Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, dört tarafı enerji üreticileri ile çevrili Türkiye’nin, Avrupa’nın Rusya tekelinden ve enerji baskısından kurtulabileceği tek çıkış yolu konumunda olduğunu belirtti.
Türkiye’nin yaklaşık 10 yıl önce, “komşularla sıfır sorun” sloganıyla yeni bir dış politika stratejisi uyguladığını kaydeden Dr. Savaş Eğilmez, “Bu durum çok olumlu bir yaklaşım olarak kabul edilip, birçok çevre tarafından taktirle karşılansa dahi, Türkiye’ye komşu olan topraklar içerisinde gelişen olaylar ve bazı komşu ülkelerin Türkiye’ye karşı takındığı düşmanca tavırlar, Türkiye’nin hayata geçirmek istediği sıfır sorun politikasının devam etmesine imkân tanımamıştır. Gelişen olaylar ve bölgeye hakim olan mevcut şartlar, günümüz itibarıyla da Türkiye’yi büyük bir kaosun içerisine çekmiştir. Irak ve Sureyi’deki iç savaş, DAEŞ’in ortaya çıkması, büyük bir mülteci ve sığınmacı sorunu, Kıbrıs sorunu, Ermeni meselesi ve devam eden anlaşmazlık, Yunanistan ile çok yönlü sıkıntılı ilişkiler, Lübnan’da devam eden istikrarsız durum, pkk terör örgütü ve onun siyasi uzantısının ülke içerisinde oluşturmak istediği kaotik durum, parallel yapının ülkenin temel dinamiklerini ele geçirmek için organize ettiği yapılarının faaliyetleri sonucu oluşan, siyasi ve sosyolojik karmaşa, Türk Devletine karşı meydan okumalara zemin ayarlayan belirgin ve çok riskli durumların başlıcalarıdır.” dedi.
Bütün bunlarla mücadele sürerken son olarak da Rusya ile yaşanan uçak krizi ve ardından karşılıklı restleşmelerin Türkiye için yeni ve çok riskli bir krizin ortaya çıkmasına neden olduğunu ifade eden Atatürk Üniversitesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Savaş Eğilmez, şöyle konuştu:
“Suriye’deki mevcut durum Ankara ve Moskova’yı eninde sonunda karşı karşıya getirecekti. Nitekim bu tehlikeli yakınlaşma Rus uçağının, Türk savaş uçakları tarafından düşürülmesi ile sonuçlandı. Rusya, Suriye topraklarında kendisi için Akdeniz’e açılabilecek bir kapı arayışında olduğu sürece, Türkiye ile karşı karşıya gelmeye devam edecektir. Bütün bu şartlar içerisinde, bugün Türkiye ve Batı jeopolitik ve hayati bir seçim yapmak durumundadır. Ankara ya Avrupa Birliğine üye olmak için çaba sarfetmeye ve transatlantiğin doğu kanadının bekçisi olmaya devam edecek ya da çabalarının karşılığında Avrupa’nın yanlı tutumu nedeniyle uğradığı hayal kırıklığı ve kendisi başa çıkılması çok zor mülteci akınlarıyla boğuşurken, Esad rejimiyle mücadele ederken, kendisini yanlız bırakan ABD’nin tavrı nedeniyle yüzünü başka yöne dönecek. Türkiye, yaklaşık 80 milyonluk nüfusu, değişik alanlarda büyüyen ve dünyada ilk 20’ye girebilme başarısı göstermiş bir ekonomisi, iyi derecede altyapısı ve endüstriyel kapasitesi olan, Kuzey Atlantik Paktı’nın ikinci büyük ordusuyla dikkate alınması gereken, göz ardı edilemeyecek bir ülke konumundadır. ABD hiç vakit kaybetmeden bütün gücüyle, Avrupa’nın ve NATO’nun önemli bir parçası olan Türkiye’nin yanında olmalıdır. Bunun aksi bir durum, yani Türkiye’nin yaşadığı problemler karşısında yanlız bırakılması, ABD ve Batı için çok büyük bir jeoplitik hata olacaktır. Türkiye, Avrupa için özellikle enerji ve güvenlik açısından kilit ülkedir. Dört tarafı enerji üreticileri ile çevrilmiş olan Türkiye, Avrupa’nın Rusya tekelinden ve enerji baskısından kurtulabileceği tek çıkış yolu konumundadır. Büyük korku yaşadıkları mülteci akını konusunda da Avrupa’nın tek kurtuluş yolu yine Türkiye ile anlaşmasından geçecektir. Küresel güçlerin mücadele alanı haline dönüşmüş olan Suriye’de cephe hattı Türkiye sınırıdır. Bu nedenle NATO, Türk devletinin yanında etkili ve kararlı bir şekilde durmalı ve Türkiye’yi desteklemelidir. Hava trafiğini sınırlandıracak önlemler alınmalıdır. Aslında NATO’nun hava sahası ve sınırı olan Türk hava sahası ve sınırları etkili bir şekilde korunmalıdır.”