ERZURUM: Sayın Hocam öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
ÖNAL: “ Erzurum Lisesini bitirdikten sonra, İstanbul Edebiyat fakültesini bitirdim. Bir süre ziraat bankasında çalıştım. Daha sonra Erzurum Lisesinde 14 sene Edebiyat öğretmenliği yaptım. 1966 yılında Erzurum Kız lisesini kurdum. 1977 yılında Erenköy Lisesine atandım. Yaklaşık 30 yıl eğitimcilik görevini icra ettim.
DÜN VE BUGÜN ARASINDAKİ FARK
ERZURUM: Sayın Önal, Erzurum’un dünü ve bugününü karşılaştırdığınızda dün ve bugüne ilişkin neler ifade edeceksiniz?
ÖNAL: “ Gerçekten çok kötü bir soru Erzurum adına. Erzurum giderek kan kaybeden bir şehir maalesef. Bütün değerlerini kaybeden niteliksiz göç alan bir şehir oldu Erzurum şimdilerde. Ekonomi, eğitim ve sosyal açıdan giderek olumsuzlaşan bir tablo söz konusu. Ulu önder Atatürk, Cumhuriyetin temellerini bu şehirde atmıştır. Fakat Erzurum bugün hak ettiği konumda değil. Atatürk’ün bıraktığı yerde değiliz bugün.
GÖÇ OLGUSU
ERZURUM: Sayın Hocam, Erzurum’da son dönemler de göç tartışmaları gündemde en önemli başlıklar içerisinde yer alıyor, sorunun aşılması için sizce neler yapılmalı?
ÖNAL: “göç olgusunun kabullenecek hiçbir yönü yok. Erzurumlu hizmet etmeden bu şehirden ayrılmamalıdır. Maalesef şehir merkezinde de köylerde de üretkenlik kalktığı için göç olgusu en büyük gerçeğimiz oldu şimdilerde. Kentte ki en önemli meziyetler çekememezlik, dedikodu, iftira gibi olumsuz kavramlar. Önemli olan bu yöndeki olumsuzlukların aşılması ve birbirimizi sevebilmemiz, bu durum kolektif çalışma olumlu yönde ruhunu da etkileyecektir. 2011 kış oyunları konusundaki çalışmalara ağırlık verilmelidir.
EĞİTİM KANAYAN YARA
ERZURUM: Sayın Önal, birazda eğitim sisteminin sorunlarına değinmek istiyorum?, Erzurum’un geçmişinde önemli yeri olan köklü çalışmalara imza atan bir eğitimci olarak, şehirde ki eğitim sisteminin sorunlarını nasıl okuyorsunuz?, merkezi sınavlarda son sıralarda yer alan Erzurum’da geçmişle bugünü karşılaştırdığımızda neler söyleyeceksiniz?
ÖNAL: “ Eğitim en önemli yaramız maalesef, öğrenci, öğretmen ve veli üçlüsünü ilgilendiren kronik sorunlar var. Eğitim politikasının olmayışı sorunları köklü kılıyor. Öğrenci ve veliye öğle yetkiler verilmişki, düzen öğretmenin elini kolunu bağlıyor. Hz. Ali’nin bir sözü var; “ Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum.” Şimdiki sistem öğretmeni köle haline getirmiş. Sorunların temelinde disiplinsizlik ve muhtevadan kaynaklanan yanlışlar yer alıyor. Test usulü bilgiyi ölçmüyor sorular muhakeme ve mukayeseye yönelik olmalıdır. Örneğin Tevfik Fikret ile Mehmet Akif Ersoy’un karşılaştırılması istenirse mukayese yönü artacaktır. Eğer haksızlık ettiysem sonuçlarına katlanmaya hazırım. Ama vicdanen rahatım. Öğretmen adil olmalıdır. Erzurum Lisesinde eskiden eğitim alan öğrencilerin çoğunluğu üniversiteyi kazanırdı. Benim bugün yetkim olsa dershaneleri kapatırım. Öğretmenleri hak ettiği konuma getiririm. Erzurum açısından yaşanan başarısızlık ise, gelen öğretmenlerin niteliği ve konumu, eğitim ve öğretimden çok eğlenceye ağırlık veriliyor. Müfredatı sağlamlaştıracak çalışmalara imza atılmalıdır.
ÖĞRETMEN YETİŞTİREN KURUMLAR
ERZURUM: Sayın Hocam, öğretmen yetiştirme konusuna da değinmek istiyorum, bu konuda nasıl bir yol izlenmeli?
ÖNAL: Öğretmen okulları herkesi öğretmen adayı olarak kabul etmemelidir. Bu konuda bilgi ve davranış yeterliliğine önem verilmelidir. Katıldığım bir konferansta bir bilim adamı öğretmeni sosyal bir yabancı olarak tanımladı. Öğretmen her davranışı ile öğrenciye örnek olmalıdır. Kendisini daima kontrol altında tutması gerekir. Sosyal bir yabancı tanımı yapabilirlik ve yeteneğin birleşmesine yabancı olmamaktan kaynaklanır, bir anlamda.
EN İLGİNÇ ANI
ERZURUM: Sayın Hocam, an ilginç anınızı okuyucularımızla paylaşır mısınız?
ÖNAL: sınavlar bitmiş liseden çıktık. Bayburtlu olan bir öğrencim. “ Benim halim ne olacak kompozisyondan sınıfı geçemedim? Diyerek bana sitem etti. Niçin dedim evladım; daha önceden benimle derse nasıl çalışacağına dair yöntemler almadın?, daha sonra kız lisesine tayin oldum. Yıllar sonra bir mektup geldi bana. Mektup Bayburtlu öğrencimdendi, ifadeler şöyleydi “ Sizin o gün söyledikleriniz değerlerinize değer kattı sizden hayatı öğrendik. Hocam. Yanlış yaparken artık kendi kendime sorular yönelterek, çözüm aramayı daha çok benimsiyorum” bu mektup beni çok duygulandırmıştı.
ŞEHİRLER EĞİTİMLE KALKINIR
ERZURUM: Sayın Hocam son olarak söyleşimize eklemek istediğiniz bir mesajınız var mı?
ÖNAL: Ülkelerin ve şehirlerin kalkınması eğitimle mümkündür. Kaliteli ve rasyonel politikaları olan bir eğitim sistemi, gençlerimiz için en büyük yatırımdır. Önceliklerimizi belirlerken, eğitimi ilk sıraya alabilmeliyiz. Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkürler.
İZLENİMLER: “ Saniye Önal, gerçekten bugünkü öğretmen ve öğretmen adaylarının örnek alacağı ender bir eğitimci. Hocaların hocası unvanını almasıda eğitime verdiği emekten kaynaklanıyor. Öğretmenlik öylesine yaşam tarzı haline gelmiş ki eski öğrencisi olan bir dönem onun gibi üniversitede öğretim görevliliği yapmış öğrencisi Avukat Sadrettin Haşıloğlu’nun bürosunda röportaj yapıyoruz. Öğrenci ve öğretmeni eski günleri yine o günkü hiyerarşi ve saygıyla anarken, bugünkü gençlere de örnek olacak davranışlar sergiliyorlardı. Bu durum öğretmenliğin ne kadar fedakâr bir meslek olduğunu da özetledi bize. Sayın Haşıloğlu, öğretmeninin saygınlığından ve başarısından bahsederken, yeni öğretmenlerin Saniye hocayı örek alması gerektiğinin altını çiziyordu. Saniye hocanın yüzlerce öğrencisi olmuştu, her biri ayrı bir meslektendi, öğrencileri onu ölümsüzleştirmek için en önemli unsurlardı. Röportaj sonunda gördüğü 7 yaşındaki Mustafa’nın elindeki oyuncak silaha da dikkat etmişti Saniye hocanın, küçük Mustafa’ya “ Silah yerine kitap alsaydın çocuğum, o sana daha güzel yakışırdı” ifadesini kullanması ise meslek aşkının boyutunu ve mesleği yaşam tarzı haline getirdiğinin en önemli göstergesiydi. Saniye öğretmenine teşekkür ederek, tüm öğrencileri adına elini öpüp, oradan ayrıldık)