AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Diyarbakır'da bir zırhlı araca roketatarla saldıran üç hainden birisinin etkisiz hale getirildiğini, ikisinin de sağlam olarak ele geçirildiğini belirterek, "Güvenlik güçlerimizi tebrik ediyoruz. Bu eylemi yapanlar daha önce Diyarbakır'da 8 ayrı eylemi gerçekleştiren hainlerdir." dedi.
Yıldırım, İstanbul İl Danışma Meclisi Toplantısındaki konuşmasına, salondaki gençlerin tezahüratı üzerine, "Gençler enerjinizi burada tüketmeyin, o günler gelecek, meydanlar ısınacak" diyerek başladı.
Başbakan Yıldırım, "Diyarbakır'da bir zırhlı aracımıza roketatarla saldıran üç hainden birisi etkisiz hale getirildi, ikisi de sağlam olarak ele geçirildi. Güvenlik güçlerimizi tebrik ediyoruz. Bu eylemi yapanlar daha önce Diyarbakır'da 8 ayrı eylemi gerçekleştiren hainlerdir. Türkiye'de ister FETÖ'cü, ister bölücü terör örgütleri, hainler şunu bilmelidir ki; bu milletin gücü sizin bu eylemleriniz yanında asla ve asla azalmayacak, artmaya devam edecek." diye konuştu.
Dün cumhuriyetin kuruluşunun 93. yıl dönümünü büyük bir coşku ve heyecanla kutladıklarını ifade eden Yıldırım, gelecekte de istikballerinin sembolü olarak bu gururu her zaman yaşatacaklarını kaydetti.
"Ecdadımızdan, atamızdan aldığımız bu emaneti, canımız pahasına korumayı, her birimiz için şerefli bir görev sayıyoruz" diyen Yıldırım, cumhuriyeti sadece korumakla yetinmeyeceklerini aynı zamanda Türkiye'yi daha da büyütmek ve güçlendirmek için canla başla çalışacaklarını vurguladı.
Yıldırım, "İnşallah 2023'e geldiğimizde cumhuriyetin 100. yılında, 100. kuruluş yıl dönümümüzü daha heyecanlı çok daha farklı bir şekilde gerçekleştireceğiz. Bir kez daha o günlerden bugünlere, bu uğurda canını veren bütün vatan şehitlerini, 15 Temmuz şehitlerini rahmetle, minnetle anıyorum, mekanları cennet olsun. Başta Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları olmak üzere bütün gazilerimizi de şükranla yad ediyorum." diye konuştu.
Partisinin İstanbul il teşkilatına iki husus için önemli bir teşekkürünün olduğunu söyleyen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:"7 Ağustos'ta Yenikapı'da muhteşem bir miting, muhteşem bir demokrasi buluşması gerçekleştirdik. 5 milyon hemşehrimiz, vatandaşımız, gönüldaşımız, Demokrasi ve Şehitler Mitingi'nde meydanı hınca hınç doldurdu. Meydandan darbelere 'hayır' demokrasiye 'evet' diye haykırdık. O gün, o meydanda bedenen veya kalben bulunan herkese, tüm vatandaşlarıma, tüm İstanbullu hemşehrilerime, yol arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum. O gün Yenikapı'da Türkiye'nin gücünü, milletin demokrasiden yana tavrını bütün dünyaya gösterdik. O gün beraberliğimizi hiç ama hiçbir gücün bozamayacağını dosta, düşmana en açık şekilde ilan ettik. 27 gün süren demokrasi nöbetlerinde de milyonlarca vatandaşımız gece demeden, gündüz demeden meydanları doldurdu. İstanbul'un meydanlarındaki coşku, Van'da da, Gaziantep'te de, Ankara'da da, Trabzon'da da, Antalya'da da, İzmir'de de, Erzincan'da da, Kars'ta da Konya'da da yurdun her köşesinde, aynı coşkuyla, aynı heyecanla yaşandı. 81 ilimiz tek yürek oldu, tek vücut oldu. İstanbullu kardeşlerimizin heyecanı, coşkusu, heyecanımızı, geleceğe yönelik umutlarımızı daha da artırdı. İstanbul demokrasiye, özgürlüklere ve büyük Türkiye'ye, büyük Türkiye hayaline sahip çıktığını bir kez daha gösterdi."
Başbakan Yıldırım, bu yiğit ve dik duruşundan dolayı bütün İstanbulluları ve vatandaşları bir kez daha tebrik ettiğini anlattı.
Katılımcıların "Ölmeye geldik" şeklindeki sloganları üzerine Yıldırım, " Ölmeyelim, ölmeyelim daha çok işimiz var. Biz ölmek, öldürmek için değil biz yaşatmak için geldik. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyen bir kültürden geliyoruz." dedi.
Gençler, kadınlar ve AK Parti'nin AK teşkilatıyla gurur duyduklarını ifade eden Yıldırım, teşkilatlarının bütün mensuplarına, milletvekillerine, bakanlarına, il ve belediye başkanlarına, meclis üyeleriyle il, ilçe ve mahalle temsilcilerine Yenikapı ruhunu bir kez daha yaşattıkları için, kadın kolları ve gençlere fedakarca gayretlerinden dolayı teşekkür etti.
"Beraber yürüdük biz bu yollarda/Beraber ıslandık yağan yağmurda/Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bana yer şey seni hatırlatıyor" dizelerini seslendiren kalabalığa Yıldırım, "Bize her şey sizi hatırlatıyor." diye karşılık verdi.
Yıldırım, Türkiye'nin özeti olan İstanbul'un 15 Temmuz'da kendine yakışanı yaptığını, tıpkı 79 milyon vatan evladının yaptığı gibi, 7'den 70'e bütün İstanbullunun 15 Temmuz gecesi devletini korumak, Cumhuriyeti yaşatmak ve demokrasiye sahip çıkmak için hainlere karşı dimdik durduğunu söyledi.
246 şehit, 2 bin 194 gazi olduğunu aktaran ve 15 Temmuz'daki ve bütün şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Yıldırım'ın çağrısı üzerine şehitler için Fatiha okundu.
Konuşması sırasında gençlerin yoğun tezahüratları üzerine Yıldırım, "Gençler, tamam bir dakika. Zaman bizden yana ama zamanı da iyi kullanalım. Şu işi bitirelim, sonra daha çok zamanımız olacak." dedi.
Yıldırım, bu milletin şehitlerini ve gazilerini asla unutmayacağını dile getirerek, "O gün bu milletin her bir ferdi birer kahramandır. Millet adına, devlet adına hepinize hükümet olarak şükranlarımı sunuyorum. Sizler Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla meydanları doldurdunuz. Havaalanına giderek sayın Cumhurbaşkanımızı bir an bile yalnız bırakmadınız. Darbe kalkışmasının gerçekleştiği ilk yer olan şehitler köprüsünü de tuttunuz. 'Şehitler köprüsü geçilmez' diyerek kurşunlara vücudunuzu siper ettiniz. Allah hepinizden razı olsun. Bundan sonraki nesiller Boğaziçi Köprüsünü 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak anacak ve bu acıyı, bu ihaneti asla unutmayacağız." diye konuştu.
Darbe gecesi olduğu gibi demokrasi nöbetlerinde de İstanbul'un her köşesinin nabzının tutulduğunu ifade eden Yıldırım, Kısıklı, Boğaziçi Köprüsü, Taksim, Saraçhane, Hasköy, İl Başkanlığı, Atatürk Havalimanı, Çengelköy ve bütün ilçe meydanlarının doldurulduğunu anlattı.
Yıldırım, İstanbul'da 2 milyon 200 bini aşan parti üyesinin 27 gün boyunca çoluğuyla çocuğuyla meydanlarda olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin dört bir yanında demokrasi nöbetleri tutan bütün vatandaşlara bir kez daha selam gönderdi.
Başbakan Yıldırım, şunları kaydetti:"Vatanına ihanet edenler değil, meydanlarda demokrasi nöbeti tutanlar kazandı. Milletin tanklarını, milletin üzerine sürenler değil, tankların önünde duran, tankların üzerine çıkan kahramanlar kazandı. Aklını kiraya veren teröristler değil, hainler değil, her biri birbirinden yiğit şehitler kazandı, gaziler kazandı. Allah, bu büyük milleti birlik ve beraberlikten ayırmasın. Allah, bu büyük millete düşmanlık edenlere asla fırsat vermesin. Bu acı tecrübeden çok şey öğrendik, çok önemli dersler çıkardık. Gereken her adımı da kararlılıkla atarak bir daha bu türden alçakça kalkışmaların yaşanmaması için gereken tedbiri de aldık, almaya devam ediyoruz. Hiç kimse bir daha, devlet içinde devlet olmaya, milletin silahıyla millete tuzak kurmaya cesaret edemeyecek. Hiç kimse millet iradesine ipotek koymayı aklından dahi geçiremeyecek. Sınırlarımızın içinde veya dışında bu güzel ülkeye, Türkiye'ye bu necip millete kast eden her hain yapının evelallah üstesinden gelmeye muktediriz. Türkiye'yi FETÖ'den de BTÖ'den de DEAŞ'tan da onun siyasi uzantılarından da kurtaracağız Allah'ın izniyle."
SADECE HİZMET ETMİYOR, TUZAK KURAN TERÖRİSTLERİ DE HALLEDEREK GELİYORUZ
Başbakan Yıldırım, AK Parti'nin 2001'de yola çıkarken kurucu lider, genel başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın kutlu yolculukta "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" dediğini belirterek, "AK Parti için 3 Kasım 2002 tarihi bir başlangıçtır. AK Parti iktidarı geçen 14 yıl boyunca bir yandan Türkiye'yi üçe katlarken, milli gelirini 3 kat artırırken, milletimizin hayali olan projeleri ve hizmetleri yaparken, yolları bölüp hayatları birleştirirken, hava yolunu halkın yolu yaparken, Türkiye'nin hızlı tren özlemini gerçeğe dönüştürürken, akıl yollarıyla yurdun her köşesini bilişim ağlarıyla donatırken, şehir hastaneleriyle sağlıkta dönüşümü gerçekleştirirken, eğitimde müthiş ve büyük reformları yaparken, sosyal devlet olma yolunda çok büyük gelişmeleri ve dönüşümü gerçekleştirirken, diğer yandan da vesayetçilerin, darbe özlemcilerinin de birer birer tepelerine de vura vura geliyor. Sadece hizmet etmiyor, ülkeye tuzak kuran teröristleri de darbecileri de hallede ede bu günlere geliyoruz." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, bu hizmetleri yaparken önlerine çıkanlar olduğunu dile getirerek, bir yandan hizmet yaptıklarını, bir yandan da proje gerçekleştirdiklerini, bir yandan da ülkeye tuzak kurmaya çalışan vesayet odaklarıyla, darbe meraklılarıyla mücadele ettiklerini söyledi.
İlk açık müdahalenin 2007 Nisanı'ndaki e-muhtıra ile AK Parti'ye "Siz cumhurbaşkanı seçemezsiniz" denildiğini dile getiren Yıldırım, Türkiye Cumhuriyetinde tek başına iktidara gelmiş çok az partiye nasip olan bir milletvekiliyle parlamentonun neredeyse üçte ikisiyle, 363 milletvekiliyle iş başına geldiklerini kaydetti.
"Biz cumhurbaşkanı seçemiyorsak bu işin çözümü millettir" diyerek millete geldiklerini, cumhurbaşkanının referandumla birlikte halk tarafından seçilmesinin önünün açıldığını anımsatan Yıldırım, "Bu, Türkiye'deki yönetim sisteminin en önemli değişikliğinin başlangıcıdır. Bugün başkanlık tartışmalarının da başladığı nokta budur. Eğer CHP ve onun akıl daneleri o gün adam gibi parlamentoda cumhurbaşkanı seçimini yaptırsalardı bugün belki de biz sistem meselesini konuşma ihtiyacı duymazdık. Ancak maalesef CHP siyasi hayatında halkın hiçbir zaman halkın iradesine ram olmamış, hep vesayetlerin gölgesinde iktidar arayışıyla bugünlere gelmiştir." dedi.
Yıldırım, AK Parti'nin karşılaştığı vesayet ve darbe heveslilerinin bununla da yetinmediğini, arkasından Türkiye'nin en büyük partisine kapatma davası açıldığını, örneğine üçüncü dünya ülkelerinde bile rastlanmayacak alçakça bir girişimde bulunulduğunu söyledi.
Bunun da defedildiğini, savuşturulduğunu belirten Yıldırım, bununla da durmayarak yargıyla darbe yapmaya kalkışıldığını, bunu da millete giderek yargı reformunu gerçekleştirerek aştıklarını kaydetti.
Bununla da yetinmeyip Gezi olaylarının tertip edildiğini ifade eden Yıldırım, "ağaç ve yeşil" diyerek Türkiye'de istikrarı bozmak, iktidarı bozmak hevesine kapılındığını anlattı.
Yıldırım, o günlerde, Venezuela'da, Brezilya'da, Şili'de Meksika'da da gösteriler olduğunu, onların sokaklarda yöneticilerine "Paraları çarçur etmeyin, yol, havaalanı yapın" diye protesto yaptıklarını, Türkiye'deki Gezicilerin de "yol, havaalanı ve köprü yapmayın" diye propaganda yaptıklarını söyledi.
Başbakan Yıldırım, "Türkiye ne zaman yol almaya başlasa, ne zaman zincirlerinden kurtulsa mutlaka başını meşgul edecek bir vesayet odağı icat ediliyor. Meydanlara sürülüyor." dedi.
Yıldırım, Gezi olaylarında milletin evladı, vatanını milletini canından daha çok seven Recep Tayyip Erdoğan'ın çıkıp, "Gezicilere papuç bırakmayacağız. Yol da yapacağız, havaalanı da yapacağız, milletimizin gönlünü de yapacağız." dediğini anlattı.
Ancak bunların yine durmadığını, bu sefer FETÖ'cülerle el ele vererek 17-25 Aralık'ı tezgahladıklarını, 17-25 Aralık'ın Türkiye'nin demokrasisine yargı yoluyla yapılan bir darbe kalkışması olduğunu dile getiren Yıldırım, ancak orada da sert kayaya çarptıklarını, onlara dersini 17 Aralık sabahı o dönemde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en gür sesiyle "Bu ülkeyi darbecilere asla teslim etmeyeceğiz." dediğini ve onların heveslerini de kursaklarında bıraktıklarını kaydetti.
Yıldırım, o gün FETÖ'ye ve bu tehlikeye dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, maalesef sesini tam olarak duyuramadığını, birçok siyasi partinin yanında, birçok arkadaşlarının bile bu meselenin ciddiyetinin ne kadar derin olduğunu, tehlikenin ne kadar büyük olduğunu idrak edemediğini söyledi.
AK Parti iktidarının önüne en büyük sınamanın 15 Temmuz'da geldiğini ifade eden Yıldırım, "15 Temmuz alçak darbe girişimi FETÖ'nün artık son kozuydu. Ölüm kalım meselesiydi. 40 yıllık birikimlerini, bütün marifetlerini bir gecede ortaya koyacaklar, bir milleti esir alacaklardı. Milletin tankıyla, topuyla, uçağıyla, helikopteriyle, milletin üzerine ateş ederek, akılları sıra seçilmiş hükümeti iş başından uzaklaştıracaklar, seçilmiş Cumhurbaşkanının hayatına kast edecekler ve hayallerindeki iktidarı zahmetsiz ele geçireceklerdi." şeklinde konuştu.
Başbakan Yıldırım, FETÖ'nün orduya sızdığını, yeterince palazlandıklarını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yargıda yeterince iyi noktalara gelmişlerdi. Bürokraside, iş hayatında, eğitimde artık her yerde onlar vardı. Akılları sıra işte tam zamanıydı. 'Hükümeti alaşağı edelim, zahmetsiz şekilde iş başına gelelim.' Akıl hocaları da 'Şimdi tam zamanı' demişti ama bir şeyi hesap edemediler. Hesap edemedikleri şey, Hakkın ve halkın gücüdür. Bunu hesap edemediler. Halkın gücü tankın gücünü 15 Temmuz'da yenmiştir. Cuntacılar contayı 15 Temmuz'da yaktılar. Kendilerini de yaktılar ama memleketin yiğit evlatları o gece canını ortaya koyarak demokrasiyi de yaşattılar, Türkiye'nin geleceğini de asla ve asla bu alçaklara teslim etmediler. Gençler o günün kahramanları sizlersiniz. Türkiye'de gençliğin siyasetle ilgilenmediğini, Türkiye'deki gençliğin memleket işleriyle ilgilenmediğini düşünenler 15 Temmuz'da yanıldılar. O gün meydanların yarısını dolduranlar da kadınlarımızdı. Kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla ihtiyarıyla, meydanları doldurduk ve bu alçaklara dersini verdik."
ANA MUHALEFET PARTİSİ GENEL BAŞKANININ CUMHURBAŞKANIMIZA BİR ÖZÜR BORCU VAR
Tüm bunlar olduktan sonra Yenikapı ruhuyla 79 milyonun birliğini, beraberliğini, kardeşliğini dost düşman cümle aleme ilan ettiklerine işaret eden Yıldırım, AK Parti olarak orada, partinin genel başkanı olarak o meydanda "Yenikapı ruhuna gözümüz gibi sahip çıkacağız" diyerek, söz verdiklerini belirtti.
Yıldırım, bugün bu sözlerinin arkasında olduklarını, değişen hiçbir şeyin olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Ama görüyorum ki ana muhalefet partisi, fırsat buldukça bu ruhu ortadan kaldırmak, yine bildik ayrılıkçı, ayrıştırıcı, çatışmacı siyaset alışkanlığına dönmek istiyor. Önceki gün ana muhalefet partisi genel başkanının son derece talihsiz, son derece çirkin bir açıklaması oldu. Ne diyor, 'Beyefendi Marmaris'te tatildeyken Meclis topa tutuluyordu.' Bu son derece haksız ve yakışıksız bir açıklamadır. 15 Temmuz gecesi Türkiye büyük bir tehlike atlattı. Şehitlerimiz, gazilerimiz var. Olağanüstü günlerden geçtiğimiz böyle bir dönemde, siyasetin gerilmesini, kutuplaşmasını, elektriklenmesini istemek, bu ülkeyi sevmek demek değildir. Ülkemizin zor bir süreçten geçtiği bu zamanlarda, siyasetin gerilim üretmesini asla istemiyoruz. Cumhurbaşkanımıza bu haksız, yakışıksız, çirkin ithamı yapan ana muhalefet partisi genel başkanının, Cumhurbaşkanımıza karşı en azından bir özür borcu var, özür dilemelidir. Çünkü Cumhurbaşkanımızın o gece nerede olduğunu cümle alem herkes biliyor. O gece darbecilerin ilk olarak Cumhurbaşkanımızı almaya, onun hayatına kastetmeye gittiklerini de bütün Türkiye biliyor. Üstelik Cumhurbaşkanımızın o gece gösterdiği dirayet ve cesaret tüm dünyada hayranlıkla karşılanıyor. "
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kendilerinin de geçmiş dönemlerde olduğu gibi şapkalarını, ceketlerini alıp kaybolmadıklarını, tankların, tüfeklerin karşısına göğsüyle siper olan aziz milletin karşısında şapka çıkardıklarını dile getiren Yıldırım, teslim olmayı bir an bile düşünmediklerini, güzel Türkiye'yi terk etmeyi bir an bile akıllarından geçirmediklerini söyledi.
PEKİ O GECE SİZ NEREDEYDİNİZ? BUNUN CEVABINI VERİN
Başbakan Yıldırım, "Darbecilere meydan okuduk, milletimizi sokağa davet ettik ve hep milletin yanında olduk. Tehditlere rağmen, ölümden, öldürülmekten, suikastten, uçağın düşürülmesinden asla tereddüt etmeden, o tehlikeler içerisinde Cumhurbaşkanımız İstanbul'a geldi. Üzerinde jetler uçarken, yanında bombalar patlarken, kurşunlar atılırken saklanmayı, kaçmayı asla aklından geçirmedi. Gizlenmek, saklanmak, darbecilere alkış tutmak AK Parti geleneğinde yoktur. AK Parti'de darbeye karşı göğsünü siper etmek vardır. Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanımız o gece her saniye milletiyle beraberdi. Peki o gece siz neredeydiniz? Bunun cevabını verin. Siz neredeydiniz? Darbe oldu, CHP Genel Merkezi FETÖ'cülerin ağlama duvarına döndü. Mağdur edebiyatıyla her fırsatta FETÖ'cülere moral veriyorsunuz." diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, şunları kaydetti:
"Mağdur edebiyatıyla her fırsatta FETÖ'cülere moral veriyorsunuz. İnsanın diliyle vicdanı arasında irtibat olması lazım. O irtibat koparsa dil vicdansız olur, çirkinleşir. Şimdi Türkiye'de bir anayasa değişikliği gündemi var. Türkiye'de fırsat buldukça vesayetçiler, darbeciler harekete geçiyor, millet iradesiyle seçilmiş hükümetleri alaşağı etmeye çalışıyor. En son 1980 darbesiyle yapılan bu darbe anayasası, artık Türkiye'nin bugünkü ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzakta. Bunu biliyoruz ve bunu sadece biz söylemiyoruz. Tüm siyasi partiler geçtiğimiz tüm seçimlerde Türkiye'de anayasayı değiştirme sözünü verdiler. Türkiye'nin, gelişen demokrasisine uygun, halkın iradesinin tam olarak yansıdığı, kuvvetler ayrılığının eksiksiz, kusursuz çalıştığı ve bütün vatandaşları kapsayan bir anayasaya ihtiyacı var. Bu ihtiyacı seçimler öncesinde tüm partiler söz vermesine rağmen maalesef seçim bittikten sonra bunlar unutuluyor ve tekrar bir seçime kadar işi uyutuyorlar."
BAŞKANLIKTA DAHİL ANAYASAMIZDA İHTİYAÇ DUYULAN DEĞİŞİKLİKLERİ BİRLİKTE GERÇEKLEŞTİRELİM
Yıldırım, "AK Parti sorunları, torunlara bırakmayan, sorunları çöze çöze, dağ gibi sorunları dağ gibi hizmetlere dönüştürerek gelen bir parti olduğu için artık biz diyoruz ki 'Gelin şu anayasa meselesini halledelim. Millet bize bu görevi verdi. AK Parti'ye, CHP'ye, MHP'ye bu görevi verdi. Şimdi bir araya gelelim.' dedik." ifadelerini kullanarak, bu çağrıyı yaptıklarını söyledi.
Bunun üzerine üç partinin temsilcilerinin bir araya geldiğini, bu anayasayla ilgili gerekli ortak çalışmayı yaptıklarını vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:
"7 maddelik bir metinde anlaşıldı. Benim buradan teklifim şudur, en azından anlaşılan bu 7 maddeyi AK Parti, CHP ve MHP olarak birlikte geçirelim, bu meseleyi halledelim. Ancak bu yetmez. Bu arada bu üçlü çalışmada yer alan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'a, dün Aydın'da çirkin bir saldırı yapıldı ve yaralandı. Kendisine Allah'tan şifa diliyorum. Genel Başkanıyla Sayın Kılıçdaroğlu ile Sayın Tezcan ile görüştüm, sağlık durumu iyi. Siyaset silahla olmaz. Siyaset hizmetle olur, vatandaşın işini görmekle, vatandaşın önündeki sorunları çözmekle olur. Siyasette şiddete asla ve asla yer yoktur. Bu gibi yollara girenleri biz AK Parti olarak siyasetçi dahi kabul etmiyoruz. Bu 7 maddeyi hallettikten sonra işimiz bitmiyor. Asıl milletin beklediği, gündemi meşgul eden, kamuoyunu meşgul eden yeni anayasayı ve hükümet sistemini de ele alıp çözmemiz lazım. Bu konuya Cumhurbaşkanının, millet tarafından seçildiği günden beri AK Parti olarak dikkati çekiyoruz. Diyoruz ki Cumhurbaşkanı artık halk tarafından seçilmiştir. Dolayısıyla siyasi sorumluluğu vardır. Mecut anayasada 'sorumsuz' diye yazılmış olması bu gerçeği değiştirmez. O halde yapılacak olan mevcut durumu, mevcut anayasayla uygun hale getirmektir. Bunun için başkanlık sistemi de dahil anayasamızda ihtiyaç duyulan yargıyla, yürütmeyle, yasamayla ilgili değişiklikleri gelin birlikte gerçekleştirelim. Meclis'te konuşalım ama yetmez işi sahibine götürelim."
Daha sonra Yıldırım, salondaki katılımcıların "Gençlik başkanlık istiyor" şeklindeki sloganları üzerine, "Gençler, sizi kıracak halimiz yok ya. Sizi kıracağımıza kafamızı kırarız daha iyi. Gençler geleceğimizdir. Siz Türkiye'nin geleceğisiniz. Ne istiyorsanız onu yapacağız." şeklinde konuştu.
Başbakan Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, daha önce kendi söylediklerini tekrar ederek, "Bu iş böyle yürümüyor ya gelin parlamenter sistemi güçlendirelim. Bunu istemiyorsanız o halde bu mevcut durumu, bu fiili durumu düzeltelim" dediğini hatırlattı.
Başbakan Yıldırım, "Doğru söze ne denir. Biz dedik ki buyurun, gelin bu durumu düzeltelim, millet bunu bekliyor. Anayasa değiştirildi, cumhurbaşkanını millet seçiyor." ifadelerini kullandı.
Milletin seçtiği, onun iradesine sahip cumhurbaşkanının anayasal olarak da sorumlu olması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Siyaseten en azından sorumlu olması gerekir ama mevcut anayasa buna imkan vermiyor. O halde yapılacak değişiklikle Meclisin yasama iradesinin daha da güçlendirilmesi, yürütmenin tek başına iktidarı garanti edecek şekilde yeniden dizayn edilmesi. Türkiye'nin birliği, beraberliğinin gelişmesi için 2023 hedeflerini gerçekleştirmesi için bölücülerle, FETÖ'cülerle, iç ve dış düşmanlarla zafiyete düşmeden mücadele etmesi için, güçlü, tek başına iktidar çıkarması lazım her seçimden. Bunun da yolu başkanlık sisteminden geçiyor. 'Başkanlık gelirse Türkiye bölünür...' Asıl başkanlık gelmezse Türkiye'nin bölünme riski vardır. Buradan açıkça söylüyorum. Başkanlık üniter yapıyla olacak. Yani başkanlık demek, federasyon demek değildir. Federasyon olan yerler de var, olmayan yerler de var. Türkiye'de başkanlık sistemi 780 bin kilometrekare vatan toprağının bir karışının bile bölünmediği, ayrıştırılmadığı, tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet ilkesinin esas alındığı bir sistemdir. Bunu bir kenara açık ve net koyalım. Hiç kimse 'başkanlık eyalet sistemini getirecek, başkanlık bölünme getirecek' diye tezviratlarda, yalan yanlış beyanlarda bulunmasın. Türkiye'nin, ülkesiyle, milletiyle bölünmez bütünlüğünü önceleyen, esas alan üniter yapıya sahip çıkan, yargı, yürütme, yasamanın bütün bu erklerin alanlarını birbirinden ayıran, modern Türkiye'nin ihtiyacı olan bir anayasadan bahsediyoruz."
BAŞKANLIK SİSTEMİYLE BELEDİYE BAŞKANLIĞI ARASINDA FARK YOK
Başbakan Yıldırım, bu anayasaya göre yapılacak başkanlık sistemiyle Türkiye'nin artık koalisyonlarla yönetilen, zayıf iktidar dönemlerini geride bırakacağını, sürekli tek başına iktidar çıkaracağını, istikrarı ve güveni seçimden seçime sağlayacak yeni bir dönemle taşımış olacağını anlatarak, "Başkanlık sistemini vatandaşlarım daha iyi anlasın diye daha önce şöyle anlatıyordum. Başkanlık sistemiyle belediye başkanlığı arasında fark yok." dedi.
İstanbul belediye başkanının seçimle gelip, hizmet ettiğini, onun bir meclisinin olduğunu, bu meclisin de seçimde gelerek, başkanı denetlediğini aktaran Yıldırım, "Başkan da verilen bütçeyle şehrin bütün hizmetlerini görüyor. Mecliste değişik partiler var. CHP var, MHP var, diğerleri var ama Meclisin çalışması kendi içinde. Bazı işlere hep birden 'evet' diyorlar, bazı işlere itiraz ediyorlar. Bu da mümkün. Bu da demokrasinin gereği ama ne oluyor? Meclisle başkanın seçimi aynı anda oluyor. Aynen başkanlık sisteminde de. Meclis de seçilecek, başkan da seçilecek. Vatandaş bir başkan için, bir meclis için, milletvekili için, ayrı ayrı sandığa gitmeyecek. Bir seferde ikisini de halletmiş olacak. Burada büyük bir zaman tasarrufu var, büyük bir kaynak tasarrufu var. Aynı zamanda da başkanın ve oluşturacağı bakanlar kurulunun işlerini takip edecek, denetleyecek, yol gösterecek. Memleketin ihtiyacı olan kanunları çıkaracak bir meclis var." diye konuştu.
Yıldırım, Meclisin parlamenter sistem olduğunu belirterek, "Aslında Türkiye'nin sisteminin adı da yok, dünyada örneği de yok. Başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemine benziyor, parlamenter sisteme de benziyor." değerlendirmesini yaptı.
MİLLET İRADESİNİN ÜZERİNDE HİÇBİR İRADE YOKTUR
"Darbeciler o zaman anayasayı yazarken, konu cumhurbaşkanına gelince 'yaz aldı kaçtı' demiş. Bütün ne varsa dünyada yetkiler oraya doldurmuş." diyen Yıldırım, bir yandan parlamenter sistem denildiğini, bir yandan da başkanlığın yetkilerinin konulduğunu dile getirdi.
Başbakan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bir yandan da başkanı Meclisten seçtiriyorsunuz. Bir acayip, garaip durum. Bunun mutlaka düzelmesi lazım. Bizim yapmak istediğimiz şey bu. Millet iradesi en üstün iradedir. Millet iradesinin üzerinde hiçbir irade yoktur. Ne vesayetçiler, ne darbeciler, ne de başkaları. Herkes millet iradesinin önünde şapka çıkarmaya mecburdur. Demokrasilerin olmazsa olmazı da o dur. Başkan da millet iradesine tabidir, meclis de millet iradesine tabidir, yargı da millet iradesine tabidir dolaylı olarak. Onun için başkanlık sistemiyle ilgili bu konu önümüzdeki günlerde inşallah bütün ayrıntılarıyla, bütün kapsamıyla enine boyuna konuşulacak ve bu noktada aklı selim, doğru olan yanlış bilinen doğrular da bu şekilde vatandaşımıza anlatılacak. Bunun için AK Parti'nin tek başına başkanlık ve yeni anayasa veya değiştirilen anayasayı Meclisten geçirip, milletin önüne getirme şansı, imkanı yok. Sayımız itibarıyla. O yüzden Meclisteki diğer partilerin başta MHP olmak üzere, CHP'nin de bu dönüşüme destek vermesini bekliyoruz. İstiyoruz ki katılım, uzlaşma olabildiğince yüksek oranda olsun. Bu şerefe, Türkiye'yi gelecek kuşaklara taşıyacak bu onuru hep birlikte yaşayalım. CHP'de olsun, MHP'de olsun, AK Parti'de olsun. Milletimizin bütün renklerini temsil etsin ama CHP karışmazsa, bu işe destek vermezse de biz bu hedefimizden, bu vaadimizden vazgeçecek değiliz. Anayasa değişikliğimizi en kısa sürede Meclise getireceğiz ve Meclisin takdirine sunacağız. Meclisimiz gerekli görüşmeleri, müzakereleri yaptıktan sonra inşallah inanıyorum ki işi millete havale edecek. Millete havale edilen her sorun çözülür. Bugüne kadar milletin görevi, krizleri çözmek olmuştur. Vekiller, hükümetler işin içinden çıkamadığı her işi millete götürmek mecburiyetindedir. Burada bu önemli değişikliği Türkiye'nin yeni nesil demokrasisini belirleyecek bu değişimin de mutlaka milletin onayından geçmesi gerekiyor. Biz bunu çok önemsiyoruz."
Yıldırım, Türkiye'nin kalkınma ve 100. yıl hedeflerini gerçekleştirmek için iş başındaki hükümeti ve Cumhurbaşkanıyla çalışmaya devam ettiğini, içeride ve dışarıda terör örgütleriyle amansız bir mücadele verildiğini söyledi.
Güvenlik güçlerinin ülkenin birçok bölgesinde teröristlerle mücadele ettiğine dikkati çeken Yıldırım, "Çemçe Madur'da, Ali Boğazı'nda, Şenyayla'da, Bestler Dereler'de, Faraşin Platosu'nda, Hakkari'nin Çukurca'sında, yurdun her köşesinde teröristlere göz açtırmıyorlar, milletin huzuru için, barışı için, can güvenliği için canla başla çalışıyorlar. Bununla da yetinmiyoruz. Suriye'den ülkemize olan DEAŞ tehdidini, YPG tehdidini, PYD tehdidini de önlemek için Fırat Kalkanı'yla gereken tedbiri alıyoruz ve bölge güvenlikli alan oluşturuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin hedefinin ve amacının bölgede huzur, barış ve kardeşliğin sağlanması olduğunu vurgulayarak, hiç kimsenin toprağında gözlerinin olmadığını ifade etti.
"Hiç kimsenin birliğinin, beraberliğinin, kardeşliğinin bozulmasını istemiyoruz. Ne Irak'ta ne Suriye'de, bölünmeye karşıyız." diyen Yıldırım'ın konuşması, salondaki katılımcıların "Musul'u alalım, plakayı takalım" sloganıyla bölündü.
Bunun üzerine "Eyvallah" şeklinde karşılık veren Başbakan Yıldırım, kendilerine "Terörle mücadele ne zaman bitecek?" şeklinde sorular geldiğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Terörle mücadele, Türkiye'nin her köşesinde vatandaşlarımız rahatça, korkusuzca, can tehlikesi yaşamadan işinde, gücünde, seyahatinde huzur ve güven içinde oluncaya kadar devam edecek. Ayrıca, güvenlik kuvvetlerimize, askerimize, polisimize, korucumuza, sivil vatandaşımıza, gencimize, yaşlımıza yönelen silahlı saldırılar tamamen bitinceye kadar devam edecek. Bir yandan teröristlerin sebep olduğu yaraları sararken, bir yandan da vatandaşlarımızın can, mal güvenliğini sağlamak için dağ, tepe, şehir her tarafta güvenlik güçlerimiz çalışmalarını büyük bir fedakarlıkla gece, gündüz sürdürüyor."
KÜRT VE TÜRKLERİN 'PKK TERÖR ÖRGÜTÜ' GİBİ BİR SORUNU VAR
Terör örgütünün "Kürtler" diye bir sorununun olmadığını, vatandaşların iyi bilmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, Kürt ve Türklerin "PKK terör örgütü" gibi bir sorunu olduğunu dile getirdi.
Yıldırım, terör sorununu milletin ve Türkiye'nin gündeminden kaldırma gibi bir görevleri olduğunu ifade ederek, "Bunu büyük bir gayretle yapıyoruz, inşallah terörü Türkiye'nin gündeminde en alt sıralara düşüreceğiz. Bunda kararlıyız." dedi.
Darbe ve terör denemelerinin Türkiye'de başarılı olamadığını aktaran Yıldırım, şimdi de ekonomiye zarar vererek Türkiye'yi dize getirmek amacıyla yeni bir faaliyet içine girildiğini dile getirdi.
Yıldırım, bölücü teröristlerle FETÖ'cülerin kol kola olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dışarıda da bunları seven epey taraftarları var. Maşallah gittikleri yerde kabul, iltifat görüyorlar ve onlar da buna güvenerek Türkiye'de değil ama oralara gidince ağızlarına geleni memleket hakkında söylüyorlar. Çıkıp bölücülere destek veren partinin eş başkanı Almanya'dan bağırıyor, 'Biz PKK'yı terör örgütü olarak görmüyoruz.' Gel onu sen Diyarbakır'da söyle, Diyarbakır'da söyle de göreyim. Tanışık Köyü'nde, masum 16 vatandaşımızın katledildiği o yerde gel bunu söyle. Oradan, uzaktan alçak terör örgütüne destek vermekle olmaz. Ancak bu destekleri verenler, hesabını da yüce Türk adaletine verecekler, hiç şüpheniz olmasın."
Ekonomi üzerinden yapılmaya çalışılanların asla başarılı olamayacağını vurgulayan Yıldırım, ekonominin ve milletin dimdik ayakta olduğunun altını çizdi.
Yıldırım, milletin her türlü teröre ve kalkışmaya cevabını verdiğini aktararak, "Unutmayın, 15 Temmuz sabahı sadece Türkiye darbeyi yok etmedi. Ayrıca bu millet ekonomiye de yol verdi, can verdi. Dövizini bozdurarak ekonomiye de ayar verdi. İşte böyle asil bir milletin ferdi olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum." şeklinde konuştu.
BİZ KANIMIZI VERSEK NE YAZAR
Başbakan Yıldırım, sözlerini bitirmeden önce, her yıl 29 Ekim ile 4 Kasım tarihleri arasında Kızılay Haftası'nın kutlandığını hatırlatarak, Türk Kızılayı İstanbul Şube Başkanlığı'nın 15 Temmuz'un ardından büyük bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdiğini, "Vatan sana kanım feda" sloganıyla kan bağışı seferberliği başlattığını kaydetti.
Yıldırım, milletin, genci ve yaşlısıyla darbeye karşı canını verdiğini aktararak, "Biz kanımızı versek ne yazar..." dedi.
15 Temmuz Şehitler Köprüsü başta olmak üzere, 11 noktada kan bağışı kampanyasının sürdürüldüğünü vurgulayan Yıldırım, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bütün vatandaşlarımı, bütün yol arkadaşlarımı bu kampanyaya davet ediyorum. Buraya gelmeden önce bakanlarımızla, il başkanlarımız ve milletvekillerimizle birlikte biz de bu kampanyaya katıldık. Hem kendi sağlığınız hem de başkalarının şifa bulması için hepinizi kan bağışına davet ediyorum. Bu önemli projeye imza atan Türk Kızılayı'na, İstanbul İl Başkanlığı'na da ayrıca teşekkür ediyorum. Toplantımıza katıldığınız için hepinize tekrar teşekkür ediyorum. AK Parti İstanbul Genişletilmiş İl Dayanışma Meclisi'mize başarılar diliyor, hepinizi Allah'a emanet ediyorum."