Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bugünlerde hemen her gün, hatta kimi günler birkaç tane Batılı lider Barış Pınarı Harekatı'nı durdurmamız için bizi arıyor. Bu harekatı durdurun diyorlar ama bugüne kadar bizi teröristler tarafından ülkemize atılan 900’e yakın havan ve roketler için üzüntülerini bildirmek üzere kimse aramadı. Bizi bu saldırılarda hayatını kaybeden 20 vatandaşımız için başsağlığı, yaralanan 170 vatandaşımız için geçmiş olsun dileklerini iletmek üzere de kimse aramadı. Bunları iyi tanıyın, bunlara hiç güvenmeyin” dedi.
ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda önemli açıklamalarda bulundu. Meclis gündeminde yargı reformu başta olmak üzere çok önemli hazırlıklar ve kanun tasarılarının olduğunu kaydeden Erdoğan, “Milletvekillerinin Mecliste iştirak noktasında zayıf olduklarını grup başkan ve başkanvekili arkadaşlarımdan aldım. Bizim gibi böyle güçlü bir partiye yakışmıyor. Arkadaşlar bizim salı, çarşamba, perşembe fevkalade haller dışında 3 gün, 3 günümüzü Meclis çalışmalarına örnek bir parti olarak veremezsek bize yazıklar olsun. Burada hassas olmamız lazım. Hele hele bu dönemde çok daha hassas olmamız lazım. Arkadaşlar, sizleri bahçelerden toplayıp gruba getirmemesi lazım. Bunu özel bir ricam olarak söylüyorum. Bu dönemde de Cumhur İttifakı olarak Meclisi etkin bir şekilde çalıştırmakta kararlıyız ancak bu iştirakleri tam yaparsak. Ülkemizin ve milletimizin hayrına olduğuna inandığımız her konuda Mecliste temsil edilen diğer siyasi parti grupları ve milletvekilleriyle uzlaşma yollarını aramayı sürdüreceğiz. Meclisin gereksiz yere oyalanmasına, kilitlenmesine yönelik hiçbir girişime de eyvallah etmeyeceğiz. Yeni yasama yılının ülkemize, Meclisimize ve milletvekillerimize hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.
BARIŞ PINARI HAREKATI
Suriye’de 9 Ekim günü saat 16.00’da başlatılan Barış Pınarı Harekatı’nın başarıyla devam ettiğini söyleyen Erdoğan, “Türkiye, harekatı başlatma noktasına bir anda gelmemiştir. Bu işin bölücü terör örgütü ile mücadelemiz bakımından yaklaşık 40 yıllık, Suriye sorunu bakımından 8 yıllık mazisi var. Bugün geldiğimiz noktada 40 yıldır on binlerce vatandaşımızın canına mal olan, ülkemize maliyet getiren bölücü terör meselesinin nasıl ortaya çıktığını ve büyüdüğünü daha iyi anlıyoruz. Ülkemiz her hal ve şart altında müttefiklik hukukunun gereklerini yerine getirmiştir. Buna karşılık müttefiklerimizin yüzümüze başka konuştuğu arkamızdan ise başka işler çevirdiği açığa çıkmıştır. Her şeye rağmen Türkiye’nin tavrı barıştan, huzurdan yana olmuştur” diye konuştu.
Suriye meselesinin Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasının yeniden dizayn edilmesini amaçlayan bir projenin ürünü olduğunu kaydeden Erdoğan, “Gerçi biz Suriye yönetimine daha ortada hiçbir çatışma yokken demokrasiden, hukuktan yana tavır takınması için çok tavsiyede bulunduk. Vatandaş dahi sayılmadıkları için ezilen, dışlanan Kürt kardeşlerimize yine ülkemizle irtibatları sebebiyle baskı altında tutulan Türkmen kardeşlerimize hakkaniyetle davranılması için ısrarcı olduk. Bunu bizzat Esed’in kendisine defaatle söylemiş bir liderim. Bizim tekliflerimiz değerlendirmeye alınmadı. Baskı, şiddet ve zulüm yolu seçildi. Suriye’de yaklaşık 1 milyon masum insanın hayatına malolan kriz böyle başladı” dedi.
ARAP BİRLİĞİNE TEPKİ
Arap Birliğine de tepki gösteren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Son 8 senede ülke nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan 12 milyon kişinin evlerinden kaçmalarına bunların yarısının da ülke dışına gitmesine yol açan çatışmalar yaşandı. Suriye dışına giden 6 milyon Suriyelinin 4 milyonu da ülkemize gelmiştir. Bunların 3 milyon 650 bini ağırlıklı olarak Arap, Türkmen bunun yanında Ezidisi vesaire. Ama 350 binin tamamına yakını Kürt’tür. Bunlar Kobani’den gelenlerdir. 4 milyon şu anda Suriye’den gelen bu mülteciler var. Tamamına yakını Arap olan bu mülteciler bize maalesef ifadeyi kullanmakta bile edep ettiğim Arap Ligi’ne hiç yakışmıyor. Ey Arap Ligi acaba siz ne kadar Suriyeliyi kabul ettiniz. Ya siz Suriye’yi Arap Ligi’nden çıkardınız şimdi de Türkiye’ye hakaret etmek için Suriye’yi almak gibi bir projeyi hayata sokmaya çalışıyorsunuz. Yaşanan bütün bu kaos ortamını fırsat bilen kimi güçler DEAŞ adı altında bir cinayet makinesi icat etmiş ve iplerini sürekli ellerinde tutarak ortaya salmıştır. Arap Ligi’nin bugün bu mültecilerle ilgili bir Allah kuruşu destek verdiği vaki mi? Hayır. AB’nin sadece 3 milyar avro uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla Kızılay’a, AFAD’a verdiği destek. Verdiği destek sözü 6 milyar avro idi. Bu konuda yaptığımız harcama 40 milyar doları aşmıştır.”
DEAŞ MÜSLÜMANLARIN EN BÜYÜK DÜŞMANIDIR
“DEAŞ’ın faaliyet gösterdiği, katliamlar yaptığı, müdahalelere sebep verdiği bölgelerin tamamı da coğrafyamızın kadim halklarının yaşadığı yerlerdir. İslam ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bu vahşi örgüt İslam ve Müslümanların en büyük düşmanıdır. Bugün dahi hala bölgede Müslümanlar lehine atılabilecek her adımın önüne DEAŞ faktörü bir engel olarak çıkartılmaya devam ediyor. Üstelik DEAŞ’ı proje olarak geliştiren, maddi olarak destekleyen ülkeler bugün karşımıza güya en büyük DEAŞ düşmanı görüntüsüyle çıkıyor” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, “Biz bu konuda kimin ne rolü oynadığını gayet iyi biliyoruz. DEAŞ’ın bölgemizde çöküşünü başlatan ise yine biz olduk. El Bab’ta 3 bin DEAŞ’lıyı etkisiz hale getiren biz olduk. Bunlar, başta FETÖ’cüler olmak üzere hep aleyhte güya biz DEAŞ’a karşı müşfikmişiz. Tıpkı bir balon gibi sürekli şişirilen gücü sadece masumlara yeten bu örgütün foyasını Fırat Kalkanı Harekatı ile biz ortaya çıkardık. Bu harekatta yaklaşık 3 bin teröristi etkisiz hale getirerek DEAŞ balonunu söndürdük. Fırat Kalkanı Harekatının ardından müttefiklere Rakka ve Deyrizor tarafı başta olmak üzere Suriye’de DEAŞ’ın elindeki diğer yerleri de özgürleştirmeyi teklif ettik. Hatta harekat planlarımız dahi hazırdı. Ancak o anda anlaşılmaz gibi gözüken ama artık iyi bildiğimiz sebeplerle müttefikler Türkiye gibi meşru bir güç yerine PKK/YPG gibi terör örgütleriyle hareket etmeyi tercih ettiler. Hala onlarla beraberler. Teröristler Fransa da bir eylem yaptığında Fransız halkının acısını paylaşmak üzere tüm dünya ile birlikte biz de oradaydık. Buna karşılık DEAŞ ülkemizde 50 kişinin, 100 kişinin öldüğü pek çok canlı bomba saldırısı gerçekleştirdiğinde yanımızda hiç kimseyi bulamadık. Meselenin DEAŞ değil, hele PKK hiç değil, sadece ve sadece bölgemize yönelik bir projenin hayata geçirilmesi olduğu gerçeği attığımız her adımda bir kez daha karşımıza çıktı. Önümüzde iki yol vardı. Ya Avrupa’da ve Amerika’da yazılan bu senaryoda bize biçilen role teslim olacak yanı başımıza gelenlere ve geleceklere rıza gösterecek kasap bıçağına boynumuzu uzatacaktık ya da mücadele edecektik. Türkiye’nin ve Türk milletinin mazisinde teslim olma seçeneği asla olmamıştır. Biz de yapmamız gerekeni yaptık. Milletimizle birlikte mücadele bayrağını yükselttik. Ya istiklal ya ölüm diyerek devletini kurmuş bir millete başka türlüsü zaten yakışmazdı” dedi.
Suriye’de Türkiye’nin başlattığı operasyonun ardından DEAŞ tehdidi ortadan kalktığında karşılarında garip bir manzara bulduklarına dikkat çeken Erdoğan, “Anlaşılır gibi değil. Bir tarafta rejim yüz binlerce insanı katlederek milyonlarca insanı yerinden ederek ilerliyordu, diğer taraftan ise PKK, YPG Amerika’nın ve Avrupa’nın sınırsız desteğiyle 1 milyon Arap’ı, Kürdü, Türkmen’i, Süryani’yi ve her kesimden insanı yerinden ederek sınırlarımız dibinde bir terör koridoru oluşturuyordu. Bugün sivil kayıpları konusundaki hassasiyetlerinden dem vurarak karşımıza dikilenlerin hiçbirinin de o günlerde sesi çıkmıyordu. Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin’i teröristlerden temizlerken destek bir yana sürekli eleştiriye maruz kaldık. Şimdi Barış Pınarı Harekatı'nı yürütüyoruz bu defa çok daha aleni bir dirençle, hatta saldırıyla karşı karşıyayız. Bugünlerde hemen her gün, hatta kimi günler birkaç tane Batılı lider Barış Pınarı Harekatını durdurmamız için bizi arıyor. Bu harekatı durdurun diyorlar ama bugüne kadar bizi teröristler tarafından ülkemize atılan 900’e yakın havan ve roketler için üzüntülerini bildirmek üzere kimse aramadı. Bizi bu saldırılarda hayatını kaybeden 20 vatandaşımız için başsağlığı, yaralanan 170 vatandaşımız için geçmiş olsun dileklerini iletmek üzere de kimse aramadı. Bunları iyi tanıyın, bunlara hiç güvenmeyin. Hatta terör örgütünü korumak için bizi arayanlar şöyle bir yarım ağızla dahi olsun bu konuda tek kelime etmediler. Bunların derdi ummuyorlardı bunlar, Türk ordusu bu kadar süratle mesafe alacağını beklemiyorlardı. Baktılar ki hesap tersine döndü bunun üzerine aramaya başladılar” açıklamasında bulundu.