Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Terör örgütüne çok büyük bir darbe vurduk. Çok ciddi bir darbe vurduk. Şehit cenazelerimiz bizi hep üzüyor ama şehit cenazelerinde ortaya çıkan hüzünlü görüntüler terör operasyonlarının başarısına gölge düşürmemeli" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV'deki canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.AK Parti 5. Olağan Kongresi'nde İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Çevre, Şehir ve Kültürden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı olmak üzere iki yeni genel başkanlığa neden ihtiyaç duyulduğuna ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, bu konuyu bir kaç aydır istişare ettiklerini belirterek, "Siyasi yapılar, canlı organizmalar zamanla kendilerini yenilemesi, ama yapının omurgasının, sinirlerinin, dokusunun muhafaza edilmesi icap eder" diye konuştu.
İNSAN HAKLARI
İnsan hakları konusunun AK Parti'nin en başından itibaren en fazla önem verdiği hususlardan biri olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "28 Şubat sonrası ortaya çıkan insan hakları ihlali, 'Eski Türkiye' diye kast ettiğimiz şeyler neyse, oradaki insan hakları ihlalleri bir anlamda AK Parti'yi çıkaran şartları ortaya koymuştur. Dolayısıyla insan haklarıyla ilgili özel bir genel başkan yardımcılığı bence bir zaruretti" ifadesini kullandı.
TERÖRLE MÜCADELE
Terörle mücadele konusunda da "Terör örgütünün hem siyasal ve kurumsal faaliyetlerini yürüttüklerini görüyoruz hem de şehir içlerine silahlarını, asfaltların altına bombaları yerleştirdiklerini görüyoruz, bunu nasıl yaptılar? Bu süreçte hükümet ettiğinize göre güvenlik birimleri bunu farketmediler mi? Yoksa 'süreç bozulmadı diye bazen müsamaha gösterildiği', 'valiler yeterince operasyon iznine imza atmadılar' gibi tartışmalar sürüyor. Çözüm Süreci neden bozuldu? Bu süreçte bunlar nasıl görüldü?" şeklindeki soru üzerine de Davutoğlu, Çözüm Süreci diye kastedilen sürecin temel dokusunun doğru anlaşılması gerektiğini söyledi.
Başbakan Davutoğlu, Türkiye'de değişik toplum kesimlerinin sadece Kürt vatandaşların değil bazen Kürtlerin, Alevilerin, muhafazakar kesimlerin ve solcuların, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta baskı altında kaldıklarını anlattı. Bu dönemde hak ihlalleri olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bir çok yanlış uygulamalarla, devletin, halk nezdindeki, değişik kesimler nezdindeki meşruiyeti tartışmaya açıldı. AK Parti, Çözüm Süreci öncesinde 'Milli Birlik Kardeşlik Projesi', ondan önce 'demokratikleşme açılımları' vesaire ile yapmak istedikleri en önemli şey şuydu; herkesin kendisini ait hissettiği toplumsal, mezhepsel, kültürel yapının özelliklerini taşıma konusunda hiç bir ayrımcılık görmediği, herkesin huzur içerisinde kendisini ifade edebildiği, hiçbir dilin, hiçbir lehçenin baskı altına alınmadığı, çağdaş toplumlarda özgürlük alanları neyse onun gerçekleştirildiği siyasal, sosyolojik bir hayat alanı oluşturmak."
"DEMOKRASİ GELİŞTİKÇE ÖZGÜRLÜK KANUNU DA GENİŞLEDİKÇE TERÖRÜN ALANI DARALIR"
Bunun içinde gereken her şeyin yapıldığına işaret eden Davutoğlu, "Geçmişte terör örgütü özellikle 12 Eylül rejiminin yaptığı baskılar sebebiyle buradan mağdur olmuş halk kesimlerini, daha özel de de Kürt vatandaşlarımızın mağduriyetleri üzerinden istismar ederek, teröre devşirecek insan unsuru kazanmaya çalışıyorlardı. Demokrasi geliştikçe bizim anlayışımız şuydu; demokrasi geliştikçe özgürlük kanunu da genişledikçe terörün alanı daralır. Aslında bütün bu sürecin mantığı bu. İyi niyetli olan herkes için de bu geçerlidir. Yani eğer bir hak mağduriyeti dolayısıyla biri sokağa çıkmışsa, o mağduriyet kalktığında o sokaktan da çekilmesi lazım" ifadelerini kullandı.
Geçmişte "Bak bu devlet var ya senin anadilini kullanmana izin vermiyor?" şeklinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kast ederek, sözler söylendiğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti:"Türklerin de Kürtlerin de devleti Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Ben siyasi yapıda, en önemli birleştirici unsurun aidiyet bilinci olduğu kanaatindeyim. Aidiyet bilinci değişik şekillerde dışarıya yansır ama insanların oraya ait olduklarını hissetmeleri lazım. 12 Eylül ve 28 Şubat süreçleri bu aidiyet hissiyatını zayıflatmış, hatta kısmen yok etmiştir. Biz o aidiyet bilincini, hissiyatını tekrar kurduk. Kurduktan sonra kime oy verir, ne verirse herkesin şahsi kararıdır. Bunlar olurken, terörü tırmandıracak eylemler yapılıyorsa ki yapıldı, Kobani sebebiyle nasıl bir katliam gerçekleştirildiğini Diyarbakır'da değişik yerlerde biliyoruz. Bunlar yaşanırken Türkiye'de bu demokratikleşme adımları atılırken, Irak ve Suriye'de otoritenin ortadan kalkması suretiyle orada biriken silahları vesaireyi, Türkiye'ye değişik illegal yollarla sokup, bazı yerlerde depolama cihetine gidiliyorsa, işte o andan itibaren 'Barış demek, Çözüm Süreci' demek bu terörü destekleyen çevreler açısından anlamını kaybeder."
Çözüm Süreci'nin kendileri için önemine dikkati çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tam da Ortadoğu'da türbülans yaşanırken, Arap baharıyla, toplumlar dağılıp parçalara ayrılırken, Irak'ta, Suriye'de biz de tam onun ortasına 2013'te birleştirici bir hamle olarak ve terörü nihai kertede yok edici, bitirici bir darbe olarak bu süreci başlattık. İyi niyetle ve kararlılıkla, Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanken, 'Baldıran şerbeti içerim, ne gerekiyorsa yaparız' diyerek de kararlılık gösterdik, siyasi risk aldık. Bu demokratikleşme süreci devam ederken, beklentimiz ve olması gereken bütün terör unsurlarının Türkiye'den çıkması ve silahsızlanmaydı. Fakat önce Gezi olaylarıyla atmosferin değişmesi, sanki Türkiye'de AK Parti iktidarı devam etmeyebilir, dolayısıyla da biz kendi eski yöntemlerimize terk etmeyelim diye bir bu kesimlerde hakim olması 17-25 Aralık olayları, arkasından gelen seçimler Tükiye'de gündemin bu anlamda onlar açısından iç ve dış gündemin terör eylemlerine zemin oluşturacak faaliyetler yapmasına imkan sağlayacak hale geldiğini düşündüler.
Yani 'Madem Suriye, Irak dağılıyor biz Türkiye'yi dağıtalım' bir anlayışla, 'Biz de Türkiye'de böyle bir etnik temelli bir ayrışmayı hızlandıralım', 'çözüm ve birleşme yerine bunu hızlandıran adımlar atalım' düşüncesiyle harekete geçti terör örgütü ve bu anlamda da 7 Haziran sonrasını da bulutlu havalar, puslu havalar ne derseniz diyelim, bunun çöktüğünü düşündükleri yerde Ceylanpınar saldırısı, Adıyaman saldırısıyla tekrar terörü başlattılar. Sadece saldırılar mı, sözler, şimdi cumhurbaşkanımıza saldırıyorlar, bana saldırıyorlar, partiye saldırıyorlar 'savaş başlattın' gibi veya 'terör operasyonları' gibi bu terör operasyonları onların eylemleri sebebiyle başladı."
Terörle mücadele konusunda gerekli tedbirleri almak durumunda olduklarını anlatan Davutoğlu, "Biz gereğini yaptık. Bunu da kimse ile müzakere etmeyiz. Kürt vatandaşlarımızın, Alevi vatandaşlarımızın, Sünni, Türk vatandaşlarımızın hak ve ve hukukunu korumayı kimseyle müzakere etmeyiz ama terör örgütü, bu anlamda silahlı gruplar, 'Türkiye'yi terk edeceğiz' diye söz verdikleri halde iki yıl geçti sabırla bunları söyledik, 'artık Türkiye'de bu yapılar olmayacak' dedik aksini yapmaya çalıştılar" diye konuştu.
Davutoğlu, terör örgütü mensuplarının Suriye'den ve Irak'tan getirilen silahlarla Nusaybin'de, Silopi'de, Cizre'de belli yerlerde çatışma içerisine girdiklerini belirterek, "Bir ülkede demokrasiyi yaşatmakla, terörle mücadeleyi aynı anda yapmak o kadar zor bir şey ki. Neden biliyor musunuz? Terörle mücadeleyi bir Avrupa ülkesinde rahat yürütebilirsiniz. Çünkü yanınızda Suriye yok, Irak yok. Terör örgütleri ile noktasal mücadele ederken demokrasinizi de korursunuz ya da tamamen antidemokratik bir ülkede terörle mücadeleyi kendinizce yürütebilirsiniz çünkü günde yüz kişi ölse kimsenin haberi olmaz. Hem kamuoyu hassasiyeti çok yüksek ise hem siz özgürlükleri korumakla yükümlü iseniz aynı anda da terörle mücadele yapıp yanınızda da Suriye, Irak gibi çökmüş iki devlet var ise işte o zaman zorlaşır" ifadesini kullandı.
"DEMOKRATİKLEŞME İÇİN ATILAN ADIMLAR İSTİSMAR EDİLDİ"
Kobani olayları bahane edilerek gerçekleşen eylemler sonrasında valileri, İçişleri Bakanlarını dinlediğini aktaran Davutoğlu, demokratikleşme için atılan adımların istismar edildiğini vurguladı. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir araba şurada gözümüzün önünden silah dolu, uyuşturucu dolu olarak geçse eski mevzuata göre güvenlik yasasından önce savcıdan izin almadan o arabayı durdurup arayamazsınız. Savcıdan izin alıp gelene kadar o araba içinde ki silahlı araba bilmem nerede ki bir eve depoya ulaşabiliyor. Bu yanlış bir şey miydi, değil. Çağdaş demokrasilerde savcı izni olmadan evlerin arabaların aranmaması doğru bir ilke. Bu ilkeyi savunduktan sonra 'ya siz bunu niye yapmadınız, valiler niye yapmadınız' demekte bir çelişki var. Çünkü o anda o prensibi uyguladığınızda belli kaçaklar olabiliyor. Bazı ülkelerde doğrudan arabayı hemen arayabilirsiniz. Amerika'da isterseniz polis durdurduğu anda arabayı elinizi direksiyonda tutabilirsiniz, oynatamazsınız. Burada demokrasi suçlu değil, demokratik özgürlük alanlarını istismar eden terör örgütünde."
"Söyledikleriniz Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'çözüm sürecinde silah stoklamışlar' sözü ile bağlantılı mı?" şeklinde soru üzerine Davutoğlu şunları kaydetti:
"Onu kastediyorum. Kastedilen İç Güvenlik Yasası'nda bu anlamda bir değişiklik yapmak zorunda kaldık. Eskiden 90'lı yıllarda yol aramaları vardı. Bir yerden bir yere giderken birkaç kilometrede bir aranıyordu. Hatta 90'lı yıllarda bir ilçede 'şu kadar un olur onun fazlası olmaz' gibi kurallar getirilmişti. Konvoylar belli saatlerde giderlerdi. Mezralara çıkma yasağı vardı. Bunlar oradaki hayatı sık boğaz eden şeylerdi. Biz bunları kaldırıp oradaki hayat alanı açtık. Mezralar açıldı. Herkes serbestçe batı ülkelerindeki gibi seyahat etmeye başladı. Bu tablo istismar edilerek silah stoklanması ya da Diyadin olayında olduğu gibi terör grupları iniyor yaylaya, mezraya, köylülere bir şey. yapmaya başlıyor. Haraç almak için adam kaçırılıyor. Şimdi bu teröre taviz verildi anlamına gelmiyor. Bizim beklentimiz, şu anda Doğu'da Güneydoğu'da yaşayan vatandaşlarımızın gür bir sesle dönüp terör örgütüne, bunu destekleyenlere, ' 90'lı yıllarda şikayet ettiğimiz her şeyi siz yapıyorsunuz. Yol kesmeleri ve oradaki baskıları siz yapıyorsunuz, siz haraç topluyorsunuz' bunları söyleyip, Türkiye'de ki demokrasiyi desteklemeleri özerklik ilanı benzeri gibi. Sanki Türkiye'de kamu otoritesi yok, Türkiye'de meclis yok, Türkiye'de yönetimin tartışılacağı yegane yer TBMM'dir. Herkes görüşünü orada beyan edebilir ama TBMM'nin yapmadığı bir yasal düzenlemeyi yapmaya çalışır, kendi hukukunu oluşturursa, biz ona 'bu ülkede bir hukuk var' deriz. Bu sebeple teröre karşı operasyonlar sadece bir operasyon, Türkiye'de demokrasiyi kurtarma operasyonudur. Hem huzuru sağlayacağız hem de demokrasiyi koruyacağız. Biz operasyonları yapmamış olsaydık şimdi o dağlarda, yollarda, yaylalarda terör örgütü istediği adamı istediği yere götürür haldeydi. Ben buradan bütün emniyet birimlerimizi ve şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Emniyet birimlerimiz olağanüstü fedakarlıkla görevlerini yürütüyorlar."
"TERÖR ÖRGÜTÜNE BÜYÜK DARBE VURDUK"
Davutoğlu, operasyonların terör örgütünde büyük tahribata yol açtığını belirterek, "Terör örgütüne çok büyük bir darbe vurduk. Çok ciddi bir darbe vurduk. Şehit cenazelerimiz bizi hep üzüyor ama şehit cenazelerinde ortaya çıkan hüzünlü görüntüler terör operasyonlarının başarısına gölge düşürmemeli. 23 Temmuz'da verdiğimiz talimat ve gece 02.00'de benim aldığım hedefler bağlamında aldığım brifing sonrasında bütün o hedefler Kuzey Irak'ta bütün o hedefler yerle bir edildi. Karargahlar, barınaklar, depolar, silah depoları üçte iki oranında tahribata ulaştı. Kendileri de şimdi kabul ediyorlar. Şehirlerde ki bütün illegal yapılar, buna öncülük etmeye çalışanlar hukuka götürüldü. Cizre'de olduğu gibi mahalleleri halka kapatıp burası şu mahalle demeye çalışılan yerlerde de Türkiye'nin her yerinde ki ilçeler gibi hukukun olduğu ilçeler haline geldi gelecek" dedi.
Şehit verilen olayların çoğunda bir çatışmanın yaşanmadığına işaret eden Davutoğlu, "Korkakça ve haince yola mayın döşüyor, yola patlayıcı koyuyor. Bu örgütün psikolojini de yansıtan bir şey. Silahlı Kuvvetler alan hakimiyetini kesinlikle sağlayana kadar her yerde bu operasyonlar devam edecek. Hiçbir tereddüt olmasın seçime gidiyoruz, şu olur, bu olur, seçimler ülke huzuru içindir. Onun için yapılır eğer herhangi birileri ülke huzurunu bozmak için eylem içine girmişlerse, karşı tedbir almak konusunda hiçbir şeyden kaçınmayız. Hem seçim güvenliğini sağlayacağız hem de Türkiye'yi de bu terör belasına karşı ayakta tutacağız" diye konuştu.