Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, son dönemde yaşanan Erzurum ve Trabzon’daki orta büyüklükteki depremlerin birbirini tetikleyebileceğini belirterek Karadeniz Bölgesi’nin deprem üretme potansiyeli olduğunu söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün dün akşam yaşanan ve merkez üssünü merkez Aziziye İlçesi Halilkaya Mahallesi olarak saptadığı 4.9 şiddetindeki depremin hafife alınmaması gerektiği belirtildi.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Bayburt, Erzurum ve Trabzon’da gerçekleşen depremlerin iki büyük fay üzerinde gerçekleşmediğini ifade ederek, “2 gün içerisinde Erzurum, Trabzon ve Bayburt’ta olan depremler bunlar büyük depremler değil orta ve küçük depremlerdir. Bunlar Doğu Karadeniz Bölgesi’nin depremselliğini belirten önemli depremlerdir. Bu 3 tane deprem bölgenin iki büyük fayı üzerinde gerçekleşmemiştir. Doğ Karadeniz Bölgesi’ni güneyden çeviren Kuzey Anadolu fayı ve kuzey Doğu Anadolu’daki faydır. Bu depremler bu iki büyük fay üzerinde gelişmemiştir. Bu faylar levha sınırını oluşturur. Bu depremler levha sınırlarında gelişmemiştir. Aksine levhaların içindeki faylara bağlı olarak gerçekleşmiştir. 3 deprem levha içindeki fayların tekrar aktif hale geçmesiyle oluşmuştur. Bu şunu gösteriyor, Doğu Karadeniz Bölgesi deyince aklımıza sadece Kuzey Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu fayları gelmeyecek. Levhanın içinde olan Kuzey Anadolu fayını paralel ve Kuzeydoğu Anadolu fayına paralel diğer levha içi faylarında deprem üretebileceği aklımıza gelecek” dedi.
“Bölgenin deprem potansiyelini ihmal etmemek gerekir”
1924’te Çaykara ve Erzurum’da 4 ay arayla gerçekleşen depremlerde çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiğini kaydeden Bektaş, “1924’te elimizdeki resmi belgelere baktığımızda 5.5 şiddetinde Çaykara’da bir deprem oluyor. 50’ye yakın insan ölmüş. Bu depremden 4 ay sonra Erzurum Pasinler’de büyük bir deprem oluyor. 2017’de de aynı şekilde Erzurum ve Trabzon depremlerinin arka arkaya olması bu bölgede fayların birbirini ya da depremlerin birbirini tetikleyebileceği anlamına geliyor. Son 2 gün içerisinde gelişen 80-100 kilometre genişliğindeki bir fay zonunda levha içi faylara bağlı depremler gelişmiştir. Bugüne kadar bilinen depremler orta büyüklükteki depremlerdir ama bölgenin deprem potansiyelini ihmal etmemek gerekir” şeklinde konuştu.
“Karadeniz bölgesinin deprem üretme potansiyeli vardır”
Levha içi depremlerin beklenen depremler olarak kabul edilmediğini dile getiren Bektaş, “Türkiye deprem tehlikesi haritasına baktığımızda biz levha içi depremleri dikkate almıyoruz. Sadece 2 büyük fay ve onunu ürettiği depremlere bakıyoruz. Tüm Doğu Karadeniz Bölgesi sadece güneyden geçen Kuzey Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu fayı değil tüm bölgenin deprem üretme potansiyeli vardır. Bunu özellikle söylüyorum. Bunu Karadeniz’de dahildir. 2 gün içerisinde olan depremler bunu göstermiştir. Çaykara bölgesindeki faylarla Erzurum arasındaki bir ilişkinin olabileceği birbirini tetikleyebileceğini göstermiştir” diye konuştu.
“Son 10 bin yıldan bu yana bir deprem olmuşsa o bölge deprem bölgesidir”
Vatandaşın deprem bölgesi tanımıyla bilimin deprem bölgesi tanımının farklı olduğunu işaret eden Bektaş, “Kandilli Rasathanesi 2-3 büyüklüğündeki depremleri alıyor. Bunu insanlar hissetmiyor ama kayıtlar alınıyor. Uluslararası kabule göre bir yerde son 10 bin yıldan bu yana bir deprem olmuşsa o bölge deprem bölgesidir. Vatandaşın deprem bölgesi tanımıyla bilimin deprem bölgesi tanımı farklıdır. Karadeniz’in içi dahil deprem bölgesidir. 2012’da Hopa açıklarında bir deprem oldu. Bu Trabzon fayı üzerinde gelişti” ifadelerini kullandı.