Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Yüzyılı’nın başında yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu belirterek, “Darbecilerin yaptığı bir anayasayla değil, sivillerin yaptığı, demokratik, sivil, kuşatıcı darbelere geçit vermeyen bir Anayasa yapmamız gerekiyor.” dedi.
TRT Haber canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Adalet Bakanı Tunç, 27 Mayıs 1960 darbesine değinerek, “27 Mayıs Cumhuriyet tarihimizin ilk darbesiydi. Bu darbeciler yargıda etkin görev aldılar. Darbe mağdurlarını yargıladılar. Bugün geldiğimiz noktada bu yargı sistemi yok. 12 Eylül darbecilerinin yargı huzuruna çıkarılmasını sağladık ve mahkum oldular. 17-25 Aralık sorumluları hesap verdiler. Vesayetçi yargı sistemine karşı milletimiz darbecilerden hesap sordu.” diye konuştu.
DEMOKRATİK, SİVİL, KUŞATICI DARBELERE GEÇİT VERMEYEN BİR ANAYASA YAPILMALI
Yeni Anayasa ile ilgili çalışmaların başladığını söyleyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konuşmasını şu şekilde sürdürdü;
“Sayın Meclis Başkanımız, muhalefet partileriyle de görüşmelere geçti. Burada Yassıada'yı bitirmeden önce yeni Anayasa geçmeden önce burası toplumsal hafızanın taşıyıcısı. Bura yaslı adaydı. Bugün demokrasi ve özgürlükler adası. Aynı şekilde Sinop Cezaevi de öyleydi. Kara bir lekeydi. Acı hatıralar vardı. Diyarbakır Cezaevinde, Ulucanlar Cezaevinde. Tüm bunlar artık birer kültür merkezleri haline geldiler. Dolayısıyla Türkiye'nin demokrasi standardı yükseldi. Şimdi Türkiye Yüzyılı’nın başında bizim yeni bir Anayasa, demokratik, sivil, kuşatıcı darbelere geçit vermeyen bir Anayasa yapmamız gerekiyor. Bugüne kadar Anayasamız çok sayıda değişiklik yapıldı. Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, temel hakla özgürlük alanını genişletmekle kalmadık, hak arama özgürlüğünü sağlayan yapısal reformları da hayata geçirdik. Yargı birliğinin sağlanması gibi. Milli Güvenlik Kurulunun sivilleştirilmesi gibi Yüksek Askeri Şura'nın sivilleştirilmesi gibi Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Kurulunun yapısının daha demokratik hukuk devleti ilkesine uygun hale getirilmesinden tutun da çok sayıda reformu Anayasamızda hayata geçirdik.”
TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİ STANDARDINI YUKARIYA TAŞIMAYA YÖNELİK ÇOK ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK
Bakan Tunç, özellikle darbenin izlerini ortadan kaldırmaya yönelik Türkiye'nin demokrasi standardını yukarıya taşımak için çok önemli adımlar atıldığını söyledi.
Anayasa’da çok sayıda değişiklik yapıldığına da değinen Adalet Bakanı Tunç, şöyle konuştu;
“Kadın haklarında, çocuk haklarına varıncaya kadar çok demokratik reformları Anayasa’mızda gerçekleştirdik. Ama Türkiye Yüzyılı’nın başında darbecilerin yaptığı bir anayasayla değil, sivillerin yaptığı, milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı bir anayasa ve milletin onayladığı bir anayasayla Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına gitmemiz lazım, başlamamız lazım. Bu nedenle bulunduğumuz zaman önemli bir zaman. 12 Eylül'ün de, 27 Mayıs'ın da izlerini silmeye yönelik çok sayıda yasal değişiklikler de yaptık. Özellikle Yüksek Adalet Divanının ve o günkü alınan kararları hükümsüz sayan, o günkü bir sayılı kanunu 27 Mayıs 1960’dan itibaren yürürlükten kaldıran kanun değişikliklerini yaptık. Yine 27 Mayıs mağdurlarının tazminatlarını ödenecek şekilde bir kanun çıkardık ve ödemelerini gerçekleştirdik. Aynı şekilde 28 Şubat'la ilgili de bunları yaptık. Rahmetli Özal 1990’da merhum Menderes ve bakanlarının iade-i itibarını sağlamıştı. Onların mezarlarını anıt mezara, İstanbul'a nakletmişti ve çok büyük bir atılımdı. Sonrasında da Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gerek yasa değişiklikleriyle, gerek öncü olduğu anayasa değişiklikleriyle özellikle darbenin izlerini ortadan kaldırmaya yönelik Türkiye'nin demokrasi standardını yukarıya taşımaya yönelik çok önemli adımlar attı ve bu adımların en önemlisi de şimdi önümüzde Türkiye Yüzyılı’nın yeni anayasasını yapmak. İnşallah milletimize olan borcumuzu ödemiş oluruz.”
VESAYETÇİ YARGI SİSTEMİNE KARŞI DARBECİLERDEN HESAP SORULDU
Demokrasi tarihi, cumhuriyet tarihimiz darbelerin kara lekeleriyle dolu diyen Bakan Tunç, “27 Mayıs Cumhuriyet tarihimizin ilk darbesi. Tabii o darbeyi gerçekleştirenler sonraki yıllarda özellikle yargıda etkin görevler aldılar ve sonraki gerçekleştirilen darbelerde de 12 Eylül'de de, 28 Şubat'ta da bu vesayetçi anlayış, yargıda etkin görev aldığı için darbecilere destek oldular. Darbe yapanları yargılamadılar darbe mağdurlarını yargıladılar ve darbecilerin yanında destek olarak onlara hukuken sanki bir destek veriyormuş gibi bir görüntü sergilediler. Ama yüzlerce, binlerce darbe mağdurunu ise zindanlara tıktılar. Ama bugün geldiğimiz noktada artık o vesayetçi yargı anlayışı yok. 12 Eylül'den hesap soran bir yargı sistemimiz oldu.” diye konuştu.
MİLLET ADINA KARAR VEREN YARGI SİSTEMİMİZ DARBECİLERDEN HESAP SORDU
Anayasa değişikliği gerçekleştirdik ve darbecilerin yargılanamayacağına ilişkin hükmü kaldırarak 12 Eylül darbecilerinin yargı huzuruna çıkarılmasını artık hayatlarının son anlarında çıkarmış olduk. Yine 28 Şubat darbecileri de hakim huzuruna çıktılar ve millet karşısında hesap verdiler ve mahkum oldular. Yine 17-25 Aralık Emniyet-FETÖ darbe girişimine kalkışanlar, Gezi kalkışmasının organizatörleri, tüm bunlar yargı önünde hesap verdiler. Yine 15 Temmuz'a geldiğimiz zaman da o vesayetçi yargı anlayışının yerine millet adına karar veren bir yargı sistemimiz darbecilerden hesap sordu. Daha o ilk kalkışma sırasında savcılarımız, adliyelere koştular ve millet iradesine sahip çıktıklarını gösterdiler. Soruşturmaları başlattılar ve 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat'lardan farkı 15 Temmuz'da yargımız milletin yanında durdu. Darbecileri yargıladı. Darbecileri soruşturdu. Darbe mağdurlarını ise savundu. Milletin hakkını, hukukunu savundu. Tabii 27 Mayıs'ın izlerini silmek önemliydi. Bütün darbelerin izini silmek önemliydi. Bu anlamda da ülkemiz demokrasinin standartlarının yükseltilmesi anlamında büyük mesafeler aldık.