Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, “Yıllarca Afrika ülkelerinin doğal zenginliklerini sömüren ve fakirlikle, açlıkla yüz yüze bırakan Fransa'nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, seçim kampanyasında vaat ettiği gibi Fransız takvimine "Ermeni Soykırımını Anma Günü"nü ekleyeceğini açıkladı.” dedi.
Macron Fransa’sının bu kararının Fransa’nın kanlı tarihinin yeniden hatırlanmasına neden olduğunu kaydeden Savaş Eğilmez, “Biz dernek olarak bugünden başlayarak bütün dünya kamuoyuna Fransa’nın Cezayir e nasıl bir soykırım yaptığını ve Ruanda’da insanların birbirlerini katletmeleri için nasıl bir tezgâh hazırladığını, Fransız Vichy hükümetinin, Yahudi soykırımında Almanlara nasıl yardımcı olduğunu dünya kamuoyuna yeniden anlatmaya başlayacağız. Cezayir'de 1.5 Milyon insanı katlettiler. Türkleri iftiralarla 500 bin Ermeni’yi öldürmekle suçlayan Fransa, sadece Cezayir'de 1.5 milyon insanı katletmiştir. 1830’ da sömürge olarak işgal ettikleri Cezayir’ de her türlü insanlık suçunu çekinmeden işleyen Fransızlar, 1962’ de bağımsızlığını kazanana kadar ülkede sayısız katliam olayına imza attı. Bağımsızlık savaşı veren yüzbinlerce Cezayirliyi katleden Fransızların 2.5 milyon Cezayirliyi tehcire tabi tuttukları biliniyor. Cezayir’ de 100 yılı aşkın süre her türlü insanlık suçunu işleyen Fransızların bağımsızlık savaşında 8 bin köyü yok ettiği de çeşitli kaynaklarda yer alıyor.” diye konuştu.
ASİMED Başkanı Savaş Eğilmez, milyonlarca Cezayirliye tarihin en büyük yalanını söylediklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
“8 Mayıs 1945 tarihi Fransa için kurtuluş, Cezayir için soykırım günü. Fransız sömürgesi Cezayir, Nazi Almanyası tarafından işgal edilen Fransa'nın kurtuluşu için gençlerini savaşa gönderdi. Karşılığında sadece bağımsızlığını istedi. Fransa teklifi kabul etti. Almanya'yı, Cezayirli askerlerin desteğiyle yendi. Fransa'nın zaferi, Cezayir'de bayram coşkusuyla kutlandı. Sokaklara dökülen halk, kendilerine verilen bağımsızlık sözünün tutulacağı düşüncesiyle, kutlama yürüyüşleri düzenledi. Ancak Fransa, verdiği sözü tutmadı. Yürüyüşe katılan halkın üzerine işgalci Fransız askerleri tarafından ateş açıldı. Katliam günlerce sürdü. Masum insanlar, evlerinden alınarak kurşuna dizildi. Köyler ve kasabalar bombalarla yerle bir edildi. Fransız askerleri, tek suçları ülkelerinin bağımsızlığını istemek olan yaklaşık 45 bin Cezayirliyi katletti. Kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden onbinlerce Cezayirli, Fransız askerlerinin kurşunlarıyla can verdiÖldürmekle yetinmeyen Fransız askerleri, Cezayirli Müslüman kadınlara tecavüz etti. Katledilen onbinlerce Cezayirlinin bir kısmı şehir dışında açılan dev çukurlara gömülürken bir kısmı ise, kamyonlara doldurularak kireç fırınlarında yakılmaya götürüldü. Cezayirlilerin cesetleri, Nazi fırınlarına benzeyen ölüm fırınlarında yakıldı. 1945 yılı, tarihe, Fransa'nın utanç yılı olarak kazındı.
Hitlerin Ortağı Fransız Vichy
Çok değil bundan 77 yıl önce Fransa’da Vichy hükümeti; Yahudilere yapılan soykırımın Nazilerle birlikte baş mimarıydı. Yani Fransa tarihinin kanlı sayfaları arasında Cezayir ve Ruanda katliamlarının yanında II.dünya savaşı sırasında Fransa da yaşayan Yahudilere karşı yapılan dehşet verici işkenceler ve katliamlar da vardır. Fransa Vichy rejimi, onun jandarmaları ve resmi memurları, Nazilerle beraber hareket ederek, Fransa’da yaşayan Yahudileri ölüme göndermişlerdir.
1942 yılı Haziran ayında Fransız polisi çocuk, kadın demeden binlerce yahudiyi tutuklamıştır. Bunları bir kısmını geçici olarak Vel D’Hiver stadyumunda, çok kötü şartlar altında tuttular. Sefil bir vaziyette bulunan bu insanlar; işkenceler, çığlıklar ve ağlama sesleri arasında çıldırma noktasına gelmiş ve bir kısmı kurtuluş olarak intiharı seçmişti. Binlerce Yahudi de Paris varoşlarından Drancy de alıkoyulmuş ve sonra da ölüm kampları Auswitch’e gönderilmişti. Annelerinden ayrılmak istemeyen çocuklar hortum ve joplarla ölesiye dövülüyordu. Fransız polisi tarafından yakalanarak Almanya’ya gönderilen 76.000 Yahudi den 12.000’i çocuktu. Ve bu insanlardan yalnızca 2.500’ü ölümden kurtulabilmişti. Fransız devlet kurumlarının “Yurttaşlık haklarının ve mülkiyet haklarının kaldırılması” gibi Nazi hedefleri ile işbirliği içinde olması, Avrupa’da başka hiçbir yerde görülmeyen boyutlara ulaşmıştı.
Ruanda'da 90'lı Yıllarda Hutu ve Tutsi Kabilelerinin Birbirlerini Katletmelerine Yardımcı Oldular.
Ruanda Araştırma Komisyonu, hazırladığı 500 sayfalık raporunda, “AB Dönem Başkanı” Fransa’nın bu ülkede, 1994’te yapılan soykırıma faal olarak katıldığına yönelik ithamlarına ilk defa resmiyet kazandırdı. BM verilerine göre 1994 yılının Haziran-Ağustos döneminde Ruanda’da 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu’nun ölümüyle sonuçlanan soykırım hakkında bir araştırma komisyonu oluşturulmuştu. Raporda, Fransa ve Avrupa’da bomba etkisi oluşturdu. Fransa’nın Ruanda’da soykırım hazırlıklarından haberdar olduğu, bu hazırlıklara katıldığı, cinayetlerde faal rol oynadığı belirtiliyor.
Bölgedeki “insani yardım operasyonlarına” katılan Fransız askeri birimleri, soykırıma doğrudan destek vermekle suçlanıyor. Raporda Fransa ayrıca, soykırımcılara istihbarat, strateji, askeri eğitim desteği sağlamakla, “öldürülecek kişilerin listesinin belirlenmesine katkıda bulunmakla”, “silah temin etmekle” suçlanıyor.
Fransa’nın kendi tarihini bırakıp, başka milletlerin tarihini sorgulamaya kalkmasını, kendi eylemlerinden farklı bir yöne dikkati çekmek
için başkalarını suçlamanın oldukça elverişli olduğu gerçeğiyle örneklendirilebilir.
Fransızların son dönemdeki akla zarar faaliyetleri, ifade özgürlüğünü ve bunun sonucunda, tarihi konularda meşru ve arzulanan tartışmaları sınırlama noktasına gitmektedir. Fransızlar elbette ki Türklere iftira atmadan önce Cezayir’i, Ruanda’yı ve Yahudilerin sürülmeleri ve katledilmeleri konusunda Nazilerle yaptığı işbirliğini, daha net ve kamuoyu önünde tartışmaya ve özür dilemeye mecburdur.
Biz de dernek olarak, yukarıda sırladığımız olayların tüm detaylarını dört ayrı dilde anlatan ve katliam görüntülerinin de yer aldığı dosyayı, dünyanın önde gelen sivil toplum örgütlerine, medya kuruluşlarına, Fransız parlamenterlerine gönderip gerçek tarihi bir kez daha dile getirip, Fransa’yı önce kendi kanlı tarihi ile yüzleşmeye davet edeceğiz.”