Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Özben, Mardin Bilge Köyü katliamıyla ilgili olarak çok farklı değerlendirmelerde bulundu. Önce söz konusu katliamla ilgili olarak bazı akademisyen tarafından yapılan yorumları eleştiren Özben, daha sonra basının tutumunu eleştirdi. Özben, Mardin Bilge Köyü katliamı hakkında bazı akademisyenlerin yaptıkları değerlendirmelerle, basın yayın kuruluşlarının da, bu değerlendirmelere yer vermekle, o bölgeyi ve toplumunu lekelediklerini öne sürdü.
DAMGALAMAK VE LEKELEMEK KAVRAMLARI
Sosyolojide ‘Damgalamak’ ve ‘Lekelemek’ kavramlarının olduğunu hatırlatan Özben, “Sosyologların büyük bir çoğunluğunu bildiği bu kavramlar bağlamında mesele ele alındığında, anılan olayın ele alınış ve bunun basınla paylaşılış biçiminin nerdeyse bütün bir coğrafi bölgeyi damgalayarak, ortak kimliği lekelediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.” dedi.
DEĞERLENDİRMELER, KAPALI TOPLUM YAPISINI YERİNDEN ETMİŞTİR
Özelde Mardin ve genelde de bölge insanının önemli bir kısmının gündelik yaşamlarında belirleyici olan kapalı toplum yapısının, Bilge köyü katliamı üzerinden yerinden edilmeye çalışıldığını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Özben, “Toplumun normallik tanımlarının dışarısına kovulmaya çalışılmasının bize gösterdiği somut sosyolojik manzara ne yazık ki; lekelemektir. Üstelik bu lekelemeyi bilim adına bilim insanlarının yapıyor olması da, oldukça düşündürücüdür. Özellikle konuyla ilgili devlet destekli çalışmalar yürüten kimi kuruluşların ve bunların sözcülüğünü yapan akademisyenlerin oldukça kısa bir sürede elde etmeyi başardıkları bilimsel sonuçları hesaba kattığımızda, katliam üzerinden verili bir kültür ve kültürel kimliğin taşıyıcısı olan toplulukların lekelendiği, daha da net bir biçimde görülecektir. Yani, bu sonuçlar kapalı cemaat formlarını katletme ve katliamla neredeyse eşleştirmiştir.”diye konuştu.
DAYATMALARIN YOL AÇTIĞI VAHİM SONUÇ
Bilimin, zaman zaman hoşlanılmayan ya ada altından kalkılamayacak türden lekelemelere alet edildiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Özben, bilimden beklentilerle, kendimize ait beklentilerin örtüştürülmeye çalışıldığını kaydederek, asıl sorunun da, buradan kaynaklandığını ifade etti. Farklılıkların onur kırıcı bir ton kullanılarak işaretlenmesinin ve bunun da, ret edilemeyeceği düşünülerek bilimsel bir izah olarak dayatılmasının kimseye bir faydasının olmayacağı görüşünü savunan Özben, bu tutumun, ülkede düşmanlıkları ve çatışmaları arttırmaktan öteye gidemeyeceğini anlattı.
BASIN YANLIŞA ALET OLDU
Bu olayda basına açıklama yapan akademisyenlerin ise, farkında olmadan bir tür asimilasyon programları önerdiklerini söylemenin mümkün olduğunu vurgulayan Özben, “Çünkü kapalı cemaat formlarının çağ dışılığı ve hatta katliam gibi vahşetlere bile kaynaklık edebileceğine dair hafif bir ima bile basın yoluyla yapıldığında, asimilasyonun nesneleri haline getirilen kimi toplulukları, kendi mevcut yaşam biçimlerinin lekeli olduğunu kabul etmeye teşvik eder. Bu asimilasyon vizyonunun en can alıcı yönüdür. Bu leke bütün bir yapıya ortak olarak sürdürülen cemaatsel bir yaşam biçimine bir özellik olarak tanımlanır ve dayatılır. Mardin Bilge Köyü katliamını araştıran akademisyenlerin de risk haritaları çıkartarak, yapmaya çalıştıkları böyle bir şeydir. Güya katliam bölge insanının yaşam biçimlerinden, kültüründen türeyen bir edimdir. Ve kendilerini yetkin gören kuruluş ve akademisyenler bilim kahramanları olarak, bölge için ufukta görülen katliamları sözde engelliyebilirler!” şeklinde konuştu.