NURHAN İÇMEZ
TOKAT (İHA) –
Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ dönemine atıfta bulunarak, “Sağlıkta dönüşümün 10 yıllık serüveni içerisinde bu dönüşümde millet adına güzel işler yapıldı. Milletin memnuniyeti yüzde 39’lardan yüzde 76’lara çıktı” diye konuştu.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarıyla ilgili olarak, “Hem cezaların ağırlaştırılması hem de özel savcılıklar oluşturularak tüm kamuda şiddet uygulayanların bir an önce davasının açılıp mutlaka sonuçlanması gerekiyor” dedi.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, Sağlık-Sen Tokat Şube Başkanı Suat Mantar'ı makamında ziyaret etti. Ziyarette basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Memiş, Kamu Hastaneleri Birlikleri’nin yapılanması sürecinde sağlık çalışanlarının sözleşmeli olacağı, hastanelerin özelleşeceği gibi birçok dedikodunun yayıldığını söyledi. Bu iddiaların asılsız olduğunu belirten Memiş, “Sağlık-Sen Genel Merkezi olarak bu konuda yapmış olduğumuz görüşme ve değerlendirmelerde bu konuya asla müsaade etmeyeceğimizi her platformda ifade ediyoruz. Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ da sağlıkta özelleşmenin ve çalışanların sözleşmeli olmayacağını ifade etmiş idi. Sağlıkta dönüşümün 10 yıllık serüveni içerisinde bu dönüşümde millet adına güzel işler yapıldı. Milletin memnuniyeti yüzde 39’lardan yüzde 76’lara çıktı” diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı'nın yayınladığı genelge ile şiddete karşı tedbirler almış olsa da alınan tedbirlerin yeterli olmadığını ifade eden Memiş, “Bu tedbirlerin daha çarpıcı ve caydırıcı olması lazım. İngiltere’de şiddete karşı yapılan önleme mücadelesinde şiddete uğrayan kişi sağlık hizmeti almak için sağlık kurum ve kuruluşlarına gelemiyor. Karakolda muayene olmak zorunda. Bizde diyoruz ki şiddet uygulayan kişi, kayıt altına alınmak kaydı ile ülkenin neresine giderse gitsin sağlık hizmeti almak için başvurduğu zaman orada şiddet uyguladığı belirtilsin ve bu kişi kolluk kuvvetleri nezaretinde muayene olsun. Yine bir caydırıcı önlem de Kabahatler Kanunu gereceğince şuan sokağı kirleten, gürültü yapana ceza yazılıyor. Bu kapsam genişletilmek suretiyle kamu kurum ve kuruluşlarında şiddet uygulayanlara karşı ağır para cezalarının uygulanması mutlaka gerekiyor. Diyarbakır’da 3 arkadaşımız şiddete uğradı. Şiddet yapanlar savcılık tarafından ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Biz yine şiddet uygulayanlara karşı gözaltı süresinin uzun tutulması hem de oluşturulacak savcılıklar kanalı ile davaların bir an önce sonuçlanması gerektiğini TBMM Şiddet Araştırma Komisyonu’na sunduk” diye konuştu.
"VATANDAŞIN YÜZDE 44’Ü ŞİDDETİN KAYNAĞI"
Hasta ve hasta yakınlarıyla yaptıkları araştırmada vatandaşın yüzde 44’ünün şiddetin kaynağının kendileri olduğu cevabını verdiğini ifade eden Memiş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ebetteki hastası ile ilgili bilgi almak isteyen olacaktır. Ama her ne olursa olsun sebebi hiçbir şey şiddeti gerektirmez. Ersin Arslan’ları, Ali Menekşe’lerin öldürülmesini gerektirmez. Geçen hafta yaşanmış olan hamile bir doktorumuzun şiddet görmesini gerektirmez. Vatandaşın yüzde 19’u hasta haklarından haberdar. Yani bu hareketliliğin sebebi yüzde 19’luk kesim. Hastanelerde iletişim merkezleri kurulması, bu iletişim merkezleri kanalıyla vatandaşın hastasıyla, hastalığıyla, hastane ile ilgili bilgi almak için bu birimlere başvurarak bir bilgilendirme biriminin oluşturulmasını komisyona talep ettik.”
"ŞİDDET UYGULAYAN KİŞİNİN UYGULADIĞI ŞİDDET YANINA KAR KALIYOR"
Sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara karşı cezaların ağırlaştırılması gerektiğini ifade eden Memiş, “Hem cezaların ağırlaştırılması hem de özel savcılıklar oluşturularak tüm kamuda şiddet uygulayanların bir an önce davasının açılıp sonuçlanması mutlaka gerekiyor. Çünkü şiddet uygulayan kişinin uyguladığı şiddet yanına kar kalıyor. 2-3 yıl sonra ceza alsa bile bu hava kalıyor. Oysaki şiddet uygulayanların gözaltı süreleri uzatılmış olursa ve kısa sürede davalar sonuçlandığında biraz daha caydırıcı olur diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Memiş, basın mensuplarının yıpranma paylarının geri verilmesi konusunu geçtiğimiz yıllarda savunduklarını da hatırlatarak, “Basın mensuplarının elinden alınan hakkı iade edildi. Ama sağlık çalışanlarının bu yoğun iş yükü içerisinde göstermiş oldukları yıpranma nedeni ile yıpranma paylarının verilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.