“28 Şubat, siyasete müdahaleden daha çok Türkiye sosyolojisine müdahale etmiştir.” diyen Kurtulmuş, 28 Şubat'ın Anadolu insanının toplumsal alandaki görünürlüğünü engellemek için yapıldığını belirtti.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “28 Şubat; öyle bildik, şimdilerde Afrika ülkelerinde görülen sabah kalkan ordu birliklerinin yaptığı bir darbe değil, iyi planlanmış, belki aylar öncesinden yurt dışındaki bazı enstitülerde hazırlıkları yapılmış, ince işlenmiş bir postmodern darbe teşebbüsüydü.” dedi. Kurtulmuş, Sakarya Valiliği, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Sakarya Üniversitesi (SAÜ) ve 15 Temmuz Milli irade Derneğince SAÜ Turgut Özal Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Darbeler ve Dersler: 28 Şubat Anma Programı’nda konuştu.
“Milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı olarak böyle bir toplantıda sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade isterim.” diyerek sözlerine başlayan Kurtulmuş, Türkiye’nin, çok partili hayata geçişinden bu yana bedeli en ağır şekilde ödenmiş bir demokrasiye sahip olan ülke olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, Türkiye'ye demokrasi dersi verenlerin unuttuğu bir şeyin olduğunu dile getirerek, “Türkiye'de 70 küsur yıllık çok partili siyasi hayatımızda çok kere darbelerle karşılaşmış, çok kere darbe tehditleriyle burun buruna gelmiş ve en sonuncusunda, 15 Temmuz'da da milletin iradesiyle, milletin inancıyla, milletin gücüyle darbecilere dersini vererek, darbeler tarihini silerek demokrasiyi takip etmiş olan bir milletin fertleriyiz. Bu süreçlerde demokrasiye destek verenleri saygıyla, minnetle ve şükranla anıyoruz. Rahmetli Menderes'i, rahmetli Özal'ı, 28 Şubat'ın o sıkıntılı ve sancılı toplantılarında buram buram terleyerek milletin iradesine sahip çıkan rahmetli Erbakan'ı ve ‘Ben namlusunu millete karşı doğrultmuş olan ordunun karşısında selam durmam’ diyen rahmetli Yazıcıoğlu'nu minnet ve şükranla anıyorum.” diye konuştu.
Kurtulmuş, milli iradeyi mahkum etmek isteyenlerin isminin hatırlanmadığını ve tarihin yargılanan sayfalarında bulunduğunu belirtti.
28 Şubat’ı anarken yapılmak istenin kişiler üzerinden söz söylemek, kişileri yargılamak olmadığını ifade eden Kurtulmuş, konuşması öncesinde 28 Şubat’ı anlatan videoya da işaret ederek şunları söyledi: “Burada gördüğümüz olayların hemen tamamını dün gibi hatırlayan birisiyim. O zaman genç bir doçent olarak İstanbul Üniversitesi'nde o olayları çok yakinen takip ettik. Binlerce insanın nasıl mağdur edildiğini, on binlerce insanın nasıl sonu belli olmayan bir geleceğe doğru sürüklendiğine şahit oldum. Dolayısıyla o günleri çok iyi bilen ve yaşamış olan insanlar olarak bizim derdimiz o günlerde yaşayanları yargılamak değil, o günlerde yaşayanları sorgulamak değil ama o günlerde yaşananlardan ders alarak ileride böylesi durumların yaşanmaması için gayret sarf etmektir. Çünkü tarih, bir turnusol kağıdı olarak herkes hakkında gerekli hükmünü veriyor ve bizim bütün bu olaylardan ders çıkararak yolumuza devam etmemiz lazım. Öncelikle demokrasinin, Türkiye'nin geleceği için olmazsa olmaz bir mesele olduğunu çok iyi şekilde anlamamız gerekiyor. Devlet-millet kaynaşmasının sağlanabilmesi için devletin değerleriyle bütünleşik bir kamu yönetiminin şart olduğunu kavramamız gerekiyor. Bu anlamda 28 Şubat'ta yaşananları iyi bir şekilde tahlil etmek ve bundan sonrası için buradan dersler çıkarmamız gerekiyor.”
“28 Şubat’ın arkasında da 15 Temmuz'un arkasında da dış güçler olmuştur”
28 Şubat sürecine gelmeden önceki dönemde yaşananları da hatırlamakta fayda olduğunu söyleyen Kurtulmuş, 1990’ların başında dünya siyasetinde bütün dış etkileri de değiştirecek fevkalade önemli gelişmelerin olduğunu anımsattı.
Kurtulmuş, “Esasında hiç lafı eğip bükmeden söyleyebiliriz. 1960 darbesinin arkasında da 1971 muhtırasının arkasında da 12 Eylül darbesinin arkasında da 28 Şubat’ın arkasında da 15 Temmuz'un arkasında da dış güçler olmuştur, dış güçler Türkiye'yi durdurmak istemiştir. Dolayısıyla öncelikli olarak 1990’ların başındaki gelişmeyle birlikte Türkiye çok daha dikkatli bir şekilde izlenen bir ülke haline geldi. Batılı beylerin kontrolünün dışına çıkacak bir Türkiye'nin, oluşmakta olan yeni dünya dengesinde başlarına bela olacağını hissedenler Türkiye'yi 1990’ların başından itibaren karıştırmaya başladılar.” ifadesini kullandı.
SİVAS VE BAŞBAĞLAR KATLİAMI
Üç gün arayla Sivas katliamı ve arkasından Başbağlar katliamının yapılmasının asla tesadüf olmadığını; 1990’lı yılların başından itibaren Türkiye’de önemli insanların bazı suikastlara uğradığını, faili meçhul cinayetlerin gerçekleştiğini ve bunlarla Türkiye’nin bir kaos ortamına itilmek istendiğini bildiklerini ifade eden Kurtulmuş, o dönem içerisinde birtakım olayların gerçekleşmesiyle Türkiye’nin kriz ortamına itilmeye çalışıldığını, şüpheli ölümlerle ülke gündeminin sarsıldığını anlattı.
Gölcük’te 12 yüksek rütbeli subayın “Bir tatbikat yapıyoruz” diyerek aslında 28 Şubat ve sonraki dönemde neler olacağının işaretlerini ortaya koymalarının önemli olaylardan olduğunu aktaran Kurtulmuş, millet adına ülkeyi yönetme yetkisine sahip olanlara hayatın dar edildiği 28 Şubat’taki o meşhur Milli Güvenlik Kurulu toplantısının gerçekleştiğini belirtti.
Kurtulmuş, “28 Şubat; öyle bildik, şimdilerde Afrika ülkelerinde görülen sabah kalkan ordu birliklerinin yaptığı bir darbe değil, iyi planlanmış, belki aylar öncesinden yurt dışındaki bazı enstitülerde hazırlıkları yapılmış, ince işlenmiş bir postmodern darbe teşebbüsüydü.” dedi.
“27 MAYIS'I, 12 EYLÜL'Ü, 28 ŞUBAT'I, 27 NİSAN'I SAKIN HİKAYE OKUR GİBİ OKUMAYIN”
Bir gayri milli anlayışın Türkiye'yi 28 Şubat sürecine getirdiğini anlatan Kurtulmuş, ya korkutularak ya parayla birtakım imkanlar temin edilerek 28 Şubat'ta o günkü hükümetin düşürüldüğünü söyledi.
Kurtulmuş, o dönemde 7 milletvekiliyle Refahyol Hükümeti’ne sonuna kadar destek veren Muhsin Yazıcıoğlu'nu rahmet, minnet ve şükranla yad ettiğini belirtti.
28 Şubat'a postmodern denmesinin sebeplerine değinen Kurtulmuş, Osmanlı'nın son döneminde yaşanan darbelerin tamamının arkasında Batı’nın ve Türkiye'nin üzerinde hiç de iyi niyetleri olmayan ülkelerin etkisinin bulunduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, Babıali ve Feriye baskınlarının, Sultan Abdülhamid Han'ın hallinin, 27 Mayıs'ın, 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın, 27 Nisan'ın ve 15 Temmuz'un karşısında ve yanında kimlerin olduğunun iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekti.
15 Temmuz’un artık Türkiye'de darbeler tarihini sona erdirdiğini ifade eden Kurtulmuş, “Gençler, 27 Mayıs'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı, 27 Nisan'ı sakın hikaye okur gibi okumayın. Bütün bunları Türkiye'nin ikinci yüzyılı, sizin öncü olacağınız önünüzdeki dönemi daha demokratik bir hale getirebilmek, Türkiye'yi daha güçlü bir hale getirebilmek için mutlaka çok iyi anlayın, çok iyi algılayın." şeklinde konuştu.
“28 Şubat, siyasete müdahaleden daha çok Türkiye sosyolojisine müdahale etmiştir.” diyen Kurtulmuş, 28 Şubat'ın Anadolu insanının toplumsal alandaki görünürlüğünü engellemek için yapıldığını belirtti.
Kurtulmuş, şöyle devam etti: "Bu darbeyi yapanlar, bu darbenin arkasındaki akıl sahipleri bilmiyorlar mı ki, bir metrelik başörtüsünü önlesen ne olur önlemesen ne olur? Ama mesele inançları gereği başını örten insanların başörtüsüyle tasfiye edilmesinden öte, hakir gördükleri, kıyıda gördükleri, köşede gördükleri, bir şey anlamaz zannettikleri o insanların çocuklarının gelip okuyarak toplumda güçlü bir yer edinmesini önlemek için o yasağı ortaya koydular." Eşi Sevgi Kurtulmuş’un o dönemde İstanbul Üniversitesi’nde doçent olduğunu anlatan Kurtulmuş, başörtüsünden dolayı üniversiten atıldığını söyledi.
Kurtulmuş, "Dönemin başbakanının Merve Kavakçı'yı Meclis'te dışarı çıkartırken sıra kapaklarına, ‘dışarı dışarı' diye vururlarken söylediği bir söz, 28 Şubat'ın zihin şifrelerinin anahtarıdır. 'Bu kadına haddini bildirin...' Mesele haddinin bildirilmesi meselesiydi. Yoksa başörtüsü meselesi, yani sadece bir görüntü olarak sembol olarak, başörtüsü meselesine karşı olmak değil, çok geniş halk kitlelerine haddinin bildirilmesi operasyonudur." dedi.
"28 ŞUBAT ANADOLU İNSANININ YÜKSELİŞİNİ ÖNLEYEN BİR DARBE OLARAK HAFIZALARA KAZINMIŞTIR"
Kurtulmuş, 28 Şubat’ın, Anadolu insanının yükselişini önleyen bir darbe olarak hafızalara kazındığını belirterek, “Millete haddini bildirmeye kalkan bu darbeden sonra Allah'a çok şükür millet, ben buradayım demeyi başarmıştır. Sonuç itibarıyla 28 Şubatçılar değil, 28 Şubat'ta mücadele eden millet çoğunluğu kazanmıştır. Bu anlamda milletimiz kazanmaya devam edecektir." diye konuştu.
“TÜRKİYE EKSEN FALAN KAYDIRMIYOR”
"28 Şubat dış desteklidir” dediklerinde bazılarının “Olur mu şey?” ifadesini kullandıklarını aktaran Kurtulmuş, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’in, Amerikalı profesörle bir dergi için imzaladığı makaleye dikkati çekti.
Çevik Bir’in, “Türkiye'de esas mesele mevcut hükümet, özellikle Orta Doğu'da İsrail'le arasındaki ilişkiyi bozmaya başladı. Türkiye'yi geleneksel İsrail yanlısı politikalardan uzaklaştırmaya başladı. Bunun için 28 Şubat'taki Milli Güvenlik Kurulu'nda kendisine bir şekilde ayar verilerek düzeltilmeye çalışıldı.” ifadelerini aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti: “Daha sonraki dönemlerde zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanımıza, 'Türkiye eksen kayıyor.' diyerek hatırlatma yapanların söylediklerine ne kadar benziyor değil mi? Onlara şunu bir kere daha hatırlatmak vazifemizdir. Türkiye eksen falan kaydırmıyor. Türkiye'nin eksenini kaydırmaya çalışan bazılarına bu millet darbelere karşı çıkarak yol vermiyor, onların önünü açmıyor. Türkiye kendi eksenini tahkim ediyor. İnşallah Türkiye artık demokrasisini çok daha güçlü hale getirerek, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında şimdiye kadar bedeli en ağır şekilde ödenmiş bir demokrasiye sahip bir ülke olarak ikinci asrımızda çok daha güçlü bir ülke olacak."
"BU MİLLET KARŞINDA DURULACAK BİR MİLLET DEĞİLDİR"
Kurtulmuş, Çevik Bir'in makaledeki ifadelerinin bugünü ne kadar anlattığına işaret ederek, “Bugün eğer İsrail bu bölgede bu kadar pervasız bir şekilde hareket ediyorsa ve çok şükür Türkiye bunun karşına her bakımdan güçlü bir şekilde çıkmayı, durmayı başarabiliyorsa bunda hiç şüphesiz demokrasinin güçlü olmasının büyük payı vardır.” dedi.
İsrail'in insani yardım bekleyen Filistinlilere yönelik saldırısında 104 kişi öldüğünü de aktararak, “Bütün dünya 5 aya yakın bir süredir izliyor. İsrail'in arkasında olan ülkeler de dünyanın birçok yerinde demokrasiye ayar verdikleri gibi İsrail'e destek vererek Orta Doğu'ya da ayar vermek istiyorlar. Çok net ifade ediyorum, dünya barışının merkezi, dünya barışının kapısı Orta Doğu. Orta Doğu'da barış olmadan dünyada barış olmaz. Dünya barışının kapısı ise Filistin davasıdır. Filistin davasının inşallah en güzel şekilde ileriye götürülmesi için Türkiye her bakımdan mücadelesine devam edecek." şeklinde konuştu.
“DEMOKRASİMİZİ TAHKİM EDECEĞİZ; HER ALANDA GÜÇLÜ OLACAĞIZ”
Demokrasisi güçlü, milletiyle devleti kaynaşmış, her bakımdan dünya uluslarıyla rekabet edebilen bir Türkiye'nin, Orta Doğu barışının anahtarını en güzel şekilde açan ülke olacağını dile getiren Kurtulmuş, "Onun için diyoruz ki, demokrasimizi tahkim edeceğiz; medeniyette, kültürde, bilimde, sanatta, her alanda güçlü olacağız. Bu anlamda Türkiye'yi etrafımızda ülkelerle normalleşme süreci başta olmak üzere dünya siyasetinde çok etkili bir ülke haline getireceğiz ve inşallah bir daha bu topraklarda hiç kimse milletin sözünden başka bir söze itibar edemeyecek ve milletin sözünden başka hiçbir söz yeterli olamayacaktır. Söz de karar da milletindir diyoruz ya, bu millet bu sözü gerçekten kanlarıyla yazarak hak etmiş bir millettir." ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, 1960 darbesi, 12 Eylül ve daha sonraki süreçte, 28 Şubat'ta ve 15 Temmuz darbe girişiminde büyük bedel ödeyen milletin önünde saygıyla eğildiğini belirterek, "Bu millet gerçekten karşısına çıkılacak, karşında durulacak bir millet değildir. Yeter ki önüne hedef konulsun, hep beraber birlikte kenetlenerek yürüyebileceği, milli anlamda ittifak edeceği bir yol kurulsun. İşte bu anlamda ikinci yüzyılımıza ait hedeflerimiz Türkiye'nin bundan sonraki geleceğidir ve geleceğin anahtarı da siz sevgili gençlerin elindedir." ifadesini kullandı.