Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri'' Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada, "Artık kimsenin Türkiye'yi terör örgütleriyle, bölünme, parçalanma paranoyalarıyla oyalama imkânı kalmamıştır. Çünkü biz 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin mahiyeti ortaya çıktığında milletimizle birlikte şu kararı verdik; yaşayacaksak adam gibi yaşayacağız, öleceksek de adam gibi öleceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Yaşayan İnsan Hazineleri "Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri" ödül törenine katıldı. Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen törende, eser verdikleri sanat dallarında yetkinlikleri ödüle layık görülen sanatçılara ödülleri takdim edildi. Başbakan Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ve çok sayıda davetlinin de hazır bulunduğu törende, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Ödüllerin sahiplerini tebrik ederek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül alan sanatçıların; kendi alanlarında tüm hayatlarını vakfederek elde ettikleri becerileriyle, ortaya koydukları ürünlerle, ülkeye ve dünyaya kazandırdıkları değerlerle her türlü teşekkürü ve takdiri hak ettiklerini söyledi.
“TÜRKİYE, YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ BAKIMINDAN VERİMLİ BİR ÜLKE”
Türkiye’nin, yaşayan insan hazineleri bakımından verimli bir ülke olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak, her konuda olduğu gibi, bu hususta da elimizdeki hazinelerin tespitini ve değerlendirilmesini yeteri kadar yapamadığımızı düşünüyorum” dedi.
Türkiye’nin, UNESCO’nun ‘Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne 2006 yılında taraf olduğunu hatırlatarak bu adımın ardından gerçekleştirilen çalışmaları ve uygulamaları aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar ‘yaşayan insan hazinesi’ olarak ödüllendirilen sanatçıların, hemen her sanat ve zanaat dalından olmak üzere çeşitlilik gösterdiğini kaydetti.
Türkiye’nin her köyünde, kasabasında, ilçesinde, şehrinde, ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ sıfatını hak eden, kıymetli insanların olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Yurt gezilerimde, zaman zaman bu sanatçılarımızla, ustalarımızla, zanaatkârlarımızla karşılaşıyor, kendileriyle hasbihâl ediyorum. Yaşları bir hayli ilerlemiş olan bu sanatçılarımızın, ustalarımızın maharetlerini yeni nesillere aktarma konusunda sıkıntıları olduğu anlaşılıyor. Gençlerimiz, maalesef, büyük emek ve sabır gerektiren bu işlere yeteri kadar ilgi göstermiyor. Üstadın dediği gibi, ‘Ustada kalırsa bu öksüz yapı, onu sürdürmeyen çırak utansın.’ Bugün, pek çok alanda, ocaklarını tüttürecek, el verecek gençler bulamayan ustalarımız, maalesef, kendi işlerinin son temsilcileri durumundadır. Bu tür değerlendirmelerin, bu tür ödüllendirmelerin, gençlerimiz arasında, somut olmayan kültürel miraslarımızın beşeri kaynağını sürdürecek bir ilgiyi körüklemesini temenni ediyorum.”
“BOYNUZ KULAĞI GEÇMEZSE, ORADA BİR SORUN VAR DEMEKTİR”
İnsan hayatının, yapılan tercihlerden ve verilen kararlardan ibaret olduğuna işaret ederek, “Bazı insanlar, doğru kararlarla hem kendi hayatlarına, hem de tüm insanlığa anlam katarken, bazıları da yanlış kararlarıyla kendileriyle birlikte insanlığın da mahvına sebep olabiliyor. Atomu parçalayarak pek çok hastalığın tedavisine vesile olan da, onu bombaya dönüştürerek kitlesel katliamlara yol açan da insandır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşlere yer verdi: “Hayatını boşa geçirip unutulanlarla, akıldan çıkmayacak eserler verenler arasındaki temel farkın müsebbibinin yine kendimiz olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Nitekim “Yaşayan İnsan Hazineleri” olarak tarif ettiğimiz değerlerimiz, özel bir eğitimleri olsa da, olmasa da, usta-çırak ilişkisiyle, gönüllerinin aktığı, kabiliyetlerinin elverdiği alanlarda kendilerini yetiştirmişlerdir. Tabii, bir sanatı, bir zanaatı, ustasından öğrenmek önemlidir, ama asıl olan onu daha ileri taşımaktır. Atasözümüzde ifade edildiği şekliyle, boynuz kulağı geçmezse, orada bir sorun var demektir.”
Kültürümüzde, nesilden nesile geçen sanatın ve ilmin, en az bilgi kadar önemli bir ölçüsünün edep olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte böyle olduğu için, bizim ecdadımız, ilimle, sanatla, zanaatla edebi buluşturup, Ahilik teşkilatını kurmuştur. Sadece nesilden nesile bilginin, becerinin aktarıldığı değil, aynı zamanda edebin, milleti millet yapan vasıfların aktarıldığı Ahilik sistemi, devlet ve toplum geleneğimizin görünmeyen omurgasıdır” diye konuştu.
“15 TEMMUZ 2016 TARİHİ DE BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Türk milleti, yaklaşık bin yıldır, Malazgirt’te Sultan Alparslan’ın açtığı yolda, İznik’te Süleyman Şah’ın diktiği bayrağın altında, İstanbul surları önünde Fatih’in, kutsal topraklarda Yavuz’un izinde ilerlerken, feyzini de Ahi Evran gibi, Mevlana gibi, Hacı Bektaş Veli gibi, Hacı Bayram Veli gibi, Somuncu Baba gibi gönül erlerinden almıştır. Milletlerin tarihlerinde dönüm noktaları vardır. Bizim tarihimizde nasıl 1071 dönüm noktasıysa, 1299 dönüm noktasıysa, 1453 dönüm noktasıysa, 1923 dönüm noktasıysa, inanıyorum ki 15 Temmuz 2016 tarihi de bir dönüm noktasıdır. Cumhuriyetimizin 93 yıllık geçmişi boyunca arayışı içinde olduğumuz, bileğimizi ve yüreğimizi aynı gaye için bir araya getirme sıkıntımızı, 15 Temmuz’la birlikte geride bıraktığımızı düşünüyorum.”
Türk milletinin, 15 Temmuz’da, sadece hürriyetine, inancına, bayrağına, ezanına, demokrasisine değil, aynı zamanda hedeflerine de sahip çıktığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın, FETÖ, PKK, DEAŞ gibi tüm terör örgütlerine meydan okuyup ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan tek devlet’ dediğini ve bu ilkesinden vazgeçmeyeceğini gösterdiğini dile getirdi.
“BİZ GEREKİRSE BAŞ VEREN, AMA BAŞ EĞMEYEN BİR MİLLETİZ”
Artık kimsenin Türkiye’yi terör örgütleriyle, bölünme, parçalanma paranoyalarıyla oyalama imkânı kalmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu: “Çünkü biz 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin mahiyeti ortaya çıktığında milletimizle birlikte şu kararı verdik: Yaşayacak adam gibi yaşayacağız, öleceksek de adam gibi öleceğiz. Başka yerlere, başka toplumlara layık görülen zillet politikası bizim gibi binlerce yıllık devlet geleneği, medeniyet birikimi olan bir millete uymaz. Biz gerekirse baş veren, ama baş eğmeyen bir milletiz. İşte 15 Temmuz bu kararı açık ve net bir şekilde tüm dünyaya ilan edişimizin sembolü olduğu için tarihi bir dönüm noktasıdır diyoruz. Düne kadar 2023 hedefleri, 2053, 2071 vizyonu gibi söylemler büyük ölçüde temenniden ibaretti, böyle görülebilir. Ama artık bu tarihler bizim için kutlu yürüyüşümüzün adı konulmuş istasyonlarının hedefleridir. Rabbimin buyurduğu gibi, bizim şer gördüklerimizde hayır, hayır gördüklerimizde şer olabilir. 15 Temmuz gecesi ne kadar şer bir gece olarak başladıysa, 16 Temmuz sabahı o kadar hayırlı bir gün olarak ülkemizin üzerine doğmuştur. Allah’ın izniyle o gece sokakları dolduran milyonlarca insanımızın cesareti, şehitlerimizin dökülen kanları, gazilerim fedakârlıkları asla boşa çıkmayacaktır, boşa gitmeyecektir. Bu yönüyle bizim insan hazinemiz işte böylesine büyüktür, işte böylesine gurur vericidir.”
“TERÖR BELASI BUMERANG GİBİ GELECEK ALMANYA’YI DA VURACAKTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müstesna bir topluluk önünde bu konuyu açmak istemezdim. Fakat ülkeme ve milletime haksızlık yapıldığında, hele hele saldırıldığında susmayı kendime yakıştıramıyorum” diyerek, Almanya Adalet Bakanı’nın, Almanya’da bulunan FETÖ mensubu savcıların kesinlikle iade edilmeyeceğini söylemesi hakkında, “Bakana göre Türkiye ile Almanya arasındaki adli yardımlaşma sadece ağır suçları kapsıyormuş, siyasi gerekçeler bunun dışında kalıyormuş. Üstelik bu kadarla da kalmamış Alman Bakan, terör örgütlerini destekleyen gazetelere yönelik operasyonları kastederek ‘gelişmeleri kaygıyla izliyoruz’ demiş. Şimdi biz de Almanya’nın bu yaklaşımını ve onun ürünü olan uygulamaları kaygıyla, hatta dehşetle izliyoruz. Ey Almanya, Sayın Merkel’e ben 4 bin dosya verdim. Daha sonra İstanbul’daki son görüşmemizde, ‘Sayın Şansölye, ben size 4 bin dosya vermiştim bu terör örgütleriyle alakalı, teröristlerle alakalı Millî İstihbarat Teşkilatımızın, bunların akıbeti ne oldu?’ dedim. Bana verdiği cevap enteresandı, ‘O dosyaların sayısı 4 bin 500 oldu’ dedi. ‘Demokratik bir ülkenin, Avrupa Birliği’nin önde gelen bir ülkesinin, terör örgütü olarak kabul ettiği bu örgütün mensuplarını korumasını ben hâlâ anlamakta zorlanıyorum, bu nasıl bir iştir?’ dedim. Şimdi kalkmışlar, hâle bak, bize akıl veriyorlar, ‘endişeleniyoruz.’ Almanya, biz sizin bu duruşunuzdan endişeleniyoruz. Siz şu anda teröre çanak tutuyorsunuz. Ve bu terör belası ey Almanya, bilesin bumerang gibi gelecek sizi de vuracaktır. Türkiye olarak bizim sizden bir şey beklentimiz yok; ama siz teröre yataklık yapmaktan dolayı tarih boyunca anılacaksınız. PKK, DHKP-C, FETÖ gibi terör örgütlerinin mensuplarına yıllardır kol kanat geren Almanya’nın, şimdi de ısrarla FETÖ’nün arka bahçesi hâline dönüşmesi dolayısıyla biz de endişe ediyoruz. Her zaman söylediğim gibi, terör örgütleri akrep gibidir, eninde, sonunda döner kendini sırtında taşıyanı da ısırır” dedi.
“PKK’yla, FETÖ’yle, DEAŞ’la, ırkçı örgülerle mücadele etmek yerine, başka ülkelerin millî güvenlik hassasiyetlerini hiç sayarak teröristlere kucak açan Almanya’nın akıbetini hiç de hayırlı görmüyorum” sözlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’nın şu anda teröristlerin barındığı önemli ülkelerden biri hâline geldiğini söyledi.
Almanya’da Türklere yönelik çok sayıda ırkçı saldırının yapıldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’nın bu saldırıları önlemek yerine, Türkiye’nin terörist olarak tanımladığı ve kendisinden istediği örgüt üyelerine sahip çıkmayı tercih etmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını belirtti.
“ALMANYA, FETÖ’NÜN TERÖR ÖRGÜTÜ OLDUĞU KONUSUNDA ŞÜPHE EDİYORSA, BUYURSUNLAR ÜLKEMİZE GELSİNLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili açıklamalarının devamında şöyle konuştu: “Şayet Almanya FETÖ’nün terör örgütü olduğu konusunda şüphe ediyorsa, buyursunlar ülkemize gelsinler. 15 Temmuz’da bombalanan Meclisimizi ziyaret etsinler, bombalanan Özel Harekâtı gezsinler görsünler. Külliyemizin etrafında neler meydana geldi bunu görsünler. Gecenin şahitleriyle konuşsunlar, şehitlerimizin yakınlarıyla, gazilerimizle bir araya gelsinler. Hâlâ hastanelerde yatan bizim gazilerimiz var, onlarla konuşsunlar. Öyle kalkıp da esip gürlemek, kusura bakmayın, onları bu ülke yutmuyor, yutmuyoruz ve yutmayacağız, gereği neyse onu yapacağız. Ve bizim iç hukukumuz kimseyi ilgilendirmez. Anayasamız neyi emrediyorsa, yasalarımız neyi emrediyorsa biz onu yapıyoruz, onu yapacağız, yapmaya da devam edeceğiz, bunu da böyle bilsinler. Sonra da ellerini başlarının arasına alıp, Alman Cumhurbaşkanlığı Sarayının, Alman Parlamentosunun, emniyet teşkilatı binalarının bombalandığını, Berlin’in, Hamburg’un, Bavyera’nın sokaklarının tanklarla, helikopterlerle ateş altına alındığını bir hayal etsinler. Acaba onların Parlamentosu bombalansaydı ne yaparlardı, bunu bir düşünsünler. Eğer buna rağmen FETÖ’yü terör örgütü olarak kabul etmezlerse, anlarız ki niyetleri başkadır. Bizim gözleri olup da görmeyenlere, kulakları olup da duymayanlara, dilleri olup da konuşmayanlara söyleyecek sözümüz yok.”
Konuşmasının sonunda, Yaşayan İnsan Hazineleri “Geleceğe Aktırılan Mirasın Temsilcileri” ödüllerini kazanan sanatçıları tebriklerini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkede yaşayan tüm insan hazinelerinin en kısa sürede tespit ve taltifi temennisi ile sözlerini tamamladı.
Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve Kültür Bakanı Nabi Avcı ile birlikte ödül alan sanatçılara ödüllerini takdim etti. Celal Yılmaz (Mersiyehan) Mehmet Acet (Âşık), İslam Seçen (Klasik cilt sanatçısı), Salih Balakbabalar (Sedefkâr), Semih İrteş (Kalemkâr), Ahmet Yaşar Sarıtaş (Keçe sanatı ustası), İsmail Nar (Âşık), Osman Efendioğlu (Atma türkü sanatçısı), Macahel Yaşlılar Korosu üyeleri, ödüllerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden aldı. Ödüle layık görülen ancak törene katılamayan Minyatür Sanatçısı Cahide Keskiner’in ödülü ise onun adına Semih İrteş’e takdim edildi. Ödül töreni, atma türkü ustası Osman Efendioğlu ile Macahel Yaşlılar Korosu’nun sundukları canlı performansları ile sona erdi.