Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapıyla ilgili sert açıklamalarda bulunarak, “İşte gördünüz saldırının nereden geleceğini tahmin edemezsiniz. Öyle mi? İhanetin nereden geleceğini kestiremezsiniz. Sizi sırtınızdan kimin hançerleyeceğini göremezsiniz. Yiğit nedir, ‘Yav karşımdan gelerek beni vursa gam yemeyeceğim ve ona diyeceğim ki erkekçe beni geldi öldürdü. Ama arkadan hançerleyerek vurduğu zaman işte o alçağı hazmedemiyorum.’ Mesele bu” dedi.
YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE SÜRECİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Memur-Sen tarafından düzenlenen “Yeniden Büyük Türkiye” sempozyumuna katıldı. Sempozyuma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Memur- Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ile çok sayıda davetli katıldı. Sempozyumda konuşan Erdoğan, Memur-Sen’in Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’ya ve Memur-Sen’in yönetimine kongrenin düzenlenmesi dolayısıyla şükranlarını sundu.
AKİF İNAN RAHMETLE ANILDI
Genç Memur-Sen’in coşkulu, dinamik, heyecanlı, davalarına aşık olmuş gençlerini de selamladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Memur-Sen’in kurucusu merhum Akif İnan’ı da rahmetle yad ettiğini ifade etti. Erdoğan, yaklaşık 15 sene önce 6 Ocak 2000 yılında Akif İnan’ın rahmana yürüdüğünü belirterek, “Şu güzel dizeleri bize miras bırakmıştı; ‘Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yazılır mezarımızdan.’ Evet 15 yıl önce aramızdan ayrıldı ama hayatından nasıl destanlar yayıldıysa işte görüyoruz ki mezarından da destanlar yayılıyor. O destanlardan biri, belki de en önemlisi Memur-Sen’dir. Akif İnan ağabeyimiz toprağa öyle bir tohum attı ki o tohum işte bugün Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütlerinden birine, en büyük memur sendikalarından birine dönüştü. Allah ondan razı olsun. İnşallah mekanı cennet olsun. Geride bıraktığı eserler daim olsun. İnşallah bu büyük eserler sayesinde amel defteri hep açık olsun” diye konuştu.
“GENÇLER, DAVA SANCAĞINI ASLA VE ASLA YERE DÜŞMEYECEKTİR”
Merhum Akif İnan’ın kökü mazide olan tarihin derinliklerinden bugünlere ulaşan bir büyük davanın sancaktarı olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O sancağı büyüklerinden, kendisinden önceki nesillerden devralmıştı. Üzerine düşeni, sorumluğunu hakkıyla yerine getirdi. Devraldığı sancağı onurla taşıdı ve o sancağı kendisinden sonra gelenlere emanet etti. Şuanda Memur-Sen’in değerli başkan ve yöneticileri işte o dava sancağını taşıyorlar. Yarın o sancağı gençleri, belki de genç Memur-Sen’in yiğitlerine emanet edecekler. İnanıyorum ki o gençler dava sancağını yürekleriyle tutacaklar ve hak mücadelesini, hukuk mücadelesini, emek ve ekmek mücadelesini iftiharla taşıyacaklar. Gençleri bu dava sancağı, bu mücadele ruhu, gençler, asla ve asla yere düşmeyecektir. İçimizden birileri umutsuzluğa düşse, yorulsa da, yılsa da o dava ve mücadele sancağı el değiştirecek ama asla kirlenmeyecektir” dedi.
“Birileri umursamasa da, birileri omuzlarındaki mezhuliyetin gereğini yapmasa da, güneş doğup battığı müddetçe bu dava ve mücadele sancağını taşıyacak yiğitler her zaman ama her zaman olacaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yeniden büyük Türkiye’nin özünün, ruhunun, manasının tam burada olduğunun altını çizdi.
“KOMPLOLARA, KUMPASLARA MARUZ BIRAKILDILAR”
Yüzyıl önce uzak diyarlardan geldiklerini, Osmanlı Cihan Devleti’nin topraklarını büyük iştiha ile kemirmeye başladıklarını ifade eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bir büyük devlet, bir cihan devletini yıktılar. Onun toprakları üzerinde 64 yeni devlet kuruldu. Bununla da yetinmediler. Yurdumuza, anavatanımıza, her karışı şehitlerimizin kanıyla sulanmış vatan topraklarımıza dahi kast ettiler. Anadolu’yu, Trakya’yı dahil için bütün gayretlerini, işgal güçleriyle ortaya koydular. O büyük dava sancağını, o büyük hak mücadelesi sancağını, o aziz topraklardan tamamen silmek, tamamen yok etmek istediler. İşte bu millet o sancağın yere düşmesine müsaade etmedi. Yüzyıl önce Sarıkamış’ta direndi, Çanakkale’de direndi, Sakarya’da, Dumlupınar’da direndi ve o mübarek sancağın yere düşmesine izin vermedi. 23 Nisan 1920’de yeni bir Türkiye kuruldu. Yeniden güçlü Türkiye’nin temelleri atıldı. Ne yazık ki o temel üzerinde 23 Nisan 1920’de varılan o büyük ittifak üzerinde yeniden güçlü Türkiye’den yükselmesine yine de mani olundu. Milletin öz değerlerine taarruz yapıldı. İnançlarımıza, kutsallarımıza, ezanımıza, camimize taarruzlar yapıldı. Dilimize, kelimelerimize taarruzlar yapıldı. Birliğimize, dayanışmamıza, bir arada yaşama kültürümüze, kardeşliğimize taarruzlar yapıldı. Silah zoruyla indirilemeyen sancağımıza zorla, zorbalıkla indirilemeyen sancağımıza tarihin, ecdadın, kültürün, dilin, kardeşliğin inkarıyla acımasızca suikastler tertip edildi. İşte böyle zor zamanlarda dahi hak davasının sancağı, hak mücadelesinin sancağı yere düşmedi, yere düşürülmedi. Nice kahramanların o sancağın kirlenmesine ve kirletilmesine asla müsaade etmediklerini görüyoruz. Hapse atıldıklarını görüyoruz ama vazgeçmediler. Sürgüne gönderildiler ama vazgeçmediler. Takip edildiler, komplolara, kumpaslara maruz bırakıldılar, tehdit edildiler ama vazgeçmediler. Alimler, kanaat önderleri, gönül insanları, milletin kendi oyuyla tayin ettiği başbakanlar, bakanlar idam edildi ama o yiğitler yinede vazgeçmediler.”
“TÜRKİYE’NİN ACI BİR HATIRASI OLARAK ARTIK SADECE HAFIZALARDA KALMIŞTIR”
Belki birçoğunun ismini bilinmediği ama bunların davalarını, mücadelelerini büyük bir sessizlikle ifa eden insanlar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimi zaman bir yoksulun elinden tuttuklarını, kimi zaman bir talebinin cebine harçlık koyduklarını söyledi. O yiğitler, o kahramanlar sayesinde, onların fedakarlıkları sayesinde dava sancağının yere düşmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeniden büyük Türkiye sevdası hiç ama hiçbir zaman kaybolup gitmedi. Yeniden büyük Türkiye, 23 Nisan 1920’de Ankara Büyük Millet Meclisi’nde bir araya gelen, Polatlı’daki top seslerine rağmen Kurtuluş Savaşı’nı mebusların hayaliydi. Yeniden büyük Türkiye, Gazi Mustafa Kemal’in hayaliydi. Yeniden büyük Türkiye, merhum Adnan Menderes’in, merhum Turgut Özal’ın, merhum Necmettin Erbakan’ın hayaliydi. Şehitlerimiz, gazilerimiz yeniden büyük Türkiye için bu umutla, bu heyecanla, bu hayallerini canlarını seve seve milletlerine ve Allah’a feda etmişlerdi. Şunu bilmenizi isterim ki yeni Türkiye ve yeniden Türkiye bu mücadele, bu milletin on yıllardır azimle devam ettiği bir mücadeledir. İşte o mücadele artık bugün meyvelerini veriyor. O sancak bugün daha yüksek burçlarda dalgalanıyor. Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5 büyüyerek yeniden Türkiye hayalini gerçeğe dönüştürmeye başlamıştır. Yasaklarla, yoksullukla, yolsuzlukla mücadele eden Türkiye, küresel projelerin, küresel yatırımların adeta şantiyesi olmuştur. Özgürlük her alanda genişleyerek yeniden büyük Türkiye hedefini güçlendirmiştir. İnkar, ret, asimilasyon son bulmuş devletle millet muhabbetle kucaklaşmaya başlamıştır. Devletle millet daha bir samimiyetle kucaklaşmış, insanı yaşatma gayesiyle hareket eden devlet milletini, ülkesini, Türkiye’yi daha da büyütmüştür. İnançların, değerlerin, dillerin üzerindeki baskılar tek tek kaldırılmıştır. Başörtüsü yasağı, kat sayı engeli, Kur’an-ı Kerim’e giden yoldaki engeller eski Türkiye’nin acı bir hatırası olarak artık sadece hafızalarda kalmıştır” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeniden büyük Türkiye’nin tıpkı geçmişte olduğu gibi tarihi misyonuna sahip çıktığını, sadece topraklarında değil tüm dünyada her adaletsizliği adalete tahvil etmenin mücadelesini vermeye başladığını dile getirdi.
“TERÖR ESKİ TÜRKİYE’Yİ DİRİLME ÇABASIDIR, DARBE GİRİŞİMLERİ ESKİ TÜRKİYE’Yİ DİRİLME ÇABASIDIR”
Yeniden büyük Türkiye’nin mazlumun sesi olduğunu, mağdurun umudu olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeniden büyük Türkiye Filistin davasının, Suriye davasının, Somali, Afganistan davasının yılmaz ve sarsılmaz savunucu olmuştur. Şunu hatırınızdan hiç çıkarmayın, bu aziz millet yüzyıldır yeni Türkiye için yeniden büyük Türkiye için mücadele verirken birileri de boş durmamış, eski Türkiye’yi diri tutmak, canlı tutmak, eski Türkiye’yi her daim muhafaza etmek için mücadele vermiştir. Millet yeni Türkiye dedikçe milletten haz etmeyen eski Türkiye’de ısrar etmiştir. Sanmayın bu ısrarlarından vazgeçtiler. Sanmayın ki eski Türkiye özlemlerinden vazgeçtiler. Türkiye büyüdükçe, Türkiye daha fazla huzura kavuştukça işte o aktörler eski Türkiye’yi diriltmek için gayret sarf ediyorlar. Terör eski Türkiye’yi dirilme çabasıdır. Darbe girişimleri eski Türkiye’yi dirilme çabasıdır. Ekonomiye yönelik içeriden ve dışarıdan yapılan saldırılar eski Türkiye’yi o faizin yüksek enflasyonun, yüksek ve bu noktada o tahrik eden bu çalışmalar aynı şekilde eski Türkiye’nin o lobilerinin gayretidir. Hizmet maskesi altında vatanına ihanet edenlerin kirli mücadelesi unutmayın eski Türkiye’yi dirilme mücadelesidir. Ulusal ve uluslar arası medyada ortak bir dille, ortak bir manşetlerle yapılan algı ve bu algı operasyonları eski Türkiye’yi diriltme çabasıdır. Eskinin halktan, milletten, Türkiye’nin gerçek sorunların kopuk darbelerden medet uman siyaseti hem eski Türkiye’nin alışkanlığı hem de eski Türkiye’yi diriltme çabasıdır. İşte bunun için bizim hepimizin mücadelesi hiçbir zaman nihayete ermeyecek. Nerede erecek son nefesi verdiğimiz anda. Hiçbir zaman menzile ulaştık, misyonumuzu tamamladık, hedefimizle, hayallerimizle kucaklaştık demeyeceğiz. Rehavete, umutsuzluğa asla mahal vermeyeceğiz. Bizden öncekiler nasıl ki son nefeslerine kadar hak mücadelesine kalplerini koyduklarsa Allah’ın izni ile bizlerde son nefesimize kadar bu mücadelenin neferi olmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
“EĞER BİR AN BİLE REHAVETE KAPILIRSAK”
“Eğer bir an bile rehavete kapılırsak, eğer bir an bile ihmalkarlık yaparsak o pusuda bekleyen eski Türkiye sevdalıları istiklalimizi ve istikbalimizi esir almaktan asla çekinmeyecektir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, biran bile olsa dava şuurunu kaybedenlerin, hak mücadelesi sancağını yoruldum diyerek bir kenara bırakanların, okçular tepesini terk edip ganimet peşinde koşanların ülkenin yeşeren umutlarına haksızlık edeceğinin altını çizdi.
“DİYECEĞİM Kİ ERKEKÇE BENİ GELDİ ÖLDÜRDÜ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte gördünüz saldırının nereden geleceğini tahmin edemezsiniz. Öyle mi? İhanetin nereden geleceğini kestiremezsiniz. Sizi sırtınızdan kimin hançerleyeceğini göremezsiniz. Yiğit nedir, ‘Yav karşımdan gelerek beni vursa gam yemeyeceğim ve ona diyeceğim ki erkekçe beni geldi öldürdü. Ama arkadan hançerleyerek vurduğu zaman işte o alçağı hazmedemiyorum.’ Mesele bu. Siz dost zannedersiniz ama dost bildiğinizin iradesini, idrakını, vatanını, inancını, milletini karanlık odaklara pazarladığını bilemeyebilir, fark edemeyebilirsiniz. Bunları yaşıyoruz. Önemli olan her an uyanık olmak, her ihtimal karşısında dimdik, sabırla sebat edebilmektir. Açık konuşayım, özel eleştiri, bizde bu konuda maalesef yanıldık, yanıltıldık ve şuanda birazda daha erken netice alabilecekken gecikmesinin sebebi bu olmuştur. Şimdi önemli olan gerekirse canını ortaya koyup, istiklal ve istikbal mücadelesini verebilmektir. Hep birlikte biz üzerimize düşeni yapabilirsek inanın millet arkamızda olacak. Yaradan samimiyetimi görecek ve mutlaka bizimle olacaktır. İşte son bir yıldır yaşananları gördünüz. Buradan Memur-Sen’e bir kez daha teşekkür ediyorum. İhaneti gördüğü ve karşı durduğu için özellikle teşekkür ediyorum. İstiklaline ve istikbaline yönelen saldırıyı görüp milli iradeye sahip çıktığı için teşekkür ediyorum. Aramıza sızan hainleri gördüğü için o hainler mücadelemizde her an yanımızda olduğu için teşekkür ediyorum. Sancağı düşürmediğiniz için, hak mücadelesinden taviz vermediğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Siz oyunu fark ettiniz, tuzağı fark ettiniz. Eski Türkiye’yi diriltme için yazılan senaryoyu fark ettiniz. Aziz milletimizle birlikte o tuzağı bozdunuz, o senaryoları yırtıp attınız. Milletin seçiği bir başbakan ‘sabık başbakan’ denilerek, tutuklandı, hapsedildi, idam edildi. Bakın senaryo aynı, değişen bir şey yok” diye konuştu.
‘SİZİN TUZAKLARINIZIN ÜZERİNDE ALLAH’IN TUZAĞI VARDIR’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son yapılan operasyonlarla ilgili Avrupa’dan gelen eleştirilere cevap vererek, “Biz Avrupa’nın günah keçisi değiliz, Biz Avrupa’nın keyfice eleştireceği kendisi aynaya bakmadan söz söyleyeceği hele hele parmak sallayacağı, hele hele azarlamaya kalkışacağı bir ülke hiç değiliz. Avrupa bizi eleştireceği yerde gitsin kendi içinde artan ırkçılığa, ayrımcılığa, İslamofobi’ye çare bulsun” dedi.
Sempozyumda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte yazılan senaryonun aynısını bugünde yazdıklarını belirterek, o eski senaryoları incelediğini ve bugünkü senaryoların birbiriyle örtüştüğünü dile getirdi.
“DÖNEMİN BAŞBAKANI’ DİYE FEZLEKE HAZIRLAYAN ŞUNDA ‘DÖNEMİN HAŞHAŞİLERİ’ OLDU”
Senaryoların aynı olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi de elimize geçenlere baktığımız zaman şunu görüyoruz, seçilmiş başbakana bu defa da ‘dönemin başbakanı’ diyorlar. Ama siz buna (Memur-Sen) müsaade etmediniz. 17-25 Aralık’ta bunu yapmak istediler. Ama maskeleri birlikte düşürdük. Ulusal güvenliğimizi tehdit edenlere karşı sizinle birlikte mücadele verdik. 30 Mart’ta bu mücadeleyi başarıyla birlikte verdik. 10 Ağustos’ta bu mücadeleyi başarıyla birlikte verdik. ‘Dönemin Başbakanı’ diye fezleke hazırlayan şunda ‘dönemin haşhaşileri’ oldu ve çok daha ilginç şuanda bakıyorsunuz hala beddua seansları düzenliyorlar. Mart öncesinde de düzenlediler, şimdi düzenliyorlar. Bu defa yer değiştirdi artık Pensilvanya’da düzenliyorlar. Bu beddua seanslarında akla hayale gelmez sıfatlar yakıştırmaya çalışıyorlar. Ne yakıştırırsanız yakıştırın bilin ki sizin tuzaklarınızın üzerinde Allah’ın tuzağı vardır. Bunu böyle bilin” dedi.
“GİDİYOR AĞLAMA DUVARLARINDA MAZLUM VE MAĞDUR EDASIYLA GÖZYAŞI DÖKÜYORLAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakın tarihteki bütün karanlık noktaları, hukuksuzlukları, mağduriyetleri, tuzakları, sahtekarlıkları aydınlığa kavuşturmak için daha çok çalışacaklarını ifade etti.
“40 yılın tezgahını, tuzağını takdir edersiniz ki bir yılda silip süpürmek mümkün değil” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sabırla ama kararlılıkla bu işin üzerine gidiyoruz ve gidiyoruz. Memur olabilmek için gece gündüz ders çalışan, sınava hazırlanan, yıllarca memur olmanın hayalini kuran ama çalınan sınav soruları nedeniyle hayalleri gasp edilen gençlerin hesabının sorulması için daha çok gayret edeceğiz. Himmetleri, sadakaları, zekatları, kurbanları, bağışları çalınan esnaf için, tüccar için, yoksul vatandaş için bunların hesabını sormak için daha çok mücadele edeceğiz. Şantajları, tehditleri ortadan kaldırmak için, mağduriyetleri gidermek için kurulan tuzaklarla mahkum edilenlerin özgürlüğüne kavuşa bilmesi için hukuk mücadelesine her aşamada destek olacağız. Ama en çok da uyanık olacağız. Zira paralel yapıyı bir maşa olarak kullanan üst akıl kullandığı maşa beceriksiz çıkınca başka yollara da tevessül edecektir. Yeni Türkiye’den rahatsız olanlar eski Türkiye’ye dönmek isteyenler yeni maşalar, yeni kullalar arayacaktır. Tuzaklara düşmeden, milletin istikametinden ayrılmadan bu mücadeleyi sürdürecek Türkiye’nin istiklaline el uzanmasına izin vermeyeceğiz. İnlerine girilince, hesap sorulmaya başlanınca, kirli işleri ve ilişkileri ortaya dökülünce feryadufigan ortalığı gürültüye vermeye başladılar. En iyi yaptığı işi yapıyorlar. Bu konuda çok başarılar. Gidiyor ağlama duvarlarında mazlum ve mağdur edasıyla gözyaşı döküyorlar. Bunların da bir ağlama duvarı var biliyorsunuz” şeklinde konuştu.
“ŞUANDA BİZİM CEZAEVLERİMİZDE 7 TANE MAHKUM GAZETECİ VARDIR”
Türkiye’de gazetecilerin tutuklandığını, basının susturulduğunu iddia edecek kadar dünyaya ağlayarak şikayet edecek kadar ilkesiz, pervasız ve ahlaktan yoksun olduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Eli kalem tutan bir grubun gazete ilanı vermişler ‘Gazeteciler tutuklanmış, içeri atılmış’ vs. Biliyorsunuz şuanda bizim cezaevlerimizde 7 tane mahkum gazeteci vardır. Bunu önemli toplantıda açıklamam lazım. Bunların bir grubu terör örgütleriyle ilişkilidir. Bir grubu öldürme maalesef suçuyla yakalanmıştır, mahkum edilmiştir. Polis öldüren var bunların için, bekçi öldüren var. Bunların içinde terör örgütlerinin isimlerini vermeme gerek yok onlarla iktisatlı evlerinde silah bulunduranlar var. Yani bunlar gazeteciliği sadece kendileri için bir zırh olarak kullanmışlar. Son olarak bu operasyonda içeri alınan gazetecide işte ‘legal görünüm altında illegal bir yapının şekillenmesinde’ gayreti olanlar arasında. Ama onun dışında alınan üç kişi emniyet görevlileri. Nede bu gazeteciler? Ha onunla beraber başka alınanda olacaktır, olabilir. Şimdi ben soruyorum, ey eli kalem tutanlar acaba gazeteciler suç işlemez mi? Böyle bir şey var mı? Suç işliyorsa o da bunun bedelini ödemek durumdadır. Gazetecilerin eli sadece kalem tutmuyor ki, yeri gelir silahta tutar, yeri gelir çok daha farklı suç sayılan birçok işlemi o da işleye bilir. İşlediği zaman o gazeteciler zırhı altında bunlar masumdur diye bilir miyiz? Hukuk ne ise bu hukuk içerisinde onlar bunun karşılığı görecektir. Özgürlükler noktasında biz göreve geldiğimiz ana kadar cezaevlerinde olan yazar-çizerlerin sayısını lütfen bir hesaplasınlar. Biz geldikten sonra cezaevlerindekileri işte az önce açıkladım, bunlar onun karşılıklı mukayesesini yapsınlar. Uluslararası medyadan bazıları bunlara inanarak bunlarla yol arkadaşı oldukları için bu yalanları itibar ediyor ve Türkiye aleyhine kampanyalar yapıyorlar. Aynı şekilde AB’nin bazı yetkilileri de bu tuzağa düşüyor. Araştırmadan, öğrenmeden yada art niyet içerisinde bu iftiraların sözcülüğünü yapıyorlar.”
“DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE MEDYA TÜRKİYE’DEKİ KADAR SERBEST DEĞİLDİR”
Dünyanın hiçbir yerinde medyanın Türkiye’deki kadar serbest değildir diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, iddialı konuştuğunu Türkiye’de medyanın o kadar serbest olduğunu demokratik ülkelerde dahi asla müsaade edilmeyen hakareti, iftirayı, karalamayı, nefret suçlarını her gün işleye bildiğinin altını çizdi.
Bunu şahsında yaşadığını kimsenin kusura bakmamasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şahsımda yaşıyorum, ailemle yaşıyorum ve onlara yapılan hakareti dünyanın hiçbir yerinde yapamazsınız. Bu hakaretinde yerden tavana sınırı yok. O denli hakaretler… İnanın ABD’de bunu yapamazlar. Bu manşetleri AB içerisinde atamazlar. Şimdi AB’li yetkililer çıkıyor sanki kendi ülkelerinde böyle şeyler yokmuş gibi olmuyormuş gibi itham ediyorlar. Defalarca söyledim. İngiltere’de ‘Telekulak skandalı’ nedeniyle 50 kadar gazeteci göz altına alındığında, medya kuruluşları kapandığında bize yaptıkları gibi İngiltere’ye ‘basın susturuluyor’ dediler mi? Demediler. Almanya’da bir dergiye baskın yapıldığın da, bilgisayarları incelendiğinde, değişik medya kuruluşlarından 17 gazeteci sorgulandığında Almanya’ya seslerini çıkarmadılar, çıkaramadılar. Fransa’da bir gazeteci çocuklarının gözü önünde polis tarafından adeta işkenceye maruz bırakıldığında seslerini çıkarmadılar ve bunu görmediler. İspanya’da gazeteci kimliği taşıyan bir şahıs terörle bağlantılı olarak tutuklanıp hapse konulduğunda gazeteciler tutuklanıyor diye asla yaygara koparmadılar. ABD’de geçtiğimiz haftalarla Ferguson olayları sırasında biliyorsunuz gazeteciler göz altına alındı. Hatta Anadolu Ajansı’ndan (AA) bir arkadaşımız yerlerde süründürüldü ve 6 saat gözaltında tutuldu ama bunu görmediler. İsrail’de acımasızca katledilen gazetecileri, susturulan, işinden sürülen gazetecileri görmediler. Kendileri yapınca susuyorlar, başkası yapınca susuyorlar, görmemeleri gereken ülkelerde gazeteciler katledilirken susuyor, üzerine örtüyorlar ama Türkiye’de gazetecilik faaliyetinin dışında bir iddia ile gözaltına alınanları bizim aleyhimize kullanmaya kalkışıyorlar. İşte Mısır’da olanları da az önce değerli başkan ortaya koydu. Orda da arkadaşlarımız tutuklandı. Günlerce, haftalarca gazeteci arkadaşımız Mısır’da tutuklu kaldı. Önce aynaya bakmaları lazım. Önce kendi ellerine, kendi yüzlerine bulaşan gazeteci kanlarını temizleyeceklerdir. Önce kendi öz eleştirilerini yapacaklardır. Bunu yapmadıkları sürece, manşetleriyle, raporlarıyla, açıklamalarıyla sadece ve sadece kendi itibarlarına zarar verirler. Biz Avrupa’nın günah keçisi değiliz. Biz Avrupa’nın keyfice eleştireceği kendisi aynaya bakmadan söz söyleyeceği hele hele parmak sallayacağı, hele hele azarlamaya kalkışacağı bir ülke hiç değiliz.”
“AVRUPA BİZİ ELEŞTİRECEĞİ YERDE GİTSİN KENDİ İÇİNDE ARTAN IRKÇILIĞA, AYRIMCILIĞA, İSLAMOFOBİ’YE ÇARE BULSUN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Türkiye’nin olmadığını artık yeni Türkiye’nin olduğunun altını çizerek, artık yeniden büyük Türkiye’nin olduğunu, o günlerin geçtiğini, o günlerin artık eski Türkiye’de kaldığını vurguladı.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
İfade özgürlüğü konusunda 12 yıl öncesine göre çok daha ileri bir noktada olunduğunu, daha da ileri standartlara doğru ilerlendiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa bizi eleştireceği yerde gitsin kendi içinde artan ırkçılığa, ayrımcılığa, İslamofobi’ye çare bulsun. İşte buyurun son günlerde Almanya’da yapılan bir cami biliyorsunuz, caminin duvarlarını işte o Nazi gamalı, haç işaretlerini yapıyorlar, bunun dışında da malum hayvanın kellini orada çiziyorlar ve bununla sürekli o caminin inşaatını engellemek için gayret sarf ediyorlar. Hani sizde inanç özgürlüğü vardı, hani nerede? Türkiye’de böyle bir şey var mı? Böyle bir şey olsa Türkiye’de dünyayı ayağa kaldırırlar. Biz tam aksine destek veriyoruz. Restorasyonlarına destek veriyoruz. İşte Van Gölü’nün Akdamar Kilisesi’ni başbakanlığım döneminde biz Hazine’nin kasasından, kesesinden yaptık. Aynı şekilde Trabzon’da biz restore ettik ve onların emrine ‘buyurun gelin orada yılda bir kez ayinlerinizi yapın’ dedik. Bunlar özgürlük değil de dedir? Bu adımları da biz attık. Ama bakın batı aynı şeyi yapamıyor. Avrupa bizi eleştireceğine gitsin AB içerisindeki faili meçhul cinayetleri aydınlatsın. Biz reformlarımızı yaptık, yapıyoruz ve daha da yapacağız. Biz daha ileri standartlara doğru koşarken Avrupa geriye doğru gittiğini lütfen bir zahmet görsün, kabul etsin ve tedbirlerini alsın” dedi.
“ÇÖZÜM SÜRECİ VE YENİ ANAYASA KONUSUNDA KARARLIYIZ”
Çözüm süreci ve yeni Anayasa noktasında da Cumhurbaşkanlığı görevi süresinde de hükümet ile birlikte sürdürmeye kararlı olduklarına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah milletle birlikte, STK’larla birlikte el ele vererek inanıyorum ki 7 Haziran seçimlerinden çıkacak bir netice bu istikamette çıkacak bir netice inşallah yeni Anayasa’nın süratle hazırlanmasına, çözüm sürecinin bu anayasa ile birlikte süratle şekillenmesine vesile olacaktır. Daha çok gayret etmemiz lazım. Bu kongre ile birlikte düşünceleriyle birlikte güç katacak olan değerli düşünürlere çok çok teşekkür ederim” diye konuştu.