TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, 27. Dönem 5. Yasama Yılı değerlendirme toplantısında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Geçen yasama yılında dokunulmazlığı kaldırılan Semra Güzel'in milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik bu dönemde devamsızlık nedeniyle bir adım atılabilir mi? Başka milletvekilleri de söz konusu olabilir mi?" sorusu üzerine TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 1 Nisan 2022 ile 30 Haziran 2022 döneminde Genel Kurul ve komisyonlara devamla ilgili çıkarılan çizelgeler sonucunda devamsızlığı tespit edilen milletvekillerine tebligat yapıldığını, mazeretlerini bildirmelerinin istendiğini anlattı.
İçtüzüğe göre tanınan itiraz sürelerinin, Meclis tatile girdiği zaman durduğunu, işlemediğini aktaran TBMM Başkanı Şentop, "Dolayısıyla bu arkadaşlarımızın devamsızlık konusundaki mazeretlerini bildirmeleri için tanınan süre tamamlanmamış olduğu için henüz sürecin devamı yönünde bir gelişme olmamıştır. 1 Ekim itibarıyla TBMM yeni yasama yılı çalışmaları başlayacağı için süreler de yeniden işlemeye başlayacak. Bu çerçevede gelen dilekçelere ve mazeret beyanlarına göre Başkanlık Divanımızın vereceği karar önemli." dedi.
Meclis Başkanı Şentop, devamsızlığın Başkanlık Divanınca tespiti halinde sürecin, yasama dokunulmazlığının kaldırılmasındaki gibi işlediğini ifade etti. Devamsızlık nedeniyle kaç milletvekiline tebligat gönderildiğinin sorulması üzerine Şentop, bu sayının, Başkanlık Divanı Toplantısı yapacakları zaman netleşeceğini söyledi. Tutukluluk halinin devamsızlıktan sayılıp sayılmadığına yönelik soruya Şentop, "Tutukluluk halinin devamsızlıkla ilişkisi konusunda hatırladığım kadarıyla daha önce yaşanmış bir olay yok. Bunun bir benzeri olmamış. Olabileceği de düşünülmediği için içtüzükte ve diğer mevzuatta düzenlenmemiştir. Bunun ayrı bir değerlendirme konusu olabileceğini düşünüyorum." karşılığını verdi.
İÇ TÜZÜK
Anayasa, TBMM İçtüzük, Etik Komisyonu kurulması konularındaki planlarını, dönem bitmeden Meclis gündemine getirip getirmeyeceğine yönelik soru üzerine Şentop, "Her zaman planladığımız her şeyi gerçekleştiremiyoruz. Bunlar sadece benim şahsi planlarım değildi, olması gereken hususlardı." diye konuştu.
Yeni hükümet sistemi değişikliğiyle beraber yeni bir içtüzüğün hazırlanması gerektiğini kaydeden Şentop, kanunların hazırlanma süreçlerinde, TBMM ihtisas komisyonlarının daha yoğun şekilde çalışıp, aktif rol alabileceğinin, temel fikir olarak önemli olduğunu vurguladı. Şentop, kanunların artık sadece teklif olarak milletvekilleri tarafından verildiğini anımsatarak, kanun hazırlamanın ciddi bir mutfağı olması gerektiğine işaret etti. Yeni sistem çerçevesinde, aktif komisyon çalışmalarının olacağı bir içtüzüğün önemine değinen Şentop, "Fakat bu dönem artık Meclis'in seçime doğru gideceği bir yasama yılı olacak. Böyle bir dönemde ümitli değilim, içtüzükle ilgili çalışmadan..." ifadelerini kullandı.
Diğer bir konunun da milletvekilleriyle ilgili bir kanun düzenlemesi olduğunu ve bunun da içerisinde siyasi etikle ilgili hükümlerin de bulunduğunu dile getiren Şentop, "Bütün bunları, bütün partilerin desteğiyle mutabakatıyla yapmak gerekirdi. Plan aşamasında kaldı." dedi.
YENİ ANAYASA
Şentop, yeni bir anayasa hazırlanmasına ilişkin soruya, kamuoyunda hükümet sistemi değişikliği ve yeniden eski parlamenter sisteme dönmeye yönelik tartışmaların olduğunu hatırlatarak, cevap verdi.
Hükümet sistemi değişikliğinin, kapsamlı anayasa değişikliği gerektiren bir konu olduğuna dikkati çeken Şentop, "Anayasa'nın en önemli bölümü olan hükümet sisteminde bir görüş ayrılığı varken şu anda gerçekçi bulmuyorum. Ama seçimden sonra muhtemelen Anayasa konusunda belki yeniden bir partiler arası görüşmeler olabilir ve olmalıdır. Çünkü Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Bunu hakkettiğimizi düşünüyorum." diye konuştu.
Dokunulmazlık dosyalarının fazlalığı ve bunların hepsinin görüşülmesinin mümkün olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Şentop, 2016'da da çok sayıda dosya bulunduğunu ve siyasi partilerin, "hepsini kaldıralım" noktasına geldiğini anımsattı. Şentop, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı'yken Anayasa'ya geçici bir madde konulması önerisinin destek bulduğunu ve Meclis'ten geçtiğini anımsattı.
"Şimdi neden bu kadar sayıda dosya daha önce yoktu?" sorusunun sorulabileceğine işaret eden Şentop, bu dosyalardan bazılarının, milletvekillerinin, milletvekili seçilmeden önce işlemiş olduğu iddia edilen suçlarla ilgili soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki dosyalar olduğunu vurguladı.
Anayasa'daki milletvekili seçilmeye engel hususlara dikkati çeken Şentop, bir milletvekilinin milletvekili seçilmesinde, "kesin şart"ın arandığını belirtti.
Şentop, "Kesin hüküm olması için de bütün mahkemelerden geçip hükmün kesinleşmesi gerekiyor. Yargılama devam ediyorsa, kesin hüküm olmadığı için milletvekili seçilmeye engel değil. Neden eskiden böyle olmuyordu? Demek ki siyasi partiler daha önce sadece Anayasa'da aranan bu şartı değil de, soruşturma ve kovuşturma geçirmemiş olma gibi bir titizliği de aday gösterirken gözetiyormuş." ifadesini kullandı. Sosyal medya üzerinden yapılan açıklamalarla ilgili de birçok fezleke olduğunu bildiren Şentop, eleştiri ve görüşlerin hakaret içermeden yapılması gerektiğini söyledi.
Şentop, "Hem Meclis uygulamasında hem de içtüzüğün hükümleri çerçevesinde belli kriterler düşünülerek, bazı dosyalar bakımından cezanın ağırlığı ve suçun kamuoyunda oluşturduğu infial dikkate alınarak dokunulmazlığın kaldırılmasının doğru ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Dokunulmazlık bir müessesedir. Dokunulmazlığın kaldırılması diye bir yol Anayasa'da mevcuttur. Dokunulmazlık dosyalarının tamamını bekletmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Dengeyi kurarak hareket etmek gerekir." diye konuştu.
Mersin'deki terör saldırısına ilişkin bir soruya Şentop, siyasi polemiklere girmemeye dikkat ettiğini belirterek, TBMM Başkanı ve başkanvekillerinin Anayasa'daki görev ve yetkilerini aktardı.
Şahsi kanaatini, nas, dogma gibi gören yaklaşımlar olduğuna dikkati çeken Şentop, "Mersin'de kesin olan şey, emniyet güçlerine karşı bir saldırı olduğudur. Bu saldırının terör örgütü PKK tarafından gerçekleştiğine dair bir açıklama yapıldı. Bir polis memurumuz şehit oldu, yaralanan vatandaşlarımız var. Bunlar kesin. Bunun dışında kalan tartışmalar işin teferruat kısmı." diye konuştu.
TBMM Başkanı Şentop, Yunanistan'a yönelik bir tezkerenin söz konusu olup olmayacağına yönelik soruyu, "Tezkere hükümet tarafından hazırlanıyor ve Meclis'e geliyor. Tezkere gelince değerlendirme yapabilirim. Ancak yaşadığımız bölgede çok önemli ve sıcak gelişmeler var. Türkiye, kendi hak ve menfaatlerini gerek Mavi Vatan'da gerekse kara sınırları içerisinde korumak için her türlü adımı atabilecek hukuki alt yapıya sahiptir. Türkiye kendisine karşı her türlü tehditleri bertaraf edecek güce sahiptir. TBMM her zaman bu konularda harekete geçebilir." diye yanıtladı.
KKTC
KKTC'nin tüm dünyada tanınması için TBMM'nin bir girişiminin olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Şentop, bu konudaki görüşlerini muhataplarına anlattıklarını belirtti. Şentop, Kıbrıs'ta iki farklı halk ve devletin olduğunu, çok uzun zamandan bu yana müzakereler yapıldığını ancak mutabakat, barış sağlanamadığını, dolayısıyla on yıllarca devam eden aynı tezler üzerinden müzakere yürütmenin anlamlı olmadığının ortaya çıktığını kaydetti.
Şentop, "Artık KKTC'nin ortaya koyduğu tezler üzerinden yeniden müzakereler yapılabilir. Temel sorun, adadaki Türk varlığını yok sayan Rumların yaklaşımıdır. Egemen, eşitlik üzerine kurulu, orada yaşayan Türklerin varlığını da kabul eden bir yaklaşım olduğu takdirde müzakere yapılabilir. Bundan sonra KKTC'nin bir devlet olarak varlığı ve adada iki farklı halk olduğu gerçeği üzerine bina edilen bir tezle müzakerelere devam edilebilir." değerlendirmesinde bulundu.
"Dezenformasyonla mücadele düzenlemesi" olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin Meclis'in gündemine geleceği hatırlatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine Şentop, "Çok uluslu şirketlerin demokrasiye, insan haklarına, ifade hürriyetine kastedebilecek risk taşıyan faaliyetleri, çalışmaları var. Birçok ülkedeki seçimlerde adayların bir kısmının hesaplarını kapattılar. Daha ne olabilir, Trump'ı, ABD Başkanı olduğu sırada Twitter'dan attılar, hesabını kapattılar." dedi.
Çok uluslu sosyal medya şirketlerinin demokrasiye, insan haklarına ve ifade hürriyetine yönelik tehdit içerdiğini belirten Şentop, şunları kaydetti: "Çok uluslu şirketler, ulusal hukuk düzenlerini tanımak istemiyorlar, dünyanın her tarafında kendi koydukları kurallarla hareket etmek istiyorlar. Halen irtibatta olduğum, yurt dışında yüksek lisans, doktora yapan öğrencilerime, 'çok uluslu sosyal medya şirketlerinin, ifade hürriyeti, seçme ve seçilme hakkına tehdit teşkil etmesi bağlamında hak ve özgürlükleri değerlendirecek çalışmalar yapmaları' önerisinde bulunuyorum. Sosyal medyada, yaşadığımız hayatın dışında değiliz. Sosyal medyada birine hakaret ederseniz bu, size normal hayatta olduğu gibi somut olarak ceza şeklinde dönebilir ve dönmeli.
Bu anlamda sosyal medyada anonim kimliklerin olmaması, bu mecranın, kişinin cezai ehliyetinin, sorumluluğunun bilinebileceği bir ortam şeklinde tasarlanması; suçla, suçluyla mücadele konusunda bu çok uluslu şirketlerin de ulusal hukuk düzeniyle ilişkili ve birlikte çalışılan bir ortamın tesis edilmesi lazım. Bu konuda ulusal hukuk düzenlemeleri olmalı, aynı zamanda bir uluslararası hukuk düzeni de kurulmalı. Çok uluslu sosyal medya şirketlerini de bağlayan, uymaları gereken kuralların bulunduğu bir hukuk düzeninin kurulması lazım. Bu konuda Türkiye'nin attığı adımlar önemli, isabetli, hatta belki yetersiz de diyebiliriz. Çünkü hukuk, mecburen her zaman teknolojik gelişmelerin biraz daha gerisinden takip ediyor. Sosyal medyayı bir suç işleme özgürlüğü alanı gibi değerlendirmek tamamen yanlış, gerçeklerle de bağdaşmıyor."