Başbakan Binali Yıldırım, fosil yakıtların, güvenilir ve sürdürülebilir farklı kaynaklardan olabildiğince çeşitlendirilmiş güzergahlar üzerinden makul fiyatlarla, kesintisiz akışının enerji güvenliğinin ana hedefi olmayı sürdüreceğini belirterek, "Bu durum, Orta Doğu, Rusya, Kafkasya, Orta Asya, OPEC merkezli enerji üretiminin önemini koruyacağını da bize işaret etmektedir." dedi.
Başbakan Yıldırım, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen ve Anadolu Ajansı'nın "Global İletişim Ortağı" olduğu 23. Dünya Enerji Kongresi'nde yaptığı konuşmada, kongrede enerjinin bütün alt sektörlerinin farklı açılardan ele alınacağı 65 oturum yapılacağını, yaklaşık 250 konuşmacının bilgilerini, tecrübelerini aktaracağını, kapsamlı bir görüş alış verişi yapılarak geleceğe yönelik tahminlerde bulunulacağını söyledi.
Kongrenin, enerji sektöründe kayda değer görüşmelerin ve açıklamaların yapılması, anlaşmaların sonuçlandırılması için de önemli bir fırsat olacağına değinen Yıldırım, kongreye atfedilen "enerji olimpiyatları" tanımının hakkının en iyi şekilde verileceğine inancının tam olduğunu belirtti.
Başbakan Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir analoji yaptık, devamını getirelim. Malum olimpiyatlar için kullanılan bir slogan var; 'Daha güçlü, daha hızlı, daha yükseğe'. Dolayısıyla enerji olimpiyatları inşallah bizi, enerjinin kullanımıyla daha güçlü, enerjinin kullanıcılara erişimi bağlamında çok daha hızlı yapsın. Ancak fiyatlar bağlamında çok yükseğe çıkmayalım, istikrarı sürdürelim. Herhalde hepimizin ortak temennisi ve beklentisi budur.
Enerji arzının güvenliği, çeşitliliği ve enerji kaynaklarına güvenli, makul sayılacak fiyatlarla erişim her ülke için artık bir ulusal çıkar ve güvenlik konusu haline gelmiştir. Bu itibarla, mesele sadece ülke içi ekonomik dengeleri, ekonomik büyüme, refah ve sürdürülebilir kalkınma dinamikleri değil, devletler arasındaki ilişkilerin doğasını, ittifak ilişkilerini, dış politika tercihlerini, savunma politikalarını, kısaca bölgesel ve dünya barışını etkileyecek bir nitelik kazanmıştır. Bu bağlamda enerji, güvenlik, refah ve barışın bölünmezliği bağlamında tartışılmaz bir olgu haline gelmiştir."
Böyle bir ortamda, enerji alanında karşılıklı menfaatlerin gözetildiği bir uluslararası iş birliği ve dayanışmanın hiç olmadığı kadar önem kazandığını vurgulayan Yıldırım, "Yenilenebilir, kaya gazı gibi konvansiyonel olmayan enerji kaynaklarının vaad ettiği büyük potansiyele rağmen, insanoğlunun orta vadede hidrokarbon kaynaklarına olan bağımlılığının devam edeceğini biliyoruz. Yapılan çalışmalar, en azından 2040'lı yıllara kadar bütçelerimizin temel kalemlerini fosil yakıtların oluşturacağını göstermektedir. Bu şartlar altında fosil yakıtların, güvenilir ve sürdürülebilir farklı kaynaklardan olabildiğince çeşitlendirilmiş güzergahlar üzerinden makul fiyatlarla, kesintisiz akışının enerji güvenliğinin ana hedefi olmayı sürdüreceğini bilmeliyiz. Bu durum, Orta Doğu, Rusya, Kafkasya, Orta Asya, OPEC merkezli enerji üretiminin önemini koruyacağını da bize işaret etmektedir." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, önemli bir konunun da nükleer enerjiye olan ihtiyacın devam etmesi olduğunu söyledi.
Fukuşima'da yaşanan facianın bazı ülkelerde nükleer santrallerin kapatılmasını tartışmaya açsa da genel eğilimin riski en aza indirgeyecek yeni nesil teknolojilerle nükleer enerjiye yatırım yapmayı sürdürmek yönünde olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Son yıllarda küresel enerji görünümünde büyük çaplı değişmelere de şahitlik ediyoruz. Bu bağlamda dünya enerji haritası değişmekte ve enerji alanında yeni oyuncular ortaya çıkmakta, talebin hızla arttığı görülmektedir. Ayrıca oyun değiştirici büyük gelişmeler de meydana gelmektedir. Tüm bu dönüşüm sürecinin dünya enerji camiasının önde gelen temsilcileri tarafından etraflıca ele alınabilmesine imkan vermesi bakımından 23. Enerji Kongresi'nin zamanlamasının da son derece yerinde olduğunu ifade etmek isterim."
Türkiye'nin dinamik ve büyüyen bir ekonomiye sahip olduğunu dile getiren Yıldırım, ülkenin enerjide ithalat bağımlılığının halen yüzde 72 seviyesinde olduğunu kaydetti.
Yıldırım, "OECD ülkeleri içinde geçtiğimiz 10 yıllık dönemde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke Türkiye'dir. Enerji sektöründeki büyümede dünyada Çin'den sonra 2. ülke konumundayız. Dünya ortalamasının neredeyse 3 katı hızla artan enerji talebimizin 2023 yılındaki ihtiyacı şu anki kapasitemizin 2 katı olacaktır. Bu nedenle Türkiye, küresel enerji güvenliğinin geliştirilerek sürdürülebilir, kapsayıcı ekonomik büyümenin temeline yönelik çalışmalara kararlılıkla katkı sunmaya devam edecektir." diye konuştu.
ELEKTRİK ÜRETİMİNDE YENİ SANTRALLERİ DEVREYE ALIYORUZ
Başbakan Binali Yıldırım, ulusal ölçekteki amacın, enerji sepetinin yüksek enerji talep artışı gerçeğine cevap verecek hale getirilmesi ve gerekli esnekliğin sağlanması olduğunu belirterek, "Elektrikte son 10 yılda kurulu gücümüzü tam iki katına çıkardık. Elektrik üretiminde özellikle yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızı değerlendirerek yeni santralleri devreye alıyoruz. Ülkemiz, yenilenebilir enerjinin dünyadaki gelişen ve yükselen eğilimini yakından izlemekte ve yenilenebilir enerjinin önem ve önceliğini anlamaya her gün daha fazla özen göstermektedir." dedi.
Düşen teknoloji maliyetleri ile yüksek yenilenebilir enerji potansiyeli değerlendirilerek özellikle güneş ve rüzgardaki mevcut kapasiteye yenilerinin eklendiğini ifade eden Yıldırım, hali hazırda yenilebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki oranının yüzde 32'ye ulaştığını kaydetti.
Artan talep karşısında bu oranı en azından muhafaza etmenin bile önem arz ettiğini belirten Yıldırım, dolayısıyla 2023 yılı hedefinin bu oranın da üzerine çıkılması olduğunu anlattı.
Yıldırım, Türkiye'nin ayrıca kayda değer jeotermal enerji potansiyelinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Ülkemiz dünyada özellikle jeotermal ısı uygulamalarında ilk 5 ülkeden birisi konumundadır. Bir enerji kaynağı olarak kabul edilen enerji verimliği alanında da önemli adımlar atmaktayız. Bu konuda kapsamlı bir master plan hazırlıklarımız tamamlanma aşamasına gelmiştir. Ayrıca elektrik iletim ve dağıtım sistemimize de önemli yatırımlar yapılmaktadır. Avrupa iletim sistemiyle entegrasyon sağlamamız her iki taraf açısından sevindiricidir. Bu iş birliğini artırarak devam ettiriyoruz. Bunun yanında enerji verimliliği kapsamında mevcut alt yapımızı da sürekli yenileyip güçlendirerek enerji dağıtımında oluşabilecek kayıp ve yasal olmayan kullanımları da önlemiş olacağız. Diğer taraftan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol, Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı projeleri, doğu-batı enerji koridorunun başarıyla hayata geçirdiğimiz iki temel bileşenidir. Şimdiki hedefimiz Mavi Akım'dan sonra Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi'ni süratle hayata geçirmektir. Avrupa'nın enerji güvenliği bakımından da büyük önem taşıyacak Güney Gaz Koridoru'nun bel kemiğini Azerbaycan ile gerçekleştirdiğimiz TANAP projesi tesis edecektir. Ancak bu koridorun çeşitli halkalardan oluştuğunu ve bir halkada meydana gelecek sorun ve gecikmenin doğrudan diğerlerini de etkileyeceğini unutmamalıyız."
TÜRKİYE'NİN BİR ENERJİ TİCARETİ MERKEZİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HEDEFİ
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin enerji bakımından kaynak ve güzergah çeşitliliğini sağlaması açısından coğrafya olarak şanslı olduğunu belirterek, Hazar bölgesi kaynaklarının yanı sıra Karadeniz'in kuzeyi, Ortadoğu, Doğu Akdeniz kaynaklarının da batıya sevk edilmesinde Türkiye'nin önemli fırsatlar sunduğunu anlattı.
Ülkenin jeostratejik konumunun sağladığı bu imkanlardan istifade ederek mevcut fırsatları somut projelere ve gerçeklere dönüştürmek için çabaların sürdüğünü dile getiren Yıldırım, "Türkiye'nin bir enerji ticareti merkezine dönüştürülmesi hedefi; gerek söz konusu konumuyla gerekse gaz giriş ve çıkışına imkan veren arz güvenliğine katkı sağlayan projelerle desteklenmektedir. Bu bağlamda ulusal piyasa düzenlemelerine gerek depolama, ilave sıvılaştırılmış doğalgaz tesisleri gibi altyapı projelerine yönelik çalışmalar da süratle devam etmektedir." diye konuştu.
Yıldırım, ülkenin enerji stratejisinin ana hedeflerinden birisinin sağlam, dengeli ve sürdürülebilir bir enerji sepeti oluşturmak olduğunu vurgulayarak, bu amaçla nükleerin de enerji sepetine dahil edildiğini anlattı.
Hali hazırda 2 nükleer santral yapımıyla ilgili çalışmaların devam ettiğini belirten Yıldırım, bu sayede 2023'te toplam üretimin yüzde 10 nispetinde nükleer güç santrallerinden karşılamayı hedeflediklerini kaydetti.
Yıldırım, yeni nükleer güç santrali projesinin de bu bağlamda gündemde olduğunu söyledi.
Küresel düzeyde iklim değişikliğiyle etkin biçimde mücadeleye geliştirilmiş esnek enerji sepetiyle katkı sağlamayı öngördüklerini belirten Yıldırım, şunları söyledi:
"Enerjiye erişim sağlamaksızın kalkınmadan, yatırımdan, büyümeden, sağlıktan, beslenmeden, ısınmadan bahsetmemiz mümkün değildir. G-20 dönem başkanlığımız sırasında 2015'te enerjiye erişim konusuna çok özel önem arz etmiştik. Sahra altı Afrika'daki durumun aciliyeti dolayısıyla çalışmalarımızı bu bölge üzerine G-20 ülkeleri olarak yoğunlaştırıyoruz. Bu çerçevede Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi'nin de desteğiyle kongrenin mutat programında bir gün ilave ederek, son gündeki görüş alışverişinin tamamen Afrika'ya ayrılmış olmasını son derece isabetli buluyoruz. "
Yıldırım, kongrenin gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek, enerjinin bundan böyle dünyanın barışı, kardeşliği için harcanması, bölgesel ve küresel anlaşmazlıkların sona ermesi dileğinde bulundu.
Yıldırım, 23. Dünya Enerji Kongresi'nin Türkiye'nin enerji geleceği için yeni iş birliği imkanları geliştirmesine vesile olması temennisinde bulundu.