ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Yıldız öğrencilere seslendi
Yıldız öğrencilere seslendi
Erzurumspor kupada gruplara yükseldi
Erzurumspor kupada gruplara yükseldi
Basketbolda Erzurum Anadolu Lisesi farkı
Basketbolda Erzurum Anadolu Lisesi farkı
ETÜ’de Veri ve Bilgiye Erişim gündemi
ETÜ’de Veri ve Bilgiye Erişim gündemi
ETÜ ve ATAUNİV’den ortak proje başarısı
ETÜ ve ATAUNİV’den ortak proje başarısı
HABERLER>GUNCEL
12 Eylül 2019 Perşembe - 03:49

Yanık zulüm günlerini paylaştı

12 Eylül darbesi döneminde Ulucanlar Cezaevi'nde yatan Taş Medreseli Ülkücüler Genel Başkanı Naim Yanık ve Genel Başkan Yardımcısı Ömer Girgeç, 39 yıl sonra yaşadıklarını cezaevinin koridorlarında İHA'ya anlattı.

Yanık zulüm günlerini paylaştı

12 Eylül darbesi döneminde Ulucanlar Cezaevi'nde yatan Taş Medreseli Ülkücüler Genel Başkanı Naim Yanık ve Genel Başkan Yardımcısı Ömer Girgeç, 39 yıl sonra yaşadıklarını cezaevinin koridorlarında İHA'ya anlattı.

12 Eylül öncesinde siyasi davalardan yargılanan ve çeşitli dosyalardan birçok ceza alan Taş Medreseli Ülkücüler Genel Başkanı Naim Yanık ve Genel Başkan Yardımcısı Ömer Girgeç, o dönem yaşadıklarını bir dönem yattıkları Ulucanlar Cezaevi'nde anlattı. Balgat olaylarından dolayı yargılanan ve müebbet hapse çarptırılan Naim Yanık, “6 kişiydik, Mustafa Pehlivanoğlu isimli bir arkadaşımız idam edildi. Diğerlerimiz çeşitli cezalar aldık. Cezamızı yattık ve 1991 yılında çıktık. Hayata yeniden başladık” diye konuştu.

“12 Eylül silindir gibi ülkücü hareketin üzerinden geçti” diyen Yanık, “Haksız yere, hukuksuz yere, bu cezaevi, topraklar, bulunduğumuz yer şahittir 3 tane arkadaşımız suçsuz yere asıldı. Zaman geçtikten sonra ‘eyvah, pardon’ dendi ama iş işten geçmiş oldu. Gencecik insanlar, 17, 18, 20 yaşındaki çocuklar idam edildi” ifadelerini kullandı.

Kendilerini 12 Eylül mağdurları olarak nitelendirdiklerini belirten Yanık, “Bu işte kaybeden Türkiye Cumhuriyeti oldu. İhtilallerle Türkiye’nin önü kesildi. Dünün zulasında saklı olarak duran örgütler 12 Eylül’den sonra darbe yönetimiyle birlikte tekrar ivme kazanarak yeni badirelerin olmasına, 15 Temmuz’a gelmemize sebep olmuştur. İhtilal bitirmiş, eski defterleri, yaraları kapatmış ve yeni ufuklar açmış değildi Türk milleti, yeni dertlerin açılmasına vesile olacak dertleri tekrar hazırlamıştır. Bu cemaatler için de geçerlidir, örgütler için de geçerlidir, özellikle PKK için geçerlidir. 12 Eylül’ün en büyük müsebbibi PKK’yı ortaya çıkarmasıdır” şeklinde konuştu.

Cezaevine girdiklerinde koğuşlarda 140-150 kişi kaldıklarını ve yataklarda çifter çifter uyuduklarını aktaran Yanık, “Bugünkü gardiyanlar neyse, dünkü gardiyanlar da oydu. İnsandı velhasıl kelam, eğitim görmedikleri için kabaydılar belki ama herkes vazifesini yaptı. Gardiyanlar da vazifesini yaptı, bizler de vazifemizi yaptık. Bizim de onlardan aşağı kalır tarafımız yoktu. Kimseye de boyun eğmedik” dedi.

"BUGÜN GEREKİRSE AYNI ŞEYLERİ YAŞARIZ"

Asıl mağdurların anne ve babalar olduğunu belirten Yanık, “Cezaevlerinde bizlerden çok dışarıda kapı önünde eşya getiren, para pul getirmek için mücadele veren, yaz demeden kış demeden cezaevleri önünde sıra bekleyen analarımız ve babalarımız, mağduriyeti onlar yaşadı. Biz pişman mıyız? Yok. Bugün gerekirse aynı şeyleri yaşarız. Bu bayrağın inmemesi, bu ezanın dinmemesi için yaparız” dedi.

İnsanoğlunun her şeyi unutabileceğini söyleyen Yanık, “Rabbim ölümü dağa taşa vermiş kabul etmemiş, insan ölümü kabul etmiş. Arada Karşıyaka Mezarlığı'na gidiyoruz, üst kısmı mahalle, alt tarafta millet ağlaşıyor, üst tarafta millet oynuyor. Hayat böyle bir şey yani, pişmanlık duymanın ‘ah, vah’ demenin alemi yok. Kul kaderini yaşar. Biz bunları yaşayacaktık. Taşıyacağımız yük oydu, biz o yükü taşıdık. Biz, bizden sonra gelecek nesil bu ağır yükü taşımasın diye mücadele etmeye devam ediyoruz” diye konuştu.

"DEVLETE KÜSKÜNLÜK OLMAZ, BİZ DEVLET İÇİN VARIZ"

12 Eylül darbesi yaşanmadan hüküm giyerek cezaevine giren ve bir dönem çeşitli cezaevlerinde yatan Ömer Girgeç de, o dönem cezaevinde görüşe gelen aile bireyleri ile görüşmenin zorluklarını anlatarak, “Belirli saatlerde görüşebiliyorsunuz. Her zaman görüşme şansınız yok. Ziyaretçileriniz karşı tarafta, siz buradasınız. 40-50 kişinin hep birlikte sevdiklerini görmeye çalıştığı, sesini duyurabilirse duyuracağı bir ortam, burası işkencenin diğer bir hali. Rahat rahat görüş diye bir şey yok. Görüşürken arkadaşlarınız sizi koruyacak, arkanızı korumanız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

12 Eylül öncesinde ülkücülük ya da solculukta herhangi bir çizgi olmadığını söyleyen Girgeç, “Ailemizden gördüğümüz inanmışlık, milliyetçi muhafazakar bir aile yapısında olduğumuz için o kaos ortamında olmamız gereken yer ülkücü hareketin içinde ama ülkücülüğün ne olduğunu dışarıda yaptığınız mücadelede anlamak mümkün değil, bilmiyorsunuz. O anarşi ortamında, evlerinize bildiriler atıyorlar, dininize laf söylüyorlar, sizde bir yerde duruş sergiliyorsunuz. Neticede bu bir mücadeleye dönüşüyor. Bu mücadelenin silahlı kavgalar, siyasi olaylar neticesinde cezaevlerine düştük. Silahlı olaylar neticesinde cezaevlerine düştük. Düştükten sonra neden düştüğümüzü öğrenelim diye. Epeyce bir okuma neticesinde ülkücü olduğumuzu anladık. Ülkücülüğün kitabını biz cezaevlerinde okuduk. Savunduğumuz ideolojinin teorisini cezaevlerinde gördük. Dışarıda ameli eğitimini yaptık” şeklinde konuştu.

13 ayrı dosyadan yargılandığını ve idam sehpasından döndüğünü ifade eden Girgeç, 400 sene ceza aldığını, cezayı aldıktan sonra idam cezası almadığı için sevindiğini söyledi. “Zaman her şeyin ilacıdır” diyen Girgeç, “Bugün buradayız. Karşınızdaki fotoğrafta yaşıyorum. Oradan buraya, karşıdaki fotoğraf 39 senelik, bizden bir şey götürdü mü? Belki fiziki olarak götürdü. Ama ruh olarak hep aynıyız. Bugün Türkiye Cumhuriyeti için, devletimiz için devlete küskünlük olmaz. Biz devlet için varız. Devlet, her zaman 18 yaşındadır. Bazen uyuyor gözükür ama uyumaz. Devletinize küsmeyeceksiniz, idam edebilir, yanlış insanların eline geçebilir o güç, bu yanlış insanların ellerine geçti diye devlete küsemezsiniz. Ülkücü hareketin temelinde devlete itaat vardır. Ben devletimin hiçbir şeyini sorgulamam ama ona itaat ederim” dedi.

"MAMAK ZULMÜN KALESİYDİ"

Cezaevinde yattığı dönemde gardiyanların acımadan kendilerine saldırdıklarını belirten Girgeç, “Gardiyanlar, korku filmlerinde seyrettiğiniz gibi ama içerisinde vicdanlı insanlar yok mu var ancak örneğiniz hep kötü. O zaman iyi olanlar ise istisnaydı. 12 Eylül’den sonra gardiyan diye bir mefhum yok, asker var” diye konuştu.

Mamak Cezaevi'ni “zulmün kalesi” olarak nitelendiren Ömer Girgeç, “Asker acımasızca çocuklara saldırıyor. Sana zulüm ediyor. Ben beş sene Mamak’ta yattım. Mamak zulmün kalesiydi. Böyle bir zulüm yeryüzünde görülmemiştir. Yaşadıklarımı anlatsam siz inanmazsınız. Anlatmaya başlasam yaralarım depreşecek. O dönemleri zamana gömdük kaldı. O zamanlar bize yapılanlar kabul edilecek şeyler değil. Bazen terbiye müsaade etmez anlatacağımız şeylere, çok zulüm ettiler” ifadelerini kullandı.

Koğuşun üst kısmında gardiyanların gözetleme pencereleri olduğunu ve zaman zaman gözetlendikleri yerden yiyecek atıldığını söyleyen Girgeç, zaman zaman gözetlendikleri yerden et vb. yiyeceklerin koğuşa atıldığını kaydetti. 12 Eylül dönemi bittikten sonra rahatladıklarını anlatan Girgeç, “1986-1987’den sonra biraz daha rahatlama, sivil otoritenin biraz daha yerleşik düzene geçmesiyle cezaevleri rahatladı. Ama 1979-1986 süreci korkunç bir işkence dönemidir. O dönem tez konusudur aslında, üniversitedeki hocaların bunu kesinlikle işlemesi lazım” dedi.

Cezaevindeyken ruhen sıkıntılı süreçler geçirdiklerini anlatan Girgeç, “Mustafa Karaca isminde bir arkadaşımız vardı. Karar mahkemesine çıkacak ve idam alması kesin, her mahkemede de babası geldiği için ‘gideceğim idam alacağım da inşallah babam gelmez, idam aldığımı duymaz, iyi olur’ dedi. Hazırlandı, mahkemeye gitti. Döndüğünde seviniyordu. Ne oldu dedim. ‘İdam cezasını aldım da babam gelmedi, idam aldığımı da görmedi’ dedi. Bilmiyor ki televizyonlar idam alanları haberlerde söylüyor. Bir ay sonra açık görüş var. Döndü morali bozuk, meğer babası mahkemeye gelirken trafik kazasında hayatını kaybediyor. O günkü haberler aynen şu şekilde; ‘Bursa davası sanıklarından Mustafa Karaca idam cezasına çarptırıldı. Bir sonraki haber ise, Hatay’dan Ankara’ya gitmekte olan otobüs kaza yapıyor ve Hamit Karaca hayatını kaybediyor.’ O evdeki hali siz bir düşünün, bizim yaşadıklarımızdan sadece bir tanesi bu” şeklinde konuştu.

 
Sunar istişare turunda
 
Bahçeli: “Kayıtsız kalan da sorumludur”
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Bakan Selçuk çağrı yaptı
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Diyarbakır’da ...
Erbaş: "Annelerin yanındayız"
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Diyarbakır'da çocukları için HDP İl ...
“Kerbelâ’yı anlamak, Hz. Hüseyin’i iyi tanımaktır”
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Kerbelâ’nın bize öğrettiği en büyük ...
 
DOSİAD: ‘Yürekli anaların direnişini destekliyoruz’
DOSİAD Yönetim Kurulu yayımladığı bildiriyle, Diyarbakır’da terör örgütünce ...
Sekmen Erzurum ulaşım vizyonunu değerlendirdi
Sekmen Erzurum’un sürekli gelişmesi ve yerleşim birimlerinin genişlemesiyle ...
EGM’de daire başkanlıkları yeniden yapılandırıldı
Emniyet Genel Müdürlüğünde 35 olan daire başkanlığı sayısı, 13 daire başkanlığının ...
 
Erbaş’tan Kur’ana uygun hayat vurgusu
“Sabah Namazı Buluşması”nda gençler ve çocuklarla bir araya gelen Diyanet ...
Erzurum’da Halk Sağlığı gündemi
Erzurum’da İl Sağlık Müdürlüğü’nce Halk Sağlığı Haftası düzenlenen etkinliklerle kutlandı.
Diyanet-Sen’den hutbe açıklaması
Dindar olmayı ya da olmamayı Mustafa Kemal Atatürk üzerinden yorumlamanın ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Müslümanlar Müslüman Olmadıkça
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
Erdal mı kahraman, Zekeriya mı unutulan?
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Sosyal Medya ve Siyaset: Ahlakın Kaybolduğu Yer mi?
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
Erzurum tarım ve hayvancılıkla şahlanır mı?
Baki Gezmiş
Baki Gezmiş
Prof. Dr. Fatih Alper Gibi Derman Olacaksın !
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
İş Yapma Ayrı Sahiplenme Ayrı İştir Ve Erzurumspor
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva