AHMET AKBUĞA
ERZURUM (İHA) - Erzurum'da Psikiyatri Profesörü Nazan Aydın, 104 desibele varan ezan sesinin ruh ve beden sağlığına zarar verdiğini belirterek, savcılığa suç duyurusunda bulundu. Savcılık ise, "Ezanın gürültü olarak nitelendirilmesi mümkün değil" görüşü ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Atatürk Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı ve Türkiye Psikiyatri Derneği Erzurum Şube Başkanı Prof. Dr. Nazan Aydın, Erzurum'daki camilerin birçoğunda yapılan ezan yayınındaki ses şiddetinin yasal ve tıbbi limitin üzerinde olduğunu tespit etti. Hacı Selim Efendi Camii'nde yapılan ölçümlerde yasal sınır olan 65 desibel yerine cami hoparlörlerinden 104 desibele varan şiddette ses yayınlandığı belirlendi. Bunun üzerine Prof. Dr. Aydın, 5237 Sayılı Çevre Kanunu'nun 182 ve 184'üncü maddeleri kapsamında bu ses düzeyinin Çevre ve Orman Bakanlığı'nın Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmenliği'ne göre zararlı, Dünya Sağlık Örgütü ile Avrupa Birliği değerlerine göre ise tehlikeli olduğunu belirterek Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
"RUH VE BEDEN SAĞLIĞI TEHDİT EDİLİYOR"
Cami cemaatinden bazı kişiler ve özellikle cami derneğinin yöneticileri tarafından imama baskı yapılarak hoparlörün sesinin sağlık açısından tehlikeli boyutlara varacak şekilde yükseltildiğini iddia eden Prof. Dr. Aydın, savcılığa verdiği suç duyurusu dilekçesinde şu gerekçeleri sıraladı:
"Bu konuda uyarıda bulunduğumuz zaman ise, rahatsız olmamamız gerektiği, bizim eve bakan tarafta hoparlör olmadığı, eğer rahatsız olduysak evimizi değiştirmemiz gerektiğini söyleyerek karşı çıktılar. Bu durumun yasal bir zorunluluk olduğunu ifade ettiğimizde ise bu sesin diğer seslerden farklı olduğunu ve Müslüman bir kişinin yüksek olsa bile ezandan rahatsız olmaması gerektiğini söylediler. Ayrıca bu şekilde uyarılara devam etmemiz halinde faili meçhul bir cinayete kurban gideceğimiz şeklinde de tehditlerde bulundular. Bu nedenle eşimin de can güvenliğinden endişe etmekteyim. Bu durumda bireysel olarak yasal sınırın üzerinde bir ses düzeyine her gün beş kere maruz kalmanın rahatsızlığı yanında, bir hekim olarak toplumun ruh ve beden sağlığını da etkilediğini üzülerek görmekten duyduğum rahatsızlığı bildirmek istiyorum. Bu nedenle Çevre Sağlığı yetkilileri ve Erzurum Müftülüğü yetkililerinin gerekli düzenleme yapmadıkları, verilen kararın uygulanmasını denetlemedikleri, cami görevlilerinin yasa dışında keyfi davranmaları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuyorum."
"EZAN GÜRÜLTÜ OLARAK NİTELENDİRİLEMEZ"
Suç duyurusunu inceleyen Cumhuriyet Savcısı Yusuf Eraslan, "Ezanın gürültü olarak nitelendirilmesi mümkün değildir" görüşü ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Savcı Eraslan verdiği kararda şikayete konu olan eylemin 5237 Sayılı Yasa'nın 183. maddesinde düzenlenen suç tipine uymadığını belirtti. Savcı Eraslan, kararına gerekçe olarak ise 183. maddenin başkalarının sağlığını bozacak şekilde gürültü yapmayı müeyyide altına aldığı, İslam dininin önemli sembollerinden olan ezanın gürültü olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, zaten müştekinin de nitelendirmesinin bulunmadığını belirtti. Savcı, olayın kovuşturmaya gerek olmadığını belirten kararında, "Kabahatler Kanun'un 36. maddesinin gürültü yapmayı idari para cezası şeklinde müeyyideye bağladığını, şikayete konu eylemin Kabahatler Kanunu'na aymadığını, 2872 Sayılı Çevre Kanunu'nun 14. maddesinin 'Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır. Ulaşım araçları şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yerleri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklere belirlenen standartlara indirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirler alınır' şeklinde olduğu yasanın yukarıda yazılı maddesinden anlaşılacağı üzere bu madde de standartların üzerinde gürültü çıkaran ulaşım araçları, eğlence, şantiye, işyeri hizmet binaları ve konutların meydana getirmiş oldukları gürültünün yasaklandığı, şikayete konu eylemin 2872 Sayılı Yasa'nın 14. maddesinde yasaklanan eylemlerden olmadığı, şikayete konu eylemlerde suç ya da suçlunun bulunmadığı soruşturma evrakı kapsamında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir" dedi.
"EZAN DEĞİL, YÜKSEK SES SAĞLIĞA ZARARLI"
Atatürk Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı ve Türkiye Psikiyatri Derneği Erzurum Şube Başkanı Prof. Dr. Nazan Aydın ise, savcılığın verdiği kararı bilimsel gerekçelerle kabul edilemez olarak değerlendirdi. Aydın, "Ben bir sağlık çalışanıyım, hem de ruh sağlığı ve hastalığı uzmanıyım. Biz biliyoruz ki bilimsel olarak yüksek ses sağlığa, özelliklede ruh sağlığına zararlıdır. Kişiler farkında olmadan yüksek sese maruz kaldıklarında bir süre sonra bir takım bedensel ve ruhsal rahatsızlıklarla
karşılaşabiliyorlar. Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, bir takım ruhsal bunalımlar sürekli strese maruz kalan kişilerde olur. Sesin yüksek olması da bir stres kaynağıdır "dedi.
Bilimsel olarak 65 desibel ve üzeri sesin sağlık açısından tehlikeli olduğunu anlatan Prof. Dr. Nazan Aydın, "Bu durum bilimsel olarak ispat edilmiştir. Ancak bazı insanla, özellikle kendi düşüncelerine dini alet etmek isteyen insanlar ezan sesinin ne kadar yüksek olursa olsun insanları rahatsız etmeyeceğine, çünkü onun manevi bir ses olduğunu belirtiyorlar. Bu görüşe adli makamlardan bazı kişilerde katılıyor. Yüksek sesin sanayiden, işyerinden, gazinolardan, diskolardan, gelirse suç olduğunu ama ezan sesinin yüksek olması ve insanı rahatsız edici şekilde yayınlanmasının suç kapsamında olmadığını belirtiyorlar. Halbuki beynimiz sesi, ses olarak algılıyor. 'Bu ezan sesidir ben rahainu inceleyen Cumhuriyet Savcısı Yusuf Eraslan, "Ezanın gürtsız olmayayım. Bu disko sesidir rahatsız alayım' gibi tercih yapmıyor. İnsan biyolojisi ses dalgalarını algılıyor ve o dalga ne kadar yüksek olursa vücuttaki tahribatı da o kadar fazla oluyor" diye konuştu.
"HAYVANLAR ÜZERİNDE DENEY YAPILDI"
Prof. Dr. Nazan Aydın, konuyla ilgili olarak uzun süreli araştırma ve deneyler yaptıklarını da anlatarak şunları söyledi: "Bu konuda hayvanlar üzerinde bir deney yaptık. Yüksek sesle herhangi bir müziği ünde 5 kere dinlettik. Daha sonra deneklerin beyinlerini açtık ve hücrelerini inceledik. Özellikle hafıza merkezinde bulunan hücrelerin büyük bir bölümünün öldüğünü gördük. Bu çalışmamız bilimsel olarak yurt dışında da yayımlandı. Sesin içeriği önemli değil, disko müziği, başka bir müzik fark etmiyor. Yüksek ses hayvanın beyin hücrelerini özellikle hafıza merkezini öldürebiliyorsa, bir insan için ne kadar ciddi sonuçlar açabileceği varın siz tahmin edin. Aslında biz bunun farkında değiliz. Biz başka bir sürü sebep arıyoruz. Gıdalarımıza dikkat edelim diyoruz, sağlıklı besinler kullanalım diyoruz. Sonuçta dinimiz, bize bedenimizi emanet etmiş. Bu konuda ayet bile var. Biz bedenlerimizi korumakla mükellefsek, 'yüksek ezan sesi vücudumuzu rahatsız etmez' gibi gayri bilimdışı bir ifade ile karar verirsek yanlış yaparız. Ben bir Ruh Sağlığı Profesörü, bir bilim insanı olarak halkımızın bilgilenmesi gerektiğini ve 'ezan sesi insanı rahatsız etmez' şeklinde kabul gören düşünce ile insanlarımızın sağlığını tehdit edenlere engel olmak istiyorum. Bir vatandaş olarak, bir hekim olarak, bu uyarıda bulunmak istiyorum. Benim tek amacım bu."
Avrupa Birliği ülkelerinde yüksek ses yaymanın ciddi bir suç olduğunu da hatırlatan Prof. Dr. Aydın, "Bu ülkelerde cadde de korna bile çalamazsınız, 65 desibel sınırdır. Biz ise evimizin yanındaki cami etrafında yaptırdığımız ölçümlerde 105 desibel gibi bir sonuç aldık. 65 ile 105 arasında 45 desibel fark var. Bu çok ciddi bir orandır. Bunu herkes ölçebilir. Camilerden yayınlanan ezan sesleri gerçekten çok yüksek daha asgari düzeyde verilmesi gerekir. Biz ezana karşı değiliz, rahatsız edici yüksek sese
karşıyız. İnsanlar dini hassasiyetlerinden korkuyorlar. Dini hassasiyet önemli ama insanların ruh ve beden sağlığını bozacak şekilde ezan okutmanın anlamı ne? İnsanlarımızın sadece kendi ön yargıları ile 'ezan insanı rahatsız etmez' kabulü bizim gelişmemiş bir ülke olduğumuzu gösterir" dedi.