Halkı arasında ‘göz değmesi, göze gelme’ diye adlandırılan bir 'Nazar' inancının var olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sezen, bu nedenle insanların nazarın kendilerine isabetinden ve etkisinden korunmak üzere bazı tedbirlere başvurduğunu kaydetti.
//NAZAR İNANCI
Bunların korunma ve kurtulma tedbirleri olmak üzere iki kısma ayrıldığını aktaran Yrd. Doç. Dr. Sezen, "Korunma tedbiri olarak çocuklara ile at, dana, inek gibi hayvanlara, ev, dükkan, otomobil gibi eşyaya nazar boncuğu, at nalı, üzerlik otundan yapılan kolyeler takılmaktadır. Bazı yörelerimizde de özellikle çocuklara kurt, ayı, kartal, leylek gibi hayvanların diş, tırnak ve kemiklerinden yapılan nazarlıklar takılmaktadır. Böylece nazarın isabetinden korunulacağına inanılmaktadır. Ayrıca nazar muskalarının da kullanıldığı görülmektedir. Nazar isabetinden kurtulmak için ise, kurşun veya mum döktürülmekte, Bazı yörelerimizde de ‘tuz çatılmakta’, ‘un yakılmakta’ , ‘üzerlik out’ yakılarak dumanı ile tütsülenilmektedir” diye konuştu.
//NAZAR’A KARŞI KORUNMA
En yaygın olan uygulamanın kurşun veya mum dökme adeti olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sezen, şunları kaydetti: “Nazar isabet eden hasta (genellikle çocuklar), kurşun dökücüsünün önüne oturtulur. Başı bir örtü ile kapanır. Çocuğun başı üzerinde tutulan ve içinde su bulunan kaba, ocakta eritilen kurşun dökülür. Kurşun döküldükten sonra oradakiler hep beraber; ‘Kem göz çatlasın, Nazar eden patlasın’ diye beddua eder. Bazı yerlerde de yaygın olarak nazarlıkotu yakılır. Dumanı ile hasta tütsülenir. Bu esnada çabuk çabuk, ‘Üzerliksin havasın. Her dertlere devasın. Ak göz, kara göz, mavi göz, ela göz, hangisi nazar etmişse onların nazarını boz’ denilmektedir. Şu tekerleme de söylenilmektedir: "Elemtere fiş kem gözlere şiş/ Üzerlik çatlasın, nazar eden patlasın."