ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Sakaryaspor, Atanas Kabov'u kadrosuna kattı
Sakaryaspor, Atanas Kabov'u kadrosuna kattı
Serkan Asan, Iğdır FK'da
Serkan Asan, Iğdır FK'da
Karagümrük, Salih Dursun'u duyurdu
Karagümrük, Salih Dursun'u duyurdu
Boluspor’da Kahraman dönemi sona erdi
Boluspor’da Kahraman dönemi sona erdi
Pendikspor, Stelios Kitsiou'yu kadrosuna kattı
Pendikspor, Stelios Kitsiou'yu kadrosuna kattı
HABERLER>SİYASET
13 Ocak 2010 Çarşamba - 02:43

Bahçeli’den “Teyo tepkisi”

İHA/MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın erken seçim isteyen muhalefeti Erzurum'un palavralarıyla ünlü tarihi kişiliği 'Teyyo Pehlivan'a benzetmesine cevap verdi

Bahçeli’den “Teyo tepkisi”

 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın erken seçim isteyen muhalefeti Erzurum'un palavralarıyla ünlü tarihi kişiliği 'Teyyo Pehlivan'a benzetmesine yanıt verdi. Bahçeli, "Teyyo Pehlivan benzetmesiyle aslında kendi siyasi duruşunu özetleyen Başbakan'ın, palavra ve yalanla bezenmiş iktidarını örtmeye çalışarak ve başkalarını zan altında bırakarak bir bakıma kendisinin ne olduğunu da gösterdiği açığa çıkmıştır" dedi.
//DEMOKRATİK AÇILIM TEPKİSİ
Partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Bahçeli, AK Parti ile geçen yılların özetini kriz, kargaşa, kaos, korku, kutuplaşma, kavga, ve karanlıktan oluşan '7-K'lı tahribat zinciri olarak tanımladıklarını ve bunu kamuoyu ile paylaştıklarını söyledi. Konuşmasında demokratik açılıma değinen ve sert bir dille bunu eleştiren Bahçeli, şunları söyledi:
"Başbakan Erdoğan'ın ve kadrolarının Türk milleti kavramından duydukları rahatsızlık saklanamayacak bir gerçek olarak kamuoyunun malumudur. 36 olduğunu iddia ettikleri kültürel çeşitliliği bir kimlik sorunu olarak gördükleri aşikardır. Bunların her birini millet bütünlüğünden ayırarak, ayrı dil ve kültür kodları üzerinden azınlık statüsü vermek istedikleri de kendi beyanları ile sabittir. Özellikle 2009 yılı yaz başından itibaren piyasaya sürmeye çalıştıkları açılım adını verdikleri sözde siyasi projenin milletimizde neden olduğu tahrikler ve ayrışma da ortadadır. Bizim bu girişimleri yıkım olarak tanımlamamızın ardındaki düşüncenin sebebi de burada, bu konudaki hassasiyetimizde aranmalıdır. Dikkat edilirse partimiz gerek geçmişten beri, gerekse hükümetin PKK açılımını başlattığı günden bu yana üzerinde en çok durduğu husus hükümetin tahrik ettiği kimliklerin kutuplaşma ve çatışma eğilimini artırdığı yönündedir. Bunun ise, iddia edildiğinin aksine barış ve kardeşlik değil, gerilim ve ayrışmaya nedenolacağı, keskinleşmiş kimliklerin kamplaşma ve cepheleşmeye yol açacağı ve sonunda çatışma getireceği bizim için endişe kaynağıdır. Bu çatışma ve husumet vurgusunu her ortamda, her platformda, her zeminde sürekli tekrar ederek bugünlere kadar uyarılarımızı tekrarladığımızı biliyorsunuz. Bölücü emel, tahrik ve hayallerin demokratikleşme kriteri olarak sunulduğu bu süreç içinde, milli hassasiyetlere sahip çıkmayı, milli birliğimizi, kardeşliğimizi savunmayı ayıplanacak, çağdışı ve ilkel bir tepki olarak
mahkum etme gayretlerinin arttığını açık yürekle ve sürekli söyledik. Bu vahim gidişatın sonuç alması halinde ortada ne üniter devletin, ne milli devletin, ne Türk milletinin birliğinin kalacağının; böyle devam ederse cumhuriyetle şekillenen temel yapılanma ve kurucu değerler sisteminin bütünüyle ortadan kalkacağının uyarısını yaptık. İç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun yara alacağını, tuzaklarla dolu çok sancılı bir döneme doğru girilmekte olduğunu yüksek sesle ifade ettik ve hükümeti tahriklerden uzak durmaya ve terk etmeye davet ettik."
//MAHALLE ÇATIŞMALARI VURGUSU
Türkiye'nin çeşitli yerlerinde meydana gelen toplumsallaşan mahalle çatışmalarının, kavgaların ve yaşanan gelişmelerin kendilerini haklı çıkardığını belirten Bahçeli, "Hükümet tarafından yıllardır kaşınan kimlikler, millet bütünlüğünden ayrılma eğilimi göstermeye başlamıştır. Yoksulluğun getirdiği iktisadi rekabet ortamının neden olduğu gerilim, kişiler arasında meydana gelen basit asayiş olaylarının bile tetiklediği gruplaşmalar, kız kaçırma, hırsızlık, sataşma, tartışma gibi münferit suç ve kabahatlerin artması, taşlı, sopalı, patlayıcı ve yanıcı maddeli ayaklanma gösterilerine karşı devlet gücünün çaresiz kalması gibi tali etkenler münferit hadiseleri aniden toplum olayı haline getirmeye başlamıştır" diye konuştu.
Bahçeli, 26 Kasım 2009'da Çanakkale'nin Bayramiç, 15 Aralık 2009'da Muş'un Bulanık ilçelerinde, 3 Ocak 2010'da Edirne TEM Otoyolu girişinde, 5 Ocak 2010'da Mersin Akdeniz ilçesinde ve 6 Ocak 2010 tarihinde Manisa Selendi ilçesinde yaşanan talihsiz olayların bir kez de bu yönüyle değerlendirilmesini istedi. Bahçeli, "Ne üzücüdür ki, en küçük bir tartışmanın bile hızla kitleselleşerek toplumun birbirine karşı düşmanca davranmasına neden olacak bu tehlikeli vasat hükümetin tahrikleriyle hazır halegetirilmiştir. Bu ne Bayramiçli'nin, ne Bulanıklı'nın, ne Akdenizli'nin ne de Selendili'nin öncelikli suçu ve ayıbıdır. Bu doğrudan doğruya etnik ayrımcılığı misyon belleyen, cahiliye dönemi kabile zihniyetine takılıp kalmış, kimlik kışkırtıcılığı yapan AK Parti hükümetinin ayıbı, suçu ve sorumluluğudur. Milliyetçi Hareket Partisi, hiçbir vatandaşımızın barınma, iskan, iş ve aş arama, eğitim ve sağlık gibi temel hayat ihtiyaçlarının kendi hür iradesi dışında zorlamalara maruz kalmasını ve tercihlerineipotek konulmasını asla hoş görmez. Ve özellikle bunun, sahip olduğu köken veya mezhep nedeniyle ayrımcılığa uğramasını, baskı ve zorlama görmesini asla kabul etmez" dedi.
//BAHÇELİ'DEN ÜLKÜCÜ GENÇLİĞE 'SÜKUNET' ÇAĞRISI
Konuşmasında ülkücü gençlere de seslenen MHP lideri Bahçeli, şunları söyledi:
"İlkesiz ve kimlik bunalımı yaşayan hükümetin milletimize yönelik kimlik tahrikleri toplumsal öfkeyi biriktirmiştir. Başbakan'ın her konuşmasındaki ayrımcı mesajları toplumda derin fay kırıkları oluşturmaya başlamıştır. Yara alan kardeşlik duyguları istismar ve kışkırtmaya açık ve hassas hale gelen toplumun kimlik reflekslerini artırmıştır. Yıllardır birbirine sokularak yaşayan toplum fertleri ayrışma eğilimi göstermeye başlamıştır. Mahalleler, semtler, sokaklar, komşular arasında keskin sınırlar
çizilmeye başlanmıştır. Bu gergin ve hassas ortam hepimize yeni ve ayrı bir sorumluluk yüklemektedir. Biz birlikte yaşadığımız beşeri varlığı kökü, kökeni ve mezhebi ne olursa olsun tamamını 'Türk milleti' tanımı içinde kucaklayan bir anlayışın temsilcileriyiz. Hiçbirisinin diğerinden ayrı düşünmemiz, birini diğerine tercih etmemiz asla söz konusu olmayacaktır. Bin yıldır birlikte değer ürettiğimiz, birlikte sarf ettiğimiz; emeğimizi, alın terimizi,kazancımızı beraberce sağladığımız, vergi vererek, askerlik yaparak, üreterek vatan borcumuzu beraberce paylaştığımız, kız alıp verdiğimiz, askere uğurladığımız, beşiklerini salladığımız, mevlitlerine katıldığımız, birlikte ibadet ettiğimiz, anısını, acısını, sevincini ve gururunu paylaşmaktan kıvanç duyduğumuz, namusunu namus bellediğimiz, arkamızı dönmekten asla çekinmediğimiz, onurlu ve müreffeh bir geleceği de birlikte paylaşmak istediğimiz, komşumuzdan başlayarak, mahallelimizle, hemşehrimizle ve
ülkemizdeki bütün vatandaşlarımızı tekraren ifade ediyorum, hepsini ayrım gözetmeksizin kucaklıyoruz. Bu samimi kucaklaşmayı ve beraberlik çağrısını zayıflatacak hiçbir tepkinin partimiz tarafından masum ve haklı bulunması mümkün değildir. Milliyetçi Hareket, tahrikler ne kadar ağır olursa olsun kardeşliğimize zarar verecek girişimlerin karşısında olacak, sokaktan uzak duracak, oynanmak istenen oyunu sabırla ve sükunetle bozacaktır. Temennim hükümetin ve yandaşlarının, iptidai bir körlükle toplumumuzu
millet olmanın kapsayıcı ve kucaklayıcılığından kabile kültürünün ilkel ve geri formlarına itmesinin bedelinin ayrışma, kutuplaşma ve çatışma olduğunu artık anlamış olmasıdır. Aksi halde iktidar tarafından fitili ateşlenerek sokaklara bırakılmış ayrışma dinamitlerinin Başbakan tarafından sürekli olarak provokasyon olarak tanımlanması da hükümeti kurtaramayacaktır."
//YIKICI SİYASET İDDİASI
Türk toplumunu birbirine düşürecek provokatörü sokakta aramaya gerek olmadığını belirten Bahçeli, "Hükümetin sözde açılım denilen yıkıcı siyaseti, başlı başına tarihi ve toplumsal provokasyondur. Milletimizi 36'ya bölmeye çalışan baş provokatörün kim olduğu da ortadadır. Ben milletimize ilk genel seçime kadar sabır ve sükunet tavsiye ediyorum. Habur'dan AK Parti teşrifatı ile PKK'lı kabul törenlerinin yapılması, Başbakan'ın bitmeyen kimlik arayışlarının ağır tahriklere neden olması, teröristin sokaklarda
ayaklanma provaları yapmaya başlaması, bir türlü ulaşamadığınız vaatler ile refah ve güvenlik eksikliği sizleri öfkelendirmiş olabilir. Ama emin olunuz ki, Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Yeter ki birlik ve beraberliğimiz yara almamış olsun. AK Parti zihniyetinin hükümet olmadığı bir Türkiye'de ülkemiz kaybetmeye yüz tutan hasletlerine yeniden kavuşacak, milletimiz kardeşçe yaşamaya devam edecektir" diye konuştu.
Konuşmasında Başbakan Erdoğan'ın MHP'nin koalisyon ortağı olduğu dönemdeki ekonomi politikalarını eleştirmesine de yanıt veren Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın bizim iktidar ortağı olduğumuz yılların ekonomideki bazı olaylarını ısıtıp ısıtıp gündeme getirmesi, bu düşüncelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu açıklıkla göstermektedir. İçinde bulunduğumuz dönemin katlanan sorunlarına çözüm getirmek bir yana, artmasına ve yayılmasına körükle giden AK Parti hükümeti, dünden misaller vererek politikalarındaki
kirliliği asla temizlemeyecektir. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümet çevrelerinin ekonominin görünümüyle ilgili aşırı iyimser mesajlarının vatandaşlarımız nezdinde inandırıcılığı yoktur ve bundan sonra da olmayacaktır. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir türlü giderilemediği, hayat şartlarının iyileştirilmediği, günlük geçim zorluklarının aşılamadığı ve pahalılığının azaltılamadığı bir ekonomik sistemin başarısından ve istikrarından bahsetmek zaten mümkün değildir. İnsanımızın mutlu ve huzurlu olmadığı, karnını doyurabilmek için bir işe sahip olmaktan uzak olduğu, çalışanların da ücret ve maaşlarındaki reel azalmayla hayatın zorluklarının altında ezildiği bir ortamda iyimser yaklaşımlar hiçbir sorunu kendiliğinden çözemeyecektir" dedi.
//TÜRKİYE EKONOMİSİ
Rakamlarla ekonomide yaşanan sıkıntıya değinen Bahçeli, "TÜİK tarafından yakın bir zamanda açıklanmış olan gelir ve yaşam koşullarıyla ilgili veriler; en yoksul yüzde 20'lik gruba girenlerle, en zengin yüzde 20'lik grupta bulunanlar arasındaki gelir farkının 8,1 kat düzeyinde olduğunu göstermiştir. Nitekim toplam gelirin yüzde 5,8'ini yoksullukla boğuşan 14 milyon vatandaşımız paylaşırken, en zengin 14 milyon insanımızda toplam gelirden yüzde 46,9 oranında pay almıştır. Geliri azalan hane halkınınborçları yüzde 8,7 oranında büyümüştür. Bu sürdürülemez olumsuz manzara, ekonomik sorunların her geçen gün daha da kötüleştiğini göstermektedir. Takdir edeceğiniz üzere, maruz kalınan büyük ekonomik krizden sonra, gelir dağılımındaki uçurumun daha da keskinleşmesi, özellikle yoksul kardeşlerimizin toplam gelirden aldığı payın daha da düşmesi söz konusu olacaktır. Böylesine eşitsiz ve adaletsiz bir yapının, huzur ve mutluluk getirmesi doğal olarak mümkün değildir. Gerçekten de Türkiye ekonomisi dünyanınen büyük 17'nci büyük ekonomisi demekle ve bunun üzerinden propaganda yapmakla hiçbir şey hallolmamaktadır. Vatandaşı yoksulluğun ve işsizliğin pençesine düşmüş bir ülkenin, ekonomik gelişmişlik düzeyiyle söylenecek her olumlu söz ve iddianın bizim açımızdan inandırıcılığı ve anlamı asla olmayacaktır" diye konuştu.
//EMEKLİ ZAMLARI
Emeklilere yapılan zamlara da değinen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu kapsamda yapılan maaş artışları bütçe açığında ilave artışlar getirecek, yükselen bütçe açığı ise daha çok borçla veya vergi artışlarıyla geri alınacaktır. Kaşıkla verip kepçeyle geri almanın klasik ve kurnazca bir yolunu emeklilerimize reva gören Başbakan Erdoğan'ın, düşük düzeyli maaş artışlarını ekmekten domatese, etten peynire, giyim eşyalarından ulaşım bedellerine kadar yapacağı zamlarla sıfırlayacağını hatta daha da kötüleştireceğini şimdiden söylemek mümkündür. Anlaşıldığı kadarıyla Başbakan Erdoğan, SSK, Bağ-Kur ve tarım emeklisi 7 milyon 327 bin 800 kardeşimizin maaşlarında sözde bir artış yaparak, bunların gelirlerine zamlar yoluyla el koymak için bir tertip içine girmiştir. Bugünkü şartlar itibariyle, bir emeklimizin asgari maaşının dört kişilik bir ailenin açlık sınırı olan 795 TL'den az olmaması bir mecburiyettir. Buna rağmen milyonlarca emeklimizin gelirinin bu asgari miktarın çok gerisinde olduğu da bir gerçektir. Bu kapsamda, Başbakan Erdoğan'ın yedi yıldır aklına getirmediği
emeklilerimizi aniden hatırlaması bizim açımızdan umut vericidir. Ne var ki, yapılan maaş artışlarından sonra emeklilerimizin büyük bir aldatmacaya konu edildiğine dair ciddi belirtiler ortaya çıkmıştır. Çalışanlarımıza haklarını teslim ettiklerini iddia eden Başbakan Erdoğan'dan beklentimiz, bir an önce samimi ve gerçekçi bir şekilde çiftçimizin, memurumuzun, esnafımızın da haklarını vermesi, açlık grevinin arifesinde olan TEKEL işçilerimizin sorunlarını gecikmeksizin çözmesidir. Ancak bu takdirde hükümeti
yaptıklarından dolayı destekler, siyasi haklarını teslim ve tasdik ederiz. Aksi halde çalışanlarımızın, emeklilerimizin gelirlerine zam ve fiyat artışları yoluyla el koyan, komik zamlarla onları kandırmaya çalışan Başbakan Erdoğan'ın yakasından yapışarak yapamadıklarının hesabını birer birer soracağımızdan herkes emin olmalıdır."
//'PEMBE BALONLAR PATLAYACAK'
Başbakan Erdoğan'ın mutfaklara, sofralara enflasyon canavarını ortak ettiğini ifade eden Bahçeli, "Başbakan hiç sıkılmadan enflasyona vatandaşlarımızı mahkum etmediklerini iddia edebilmektedir. Gerçeğin ne kadar farklı olduğunu, ekmeğin dilim dilim azalmasından, kilogramla alınan ihtiyaç maddelerinin gramla alınmaya başlamasından anlamak ve görmek mümkün olacaktır. Basit bir hesap yaptığımızda, AK Parti iktidarları döneminde maaşlar yüzde 94 artarken, fiyatlar yüzde 110 oranında yükselmiştir. Bu tespitimiz göstermektedir ki, geçmişe kıyasla çalışanlarımız net olarak yoksullaşmış, geçim şartları alabildiğine ağırlaşmıştır. Nihayetinde Başbakan Erdoğan'ın vatandaşlarımıza sürekli olarak enflasyonun üstünde ve değeri artan bir parayı verdiklerini söylemesi yalanlarına yeni bir ilaveden başka bir mana ifade etmeyecektir. Yalanla dolanla saltanatını devam ettirmeye çalışan Başbakan Erdoğan'ın eleştirilerimiz karşısındaki artan hırçınlığı ve tahammülsüzlüğü şahsiyetine yerleşmiş olan otoriter eğilimlerin belirmesine yol açmaktadır. Milletimizin refahını artırmak amacıyla icraat yapması gereken Başbakan'ın vaktini ve zamanını muhalefete laf yetiştirmek için heba etmesi trajikomik bir halin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu beyhude çabalar neticesinde, bizlere değişik yakıştırmalar yapan Başbakan Erdoğan, yaptığı analojilerle kendisiyle ilgili aklında olan sıfatları yansıtma gayretleri içine girmiştir. 'Teyyo Pehlivan' benzetmesiyle aslında kendi siyasi duruşunu özetleyen Başbakan'ın, palavra ve yalanla
bezenmiş iktidarını örtmeye çalışarak ve başkalarını zan altında bırakarak, bir bakıma kendisinin ne olduğunu da gösterdiği açığa çıkmıştır. Bilinmelidir ki, gerçeklerin önlenemeyecek tufanı, çok yakın bir zamanda zihinleri uyuşturan pembe balonları patlatacak, sandıkla gelen Başbakan Erdoğan sandıkla arkasına baka baka gidecektir. Ekonomide yayılmaya çalışılan içi boş ve temelsiz pozitif mesajlar geri tepecek, demokrasinin çareleri vatandaşlarımızın feryatlarıyla birleşerek AK Parti'yi siyasi tarihe
gömecektir" şeklinde konuştu.

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Gürhan Özorhan 14 Ocak 2010 Perşembe 05:46

Sayın Okayoğlu,aslında iyi anlıyorlarda "cuk" oturmasını hazmedemiyorlar.Teyo pehlivanı palavracı olarak tanıtanı kınamanız daha doğru bir davranış olurdu hocam. Sil baştan öğrenciliğe dönseniz,bu mantıkla nerelerde olurdunuz hiç merak etmiyormusunuz.? Bakınız ülkem ne halde,yolsuzluk,yoksulluk,işsizlik diz boyu,coğrafyam parçalanmak isteniyor.İktidara sahip olanlar umursamaz bir tavır içerisindeler.Sizler ilim adamları ve aydınlar olarak,ne yapmanız gerektiğine kafa yorsanız,sadece teyoyu değil bütün insanları düşünerek fikir beyan etmeniz,ülke insanını canından bezdirenleri nefretle kınamanız keskin zekasını ortaya koyan dadaşları rahatsız etmezdi.İnsanını dünden beter,geçim sıkıntısı içine sokanlara, verilen vaatleri unutanlara ne ad vermeli sizce,bu badem bıyıklı,bal dudaklı, haremzadelere,palavracı demekle var olan bir gerçeği dile getirmekle bir hatırtlatma yapmıştır sayın başkan.Aydınların,palavracıların kim(ler)olduğunu bu Yüce Türk Milleti çok iyi bilmektedir artık.

Yorumu oyla      6      4  
Orhan Okayoğlu 13 Ocak 2010 Çarşamba 20:33

Sayın Profesör, MHP Genel Başkanı'nın sanırım ne demek istediğini tam olarak anlayamamanın ve yanlı ideolojik olmakla beraber olaya alabildiğine romantik bakmanın hezeyenını yaşıyorsunuz.Adına siyaset denilen bu olgu içerisinde teşbihlerin yer yer -avam lisanıyla- 'cuk oturmasa' dahi bu türden beyantların hep olduğunu bilmenizi hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum.Sanırım orada bahsi geçen ironiyi anlamakta güçlük çekiyorsunuz (!)

Yorumu oyla      6      4  
Recep Songün 13 Ocak 2010 Çarşamba 14:53

Saygıdeğer Teyo Pehlivan,Hasankale'nin gururudur.Siyasetçilerin onu "palavracı" olarak tanımlamasını nefretle kınıyorum.Ben,rahmetli Teyo pehlivanın Hasankale'de birçok güreşini görmüş,mesire yeri olan "bahçelerde" gururla ve dik olarak gezmesini görmüş,onu bir dürüstlük simgesi olarak taktir etmişimdir.O,bir mizah ustası ve keskin zekasını anında ortaya koyabilen bir "Dadaştır".Palvracıların kim(ler)olduğunu bu Büyük Milletimiz çok iyi bilmektedir.Prof.Dr.Recep Songün.

Yorumu oyla      6      4  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
"Ekonomi belirsizliği kaldırmaz"
GHA/BBP İl Başkanı Faruk Şahin, “5084 Sayılı Teşvik Yasası’nın üzerindeki ...
Narman ESOB'da 2.Satıcı dönemi
ERZURUM(CİHAN)- Erzurum Narman Esnaf ve Sanatkarlar Oda Başkanlığı (ESOB)'na ...
“Basın toplumsal birliğin sesidir”
Erzurum Pasinler Belediye Başkanı Ünsal Sertoğlu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutladı.
 
“Erzurum büyük hizmetler aldı”
İHA/AK Parti Horasan İlçe Danışma Toplantısında konuşan Milletvekili Kavaz, ...
Ertugay, Teşvik’i sorguladı
İHA/Devlet Bakanı Babacan ve Maliye Bakanı Şimşek tarafından cevaplandırılmak ...
MHP, gündemin nabzını tuttu
GHA/MHP İl Başkanı Kaya, 2010 yılının ilk basın toplantısını düzenleyerek ...
 
Uğurlu, TDHP ilçe Başkanı oldu
İHA/Türkiye Değişim Hareketi Partisi Pasinler İlçe Teşkilatı kurma çalışmaları ...
Siyasette kadın sayısı artıyor
İHA/AK Parti Aziziye İlçe Kadın Kolları ile Erzurum Ev Hanımları Eğitim ...
Lokantacılar seçim arifesinde
Lokantacılar Odası Başkan Adayı Zafer Polat, düzenlediği basın toplantısı ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Cennetin sırrı
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Nüfus eşittir Nüfuz
Baki Gezmiş
Baki Gezmiş
20 adım!
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
LGBT ahlaksızlığının hedefi
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Zamanın Fazlası
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
Firavun’un Aynasında Kendini Görmek
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva