Adam, görmeyen birisini yolun karşısına geçiriyor; sonra dönüp şapkasıyla reverans yapıyor…
Değerlendirme çok net; kör birine reveransın ne anlamı ola ki, aslında yapılan oradakilere “İyilik yaptım” demektir…
Yani…
Nefsine tapma, “Ben, ben, hep ben” deme hali…
***
Bunu Dostoyevski çok farklı vurgular...
“Kimse, seni sen olduğun için sevmeyecek, herkes seni; seni sevmenin onlara ne kadar yakışacağını düşündüğü için, yani kendileri için sevecek. Ve bu da demek oluyor ki insan böyle yaparak yine kendini sevecek. Sen hiç sevilmemiş olacaksın hikayenin sonunda.”
Elbet abartı var…
Ne ki, haklılık payı çok fazla…
Keşke, varlığın tek olduğu gerçeğine teslim olabilsek…
O vakit, lügatlerde nefret diye bir şey kalır mıydı?
***
Buna yol arayanlar “İnsan insanın evvela gönlüne muhtaçtır.” Tesbitine baksınlar..
Ya da, Horasan erenlerine akraba Nurullah Genç’in düştüğü nota…
“Susup karşımda lâl olsan dahi,
Varlığın kelimeler dolusu lugât bana.”
***
Söylenecek şey çok…
Ama…
Kısa olanı makbul..
Noktayı Hz. Mevlana koysun: “Herseyi kafana takma, ne bu dertler kalici ne de bu ömür.”