TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel, "İsrail bir kez daha açıkça göstermiştir ki masum sivilleri katletmekte hiçbir tereddüt göstermemektedir. İsrail, Gazze’deki tüm Filistin nüfusunun varlığına kastetmektedir. İsrail’in soykırım suçunun oluşması için gerekli olan yok etme kastıyla hareket ettiği aşikardır" dedi.
Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel, AK Parti Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile birlikte TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Yüksel, İsrail’in 26 Mayıs gecesi hiçbir askeri hedefle bağdaştırılamayacak şekilde çadır kampına barbarca saldırı düzenlediğini hatırlatarak, uluslararası hukuka ve uluslararası topluma meydan okuduğunu ifade etti. Yüksel, “Saldırıda çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 45 kişi hayatını kaybetmiş ve çok sayıda kişi de yanmıştır. Bugüne kadar 36 binden fazla Filistinli kardeşimizi şehit eden, 81 binden fazlasını yaralayan soykırımcı caniler, dün de BM tarafından güvenli bölge ilan edilen Refah’ta bulunan bir mülteci kampındaki sivillerin üzerine füze ve bomba yağdırmıştır. An itibarıyla uluslararası haber ajansları İsrail tanklarının yoğun bombardıman yaparak Refah’a girdiğini ve şehrin kalbindeki önemli bir kavşağın kontrolünü ele geçirdiği ifade etmiştir. İsrail bir kez daha açıkça göstermiştir ki masum sivilleri katletmekte hiçbir tereddüt göstermemektedir. İsrail, Gazze’deki tüm Filistin nüfusunun varlığına kastetmektedir. İsrail’in soykırım suçunun oluşması için gerekli olan yok etme kastıyla hareket ettiği aşikardır. Bu saldırılar, Gazze’de siviller için artık güvenli hiçbir yer kalmadığını göstermiştir. Defalarca yerlerinden edilmiş bir milyondan fazla Filistinli her geçen gün daha fazla saldırı, şiddet, yoksunluk, açlıkla giderek daha da küçülen bir toprak parçasına sıkıştırılıyor. İsrail, kendisine uluslararası mecralarda yönlendirilen insanlığa karşı suçlar, savaş suçu ve hatta soykırım suçunu işlemek konusunda eylemlerde bulunmaktan hiç çekinmediğini açıkça bir kez daha ortaya koymuştur” dedi.
Yüksel, sözlerine şöyle devam etti: “Roma Statüsü madde 7’ye göre 'insanlığa karşı suç', sivil nüfusa yönelik yaygın veya sistematik bir saldırının parçası olarak öldürmenin de dahil olduğu kimi eylemlerin işlenmesiyle gerçekleşir ki 26 Mayıs gecesi sergilenen barbarlık tam olarak budur. Roma Statüsü madde 8’e göre 'savaş suçları' 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin ağır ihlalleri, yani ilgili Cenevre Sözleşmesi hükümleri uyarınca korunan kişileri kasten öldürme ile gerçekleşir ki 26 Mayıs gecesi sergilenen barbarlık tam olarak budur. İsrail bu sınır tanımaz vahşi saldırısıyla Gazze halkını askeri operasyonlar öncesinde güvenli bölgelere sevk ettiği yönündeki söylemlerini de bizzat kendisi çürütmüştür. Hiçbir kural tanımazlığını dünyaya en açık biçimde göstermiştir. İsrail’in hukuk tanımazlığı ve uluslararası düzene meydan okumasının tartışılmazlığı bakımından 26 Mayıs gecesi bir başka kırılma noktasıdır. İsrail adeta bir bozgunculuk faaliyetiyle ve tüm kadim insani kuralları hiçe sayarak kolonları zaten çürümüş mevcut uluslararası düzeni dinamitlemektedir. Zira Uluslararası Adalet Divanı (UAD) daha henüz 24 Mayıs tarihindeki ihtiyati tedbir kararıyla Refah’taki tüm askeri saldırıların durdurulmasına hükmetmişti. Gazzeli sivillerin hedef alınmaması ve savaş suçları teşkil edebilecek eylemlerden uzak bir şekilde operasyonların yürütülmesi yönünde kararlar zaten defalarca alınmıştı. İsrail’in Gazze’deki suçlarını soruşturan bir diğer mahkeme olan Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılık Makamı, 20 Mayıs’ta İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama talep ettiğini açıklarken insanlığa karşı suçların ve savaş suçlarının işlendiği gerekçesine dayanmıştı. Bu noktada ifade etmeliyim ki UCM Savcılık Makamının özellikle insanlığa karşı suçlardan 'Toplu İmha (Yok) Etme Suçu'na dayanıp, soykırım suçuna dayanmaması bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Halbuki insanlığa karşı suçlardan toplu imha etme suçu, soykırım kastının varlığı halinde Roma Statüsünün 6 (c) (Soykırım Suçu) Maddesindeki 'Grubun fiziksel olarak tamamen veya kısmen yok olmasına yol açacak yaşam koşullarının kasıtlı olarak uygulanması' eylemini fazlasıyla karşılamaktadır. Bu nedenle UCM Başsavcılığının eksik bir değerlendirme yapmamak adına soykırım kastının varlığını da dikkate alması gerekmektedir.”