el-Hattab (r.a), Emeviler, Abbasiler, Eyyübiler, Memlukler ve Osmanlı Devleti dönemlerinde, İslam yasaları altında güven, adalet ve barışla yönetilmiştir."
OSMANLI YADİGARI
Osmanlı Devletinin, Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa, Kubbet-us Sahra ve diğer kutsal mekanlardaki miraslara verdiği değerden dolayı, şehrin etrafını muhkem surlarla çevirdiğini, kaleler inşa ettiğini ve şehri her yönden güçlendirdiğini ifade eden Başkan Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:"Kudüs'e 28 Aralık 1516'da kan dökmeden ve barış içinde giren Osmanlı Sultanı Yavuz Selim, gayri Müslimlere daha önce sağlanan ayrıcalıkları ve hakları da aynen muhafaza etti. Kudüs'teki Hristiyan halkın kiliselerinde özgürce ibadet edebilmelerini güvence altına alan Yavuz Sultan Selim, şehirdeki Ortodoks Ermenilerin Memlukler döneminde yaşadıkları gibi yaşamalarını sağlamak için 'fermanlar' yayımlattı. Kudüs kadısı tarafından yayımlanan söz konusu fermanlarda gayri Müslimlerin tüm haklarının korundu. Hz. Ömer döneminde Hıristiyan ve Yahudilerin hak ve sorumluluklarını gözetmek üzere çıkartılan yasaya dayanan Osmanlı fermanı, Başkalarının haklarına saldırmadıkları ve barışçıl davrandıkları sürece, farklı dinlere mensup tüm Kudüs halkının güvenlik ve refahını garanti altına aldı."