“Benim şiirlerim rüyalarım gibidir. Onları yalnız ben görürüm, ben hissederim, ben yorumlarım ve ben yazarım.
Doğduğum topraklar, oynadığım sokaklar, ailem, anam, babam, kardeşlerim, komşularım, arkadaşlarım, çimdiğim ırmaklar, su içtiğim, okulum, ilk aşkım, gurbet yollarım, eşim, çocuklarım,
sevdiklerim, kazandıklarım, kaybettiklerim, sevinçlerim, hüzünlerim vs. hemen hepsi yalnız benim duygu pınarımdan damla damla süzüp kalemime döktüklerimdir.”
Yukarıdaki satırlar, türkülere ses ve can veren, hüzünlendiren, kimi zaman da sevindirirken mutlu eden sanatçı Yavuz Değirmenci’ye ait.
Alternatif Yayıncılık’tan çıkan ‘Huma Kuşu’nun Kanadında, Şiir ve Denemeler’ kitabının 358 sayfasına Değirmenci, şiirlerini serpiştirmiş.
Aşkale’nin kurtuluş günü olan 3 Mart 1960’da dünyaya gelen Değirmenci, İngilizce Öğretmeni olarak görev yaparken, TRT’nin açtığı sınavı kazanarak 1984’te Türk Halk Müziği sanatçısı oldu. TRT İstanbul
Radyosu Tambur sanatçısı Pelin Değirmenci ile evli olan Şems Yağız ve Şeref Yalın isimli iki erkek evladı bulunan Yavuz Değirmenci, şiir kitabıyla ilgili şunları söyledi:
“Gurbete Giderken şiirimin, Türk Edebiyat Vakfı Dergisinde yayınlanması beni yüreklendirdi. TRT’nin Müzik kanalında hazırlayıp sunduğum ‘Memleket Havaları’ programında kendi şiirlerimi okumaya
başladım ve izleyenlerden övgü aldım. ‘Kelimelere emanet ettiğim duygularım’ benim evlatlarım gibidir. Kitabımda şiirlerimi beş bölüme ayırdım. Başlıkları şöyle: Birinci Bölüm: Karma Şiirler. İkinci Bölüm:
Ailem, Doğduğum Ev. Üçüncü Bölüm: Büyüdüğüm Topraklar. Dördüncü Bölüm: Memleketim Erzurum. Beşinci Bölüm: Karma şiirlerim.”
Sıra geldi Yavuz Değirmenci’den bir şiiri sizlerle buluşturmaya.
Kalemi de güçlü olan ses sanatçısı Değirmenci’nin yüzlerce eserinden işte kısmetinize çıkan şiir:
GÖRESTİM
‘Kıraçtı tarlalar, bahçeler sulak
Tezeği dizerdik yapardık kalak
Oynardık harmanda yarım yamalak
Dadaştan hançerli bar’ı görestim
Caggıl ile su taşırdık gözeden
Doldurup içerdik toprak kuzeden
Süte ekmek doğrar yerdik kaseden
Dizime verdiği feri görestim
Evdeki direğe bir mıh çakardık
Paltoyu, ceketi ona asardık
Gıdik derisine çivil basardık
Küpteki gögermiş lori görestim
Pınarlardan su taşırdık kuruna
Sütlaç yapar bırakırdık serine
Hep aklım çıkardı atın kırına
Bırakın kırını, doru görestim
Lavaşı bandırırdık kayganaya
Besmeleyle yerdik karnımız doya
Bilmezdik, ruj, oje, bilmezdik boya
Elleri kınalı yâri görestim
Dırmığı, eğişi, kırık yabayı
Yaktığımız kuzineli sobayı
Abdurahman Gazi, Habib Babayı
Dadaşları bol diyarı görestim
Buğdayı haşlayıp yapardık hedik
Dağlardan toplardık eşgınla medik
Kızdığımız zaman gargış ederdik
Davuni, sukkumi, çori görestim
Vallahi görestim yazı, ayazı
Karasuda yüzen ördeği gazı
Tırhıç arasından bakan o gızı
Güneşe göz kırpan gari görestim
Değirmenci yine maziye daldım
Maziden dopdolu bir nefes aldım
Kadim dostlarıma bin selam saldım
Ata, dede gomşulari görestim’