Tarım ve Hayvancılık potansiyeli son derece yüksek olan Türkiye’nin, yurtdışından et ithal etmesini kesinlikle kabul etmediğini dile getiren Yakutiye Ziraat Odası Başkanı İslam Yıldırım, son yıllarda dışa bağımlılığın daha da arttığını kaydetti. Konunun mili bir mesele olarak ele alınmasını ve bu doğrultuda çözümler üretilmesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım, aksi takdirde önümüzde ki süreçte dışa bağımlılığın daha da artacağını belirterek, “Biz şuanda tarımdan yakayı kaptırmış vaziyetteyiz, bu önümüzde ki süreçlerde diğer sektörlere de sıçrayacaktır” dedi.
Sorunun çözümü noktasında bir dönem boyunca kırmızı et tüketiminin tüm kamu kurum ve kuruluşlarında yüzde 30-35 oranlarında azaltılmasını öneren Yıldırım, bu süreçte beyaz ete ağırlık verilmesi gerektiğini dile getirdi. Bu süre zarfında bir defaya mahsus olmak üzere dişi damızlık hayvan ithalatının yapılarak üretimin artırılacağına işaret eden Yıldırım, 1 veya 2 yıl içinde sorunun çözüme kavuşacağını belirtti.
Geçmiş dönemlerde küçük çaplı hibelerle köylünün tembelleştirilerek, üretimden uzaklaştırtıldığına dikkat çeken Yıldırım, hibelerin kesin suretle karşısında olduğunu kayda geçti. Köylünün devletten hibe almasını desteklemediğini belirten Yıldırım, “Ben bir Ziraat Odası Başkanı olarak köylünün devletten hibe almasını istemiyorum. Devlet benim hayvanımı değerinde alsın, devlet benim hayvanımı kabulünde alsın, köylünün üreten, çalışan, devlete fayda sağlayan bireyler olduğunu hissettirsin, köylünün hibeye ihtiyacı yok” dedi.
ET İTHALATI PROBLEMİ SON YILLARDA DAHA DA ARTTI
Son yıllarda giderek artan et ithalatı sorununa ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yıldırım, “Son yıllarda ülkemizde ithal et problemi var. Son günlerde bu durum çok daha üst seviyelere çıktı. Özelikle Tarım Bakanlığının bu noktada izlemiş olduğu politikalar birçok kesim tarafından kabul görmüyor. Kabul görmediği gibi aynı zamanda da üreticiyi zarara uğratıyor. Önümüzde şöyle bir tablo var; 7-8 yıldır ülkemizde bu sorun giderek artıyor, hal böyle olunca da dışa bağımlılığımız artar vaziyetimiz artar hale geldi. Öncelikle biz bu meseleyi milli bir mesele olarak ele alacağız. Hayvan ithalatı meselesi şuanda benim için millî bir mesele. Tarım ve hayvancılık ülkesi olan, potansiyeli son derece yüksek olan ülkemizin yurtdışından et ithal etmesini kesinlikle ve kesinlikle kabul etmiyorum” diye konuştu.
“HİBELERİN KESİNLİKLE KARŞISINDAYIM
Sorunun temeline inerek geçmiş yıllarda köylüye verilen hibelerin vatandaşı tembelleştirdiğini, üretimden uzaklaştırıldığını dile getiren Yıldırım, bu noktada verilen hibelerin kesinlikle karşısında olduğunu kaydederek, “Bu problemin temeline inecek olursak, geçmiş yıllarda hibedeler adı altında insanlarımız tembelleştirilerek, üretimden uzaklaştırıldılar. Küçük küçük hibelerle köylüyü yaptığı işten veya köyünden uzaklaştırdılar. Öncelikle ben bu hibelerin kesinlikle karşısındayım. Köylü çalışacak, köylü üretecek, köylü ülke ekonomisine katkı sağlayacak. Köylü milletin efendisidir ama şuanda köylü milletin dilencisi haline geldi. Bu kabul edilebilir bir durum değildir, bu mesele millî bir meseledir. Şuanda Tarım Bakanlığının izlemesi gereken politika meseleyi millî boyutta ele alacak, bu şekilde insanlara algı oluşturacak hem üretici hem tüketici bu konuda elinden geleni yapacak.
Ülkemiz az öncede bahsettiğim üzere tarım ve hayvancılık potansiyeli oldukça yüksek olan bir ülkedir. Nüfusumuzun yüzde 30 yüzde 35’i doğruda tarım ve hayvancılık ile iştigal, yüzde 100’ü de dolaylı yönden. Ben bir Ziraat Odası Başkanı olarak köylünün devletten hibe almasını istemiyorum. Devlet benim hayvanımı değerinde alsın, devlet benim hayvanımı kabulünde alsın, köylünün üreten, çalışan, devlete fayda sağlayan bireyler olduğunu hissettirsin, köylünün hibeye ihtiyacı yok. Ahırımızda bir hayvanımız ölür ben o hayvanı kombinaya değerinde veremem, 2-3 bin lira zararım olur. Öte taraftan da devlet bana hibe verdi, kime ne faydası var. 200-300 dönümden fazla arazisi olan insanlara devlet hibe vermesin. Destekleme olsun, teşvik olsun ama hibe olmasın. Ben bir sivil toplum kuruluşu başkanı olarak köylümüzün hibe almasını yerinde ve doğru bulmuyorum. Bunu da açık yüreklilikle söylüyorum. İşin gerçeğini konuşmak lazım ” ifadelerine yer verdi.
KIRMIZI ET TÜKETİMİ BİR DÖNEM İÇİN YÜZDE 30, YÜZDE 35 AZALTILACAK
İthal et sorunun çözümü noktasında kırmız et tüketiminin belirlen bir dönem için yüzde 30-35 oranında azaltılması ve beyaz ete ağırlık verilmesi gerektiğini kaydeden Yıldırım, “Üretici belli bir dönem et tüketimini azaltacak. Bu benim şahsi görüşümdür. Özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında kırmızı et tüketimi bir dönem için yüzde 30, yüzde 35 azaltılacak. Beyaz et tüketimine ağırlık verilecek. Bir taraftan da köylü üretime teşvik edilecek. Tabi bu hibelerle ya da desteklemelerle değil. Devletin köylü ile el ele olduğunu bildirerek, devletin köylünün her zaman yanında ve arkasında olduğunu hissettirerek, köylünün milletin efendisi olduğu bilincini uyandırarak yapacak bunu. Köylü bilecek ki ben bu milletin efendisiyim ben üretmezsem olamaz” ifadelerini kullandı.
“BU MESELE MİLLİ BİR MESELEDİR”
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının soruna millî bir mesele olarak bakmasını ve bu noktada çözümler üretmesi gerektiğine dikkat çeken Yıldırım, “Devletimizin şuanda yapması gereken en önemli şey şu, üstenin bunun herhangi bir maliyeti de yok. Sadece insanları köyünde durmasın için teşvik etmek, göçün önünü kesmek şart. Köylüye köylü olduğunu hissettirmemiz lazım. Bu mesele milli bir mesele olarak ele alınmaz ise sorun giderek daha da büyür, önümüzde ki süreçte de biz dışa bağımlılığı arttırmış hale getiririz. Biz şuanda tarımdan yakayı kaptırmış vaziyetteyiz, bu önümüzde ki süreçlerde diğer sektörlere de sıçrayacaktır. Bu kaçınılmaz çünkü tüm sektörler birbiriyle alakalı ve bağlantılıdır. Tarım ve hayvancılık sektörü ülkemizin en büyük aynı zamanda olmazsa olmaz sektörüdür. Meseleyi milli bir mesele olarak ele alacağız. 3 ay, 5 ay ya da 1 sene boyunca kamu kurum ve kuruluşlarında kırmız et tüketimi oranı yüzde 30-35 azaltılsın. Bu zaten devletin elinde. Azaltılmaya gidilen süre içinde bir defaya mahsus olmak üzere dişi damızlık hayvan getirilebilir. Bu getirilen hayvanlarda işin ehli olan, işi bilen aynı zamanda da ihtiyacı olan insanlara dağıtılsın. Bu insanlarımız eliyle üretim artırılsın. 1 ya da 2 yıl içinde bu sorun çözülür. Kırmız et tüketimini azaltıp beyaz ete ağırlık vereceğiz. Bunun herhangi bir maliyeti yok, sadece insanımızı bilgilendireceğiz, bilinçlendireceğiz. Köylüyü üretmeye teşvik edeceğiz” şeklinde konuştu.