//BATI AVRUPA’DAKİ TÜRKİYE
Almanya ve Hollanda'da iki ay süreyle gurbetçiler ile aileleriyle görüşen Yrd. Doç. Dr. Sezen, gurbetçilerin, Türkiye'de vatandaşlar tarafından 'sağılacak inek', devlet katında da 'altın yumurtlayan tavuk' gibi görülmesinden büyük ölçüde rahatsız olduklarını bildirdi. Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sezen, bu yüzden gurbetçilerin büyük bir bölümünün, birikimlerini Avrupa'da değerlendirmeyi ve anavatana geri dönmeyi düşünmediğini söyledi.
Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Görevlilerinden Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sezen, 2004 yılında gittiği Almanya ve Hollanda'da 60 kadar aile ile görüştü.
//TÜRK İŞÇİLERİNİN SORUNLARI
Türk işçi ve ailelerinin düşüncelerini kitabına olduğu gibi yansıtan Yrd. Doç. Dr. Sezen, "Türkiye'nin kendilerine sahip çıkmamasından şikayetçi olan gurbetçilerin, akraba, komşu, bankalar, finans kurumları ve belirli guruplar tarafından sömürüldüklerini düşünüyorlar. Türkiye'ye geldikleri zaman zengin olarak görülüp çeşitli yollarla soyulduklarını inanıyorlar. Dişlerinden tırnaklarından artırdıkları parada bazılarının gözünün olmasını kabullenemiyorlar. Ayrıca Devletin kendilerini sadece kriz dönemlerinde hatırlamasından rahatsızlar. Gerekli garanti verilmemesi durumunda Avrupa bankalarında bloke ettikleri birikimlerini başka ülkelerde değerlendirmeyi planlıyorlar" dedi.
Batı Avrupa'daki Türk işçilerin vatan hasreti çekmelerine rağmen ülkelerine geri dönmeyi düşünmediklerini kaydeden Sezen, "Tatil için ülkesine gelen işçiler, buradaki yaşam biçimi, eğitim sorunları, bürokrasi ve özellikle sağlık sorunlarının yeterince çözüme kavuşturulmamasından dolayı geri dönmeyi düşünmüyor. Türkiye'deki hastanelerin bir an önce Batı standartlarına kavuşturulmasını istiyorlar. Avrupa'ya 'Bir gün geri döneceğim' diyerek giden insanlar, gittikleri ülkelerdeki rahatlığa, zenginliğe ve yaşam biçimine alıştıktan sonra bu düşüncelerinden vazgeçiyor. Uyum sağlayamamalarına rağmen orada kalıyorlar. Büyük çoğunluğu insanca muameleyi Avrupa'da gördüklerini söylüyor. Hepsinin ortak isteği,
Türkiye'nin önemli sorunlarını aşması, çağı yakalaması ve insanların insanca yaşamasını sağlayacak refah düzeyine kavuşması" diye konuştu.
//TÜRKİYE YETERİNCE SAHİP ÇIKIYOR MU?
Gurbetçi ailelerin, Türkiye'nin kendi sorunlarına kayıtsız kalmasına bir anlam veremediklerini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Sezen, "Öğretmen olarak gönderilen kişilerin daha donanımlı olmasını, İtalyanlar ve Yunanlılar gibi özel okul ve kreşler açılmasını istiyorlar. Türkiye'ye gelirken sınırlarından geçtikleri ülkelerde gümrük memurlarına rüşvet vermek istemiyor, bunun içinde Dışişleri Bakanlığı'nın gerekli girişimleri yapmasını arzu ediyorlar. Öte yandan yaşadıkları ülkelerin, Türk çocuklarının eğitimlerine, toplumla entegre olmalarına imkan sağlaması gerektiğini belirtiyorlar. Böylece çocukların iki kültür arasında sıkışıp kalmayacağına inanıyorlar. Yaşam standartlarının yükseltilmesi, insan onuruyla bağdaşır bir yaşam sürmeleri ve iş yerlerinde daha fazla dinlenme zamanı talep ediyorlar" diye konuştu.
Yurt dışına çalışmak için giden işçilerin üç kuşağa ayrıldığını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Sezen, "Birinci kuşak ekmek parası kazanmaya gittiği için kaderci bir yaklaşım sergiledi ve en ağır işlerde çalıştı. İkinci kuşak, en problemli kuşak oldu. Aile ve çevrelerine uyum sağlayamayan, dil bilmeyen ve yaptıkları işlerde başarılı olamayan bu kuşak mensupları boşluğu içki, esrar ve suçla doldurdu. Bulundukları topluma en iyi adapte olan ise üçüncü kuşak temsilcileri oldu. Dil sorununu çözen, çevresiyle iyi anlaşan bu insanlar, Türkiye'den en çok uzaklaşan kuşağı oluşturdu. Öte yandan yarını güven altına alma duygusu, mecburda olsa Türk işçileri yaşadıkları çevreye uyuma zorladı. İşçiler umut etmedikleri bir biçimde bulundukları topluma uyum sağlamak zorunda kaldı" dedi.