Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sezen, eskilerin ‘irfan meclisi’ olarak adlandırdıkları kahvehanelerin, Erzurum’da geleneksel bir kültür ve yaşam tarzını temsil ettiğini söyledi.
//ERZURUM’UN KAHVEHANE KÜLTÜRÜ
Erzurum’un sahip olduğu bu özelliğin, başta seyyahlar olmak üzere tarihçiler, edebiyatçılar, siyasetçiler ve devlet adamlarının da dikkatini çektiğini kaydeden Sezen, ünlü Türk tarihçi, edebiyat araştırmacısı ve siyasetçi Fuat Köprülü’den Evliya Çelebi ve Tabib Tümgeneral Abdulkadir Noyan’a kadar birçok ismin, Erzurum’daki kahvehane kültürüyle ilgili olarak hatıralarına not düştüklerini kaydetti. Sezen, ünlü Türk tarihçi, edebiyat araştırmacısı ve siyasetçi Fuat Köprülü’nün, Evliya Çelebi’nin Erzurum’daki kahvehanelerde ilgili olarak hatıralarında aktardığı bilgileri örnek göstererek, “Fuat Köprülü, Evliya Çelebi’den naklederek, kahvehanelerimizle ilgili bizlere şu bilgileri aktarmaktadır: ‘Erzurum’da erbab-ı maarifin eğlencesi Meddh Hamza, Kasap Kurd, Şehbaz ve Hayalbaz Kandillioğlu, Diyarbekirli Yahya Şakirdi ve Hanende Veysi Çelebi, en meşhur ehli maarifleridir. Bu mesirenin her köşesinde günü-gün sohbetler olun. Kimi mübahasei ilim eder, kimi edebiyat ve eş’ar okur, kimi meddah ve kıssahanları dinler, kimi mukallit ve mudhiklerle eğlenir. Kimi saz ve söz ile taraf taraf Hüseyin Baykara fasılları ederler ki, vasfında lisan kasırdır”
//ERZURUM’UN DAĞ VE YER OLMAK ÜZERE İKİ ÇEŞİT SUYU VARDI
Eski Erzurum’da kahvehanelerin fonksiyonu olan kurumlar olduğuna dikkati çeken Sezen, “Bu mekanlar, büyüklerin nasihat ettikleri, dostların karşılıklı görüştükleri, belli zamanlarda meddah hikayeleri anlatılan, saz şairlerinin şiirler söyledikleri yerlerdi. Aynı zamanda buralarda edep ve erkân öğrenilir, haberleşme sağlanırdı.” diye konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sezen, Köprülü’nün aktardıkları gibi, Emekli Tabip Tümgeneral Abdulkadir Noyan’ın da, 1904 yılında geldiği Erzurum ve kahvehane kültürü ile ilgili günümüze bir takım bilgiler aktardığını anlatan Sezen, Noyan’a ait şu aktarımları dile getirdi: “…Erzurum o tarihte şen, hareketli ve mamur bir şehirdi. Bayburtlu’nun Kahvehanesi’nde güzel çaylar içiliyordu. Çay denilince, hangi çay diye sorulurdu. Karanfil çayı, tarçın çayı ve havlican çayı vardı. Hemen herkes bir değil, birkaç çay içerdi. Yani şekerin bir ucundan biraz ısırılır, üstüne birkaç yudum çay alınırdı. Bize Erzurum’un gıdası, suyu, her şeyi lezzetli geldi. Erzurum’da dağ suyu ve yer suyu diye iki nevi su vardı. Her ikisi de serin, her ikisi de lezzetliydi. Belki de içtiğimiz çayı çay yapan da buydu”