Bazı Sendikalarda yolsuzluk, statüko, siyasetle içli dışlı olma ve sık sık yaşanan usulsüzlüklerin sona erdirilmesi için hükümeti ve muhalefet partilerini göreve çağıran Kotanlı, "Türkiye'de maalesef sendikalarımıza da bulaşan bir yolsuzluk ve usulsüzlük virüsü var. Sorunumuz, 'sendika ağalığı' gibi bir yapıyı hazırlayan sendika yasası sorunu. Bu yasalar değiştirilmedikçe sendikalarla ilgili nahoş tartışmalar bitmez.” dedi.
Kotanlı, “Kalite yok. Sendikalar yasası derhal değiştirilerek, üyelerin yönetime katılımı, teftiş ve denetime açıklığı yönünden Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) normlarında yeniden düzenlenmelidir." ifadelerini kullandı.
SENDİKALARI YOLSUZLUK VE USULSÜZLÜK VİRÜSÜ KEMİRİYOR!
Sendikalarda usulsüzlük virüsünün hızla yayıldığını kaydeden Kotanlı, “Eski sendikacı bir milletvekilinin siyasete girince kendi yerine oğlunu 5 bin YTL maaşla sendika danışmanı yapması, yine bir sendika başkanının sendikanın parasıyla kurulan TV, Haber Ajansı ve otellerine çocuklarını ve yakın çevresini yerleştirmesi ve fatura karşılığı bu kişilere haksız kazanç sağlaması, bazı sendika başkan ve yöneticilerinin eş ve çocuklarının sendikanın iştiraklerinde yüksek maaşla çalışması ve sendika parasıyla lüks içinde yaşaması yönündeki basında yer alan haberler gözleri yine sendikalara ve 30 yıldır genel başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği koltuğundan inmeyen sendika ağalarına çevirdi.” diye konuştu.
BİLGİ-BİRİKİM YERİNE DEDİKODULAR YARIŞIYOR
Türk sendikacılığında kadro ve bilgi yerine liderlerin, akrabaların ve dedikoduların yarıştığını ileri süren Zülfikar Kotanlı, “Sendika üyelerinin mesleki, ekonomik, özlük ve demokratik haklarını geliştirmeyi düşünen yok. Yapılan eylemler ise göz boyamaktan öteye geçmiyor.” şeklinde konuştu.
YOLSUZLUKLARIN NEDENİ, SİSTEM
Sendikalarda yaşanan yolsuzluk, usulsüzlük ve ideolojik kadrolaşma iddialarının buz dağının görünen kısmını oluşturduğunu ifade eden Kotanlı, bu durumun sistemden kaynaklandığını, dünyada küresel sermayeye karşı emek örgütlerinin ve sendikaların birleştiğini oysa Türkiye'de 12 Eylül öncesi ideolojik sendikacılığın devam ettiğini, bu yüzden de sendikaların sayısının hızla arttığını kaydetti. Son altı yılda yalnızca 26 yeni memur sendikası kurulduğunu, buna karşılık sendikalı memur ve işçi sayısında oransal olarak büyük gerilemeler olduğunun altını çizen Kotanlı, “Son dönemde sendikalar asli görev ve misyonlarından hızla uzaklaşmaktadır. Emek, hak gibi kavramları çok kullanan, ama gerçek anlamda mücadelesini vermeyen sendikalar yüzünden bu kavramlar kirletilmiştir. Türkiye'nin, üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyan, ülkedeki soygun ve vurgunlara dur diyen, gelir dağılımı adaletsizliğine karşı çıkan, her konuda hakçı ve adaletçi paylaşımı savunan, tüm toplumsal katmanların sorunlarına sahip çıkan bir sendikal anlayışa acil olarak ihtiyaç var. Türkiye'de uzun yıllardır delegeleri ayarlayıp seçimi kazananların bilgi birikimine bakılmadan el yordamıyla başkan olmaktadır. Türkiye'de sendikacılık yerlerde sürünüyor ve toplumsal itibarı hızla azalıyor. İşveren, işçi, kamu işvereni ve memurlar sendikaların önemini yeterince değerlendirememektedir. Sendikalar ve sendikacılar demokrasi terbiyesi istiyor. Sendikacılar mal varlığını açıklasın. Sendikaların kaynağı çalışanlardan alınan aidatlardan oluşuyor. Sendikalardaki yolsuzlukları önleyecek güçlü bir denetim mekanizması oluşturulmalı. Başbakanlık Denetleme Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu konuyla ilgilenmeli. Sendikalar hızla şeffaflaşmalı.” şeklinde konuştu.
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN, ORTAK AKIL OLUŞTURULMALI
“Sendikalar birbirini hasım gibi görüp rekabet etmek yerine, ortak sorunların çözümü için ortak mücadele vermeli ve böyle bir geleneği oluşturmalıdır.” diyen Kotanlı sözlerini şöyle tamamladı: “Kişisel egolarını tatmin etmek, siyasete girmek, bağlı bulunduğu ideolojik merkeze yardım etmek, şöhretini, maddi imkanlarını artırmak için de sendikacılık yapanlar var. Çalışanların ideolojik, etnik ve mezhepsel alt kültür alışkanlıkları, korkuları ve siyasi iktidarların çalışanlar üzerindeki baskısı çalışanları siyasi sendikalardan ve sözde emek örgütlerinden kurtulmalarına engel olmaktadır. Türkiye'de soğuk savaş dönemi sendikacılığına has çatışmacı ve kavgacı sendikal anlayış derhal terk edilmelidir. Küresel güçler ve sermayenin sözcüsü olarak kendini gören iktidarlar ‘Ilımlı sendikacı’ tipi yaratmaya çalışarak onlara özel statü tanıma yoluyla, ayrıcalıklı, bürokratik bir grup oluşturmaya çalışıyor. Böyle olunca işçi ve memurların hak ve çıkarlarıyla hiçbir alakası olmayan sendikacılar ortaya çıkıyor. Türkiye Bağımsız Eğitimciler Sendikası'nın tüzüğünde ve yapısında buna karşı ciddi önlemler bulunmaktadır. Bu arızi duruma sendika üyelerinin son vermesi gerekir.”