Kıbrıs’ta karşımızdaki unsurun saldırıları ile başlayan sürecin karşılığında sayısı belirsiz çözüm önerileri ile karşılaştığımız yadsınamaz bir gerçektir. 19 Şubat 1959 tarihinde Zürih’te imzalanan antlaşma ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu biliniyor. Kurulan adı geçen Cumhuriyet iki toplumun siyasi eşitliğine dayandırılıyordu. Ne yazık ki karşımızdakiler Kıbrıs Türklerine tanınan siyasi eşitliği tanımadıklarını her fırsatta yineliyorlar.
Aradan geçen yarım asrı aşan müzakere süreçlerinde bu karara karşı çıktıkları için uzlaşının sağlanamadığı biliniyor. Ayrıca her fırsatta Kıbrıs’ın bir Yunan adası olduğunu tarihsel gerçekleri görmezden gelerek yineliyorlar. Bununla yetinmeyerek Türklerin adada azınlık oldukları tezini de ortalıklara atıyorlar. Böyle bir yaklaşımı sıklıkla yineleyip duruyorlar. Adada olası bir çözümü de engelliyorlar.
Yukarıda da değinildiği gibi yarım asrı aşan sürede BM Genel Sekreterleri tarafından hazırlanan çok sayıda çözüm önerileri gömleğin düğmeleri yanlış iliklenmekle kalmamış 04 Mart 1964 tarihinde imzalanan 186 sayılı BMGK kararının kes kopyala yapıştır kararı ve daha sonraları diğer bütün kararlara da yansıtılması sonrasında çözümsüzlük çakılıp kalmıştır. 21 yıl önce yukarıda adı geçen Cumhuriyet’in kes kopyala yöntemi ile Annan’ın Belgesi olarak tarihe geçen önerileri de kısa süreli de olsa umut ışığı olarak kabul ediliyordu. Kıbrıs Türklerinin EVET oylarına karşı karşımızdaki unsurun HAYIR oyları ile işlevsiz konuma düşürülerek kullanılamaz noktaya taşınmıştır.
Bugüne karşın Kıbrıs Türklerinin çözüme yatkın olan yaklaşımları ters değerlendirildiği için yeni arayışlara yol açıyor. Adadaki çözümsüzlüğün diğer bir olumsuzluk noktası ise bazı emperyal ülkelerin bölgesel çıkarlarını korumak için yaptıkları müdahil olma çıkışlarıdır. Bu yönlü çıkışları destek olarak görüyorlar ve Türk Düşmanlığı tezlerini ilkokul düzeyine kadar indiriyorlar. Terör örgütü EOKA’nın kuruluş günü olan 01 Nisan 1955 tarihi nedeniyle benzer saldırganlıklarını yinelediler.
Kıbrıs Türklerinin altın sayfalarına kaydedilen mücadelesi yapılan bütün engellemelere karşın şu anda dünyada tanınmıyor olsa da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diye bir devlete sahip olduğumuz yadsınamaz bir gerçektir. Türk Devletleri Teşkilatı’na TDT üye olan bazı ülkelerin adanın güneyindeki devlette işgüderlik açmış olmaları ile aramızda oluşan boşluk kısa sürede aşılacaktır. Halep orada ise Kıbrıs Türklerine yapılan katliamları kısa sürede öğreneceklerine inanmak istiyoruz. Bugüne değin yeterince anlatamadığımız Adanın bütün gerçeklerini yeniden herkese anlatmamız gerekiyor mu ne… SEVGİ ile kalınız…