Bir Türk, İngilizce öğrenmeye çalışıyor. Yeni bir dil, farklı bir kültürle tanışma fırsatı. İlk adımları atıyor, çat-pat konuşuyor, kelimeleri yanlış kullanıyor, cümleleri ters kuruyor. Ama ne oluyor? İngilizceyi daha iyi bilen başka bir Türk onun konuşmasıyla dalga geçiyor. İşte tam bu noktada büyük bir yanlışa düşüyoruz. Oysa bir İngiliz, Türkçeyi aynı hatalarla konuşsa keyifleniyoruz, hoşumuza gidiyor. “Geldim ben” ya da “Gittim okula ben” gibi cümleleri duyunca, bu yanlışların tatlılığına gülümsüyoruz. Ama kendi insanımız aynı hatayı yapınca tahammülümüz yok, hemen eleştiriye başlıyoruz.
Bu durum çok garip. Dil öğrenmek emek isteyen, hata yapılarak ilerlenen bir süreçtir. Kimse bir yabancı dili anında mükemmel bir şekilde konuşamaz. İster istemez yanlışlar yapılacak, cümleler yanlış kurulacak. Bu, öğrenmenin doğal bir parçası. Ama dalga geçmek, yeni öğrenenlerin hevesini kırmak, onları dil öğrenmeye karşı soğutmak büyük bir hata. Bu yüzden, dil öğrenmeye çalışan insanlara sabırlı olmalı, onları cesaretlendirmeliyiz.
Yabancı bir dil ana dilimiz değil; yanlış konuşacağız, bazen sıfatla zarfı karıştıracağız, fiili cümlenin başına koyacağız. Bu tamamen normal. Unutmamak gerekir ki bu süreçte önemli olan, denemek ve zamanla gelişmek. Özellikle dil konusunda deneyimli olanlar, yeni öğrenenlere kucak açmalı, onları desteklemeli. “Şurayı yanlış söyledin” demek yerine, “Devam et, zamanla düzelecek” diyebilmek asıl önemli olan.
Dil öğrenmek cesaret ister ve kimseyi bu cesaretten mahrum etmemek lazım.