AHMET AKBUĞA
ERZURUM (İHA) - Erzurum Teknik Üniversitesi’nin (ETÜ) 2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı düzenlenen törenle başladı.
Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Salonu’nda düzenlenen açılış töreninde konuşan ETÜ Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı ETÜ’nün hedeflerini anlattı.“Hedeflerimizle alakalı olarak tek cümleyle şunu ifade etmek isterim ki; temel gayemiz ETÜ’nün eğitim, araştırma ve topluma hizmet alanlarındaki başarısını artırmak ve ülkemize yetiştireceğimiz güzide insanlarla hizmet etmek olacaktır” diyen Prof. Dr. Yaylalı, “Bilindiği gibi eğitim, insanı kültürel hayata hazırlayan tüm toplumsal süreçleri içerir. Toplumsal çevre, insanın içerisinde yer aldığı kurumlar, bir insanın mensup olduğu kültürün üyesi haline gelmesinde önemli etkenlerdir. Eğitim, resmi ve düşünsel anlamda; kişilerin değerler, yetenekler ve bilgi bakımından eğitildiği toplumsal kurumlarda yapılmaktadır. Bir öğretim sisteminin başarılı olabilmesi için, uyguladığı ders programının, öğretim yöntem ve tekniklerinin toplumun değer dünyasına uygun ve onunla ilişkili olması gerekir. Toplumun sahip olduğu maddi ve manevi değerleriyle çatışan bir eğitim programının başarı şansı yok denecek kadar azdır. İnsanın doğasında var olan eğilimlerden birisi, belki de en önemlisi, kendi dünyası üzerinde eylemde bulunan ve bu dünyayı dönüştüren bir özne olmak, bunu yaparken bireysel ve kolektif olarak tam ve daha zengin bir hayata giden yepyeni imkânlara doğru hareket etmektir. Her insan, özne olma görevini yerine getirirken ötekilerle diyalog içinde yüzleşerek kendi dünyasına eleştirel bakma yeteneğini de geliştirecektir. Böyle bir yüzleşme için uygun araçlar sağlandığında insan kendi bireysel ve toplumsal gerçekliğini ve bu gerçekliğin çelişkilerini de kademe kademe algılayıp eleştirel bir biçimde ele alabilir.” dedi.
ÖZGÜRLÜKÇÜ EĞİTİM, BEŞERİN DÜNYADA YAŞADIĞI İNSANLAŞMA MÜCADELESİNİN TEMEL KOŞULLARINI HAZIRLAMALI VE ONA YENİ İMKÂNLAR SAĞLAMALIDIR
İnsanın kendi dışındaki tüm yaratıklara karşı yegâne üstünlüğü ve onun temel belirleyici özelliğinin bilinç ve irade sahibi bir varlık olması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yaylalı, “Onun yaşamı ve hareket seyri, yalnızca yaratılışta yapısına yerleştirilmiş, doğası ile yoğrulmuş içgüdüsünün etkisine ve yazgısına bağımlı değildir. Yani hiçbir canlı kendi doğasının aksine hareket edemezken insan kendi doğası ya da fıtratı ve içgüdüsünün aksine hareket edebilen tek varlıktır. İnsan bu iradesi ve bilinci sayesinde eğitilebilme ve isyan edebilmenin temel dinamiklerini de kendinde barındırmaktadır. Kendisine yaratılıştan belirlenen bir rotaya, bedeninin maddi ve manevi ihtiyaçlarına bile kafa tutabilen biricik varlık insandır. Hatta kendisinin iyiliğine olan şeylerin tersini bile yapabilen bir varlıktır. Hem aklının gösterdiği doğrultuda hem de aklının muhalefet ettiği istikamette davranışlar sergileyebilir.
İnsanın doğasında yer alan bu realiteyi göz önünde bulunduran bir eğitim anlayışı, geleneksel eğitim kategorilerini insanın özgürleşmesi doğrultusunda dönüştürmeli hatta gerekirse bütünüyle ortadan kaldırmanın zeminini hazırlamalıdır. Bu nedenle eğitimde köklü değişimin gerçekleşmesi gerektiğini düşünen eğitim anlayışları, sadece okuldaki geleneksel öğrenme modellerini değil, aynı zamanda, çocuk yetiştirme yöntemlerini, ailenin örgütlenmesini ve toplumsal kurumların yeni baştan düzenlenmesini de kapsar. Aslında özgürlükçü bir eğitimin temel amacı insanı asli özelliklerinden uzaklaştırmaya çalışan ideoloji ve dünya görüşlerinin karşısında durup ona kendi tercihleri doğrultusunda yetkinleşmesinin önünü açmaktır. Bir başka ifadeyle özgürlükçü eğitim, beşerin dünyada yaşadığı insanlaşma mücadelesinin temel koşullarını hazırlamalı ve ona yeni imkânlar sağlamalıdır” diye konuştu.
EĞİTİM SİSTEMİNE BELİRLİ BİR İDEOLOJİNİN EGEMEN OLDUĞU ÜLKE YA DA TOPLUMLARDA DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN SÖZ EDİLEMEZ
“Bir ülkedeki eğitim sistemi, herhangi bir ideolojinin belirlediği doğrultuda işliyorsa söz konusu sistem, eğitilen insanların temel niteliklerinin geliştirilmesine yönelik programlar uygulamaktan ziyade, o ideolojinin ilke veya kabullerinin eğitilen insan üzerinde belirginleşmesini esas alır” şeklinde ifade eden Prof. Dr. Yaylalı, daha sonra şunları kaydetti; “Dolayısıyla ideolojinin emrindeki eğitim sistemleri, insanları belirli bilgilerle donatırlar ya da söz konusu bilgileri insanlara dayatma vazifesi görürler. Sadece bilgi yüklenerek ulaşılabilecek en yüksek seviye ise robotluktur, bir başka anlatımla değerli bir emir kulu olmaktır ve başkasının egemenliğini kabul etmektir. Sadece bilgi ile donatılmış kişiler, kendi işyerlerini açmak veya yeni bir teknoloji geliştirmek yerine kendilerine iş ve aş verecek iyi bir efendi ararlar. Her şeyini efendilerine borçlu olan, bağımsız bir kişiliğe sahip olmayan vatandaşlardan oluşan bir ülkenin ileri gidip dünyada itibar sahibi bir konuma gelmesi, bağımsızlığını koruması oldukça zordur. Oysa çağdaş dünyada eğitimin amacı, herhangi bir konuda insanlara bilgi yüklemek ve hatta beceri kazandırmak değil bireylerin hayal gücü ve yaratıcılıklarını geliştirmek, bağımsız düşünmelerini sağlamak, özgüvenlerini tesis edip girişimcilik ruhu kazandırmaktır. Hayal gücü ve yaratıcı yetenekleri gelişmemiş, bağımsız düşünebilme cesareti olmayan ve kendilerine güven duymayan insanlar, başkalarının güdümlemeleri sonucu hareket edebilen, ben yapıyorum deme cesaretini gösteremeyen insanlardır. Bu tür insanlardan teşekkül eden toplumların geleceğe bakma cesaretleri yoktur. Çünkü ümit ve heyecan ışıkları olmadığından dolayı gelecek onlar açısından karanlıktır. Gelecekten korku duyanlar, geleceğe yönelik uzun vadeli ve yüksek idealleri hedefleyen politikalar üretmek yerine, içerisinde bulundukları anı kurtarmaya çalışan kapalı toplumlardır. Kapalı toplumların en önemli özelliği, nereden gelirse gelsin her türlü değişime karşı çıkmalarıdır.
Eğitim sistemine belirli bir ideolojinin egemen olduğu ülke ya da toplumlarda düşünce ve ifade özgürlüğünden söz edilemez. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir yerde ise gerçek anlamda bir eğitim yoktur. Özgürlüğü kötüye kullanacakları bahanesiyle karşıt görüşleri susturmak, kimsenin hakkı değildir. Berikilerin dinleme hakkı özgürlüğünün olması için ötekilerin düşünceyi açıklama özgürlüğünün olması zorunludur. Aslında “Bir toplumda herkes aynı şeyi düşünüyorsa, kimse bir şey düşünmüyor” demektir. Eleştirinin olmadığı, her şeyin mutlak doğrulara dayandığının kabul edildiği yerlerde düşünce ve ifade özgürlüğü sadece bir hayalden ibarettir. İnsanların ufuklarını geliştirecek özgürlükçü bir eğitim-öğretim sisteminde kavga yerini uzlaşmaya, tartışma yerini diyaloga ve bağnazlık yerini hoşgörüye bırakacaktır.
EĞİTİM SİSTEMİNİN HER KADEMEDE EVRENSEL DEĞERLERE VE BİREYSEL BEKLENTİLERE UYUMLU, ÜLKENİN İHTİYAÇLARINA CEVAP VERMEYE ODAKLI BİR HEDEFİ OLMALIDIR
Eğitim sisteminin her kademede evrensel değerlere ve bireysel beklentilere uyumlu, ülkenin ihtiyaçlarına cevap vermeye odaklı bir hedefi olmalıdır. Vurguladığım bu esaslar çerçevesinde, Erzurum Teknik Üniversitesi olarak biz şu noktaların özellikle altını çiziyor ve eğitim politikası olarak takip edeceğimizi belirtmek istiyoruz:
Eğitimde zamanın şartlarına uygun bir vizyon ve misyon geliştirip hayata geçiriyoruz. Her aşamada ne yapıldığı, niçin yapıldığı, ne hedeflendiği ve hedeflere ne ölçüde ulaşıldığının sorgulandığı bir modeli esas alıyoruz.
Öğrenci/birey merkezli bir sisteme geçiyoruz ve bireye hizmeti esas alıyoruz.
İnsana güveni esas alıp her şeyi sıkı bir kontrol altında tutma saplantısının ötesinde bir eğitim ve yönetim anlayışını tesis ediyoruz.Geçmişe odaklanmayı ve modası geçmiş ezberleri bırakıp, yüzümüzü geleceğe, aklın ve bilimin rehberliğine çeviriyoruz.Ne kadar aykırı olursa olsun her türlü düşüncenin ifade edilebileceği bir fikir özgürlüğü ortamı meydana getirmek istiyoruz.
Üniversitemizi genç beyinleri formatlama ve bilgi yükleme merkezi olarak değil, hayat boyu öğrenmenin, etik ve insani değerlerin etkin kılındığı kurum haline getirmek istiyoruz
EĞİTİM SİSTEMİNDE TEK TİPÇİ VE TEK DOĞRULU YAKLAŞIMDAN ZİYADE HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ESAS ALINDIĞI BİR ORTAM TESİS ETMEK İSTİYORUZ
Eğitim sisteminde tek tipçi ve tek doğrulu yaklaşımdan ziyade hak ve özgürlüklerin esas alındığı bir ortam tesis etmek istiyoruz. Bugünün değil de dünün ihtiyaçlarına göre eğitilmiş olmak bir bakıma eğitimsiz olmaktır. Diplomalı eğitimsizler yetiştirmek çağdaş ve özgürlükçü bir eğitim sisteminin gayesi olmamalıdır. Modern dünyada eğitim sisteminin en önemli özelliği dinamik, esnek ve değişime açık olmasıdır. Eğitim kurumları, sadece öğretim yani bilgilendirme değil aynı zamanda eğitim yani davranışları geliştirme ve beceri kazandırma kurumlarıdır. Bir başka ifadeyle eğitim, genç dimağ hammaddesine katma değer ilave etme sanatıdır. Gençlerimize, ETÜ olarak bunu tesis edeceğimizin güvencesini veriyoruz. Dünyadaki gelişmiş ülkelere bakıldığı zaman açık olarak görülür ki bir ülkedeki eğitim seviyesi, demokrasi seviyesi ile birebir ilişkilidir. Bir ülkenin gelişmesi için ilk şart eğitimin gelişmesi, onun ilk şartı da ülkedeki demokrasinin gelişmesidir. Bu bağlamda, son on yılda ülkemizde gelişen demokrasi sayesinde reformların da önü açılmış ve yıkılamaz denilen birçok tabu yıkılmıştır. Bu değişim, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin de önünü açmış, ülkemiz bu sahada önemli bir ivme yakalamıştır. Yakalanan bu ivmenin artmasında, kuracağımız Yüksek Teknoloji Araştırma Merkezi, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi ile bizlerin de olumlu katkıları olacaktır. Ümidim odur ki, bu gelişme demokrasimizin daha da olgunlaşması ve dünya standartlarının üzerine çıkması ile artarak devam edecektir. Bu bağlamda, Üniversitemiz -ilkelerini biraz önce sunduğum kuşatıcı ve kapsayıcı vizyonuyla- ülkemizin geleceğini inşa etmede önemli bir misyon üstlenecektir.”