Memur-Sen Ankara il ve Ankara Sivil Toplum Platformu (ASTP) Başkanı Mustafa Kır, 190 Sivil Toplum Kuruluşu adına artan terör olayları ve çözüm süreciyle ilgili yaptığı açıklamada, “Biz Ankara Sivil Toplum Platformunu oluşturan STK'lar olarak bölge halkı incitilmeden terörün kökü kazınana kadar verilecek sosyal, siyasal ve askeri mücadelenin yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. PKK ve diğer terör örgütlerini barışa, ateşkese değil, doğrudan doğruya silah bırakmaya, ülkemizi terk etmeye veya teslim olarak haklarında verilecek kararı beklemeye çağırıyoruz” dedi.
Memur-Sen Ankara İl ve ASTP Başkanı Mustafa Kır, 190 Sivil Toplum Kuruluşu adına, artan terör olayları ve çözüm süreciyle ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
Kır, “İster PKK, ister IŞİD, ister DHKP-C, adı, sanı, amacı ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin yüzyıllarca üzerinde kardeşçe yaşadığımız topraklarımızda, birlikte yaşama irademize haince engel olmaya çalışan terörü; teröre destek veren iç ve dış mihrakları nefretle kınıyoruz. Şehitlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyoruz. 15 Ağustos 1984 Eruh katliamıyla ortaya çıkan ve 30 yıl devam eden PKK terörü yüzünden 7 bin asker, polis ve güvenlik görevlimiz şehit edilmiş, 35 bin vatandaşımız öldürülmüş ve 500 milyar civarında milli gelirimiz heba edilmiştir. 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında oluşan siyasi belirsizliklerin gölgesinde, 20 Temmuz 2015 Günü Suruç'ta 32 gencimizin IŞİD terör örgütü tarafından haince öldürülmelerinin ardından PKK terör örgütünün asker ve polislerimize art arda yaptığı saldırılarla Türkiye yeniden terör sarmalının içine çekilmiştir. Analar ağlamasın, ocaklar sönmesin, gencecik fidanlar devrilmesin ülkemizde savaş yerine barış, düşmanlık yerine kardeşlik hâkim olsun diye büyük zorluklarla başlatılan çözüm süreciyle yeşeren barış umutları ne yazık ki yerini umutsuzluğa terk etmiştir” ifadelerini kullandı.
“NE OLURSA OLSUN, SORUNLAR BAHANE EDİLEREK KAN DÖKÜLMEZ"
“Çözüm sürecinin sağladığı huzur ve güven hissedilmişken, yeniden sonun başına dönülmüştür” diyen ASTP Başkanı Mustafa Kır, şunları kaydetti:
“Üç yıldan beri sürdürülen barış ve kardeşliği esas alan çözüm sürecinin sağladığı huzur ve güven başta Doğu ve Güney Doğu olmak üzere tüm bölgelerimizde hissedilmişken, fitne fitilinin ateşlenmesi ile sonun başına dönülmüş, dizi dizi gelen şehit tabutları, anaların, babaların yüreklerini yeniden dağlamaya başlamıştır. Terör birlik ve beraberliğin sağlanamadığı, halk-devlet, iktidar-muhalefet çatışmalarının var olduğu dönemlerde kendini göstermiştir. İçinde bulunduğumuz kaotik ortam; düşüncelerimizi medenice ifade edebilme, düşman olmadan konuşabilme, kavga etmeden tartışabilme,hakaret etmeden eleştirebilme, bir masa etrafında buluşabilme zaruretini doğurmuşken; terörün bitirilmesi, akan kanın durdurulması, anaların gözyaşının dindirilmesi adına ortak eylem ve ortak söylem geliştirme yerine siyasilerin kendi aralarında sürekli kavga halinde olmaları, bazı kalemşorların ve bir kısım medya kuruluşlarının teröristlerin ihbarını bile jurnalcilik saymaları,yine bazı AB ülkelerinin kendilerine yönelik en küçük terör olayları karşısında kıyameti koparırken güvenlik güçlerimizin teröre müdahalesini orantısız güç olarak değerlendirmeleri terörün ivme kazanmasının ve teröristlerin şımarmasının zeminini hazırlamıştır. Akan kanı durdurmayan, acıları dindirmeyen kısır çekişmeleri ve terörü masum gösterecek yaklaşımları şehit ailelerine ve aziz milletimize karşı yapılan bir saygısızlık, devlet-millet bütünlüğü açısından bir zafiyet olarak görüyoruz. Kardeşliğin yeniden tesis edilebilmesi için öfkelerin yutulmasını, önyargıların, siyasi çıkarların bir kenara itilmesini, terörün üzerine partiler üstü bir yaklaşımla gidilmesini ivedilikle umuyor ve bekliyoruz. Çünkü barış ve kardeşlik; Suriye'de cereyan eden çevresel şartlardan doğan veya terör olaylarından kaynaklanan konjonktürel bir süreç değildir. İnsanlık var oldukça ebediyen muhtaç olduğumuz bir zorunluluktur. PKK, Kürtlerin etnik ve bölgesel sorunlarını savunan bir örgüt olmadığı gibi IŞİD de Müslümanların haklarını savunan bir örgüt değildir. Her ikisi de ülkemizin gelişmesinden rahatsızlık duyan küresel güçlerin böl,parçala, sömür anlayışına alet olan birer maşadır.Esasen tüm bölgelerimizde olduğu gibi Doğu ve Güney Doğu bölgelerimizin de sosyo-ekonomik sorunlarının varlığı inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak bölgenin kalkınmışlık düzeyi veya etnik ayırımcılık tartışmaları ile terör saldırıları arasında bir illiyet bağının kurulmasını doğru bir yaklaşım olarak değerlendirmek mümkün değildir. Halkını düşünen bir örgüt, Bölgede sağlık hizmeti veren sağlıkçıları, eğitim hizmeti veren eğitimcileri, ırz ve namuslarının bekçisi asker, polis ve güvenlik görevlilerini kalleşçe katledebilir mi? Halkını düşünen bir örgüt, oto yolları, köprüleri ilçeleri, köyleri, mezraları kamu binalarını tahrip edebilir mi? Sorunların varlığı ve boyutu ne olursa olsun, sorunlar bahane edilerek kan dökülmez. Hak arama adına haksızlık yapılmaz.”
“KÖKLÜ ÇÖZÜM MİLİTARİST YÖNTEMLERDE DEĞİL, BİN YILLIK BERABERLİĞİMİZİN ÇİMENTOSUNU OLUŞTURAN İSLAM KARDEŞLİĞİNDE ARANMALIDIR”
Köklü çözümün militarist yöntemlerde değil, İslam kardeşliğinde aranmasının gerektiğine dikkati çeken ASTP Başkanı Mustafa Kır, “PKK terör örgütünün eylem türü ve şekli dikkate alındığında hedef seçtiği kitle ne asker, ne polis, ne Türk, ne Kürt ne sağcı ne solcu, ne Alevi ne de Sünnidir. Topyekûn bir milletin kendisidir. Amaçları, kan dökerek, korku ve tedirginlik yaratarak milletimizin huzur ve bekasına kastetmek, emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürmektir. Ülkeler için terör milli bir felakettir. Milli felaketler ancak Milletin temsilcilerinin desteklediği milli projelerle def edilebilir. Siyasi görüş farklılıklarına rağmen iktidar ve muhalefet partilerinin terör saldırıları karşısında ortak tavır sergilemeleri,özellikle barış sürecinin oluşmasında rol üstlenen HDP'nin bu konudaki tutum ve davranışları büyük önem arz etmektedir. HDP eylem ve söylemleriyle; "PKK terör örgütünün sivil uzantısıdır" savı karşısında tavrınıve tarafını net olarak belirlemelidir. PKK terör örgütünü barışa, ateşkese, çatışmasızlığa değil, silah bırakmaya ve derhal topraklarımızı terk etmeye çağırmalıdır. Şu iyi bilinmelidir ki terörle mücadele Kürtlerle Türklerin mücadelesi değil, Milletimizle teröristlerin ve onlara destek verenlerin mücadelesidir. Terörün militarist yöntemlerle bitirilemediği anlaşılmışken, çözüm sürecine karşı çıkanların çareyi salt silahlı mücadelede ve olağanüstü hallerde görmesi denenmişi denemeye kalkışmaktır. Çözüm sürecine terörle mücadelede en küçük bir zafiyet göstermeden barış ve kardeşliğin inşası süreci olarak bakılmalıdır. Süreçten kesinlikle vazgeçilmemelidir. Akil İnsanlar heyetinin, Sivil Toplum Kuruluşlarının, sağduyu sahibi fikir otoritelerinin görüş ve önerileri dikkate alınmalı, tek muhatap kabul edilen APO ve HDP yerine, teröristler ve onların destekçileri dışında kalan bölge halkı, STK Temsilcileri, Kanaat önderleri ve siyasi aktörler muhatap kabul edilmek suretiyle sürece yeni bir yaklaşım ve yeni bir ivme kazandırılmalıdır. Köklü çözüm militarist yöntemlerde değil, bin yıllık beraberliğimizin çimentosunu oluşturan İslam kardeşliğinde aranmalıdır” dedi.
Terör sebep değil, sonuç olduğunu kaydeden Kır, “Bataklık kurutulmadan sinekler yok edilemez. Terörü oluşturan sebepler de yok edilmeden terör bitirilemez. Başta insan kaynağı olmak üzere para, silah, temel gıda ve ihtiyaç maddeleri, uyuşturucu üretimi ve ticareti gibi terörü besleyen damarlar kurutulmalıdır. İşsizlik, haksızlık, ayırımcılık, geri kalmışlık yok edilmeli,demokratik hak ve özgürlük alanları genişletilmelidir.Ülke bütünlüğünü esas alan, ötekileştirmeye son veren herkesi ırk,dil, din,mezhep,itibariyle birinci sınıf vatandaş sayan toplumsal mutabakata dayalı Anayasa derhal yapılmalıdır. Kalkınmada öncelikli yöreler ve bölgeler özendirici hale getirilmelidir. Bölgeye atanan kamu görevlilerinin halkla uyumlu, ırkçı söylemlerden uzak, ortak dil kullanabilen güvenilir ve gönüllü kimselerden seçilmesine özen gösterilmelidir.Eğitim sistemimiz sorgulanmalı,insanımızın yapısına, evrensel değerlere ve ülke gerçeklerine uygun olarak yeniden kurgulanmalıdır.Anaokulundan itibaren milli, manevi ve ahlaki değerlerimizin yaşanarak öğretilmesi esas alınmalı, ailelerin çocuklarını terör örgütlerine ve şer odaklarına kaptırmamaları için aile eğitimi projeleri hayata geçirilmelidir. Yazılı ve görsel basınımız, sosyal iletişim ağlarımız, ahlaki erozyonu ve manevi tahribatı körükleyen, şiddeti özendiren yayınlardan kaçınmalıdır. Toplumsal barışa katkı sunucu, gençlerimize yol gösterici yayınlar yapan basın kuruluşlarımız teşvik primleri ile ödüllendirilmelidir” ifadelerini kullandı.
"DEVLET, MİLLET VE SİYASET KURUMLARININ TERÖR KARŞISINDA ORTAK EYLEM VE ORTAK SÖYLEMDE BULUŞMA SORUMLULUĞU VE ZORUNLULUĞU VARDIR"
“Hepsinden de önemlisi, Devlet, millet ve siyaset kurumlarının terör karşısında ortak eylem ve ortak söylemde buluşma sorumluluğu ve zorunluluğu vardır” ifadesini kullanan Kır, şunları kaydetti:
“Bu konuda en büyük sorumluluk; başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasi aktörlere aittir.Geçmişte söylenenlere bakılmadan,kınayanların kınamasına aldırmadan Hükümet,iktidar ve muhalefet partileri toplumsal gerginliği artıran tahrik edici,ayrıştırıcı ifadelerden kaçınmalı terör karşısında bir ve bütün olmalıdır.Biz sorun üreten değil çözüm üreten siyaset istiyoruz. Çünkü suçlamalar anaların gözyaşını dindirmiyor. Yüreklere düşen ateşi söndürmüyor. Şehit tabutlarının gelişini engellemiyor.Şunu iyi bilelim ki yaralarımızı ayrışarak değil bütünleşerek sarabiliriz. Acılarımızı kavga ederek değil, kardeşlik içinde kalarak paylaşabiliriz. Acının ülkesi, dili, dini, ırkı yoktur. Ağıtlar hangi dilden yakılırsa yakılsın hepsi can acıtıcı ve yürek yakıcıdır. Her gün gelen şehit haberleri ile ocaklara düşen ateş bütün yürekleri dağlamakta ve bıçak kemiğe dayanmaktadır. Biz Ankara Sivil Toplum Platformunu oluşturan STK'lar olarak bölge halkı incitilmeden terörün kökü kazınana kadar verilecek sosyal,siyasal ve askeri mücadelenin yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. PKK ve diğer terör örgütlerini barışa,ateşkese değil, doğrudan doğruya silah bırakmaya,ülkemizi terk etmeye veya teslim olarak haklarında verilecek kararı beklemeye çağırıyoruz. Vatanını, milletini hain saldırılara karşı korumak için can veren Mehmetleri rahmetle anıyoruz. Milletimizin birliğine, dirliğine kasteden teröristleri ve onları destekleyenleri lanetliyoruz.”