Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Afyonkarahisar'da Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitingde vatandaşlara seslendi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Yıllardır milleti yok sayan, milletin kararına itibar etmeyenler şu anda ittifak yaptılar. Milletin iradesini gasbetmenin mücadelesini veriyorlar. Türkiye’de gezi olaylarından itibaren başlayan tartışma bunun tartışmasıdır, Türkiye’yi kim yönetcek? Hiç kusura bakmasınlar biz bu emaneti hiç kimseye vermeyiz, bu iradeyi hiç kimseyle paylaşmayız. Milletin emanetini yetkisini, iradesini çalmaya çalışanlara asla göz yummayız” dedi.
SELAMLAMA
Erdoğan, AK Parti'nin Afyonkarahisar'da düzenlediği mitinginde yaptığı konuşmada, Afyonkarahisar’ın ilçelerini tek tek sayarak orada yaşayanlara selamlarını gönderdi.
Afyonkarahisar’ın barışın, zaferin, yiğitliğin, mertliğin, kahramanlığın, direnişin, istikbalin ve hürriyetin şehri olduğunu ifade eden Erdoğan, Kocatepe’de taarruz emrini veren Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı, Yüzbaşı Agah Efendi’yi, Reşat Bey’i ve Kurtuluş Savaşı'nın tüm kahramanlarını, Türkiye’nin, Afyonkarahisar’ın her karışında şehit olanları rahmetle andığını söyledi.
DİK DUR EĞİLME
Vatandaşların “Dik dur eğilme, bu millet seninle” tezahuratları üzerine Erdoğan, “Şüpheniz var mı? Evvelallah dik duracağız, dikleşmeyeceğiz” dedi.
Erdoğan, Türkiye’de 1950 yılından bugüne kadar konuşulan, tartışılan çok önemli bir konu olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:“Nedir bu konu, nedir bu tartışma? 1950’den beri ülkemizde Türkiye’yi kim yönetecek, bunun tartışması yapılıyor. CHP diyor ki; Türkiye’yi sadece biz yönetiriz, iktidar olsak da biz yönetiriz, muhalefet olsak da biz yönetiriz. Medya diyor ki; Türkiye’yi biz yönetiriz, manşetlerimizle Türkiye’ye biz istikamet çizeriz. Bazı iş adamları diyor ki; para bizde, money bizde Türkiye’yi biz yönetiriz. Elitler, seçkinler, o çeteler, o mafyatik yapılanmalar, o paralel çeteler diyor ki; Türkiye’yi biz yönetiriz.
Gazi Mustafa Kemal ve İlk Meclis daha 1920 yılında onlar ne diyordu; Türkiye’yi millet yönetir. Merhum Menderes 1950’de ‘hayır. Türkiye’yi egemen güçler siz değil, millet yönetecek. Yeter söz milletindir’ dedi. Aynı şekilde biz de Afyonkarahisar’dan yola çıkarken ne dedik; Türkiye’yi millet yönetecek, söz milletindir, karar milletindir, yetki milletindir dedik. Bu ülkenin sahibi millettir. Bu ülkeyi idare edecek olan millettir. Bu ülkeyle ilgili kararları verecek olan söz sahibi, karar sahibi, mühür sahibi sadece millettir, sizsiniz. Bu ülkeyi siz yöneteceksiniz, son 12 yılda olduğu gibi bu ülkenin istikametini siz belirleyecek, bu ülkenin rotasını hep siz çizeceksiniz, manşetler değil, işveren çevreleri değil, paralel örgütler değil, mafya, cunta, çeteler değil, bu ülkeyi siz yöneteceksiniz.”
"YILLARDIR MİLLETİ YOK SAYAN, MİLLETİN KARARINA İTİBAR ETMEYENLER ŞU ANDA İTTİFAK YAPTILAR"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, şu anda Türkiye’de bir kez daha “Türkiye’yi kim yönetecek” konusunun tartışılmaya başlandığını belirterek, “Yıllardır milleti yok sayan, milletin kararına itibar etmeyenler şu anda ittifak yaptılar. Milletin iradesini gasbetmenin mücadelesini veriyorlar. Türkiye’de gezi olaylarından itibaren başlayan tartışma bunun tartışmasıdır. Türkiye’yi kim yönetecek. Hiç kusura bakmasınlar biz bu emaneti hiç kimseye vermeyiz, bu iradeyi hiç kimseyle paylaşmayız. Milletin emanetini yetkisini, iradesini çalmaya çalışanlara asla göz yummayız” diye konuştu.
Merhum Adnan Menderes’in milli iradeyi, demokrasiyi egemen kılmasından, yetkiyi millete devretmesinden başta CHP olmak üzere, medya, seçkinler ve elitlerin çok rahatsız olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bundan 54 yıl once Merhum Menderes’e ne yaptılarsa, hangi tuzakları kurdularsa, hangi senaryoları yazdılarsa şu anda bize de aynısını yapıyorlar. Manşetlere bakın, bugün atılan manşetlerle 54 yıl öncesinin manşetlerinin aynı olduğunu göreceksiniz. Sokak olaylarına bakın aynı, CHP’nin tavrına bakın aynı, işverenlerin, çetelerin tavrına bakın… 54 yıl önce neyse bugün yine aynı.
Merhum Menderes’e hangi iftiraları attılar, hatırlayın. Örtülü ödenekten dava açtılar, aynı şeyi bize yapmak istiyorlar, ama benim milletim bunları yutmuyor. 6-7 Eylül sokak eylemlerinden dava açtılar, İstanbul’da yaptığı çok önemli yatırımlardan dolayı, açtığı yollardan dolayı dava açtılar. Kardeşlerim yargı içinde bazı demokrasi karşıtı oluşumlarla mücadele ettiği için dava açtılar. Çok çirkin iftiralarla, çok ama çok çirkin iftiralarla Menderes’i maalesef milletin gözünden düşürmek için her türlü iftirayı attılar. Tuttu mu? Tutmadı, tutmayınca ipe götürdüler. Menderes bugün var, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu da var. Peki onları idam edenler var mı? Kimse onları hatırlıyor mu? Hatırlamıyor. Niye? Zalimler hiçbir zaman kalıcı olmaz. Zalimler her zaman zulümleriyle anılır. Biz, mazlumların, mağdurların sesi olarak yürüyeceğiz. 54 yıl önce ne yaptılarsa bugün aynını yapanlar bilesiniz ki onlarda hiçbir zaman emellerine kavuşamayacaklar.”
KANAL İSTANBUL’U ENGELLEMEYE ÇALIŞTILAR
Kanal İstanbul'u engellemek istediklerini, Marmaray'ı da engellemeye çalıştıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:"Ne oldu? Engellemeye çalıştı, çalıştı, başarabildiler mi? Söke söke aldık ve Marmaray'ı yaptık. Şimdi merak ediyorum engellemeye çalışanlar acaba hangi yüzle Marmaray'a binip de oradan karşıya geçiyorlar? Allah rahmet etsin Sivaslı Nuri Demirağ boğaza ilk köprüyü yapacağı zaman ona da o zaman İnönü engel oldu. Hayaliydi yapamadı. Şimdi torunu bizim partimizin milletvekili ama biz yaptık, biz başardık. Birinci köprünün karşısına dikildi, kim? CHP. İkinci köprünün karşısına dikildi, kim? CHP. Şimdi Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yapıyoruz, kim karşı çıkıyor, yine CHP.
Denizin altından şimdi ikinci geçidi yapıyoruz, otomobil geçidi, ona da karşı çıkıyorlar. Allah'tan denizin altından da, göremiyorlar. Onlar isteseler de istemeseler de biz bunları yapacağız. Bunların önünü kesemeyecekler. Zafer Havalimanı'nı yaptık mı, yaptık. Bunlara kalsa olur muydu? Bunların böyle bir derdi yok ki böyle bir sevdası, böyle bir aşkı yok. Bu kez sert kayaya çarptılar, bu kez millete tosladılar, millete. Bu millet çok güçlü şekilde iradesine, sandığa, hükümetine, demokrasiye, hükümetine, siyasete sahip çıktı. Bu aziz millet kimin ne yapmaya çalıştığını, kimin nerede durduğunu görüyor. Engin ferasetiyle olaylarda hakemlik yapıyor."
"SEN LAF MİLLİYETÇİSİSİN"
Türkiye'de on ay önce, 2013 yılının mayıs ayında tarihi nitelikte gelişmelerin yaşandığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, söz konusu ayda İstanbul'da 46 milyar dolarlık üçüncü havalimanının ihalesini yaptıklarını belirtti. "Bizim cebimizden bir kuruş çıkmıyor" diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Tamamen ihaleye giren 5 ortaklı konsorsiyum bunu yapıyor. Ne yapacak? 20 yıl burayı çalıştıracaklar. 20 yıl sonra ne olacak? Devlete teslim edecekler. Bunu durdurmak istediler, hala bunu durdurmak için gayret içindeler ama başaramayacaklar. Bu üçüncü havalimanının yıllık yolcu kapasitesi 100 milyon. Dünyanın ilk üç havalimanından bir tanesi, bunu engellemeye çalışıyorlar. Ankara'da Japonya Başbakanı ile bir görüşme yapıyorum o ay içinde, ağırladık, misafirim. Nükleer enerji santralini yapacağız, nerede? Sinop'ta. Maliyeti ne? 22 milyar dolar. Yapacaklar, belli bir süre işletecekler ondan sonra onu bize devredecekler. Bu da beyleri rahatsız etti. ondan sonra ben Japonya'ya gittim. MHP'nin başındaki zat ne diyor biliyor musun, geçenlerde? Gerçekten acınacak bir hali var. 'Bu başbakan hiç yer inmiyor ki' diyor, 'Hep havada geziyor' diyor, 'Ama onu da biz kulaklarından tutup getireceğiz' diyor. MHP'nin genel başkanı, ismini anmayacağım için isimlerini vermiyorum biliyorsunuz, bu iki ismin ismini hiç anmıyorum, MHP'nin genel başkanı olan zat, sen zaten uçma özürlüsün, senin böyle ülkeler arası dolaşman zaten mümkün değil. Çünkü 3,5 yıl bu ülkede başbakan yardımcılığı yaptın, nereye gittin onu söyle. Bu ülkenin başında biz öyle bir ecdadın torunlarıyız ki at üstünde kıtalar arası dolaşıyorlardı ama sende böyle bir şey yok. Sen laf milliyetçisisin, laf. 3,5 yıl başbakan yardımcılığı yaptın, ne yaptın onu söyle. İşte Sakarya, Düzce depreminde ne yaptınız onu söyleyin. Onların çürüklerini biz topladık."
Kendi iktidarları döneminde de depremlerin olduğunu, Van'da, Bingöl'de, Simav'da depremlerin yaşandığını hatırlatan Erdoğan, "Şu anda oralar deprem öncesinden daha güzel hale geldi. Neden? Güçlüyüz, sağlamız, anında müdahale ve bir yılda deprem bölgelerini farklı hale getirdik. Seyretmedik, izlemedik, dertliydik, dertli olduğumuz için bunları yaptık" ifadelerini kullandı.
"RAHAT DURMADILAR, KISKANDILAR"
Geçen Mayıs ayında İstanbul Boğazı'na 2,5 milyar dolarlık yatırımla Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün temelini attıklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, köprüdeki iki kulenin yüksekliğinin 250 metre olduğunu söyledi. 4 gidiş, 4 geliş olan köprünün 15 yıl çalıştırılmasının ardından devlete teslim edileceğini belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"4 şerit gidiş, 4 şerit geliş ama ortasında ne var biliyor musunuz? Tren. Ortadan da raylı sistem. İlk defa Türkiye'de bu uygulamayı yapıyoruz, dünyada da örnek köprülerden bir tanesi. İstanbul borsası ilk defa 93 binin üzerine çıkıyor. Rahat durmadılar, kıskandılar ve borsa işte şu andaki seviyelerine maalesef düştü ama yine çıkacak. Merkez Bankası'nın durumu neydi? Döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. MHP'den böyle aldık. Mayıs ayı itibarıyla 136 milyar dolara çıkmıştı, şu anda 130'a filan düştü. Böyle bir noktaya gelmiştik. IMF yine MHP 23,5 milyar dolarla bize devretti. 3,5 yıl kaldı 5 yıl kalması gerekiyordu, duramadı, kaçtı gitti MHP. Niye kaçtın, 5 yıl işte kalsaydın orada? Kalacak mecali yoktu, yürütemedi bu ülkeyi, gitti. 23,5 milyar dolar IMF'ye borç şu anda sıfırlandı, 14 Mayıs'ta onu sıfırladığımız gibi şimdi IMF bizden borç istiyor, buraya geldik. Gösterge faizi, biz yüzde 63 seviyesinden aldık, yine MHP'den. Mayıs ayında nereye düştü biliyor musunuz? Yüzde 4,6'ya, ta oraya kadar düştü. Bir değil, iki değil, üç değil tam 4 kredi derecelendirme kuruluşu ard arda Türkiye'nin kredi notunu yükselttiler. Hep bu dönemde oluyor bunlar, çünkü güçlü bir Türkiye vardı. Güçlü bir Türkiye farklı bir şekilde kendini dünyada hissettiriyordu."
"BİR EL DEVREYE GİRDİ"
Bunların yanı sıra çözüm sürecinde de çok önemli mesafelerin kat edildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:"Silahlar sustu, siyaseti devreye aldık. Hatırlayın, Nevruz bütün Türkiye'de coşkuyla, barış umuduyla, huzur heyecanıyla kutlandı. Ölümler adeta sona erdi, gözyaşlarını dindirdik. Türkiye'nin önündeki terör engeli hamd olsun çok farklı bir konuma düştü. Türkiye'yi zincirlerinden, prangalarından hamd olsun kurtarma noktasına geldik. İşte tarihimizin en başarılı, rekorlarla dolu Mayıs ayını yaşarken bir şey oldu. Bir el devreye girdi. Ağaç, park bahanesiyle insanlar sokağa döküldü. Yaktılar, yıktılar, tahrip ettiler, sokakları ateşe verdiler. 3 milyar şu an itibarıyla fidan ve ağaç diken bir iktidarız biz. Gelirken havalimanından, refüje baktım, Veysel Bey dedim, 'Bu ağaçlar nereden?' 'Bunları söktük, getirdik' dedi. Ama bunlar böyle söküp taşınan ağaç nedir bundan anlamazlar, CHP'nin kafası böyle şeylere ermez. Bunların hayatında bu yok. Modern dünya bunları bu şekilde yapıyor. Fidan dikmek yerine yetişmiş ağaçları bu şekilde bu güzelleştirmenin adımlarının atıldığı yerlere taşıyor. İşte şimdi refüjde o yetişmiş ağaçlar oraya bambaşka bir hava katmıyor mu? O caddeyi bambaşka bir zenginliğe kavuşturdu. Tabii bu olaylar çok abartılı bir dille, çok abartılı görüntülerle dünyaya servis edildi. Ben size bir şey söyleyeceğim, bu uluslararası medyanın bazıları var ki dünyada hazmedemedikleri yerleri karıştırmaya çalışırlar. Dün ne oldu biliyor musunuz? Yozgat toplantısı sebebiyle Yozgat'ın çekimini nasıl değerlendiriyorlar biliyor musunuz? 'Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını protesto etmek için toplanan kalabalık' diye. Bunların cibilliyeti bozuk, bunlarda dürüstlük diye bir şey yok. Medyayı bunlar bugüne kadar böyle kullandılar. Bunların bizde de benzer uzantıları var onu da söyleyeyim. Şimdi hele hele sosyal medyada vesaire bunu aynen bu şekilde yapıyorlar. Eğer yüreğiniz varsa, eğer mertseniz, namert değilseniz şu gerçekleri ortaya aynen yansıtın. Öyle bir yerlerden kontrolle, bir yerlerle oynamak suretiyle bunları değiştiremezsiniz."
TÜRKİYE BİZİ SEVİYOR
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye bizi seviyor, biz Türkiye'yi seviyoruz. Hiç endişeniz olmasın. Kardeşlerim, tabii ak, kara 30 Mart'ta belli olacak" diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu ülke topla tüfekle tankla teslim alınamadı. Ses kayıtlarıyla kasetlerle bu ülkeyi teslim alamayacaksınız. Başbakanla ilgili bir şeyler düşünüyorsanız, avucunuzu yalarsınız. Her zaman söylüyorum abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun" dedi.
SİVAS MİTİNGİ
Erdoğan, AK Parti'nin Afyonkarahisar'da düzenlenen mitingindeki konuşmasında, dün Sivas'taki mitingin ardından yanına üniversiteli 8 kız öğrencinin geldiğini anımsatarak, öğrencilerle arasında geçen konuşmaları şu şekilde anlattı:"Bu kızlarımız paralel yapının evlerinde kalıyormuş. Dediler ki, 'Başbakanım bizi ciddi baskı altına alıyorlar. Geceleri ablalar bizi kaldırıp size beddualar yaptırıyorlar. Çok daha ilginci sizinle ilgili bize çok yalan yanlış dezenformasyonla bize bilgiler aktarıyorlar. Ailenizle ilgili aktarıyorlar. Biz inanmıyoruz ama biz de korkuyoruz. Ailelerimize de yalan haberler göndermek suretiyle karalamalarından korkuyoruz.' Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir anlayış, böyle bir yaklaşım olabilir mi? Bunun insani, vicdani, İslami bir yanı olabilir mi?"
"30 MART'TA BU MİLLET SİZİN İŞİNİZİ BİTİRECEK"
Tüm bu yaşananlar nedeniyle 30 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerin çok önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:"İllegal yollarla tamamen hukuksuz şekilde emniyet ve yargı içerindeki çeteleşmeyle binlerce kişiyi teknik takibe almış, dinlemiş, kaydetmiş, depolamışlar. Bunun herkesten gizlemişler. Bunu tabii yargı içerindeki o malum çete, çok ciddi hukuksuz işlerin içerisine girmiş. Dinlenen binlerce kişinin içerisinde siyasetçiler var, gazeteciler var, iş adamları, bürokratlar, sıradan vatandaşlar var. 'Eğer konuşursanız, eğer bizi suçlarsanız, eğer dava açarsanız bu kayıtları internete veririz' diye bütün bu kesimleri tehdit ediyorlar."
Bu tehditlere CHP ve MHP'nin boyun eğdiğini ve çanak tuttuğunu dile getiren Erdoğan, "Afyonkarahisar'dan, İstiklal Savaşı'nın bu şehrinden, bu paralel örgüte ve onun oyuncaklarına tekrar söylüyorum. Bu ülke topla tüfekle tankla teslim alınamadı. Ses kayıtlarıyla kasetlerle bu ülkeyi teslim alamayacaksınız. Başbakanla ilgili bir şeyler düşünüyorsanız, avucunuzu yalarsınız. Her zaman söylüyorum abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun. Ama bunların şüphesi var. Onun için bu yollara başvuruyorlar. İftira at tutmazsa iz bırakır. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar, sizin ki yatsıya kadar bile yanmayacak. 30 Mart'ta bu millet sizin işinizi bitirecek bunu göreceksiniz" dedi.
"AFYONKARAHİSAR'A 12 YILDA 8,5 KATRİLYON YATIRIM"
Erdoğan, her ne yapılırsa yapılsın kendilerinin şantajlara ve tehditlere boyun eğmeyeceklerini belirterek, kendilerinin Afyonkarahisar'daki şehitlerin muazzez ruhunu incitmeyeceklerini, yeni İstiklal Mücadelesinden de yine galip çıkacaklarını söyledi.
Afyonkarahisar'a eğitim, sağlık, adalet ve ulaşım başta olmak üzere 12 yılda yaklaşık 8,5 katrilyon lira yatırım yaptıklarını bildiren Erdoğan, kentte ihracatta da 1'e 6 oranında artış yaşandığını dile getirdi. Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'nin dış borcunun milli gelire oranının yüzde 73 civarında olduğuna dikkati çekerek, bugün ise bu oranın yüzde 35'e düştüğünü kaydetti.
Yolsuzluklar olması halinde bunun gerçekleşemeyeceğine işaret eden Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenerek, "Ey genel müdür eğer yolsuzluk arıyorsan aynaya bak. Sen SSK'nın Genel Müdürü iken benim vatandaşım hastane kapılarında kuyrukta bekliyordu. Hastanenin eczanesinde ilacını alamıyordu. Sen o zaman SSK'nın başında genel müdürdün. Şimdi de bir kaset genel başkanısın. Aslında genel müdürsün yine. Kasetle geldin oraya. İşte bu paralel yapı o kaseti ortaya koymasaydı sen bugün yoktun" ifadelerini kullandı.
"HEPİNİZİN PİSLİĞİNİ BİZ TEMİZLEDİK"
Göreve geldiklerinde memur ve işçinin, devletten zorunlu tasarruf adı altında 13,5 katrilyon alacağı bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:"Çünkü devlet maaş ödeyemiyordu. Bu sefer memurun işçinin maaşından kesiyordu. 13,5 katrilyon. Başbakan oldum, önüme bu geldi. Bunu görünce şaşırdım. Dedim ya devlet memuruna, işçisine nasıl borçlu olur? 'İlk işimiz bu borcu ödeyeceğiz' dedim. Hemen başbakan yardımcıma dedim ki, 'sendikaları çağıracaksınız, oturup konuşacaksınız ve süratle bu parayı ödeyeceğiz.' Hemen yapılandırmayı yaptık ve 13,5 katrilyonu ödedik. Bunu biz ödüyoruz. Şimdi soruyorum. Ey MHP, senin döneminde de var, ta geçmişte ANAP, Doğru Yol, DSP onların dönemleri. Hepinizin pisliğini biz temizledik. Bir de Konut Edindirme Yardımı adı altında para topladılar. Şu ana kadar ödediğimiz ne biliyor musunuz? 3,5 kattrilyon da onun için ödedik. Gene biz ödedik, gene onların pisliği. Biz temizledik. Ah kardeşim, anlata anlata bitmez."
İstanbul büyükşehir belediye başkanı olduğu zamanı hatırlatan Erdoğan, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı CHP'den almıştım. Ve CHP'den aldığım zaman İstanbul çöptü. İstanbul'da susuzluk vardı. İstanbul'da hava kirliliği vardı. Ah değerli kardeşlerim. Ne çöp bıraktık, ne susuzluğu bıraktık, ne hava kirliliğini bıraktık. Ve 2,5 milyar dolar borçla devraldım ve cezaevine giderken 1,2 milyar dolarla teslim ettik. Ama o günden bugüne İstanbul'un iktidarını halkımız bizden başka kimseye vermedi, hep biz iktidardayız. Ve şimdi İstanbul'da yine biz alacağız Allah'ın izniyle. Çünkü İstanbul bizi seviyor, biz İstanbul'u. Türkiye bizi seviyor, biz Türkiye'yi seviyoruz. Hiç endişeniz olmasın. Kardeşlerim, tabii ak, kara 30 Mart'ta belli olacak" diye konuştu.