ERZURUM (İHA) - Milli Eğitim Bakanlığının Görevleri, Personeli ve Teşkilat Yapısına ilişkin yasa ile ilgili toplanan Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) İstişare Kurulu önerilerini açıkladı. İl Danışma Kurulu başkanı Mesut Yavuz yeni yasanın içeriği hakkında katılımcılara bilgi verdi. Toplantıda kanun tasarısı madde madde görüşüldü, sonuç bildirgesi hazırlandı.
ÖĞ-DER Danışma Kurulunun toplantı sonunda aldığı kararlar ve öneriler şöyle; “Eğitiminde bir anayasası olmalı. Her gelen hükümet ve bakan, sistemde değiştirme değil geliştirme yapmalıdır. Öncelikle Milli Eğitim Bakanlığımızın son yıllarda sık sık sistem değişiklikleri yapması eğitimde istikrasızlığa sebep olmaktadır. Artık Bakanlara göre değişen bir eğitim sistemi ve yönetimi olmamalıdır. Eğitimin omurgasını değiştiren, geleceğini ilgilendiren; köklü, adil bir reforma ihtiyaç duyulan böylesine önemli sorunlar aceleye getirilmemelidir. STK’ların ,eğitimcilerin görüşü ve önerileri dikkate alınmalıdır.
Hazırlanan Kanun ve yönetmeliklerin evrensel hukuka uygun olması gerekir. Çıkarılan kanun ve yönetmeliklerde Adalet ve hakkaniyet esas alınmalıdır. Yasa bu şekli ile çıkarsa yönetmeliklerle adalet ve hakkaniyet sağlanmalıdır.
Tasarıda kariyer basamaklarına değinilmemiştir. Öğretmenin görev süresince kendini yenilemesini, performansını artırmasını, buna bağlı olarak özlük haklarını da geliştirip mesleği zevkle yapmasını sağlayacak kariyer basamakları tasarıya konulmalıdır. Öğretmenlere kariyer sistemi oluşturularak eğitimcilerin idarecilik yerine kendi alanında yetişmesini, gelişmesinin sağlanılması gerekir.
Uzun yıllar görevde kalıp performansı düşen yöneticilerin görevlerine son verilmesi olumlu ancak yerlerine gelecek yöneticilerin atanmasında hakkaniyet ve adalet sistemi inşa edilmelidir. Eğitimciler idareye parti il başkanları vesayetinde atanan memurlar olmamalıdır.
Dershaneleri kapatmak için Kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak yerine Milli Eğitim, özel mantıkla yönetilmelidir. Ders dışında derslere hazırlık eğitimi verdirmek isteyen velilerin istekleri de göz ardı edilmemelidir.
Performansı düşük, risk almayan, odasına kapanan, öğretmene değer vermeyen, istişareye kapalı idarecilerin değiştirilmesini, yerlerine eğitimi ,bilimi, teknolojiyi ve manevi değerleri önemseyen, kendini geliştirmeye açık idarecilerin gelmesini savunuyoruz.
Özel mantıkla yönetilen, performansı yüksek, imkanları geniş, sadece öğretim değil eğitim veren okullar oluşturulmalıdır. Eğitimi özelleştirmek, tamamen özelin eline bırakmak doğru değildir. Özel okullara devlet öğrenci gönderirken MEB, kendi okullarını özel okula gidememiş olanların mecburen okuduğu yerler haline dönüşmesine müsaade etmemelidir. Okullar sınavlara hazırlık kurumları olmaktan çıkarılmalıdır.
Eğitimde dış etkiyi artıracak yapılanmalara müsaade edilmemelidir. Milli Eğitim anlayışını yıkıp yerine sadece Avrupa birliği isteklerini ve projelerini uygulayan yapıya Milli Eğitim Bakanlığı dönüşmemelidir. Bakanlığımızda oluşturulan gayri milli projeler neslimizi bozmaktadır. Bu projeler kapsamında yurt dışına gönderilen öğrenciler kimlik buhranı yaşamaktadırlar. Bir çoğu değerlerinden uzaklaşmış bir şekilde dönmektedir.
Öğretmenler sadece stajyerlik döneminde değil sonraki dönemlerde de denetime, gelişime ve eğitime tabi tutulmalıdır. Başarısız sayılan Stajyerleri 2 yıl sonra devlet görevinden çıkarmak yerine başka görevler vererek memuriyet hakkı elinden alınmamalıdır.
Üniversitelerin öğretmen yetiştirme sistemi de değiştirilmelidir. Eğer yeni atanan öğretmenlerin alanında veya pedagojik olarak başarısız olacağı düşünülüyorsa sorumlusu YÖK’tür. Öğretmenlik, hiç bir şey kazanamadım öğretmenlik kazandım denilen bir meslek olmaktan çıkarılmalıdır. Fakültelerde verilen alan eğitimi ve formasyon yeterli değildir. Üniversitelerde eğitim mantığı ezbercilikten, bilgi yükleme anlayışından uzaklaştırılmalıdır.
Bir taraftan İdarecilerin derse girmesi kaldırılırken diğer taraftan 4 yıl sonra dön öğretmenliğe denilmesi çelişiyor. Eğer bakanlık, idareci olan öğretmen gerektiğinde öğretmenliğe dönsün diyorsa idarecilerin derse girmesi gerekir.
Eğitim Müfettişlerinin “müfettiş” unvanlarına yeniden kavuşmaları yerinde bir değişiklik olsa da, özlük haklarının, birleştirilen “bakanlık denetçileri” seviyesine çıkarılması gerekir. Maarif Müfettişleri İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı olmaktan çıkarılmalı ve Rehberlik ve Denetim Başkanlığına bağlı çalışmalıdır. Denetim sisteminin Rehberlik ve Denetim Başkanlığına bağlı olarak, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün etkisinden ve kontrolünden uzak, Bakanlığın politikalarını izleyip geliştirmesine yardımcı olacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Esasen diğer bakanlıklarda da denetim sistemi bu şekilde yapılandırılmıştır.
Dershanelere kilit vurarak yasak koymak yerine öğrenciyi ve veliyi dershanelere götüren unsurlar azaltılmalı tedbirler alınmalıdır. Teste dayalı ve çoktan seçmeli sınav sisteminden vazgeçilmelidir.6 yıl dershanelerde çalışan öğretmenlere de 1 defaya mahsus atanma hakkının verilmesi de geçiş dönemi için olumludur.
Stajyerlikte 2.bir sınav yapmak yerine Temel ve hazırlayıcı eğitimle ilgili Bakanlık tarafından bir kitap hazırlanarak aday öğretmenlere dağıtılmasını, bu eğitimler sonucu yapılan sınavın bakanlık tarafından bu kitaptan yapılması ve stajyerler için teorik bilgilerden ziyade uygulamalı eğitime ön verilmesi doğru olanıdır.
Okul müdür ve müdür yardımcıları sadece eğitimle uğraşan, eğitimi planlayan ve yöneten kişiler olmalıdır. Bu gün gelinen noktada idareciler kırtasiyecilik, toplantı girdabına sokulmuşladır. Okullara resmi işlemleri takip edecek memurlar atanmalıdır. Bunun için atanamayan öğretmenler değerlendirilebilir.”